Bir yanılgı, bazen bir başka yanılgıyı ve sonrakileri tetikleyebiliyor.
‘Bazen’ değil aslında, ‘genellikle’ öyle oluyor!
Başkasının yaptığı bir yanlıştan veya yanılgıdan etkileniyoruz, onu doğruymuş gibi algılıyoruz, sonra biz de yanlış yapıyoruz.
Olayın bu kısmı ‘simetri boyutu’.
Sonrası ise bildiğiniz şey: ‘Domino etkisi’…
Yanlışlar birbirini devirerek sürüp gidiyor…
Ama nereye kadar?
Aklı başında biri çıkıp ‘Durun, saçmalamayın!’ deyinceye kadar.
***
“Kış başlamak üzeredir. Kızılderili kabilesi, şefin etrafına toplanmıştır. Kabiledeki herkes kışın sert mi yoksa yumuşak mı geçeceğini öğrenmek istemektedir.
Geleneksel yeteneklerini dedelerinden bu yana çoktan kaybetmiş olan zavallı şef, işi sağlama almak için kabilesine kışın sert geçeceğini ve mümkün olduğunca fazla odun toplamalarını söyler.
Hani denir ya ‘Biz önümüzü kış tutalım, varsın yaz olsun!’.
İşte öyle…
Kabile, dağda bayırda çalı çırpı adına ne bulursa toplamaya başlar ama akıllı bir adam olan şef, birkaç gün sonra yakınlardaki meteoroloji istasyonuna telefon eder:
-Bu kış soğuk mu geçecek sizce?
Meteorolog cevap verir:
-Evet, oldukça sert geçeceğe benziyor.
Bu yanıtı alan şef derhal kabilesine döner ve kışın tahmin ettiğinden de sert geçeceğini, ellerindekilerden çok daha fazla odun parçası toplamaları gerektiğini söyler.
Bir süre sonra Meteoroloji istasyonunu tekrar arar ve sorar:
-Kış hala soğuk mu geçeceğe benziyor?
-Evet! Düşündüğümüzden çok çok daha sert geçecek…
der karşıdaki.
Şef kabilesine döner ve sadece odunları değil bulabildikleri yakılabilir her şeyi toplamalarını ister.
Birkaç gün sonra Meteoroloji istasyonunu tekrar arar:
-Kışın sert geçeceğinden gerçekten emin misiniz?’
Adam:
-Kesinlikle! Bugüne dek yaşanan en sert kışlardan birini yaşayacağız gibi görünüyor.
-Nasıl bu kadar emin olabiliyorsunuz ?’
diye sorar şef.
Meteorolog yanıtlar:
-Kızılderililer çılgınlar gibi odun topluyor…”
***
İnsan ilişkilerinde de böyledir…
Ekonomide böyledir…
Siyasette de elbette…
Hayatın bütününde geçerli bir şey bu: Yanlışlar başka yanlışları, yanılgılar da genellikle başka yanılgıları tetikler. Ama ‘etki’ ya da izler ne yazık ki büyüyerek yayılır!
Tıpkı keşiflerin başka keşifleri, buluşların başka buluşları, doğruların başka doğruları harekete geçirdiği gibi.
İnanılır gibi değil ama bazen bizim bilge ya da otorite zannettiklerimiz de yanılgılar dizisinin doğmasına veya uzamasına neden ya da alet olabiliyorlar.
Yanlışlar söz konusu olunca tek suçlu cahiller değil yani!
***
Kaldı ki ‘gerçek’ dediğimiz şey, daima göz önünde bulunur ama yine de açığa çıkarılmak ve saygınlaştırılmak için büyük çaba ister.
Eğer o çaba yoksa gerçeğin üzeri tozla, kirle, dogmalarla, efektlerle, manipülasyonla, dezenformasyonla, yanlış inanışlarla, saptırılmış inançlarla, özetin özeti ‘bilgi ve duygu kirliliğiyle’ anında kapatılabiliyor.
Ondan sonra ne ‘Bu yalanı ilk kim söylemişti?’ diye sormanın ne de o yalancıyı bulup günah keçisi yapmanın bize bir yararı oluyor!
‘Bazen’ değil aslında, ‘genellikle’ öyle oluyor!
Başkasının yaptığı bir yanlıştan veya yanılgıdan etkileniyoruz, onu doğruymuş gibi algılıyoruz, sonra biz de yanlış yapıyoruz.
Olayın bu kısmı ‘simetri boyutu’.
Sonrası ise bildiğiniz şey: ‘Domino etkisi’…
Yanlışlar birbirini devirerek sürüp gidiyor…
Ama nereye kadar?
Aklı başında biri çıkıp ‘Durun, saçmalamayın!’ deyinceye kadar.
***
“Kış başlamak üzeredir. Kızılderili kabilesi, şefin etrafına toplanmıştır. Kabiledeki herkes kışın sert mi yoksa yumuşak mı geçeceğini öğrenmek istemektedir.
Geleneksel yeteneklerini dedelerinden bu yana çoktan kaybetmiş olan zavallı şef, işi sağlama almak için kabilesine kışın sert geçeceğini ve mümkün olduğunca fazla odun toplamalarını söyler.
Hani denir ya ‘Biz önümüzü kış tutalım, varsın yaz olsun!’.
İşte öyle…
Kabile, dağda bayırda çalı çırpı adına ne bulursa toplamaya başlar ama akıllı bir adam olan şef, birkaç gün sonra yakınlardaki meteoroloji istasyonuna telefon eder:
-Bu kış soğuk mu geçecek sizce?
Meteorolog cevap verir:
-Evet, oldukça sert geçeceğe benziyor.
Bu yanıtı alan şef derhal kabilesine döner ve kışın tahmin ettiğinden de sert geçeceğini, ellerindekilerden çok daha fazla odun parçası toplamaları gerektiğini söyler.
Bir süre sonra Meteoroloji istasyonunu tekrar arar ve sorar:
-Kış hala soğuk mu geçeceğe benziyor?
-Evet! Düşündüğümüzden çok çok daha sert geçecek…
der karşıdaki.
Şef kabilesine döner ve sadece odunları değil bulabildikleri yakılabilir her şeyi toplamalarını ister.
Birkaç gün sonra Meteoroloji istasyonunu tekrar arar:
-Kışın sert geçeceğinden gerçekten emin misiniz?’
Adam:
-Kesinlikle! Bugüne dek yaşanan en sert kışlardan birini yaşayacağız gibi görünüyor.
-Nasıl bu kadar emin olabiliyorsunuz ?’
diye sorar şef.
Meteorolog yanıtlar:
-Kızılderililer çılgınlar gibi odun topluyor…”
***
İnsan ilişkilerinde de böyledir…
Ekonomide böyledir…
Siyasette de elbette…
Hayatın bütününde geçerli bir şey bu: Yanlışlar başka yanlışları, yanılgılar da genellikle başka yanılgıları tetikler. Ama ‘etki’ ya da izler ne yazık ki büyüyerek yayılır!
Tıpkı keşiflerin başka keşifleri, buluşların başka buluşları, doğruların başka doğruları harekete geçirdiği gibi.
İnanılır gibi değil ama bazen bizim bilge ya da otorite zannettiklerimiz de yanılgılar dizisinin doğmasına veya uzamasına neden ya da alet olabiliyorlar.
Yanlışlar söz konusu olunca tek suçlu cahiller değil yani!
***
Kaldı ki ‘gerçek’ dediğimiz şey, daima göz önünde bulunur ama yine de açığa çıkarılmak ve saygınlaştırılmak için büyük çaba ister.
Eğer o çaba yoksa gerçeğin üzeri tozla, kirle, dogmalarla, efektlerle, manipülasyonla, dezenformasyonla, yanlış inanışlarla, saptırılmış inançlarla, özetin özeti ‘bilgi ve duygu kirliliğiyle’ anında kapatılabiliyor.
Ondan sonra ne ‘Bu yalanı ilk kim söylemişti?’ diye sormanın ne de o yalancıyı bulup günah keçisi yapmanın bize bir yararı oluyor!