İş yerinin devredileceğini öğrenen Erzurumlu Büşra Topaloğlu, yıllarca çalıştığı mağazanın patronu oldu.
Röportaj: Ayşe Nur BAYRAM
Hayatımızda ‘iş adamı’ denilen bir yaygın bir kavram olsa da, ‘iş kadını’ kavramının yaygınlaşması için gereken şartlar var. Bugün size, tırnağıyla kazıya kazıya şirketini kurmuş ama adı saklı kalmış kahramanlardan birinden bahsedeceğiz. Cesaret edemediğiniz bazı şeyler varsa eğer, bu yazı sizi cesaretlendirebilir. Çünkü unutmayın, aklınızdaki her neyse, biz kadınız ve bunu yapabiliriz…
Çeşitli nedenlerden dolayı üniversite hayallerini bir kenara bırakan Büşra Topaloğlu, çalışma hayatına 18 yaşında atıldı. Erken çıktığı bu yolda kariyer merdivenlerini ağır ağır çıkan Topaloğlu, 10 yıllık çalışma hayatı sonucunda çalıştığı mağazaya patron oldu. En büyük desteği eşinden alan Topaloğlu, bütün başarısını sevmeye ve sevilmeye borçlu. Aynı zamanda iki çocuk annesi olan 28 yaşındaki Büşra Topaloğlu, gücünü eşinden ve çocuklarından aldığını söyledi.
Yıllarca çalıştığı işyerinin devredileceğini öğrenince harekete geçen iki çocuk annesi Büşra Topaloğlu, çalıştığı mağazaya talip oldu. Her aşamasında emeği olduğu mağazayı başkasının almasına gönlü razı olmayan Topaloğlu, KOSGEB’in düzenlediği girişimcilik kursunu başarıyla tamamlayınca iş yerinin devrini aldı. Başarılarla dolu bu güzel hikâyenin ayrıntılarını Büşra Hanım’dan dinleyelim.
Öncelikle çalışma hikâyenizden başlayalım isterseniz.
Büşra Topaloğlu 1987 Erzurum doğumluyum. 28 yaşındayım. 6 yıllık evliyim ve iki çocuk annesiyim. Liseden mezun olduktan sonra kötü bir üniversite sınavı tecrübem oldu. Sınav zamanda rahatsızlandım. Sonra alt yapımın sağlam olduğu düşencisiyle çalışma hayatına atılmak istedim. Üniversiteyi ikinci plana attım ve çalışma hayatına devam ettim. Bu yüzden açık öğretimden okumaya karar verdim ve kendime de yakın olduğumu düşünerek işletme bölümü okudum. Hem çalıştım hem okudum. Çalışmaya Turkcell’de başladım. Önce kurumsal çözüm merkezinde çalıştım. İlk önce telefonla satış birimindeydim. Daha sonra aktivasyon ve saha denetim işlerine geçtim. Yaklaşık altı sene bu şekilde çalıştım. Sonunda kurumsal çözüm merkezi müdürü görevine terfi ettim. Firma sahibimiz bugünkü mevcut olan mağazalarını açtı. Taş Mağazaları’nda bir mağaza açıldı. Erzincan’da dâhil olmak üzere hem bireysel hem kurumsal bütün şirketin genel koordinatörlüğüne geçtim. Yaklaşık dört sene kadar buradaki çalışmam sürdü. Daha sonra firma sahibinin Turkcell’den ayrılma kararı ile mağazaları devretmek istedi. Bende burada her fayansında, her metrekaresinde emeğim olduğu için açıkçası gönlüm başkasının almasına el vermedi. Doğal olarak KOSGEB’ten aldığım girişimcilik eğitimi ile ‘yapar mıyız yapamaz mıyız?’ düşüncesi ile çevremdekilerin desteği ile böyle bir işe girmeye karar verdim.
Bu işe başlarken bir tedirginliğiniz oldu mu?
Çok zorlandım, çok düşündüm ‘yapar mıyım yapamaz mıyım?’ diye. Danıştığım kişiler bana ‘sen zaten bu işi yapıyordun. Bu işi zaten sen yönetiyordun, bu işte emeğin çok, biliyorsun başındasın’ diye yüreklendirdiler beni. Bizde oturduk, bir çalışma yaptık. ‘Gelir gider, ne yaparız’ diye. Ama şimdi kendime güveniyorum.
En büyük desteği kimden aldınız?
Tabi ki, eşim, takım arkadaşlarım ve ailemden.
Peki, takım arkadaşlarınız nasıl karşıladı bu durumu?
Hiçbir sıkıntı yaşamadım bu konuda. Zaten ben daha önce de yönetici pozisyonunda çalışıyordum. Ama insan ilişkilerine çok önem veren biriyim ve bütün personelimle ilişkilerim çok iyi. Bizim aramızda hiçbir zaman müdür personel ayda patron personel gibi bir diyalogumuz olmadı. Her zaman arkadaşça, gönül bağı ile yürüttük. Böyle de gitmeye devam edeceğim. Çünkü insanlar artık almış oldukları maaştı, primdi, sosyal haklardı bunlara bakmıyorlar. İnsanlar kendilerine verilen değere bakıyorlar. Ben hepsinin beni sevdiğini düşünüyorum. Hepsi benden çok sevindi. Hatta ‘yaparız, biz size destek oluruz’ dediler. Hepsi çok olumlu karşıladı. Siz değil, biz diye kabullendiler durumu. Bu işi kaybedecek olmalarına üzülürlerken, çifte sevinç yaşadılar. Çünkü eski firma sahibi bıraktığı zaman onlarda bırakacaklardı. Ben olunca hepsi seve seve kabul etti. Hiç ters bir tepki almadım.
En büyük desteği çalışanlarınızdan aldınız diyebiliriz o zaman.
Evet, benim için çok büyük bir destek tabi. Hatta bana ‘siz birkaç ay toparlayana kadar maaş almasak ta olur’ bile dediler. Mutlu bir başlangıç oldu benim için. Çünkü benim burada ilk düşündüğüm ödemelerden bir tanesi personel maaşı. Bu iş tamamen personelle dönüyor. Ben bütün işletmelerde aslında buna inanıyorum da bizim işimizde daha çok inanıyorum. Eğer personel mutlu olursa, gelen müşteriyi mutlu ediyor. Müşteri mutlu oluyorsa buradan alışıverişini tamamlıyor. Tabi müşteri alışverişini tamamladığı zaman da ben mutlu oluyorum. Ama ilk önce personeli mutlu etmek gerekiyor. Çünkü direk müşteriyle yüz yüze olan kısımda personel var. Onlarda sağ olsunlar en büyük destekçilerimden biri oldu diyebilirim.
İki çocuğunuz var, zorlanıyor musunuz?
Evet, iki çocuğum var, büyük kızım 4 yaşında, küçük oğlum henüz dört aylık. Benim aklımda böyle bir iş yoktu. Aile planlamamı bu yönde yapmamıştım. Doğum yaptıktan dört ay sonra böyle bir işletme sahibi olacağımı hiç tahmin etmezdim. Ama belki ikinci çocuğumun bereketi burası oldu, belki de onun nasibiydi. Böyle düşünüyorum. Süreç zor oluyor tabi. Sabah erkenden kalkıyorum, çocuklarımı hazırlıyorum, kendim hazırlanıyorum, buraya geliyorum, öğleden sonra tekrar gidiyorum. Onları da ihmal etmem asla. Zor bir süreç ama kendimi güçlü hissediyorum. Üstesinden gelemeyeceğim bir durum değil. Sağ olsun kendisine de çok teşekkür ediyorum, kayınvalidemle aynı binada oturuyoruz, çocuklarımı ona bırakıyorum. Annem ve kayınvalidemin desteği ile ilerliyorum.
Anneniz ve kayınvalideniz nasıl karşıladı durumu?
Onlar elbette çok sevindi ama kadın ve anne içgüdüleri ile kafalarında soru işareti olmadı değil. Sonrasında destek oldular, çocuklara bakarız düşünme hiç dediler. Gerçekten çocukları tanımadığınız bir yabancıyla bırakmayla, babaanne ya da anneanneye bırakma arasında çok fark var. Bazen oluyor sabah onda bırakıyorum, akşam 11’de eve gidiyorum ama hiçbir sıkıntı yaşamıyorum. Gündüz işteyken ‘çocuk durmadı aman gel’ gibi bir telefon almıyorum. İşim bölünmüyor. Yine en büyük destekçilerimde onlar diyebilirim. Aslına bakarsanız bana herkes çok destek oluyor.
Hiç ‘yapma etme’ diyen olmadı sanırım.
Hayır, hiç böyle bir tepki ile karşılaşmadım. Herkes çok destek oldu. Çünkü herkes ‘zaten 10 yıldır bu işin içindesin. Bu işin en altından geliyorsun. Sen yapamazsan kim yapacak’ gibi bir algı vardı. Etrafımdakiler çok sevindi. Ticarette tabi riskler var, insanları korkutan tek taraf, bu oldu. ‘Sağlam adımlarla ilerle, borçlanma’ gibi tavsiyelerde bulundular. Arkadaşlarım, görümcelerim, ablam, kardeşim, ‘kalabalık olduğu günler gelir yardım ederiz’ teklifinde bulundu. Ben ayağımı kaldırdım, etrafımdakilerin sayesinde sağlam adım attım diyebilirim.
‘10 yıldır çalışıyorum, en altından geldim’ dediniz. Sizce hangi pozisyon daha zordu?
Sanırım burası daha zor. Çalışan olmak hep kolay, ama ben önceden de patronmuş gibi çalıştım. Bizim her zaman ağabey kardeş ilişkimiz vardı eski firma sahibimizle de. Oda çok destek verdi. Bu kısmı biraz daha zor, çünkü sorumluluk çok fazla. Ben önceden yapılması gerekenleri çıkartıyordum, sonrasına firma sahibi karar veriyordu. İşin şimdi en zor olan karar kısmı ya da faaliyete geçirme kısmı olduğu için sanırım burası zor.
Kızınız dört yaşında. O ne düşünüyor?
Kızıma göre ‘Turkcell annemin’ düşüncesi hâkim (gülüyor). Reklamlarda görse, dışarıda görse hemen ‘bak senin işin’ diyor. Demek ki bir şeyi kırk kere söyleyince oluyormuş. Şimdi gerçekten benim işim oldu. O zamanlar kızımın tatlı cümleleri iken gerçeğe dönüştü. Sanırım içine doğdu kızımın.