CHP Konya milletvekili Hüsnü Bozkurt 16 Nisan’da bir televizyon kanalında dinleyicilere “Diyelim ki 'Evet' çıktı, kimse heveslenmesin. Biz yine Samsun'dan başlarız, Amasya'ya gideriz, Sivas'a gideriz, Ankara'ya geliriz. Buradan İnönü'ye, Sakarya'ya, Dumlupınar'a... Ulan sizi İzmir'e kadar kovalamazsak anamızdan emdiğimiz süt helal olmasın. Sizi de sizin yedi göbek sülalenizi de bütün emperyalistleri de yine İzmir'den denize dökeriz” dedi.
Milletvekilinin bu söylemi hangi ruh hâli ile hangi psikolojik unsurlarla söylediğini bilmiyoruz. Fakat bu ifadelerin ne tarihle, ne ahlakla, ne de milletvekili sorumluluğu ile bir bağlantısı vardır.
Yunan ordusunun Bursa’ya girdiği günlerde Venizelos’un oğlu, Teğmen Venizelos, kılıcını Osman Gazi’nin sandukasına dayayıp “Kalk Osman, kalk, kurduğun imparatorluk yıkılıyor, gör!” diyerek bir fotoğraf çektirmiş ve bu fotoğraf İstanbul’da çıkan Rum gazetelerinde yayımlanmıştı. Tasvir-i Efkâr da Rum gazetesinden bu durumu nefretle kınayarak alıntı yapmıştı.
O dönem Atatürk ve silah arkadaşları Ankara’da toplanarak düşmanın İstanbul’u, İzmir’i, Bursa’yı işgal etmesini kabullenememiş, Sevr antlaşmasının Osmanlı’ya dayatılmasına isyan etmişlerdi. Bursa işgal edildiğinde Nilüfer’in intikamını alacağız naraları ile sokaklarda dolaşan Yunan askerlerinin haberleri Ankara’ya gelince Atatürk ve ekibi büyük bir kin duyarken, o zaman kendini Osmanlının asıl sahibi olarak gören ve İstanbul hükumetinde görev yapan milletvekilleri bu işgallerden Anadolu’daki isyancıları sorumlu tutmuşlardı. Bunlar Kurtuluş Savaşı’ndan sonra da Atatürk’e hürmetler ederek kendilerini bağımsızlık savaşının mimarı olarak görmüş ve yine bugünkü milletvekili Hüsnü Bozkurt gibi kraldan çok kralcı kesilmişlerdi.
Bursa’nın işgaline çok üzülen Akif ise köşelerde gizli gizli ağlayarak Bülbül şiirini yazmış, daha sonra Anadolu’da şehirleri mahalle mahalle gezerek cami minberlerinde halkı milli mücadeleye davet etmiş, Akif’in feryadına kulak veren ve camilerden çıkan halk Kuvayı Milliye saflarına katılarak Atatürk öncülüğünde Yunanlıları İzmir’e dökmüştü.
Fakat ülkemiz nasıl bir duruma gelmiş ki şimdi söylemleri ile ülke insanını ayrıştırmaya çalışan Hüsnü Bozkurt, Yunan’ı denize dökenleri bugün denize dökmekle tehdit etmektedir.
Sahte yeleli aslanlar gibi kendi gölgesinden korkan, sonra hangi ruh hâli ile söylediği belli olmayan bir nefretle kendi insanını denize dökeceğini söylemekle ne kadar gülünç duruma düştüğünün acaba farkında mıdır?
Bizler okullarda eğer şartlar oluşursa Yunan’ı veya bir başkasını tekrar denize dökecek nesilleri yetiştirme derdinde iken birilerinin bazı sayıklamalarla kendi halkını Yunanlı olarak görmesi ne kadar ironik bir durum oluşturmaktadır.
Ülkenin geleceğine hükmetmek isteyenlerin önce bu ülke insanını en azından düşmana karşı aynı safta birleştirmenin ana unsur olduğunu, millet içine atılacak ayrılık tohumlarının düşmanın kimyasal silahlarından daha tehlikeli olduğunu idrak etmeleri gerekir.
Milletvekilinin bu söylemi hangi ruh hâli ile hangi psikolojik unsurlarla söylediğini bilmiyoruz. Fakat bu ifadelerin ne tarihle, ne ahlakla, ne de milletvekili sorumluluğu ile bir bağlantısı vardır.
Yunan ordusunun Bursa’ya girdiği günlerde Venizelos’un oğlu, Teğmen Venizelos, kılıcını Osman Gazi’nin sandukasına dayayıp “Kalk Osman, kalk, kurduğun imparatorluk yıkılıyor, gör!” diyerek bir fotoğraf çektirmiş ve bu fotoğraf İstanbul’da çıkan Rum gazetelerinde yayımlanmıştı. Tasvir-i Efkâr da Rum gazetesinden bu durumu nefretle kınayarak alıntı yapmıştı.
O dönem Atatürk ve silah arkadaşları Ankara’da toplanarak düşmanın İstanbul’u, İzmir’i, Bursa’yı işgal etmesini kabullenememiş, Sevr antlaşmasının Osmanlı’ya dayatılmasına isyan etmişlerdi. Bursa işgal edildiğinde Nilüfer’in intikamını alacağız naraları ile sokaklarda dolaşan Yunan askerlerinin haberleri Ankara’ya gelince Atatürk ve ekibi büyük bir kin duyarken, o zaman kendini Osmanlının asıl sahibi olarak gören ve İstanbul hükumetinde görev yapan milletvekilleri bu işgallerden Anadolu’daki isyancıları sorumlu tutmuşlardı. Bunlar Kurtuluş Savaşı’ndan sonra da Atatürk’e hürmetler ederek kendilerini bağımsızlık savaşının mimarı olarak görmüş ve yine bugünkü milletvekili Hüsnü Bozkurt gibi kraldan çok kralcı kesilmişlerdi.
Bursa’nın işgaline çok üzülen Akif ise köşelerde gizli gizli ağlayarak Bülbül şiirini yazmış, daha sonra Anadolu’da şehirleri mahalle mahalle gezerek cami minberlerinde halkı milli mücadeleye davet etmiş, Akif’in feryadına kulak veren ve camilerden çıkan halk Kuvayı Milliye saflarına katılarak Atatürk öncülüğünde Yunanlıları İzmir’e dökmüştü.
Fakat ülkemiz nasıl bir duruma gelmiş ki şimdi söylemleri ile ülke insanını ayrıştırmaya çalışan Hüsnü Bozkurt, Yunan’ı denize dökenleri bugün denize dökmekle tehdit etmektedir.
Sahte yeleli aslanlar gibi kendi gölgesinden korkan, sonra hangi ruh hâli ile söylediği belli olmayan bir nefretle kendi insanını denize dökeceğini söylemekle ne kadar gülünç duruma düştüğünün acaba farkında mıdır?
Bizler okullarda eğer şartlar oluşursa Yunan’ı veya bir başkasını tekrar denize dökecek nesilleri yetiştirme derdinde iken birilerinin bazı sayıklamalarla kendi halkını Yunanlı olarak görmesi ne kadar ironik bir durum oluşturmaktadır.
Ülkenin geleceğine hükmetmek isteyenlerin önce bu ülke insanını en azından düşmana karşı aynı safta birleştirmenin ana unsur olduğunu, millet içine atılacak ayrılık tohumlarının düşmanın kimyasal silahlarından daha tehlikeli olduğunu idrak etmeleri gerekir.