Biliyor musunuz, Dergâh kapandı !..
Farkına vardınız mı bunun?
Eski bir haber sayılmaz bu. Kısa süre önce, 2022 yılı şubat ayının başında 32’nci cildin 384’üncü sayısında duyurdu kapanma haberini. Herhalde bizi, okurlarını daha fazla üzmemek için “Son haberimiz maalesef üzücü. Bütün dünyada gözlemlenen kâğıt tedarikinde yaşanan zorluklar ve içinde bulunduğumuz şartlar dolayısıyla Dergâh Dergisi’nin yayınına ara veriyoruz” diyerek duyurdu bu vedayı.
Evet, kendi ifadesiyle ‘ara verdiğini’ söylüyordu...
Ama ne kadar süreceği belirsiz bir mola bu. Tren bir daha kalkacak mı, o esnada biz hâlâ istasyonda -hayatta- olacak mıyız, o harikulade değerli yolculuğumuza bıraktığımız yerden devam edebilecek miyiz, bunlar belli değil...
Ne yazık ki !
★★
Dergâh...
Her defasında birinci sayfasının en üstünde kendisini ‘edebiyat, sanat, kültür dergisi’ olarak takdim ediyordu; halbuki dergiyi takip edenler -son dönemde sayımız herhalde kelaynaklardan fazla değildi- iyi bilir(iz) ki Dergâh, okurlarına edebiyatın, sanatın ve kültürün çok daha derinindeki bazı şeyleri sunuyordu, hissettiriyordu, yaşatıyordu. En eskiden en yeniye uzayan derin bağlarla ilgili duygular, düşünceler, hayaller...
Bütün bir muhayyelat ve fikriyat...
Bunun için ben hem sadık bir okur olarak hem de 90’larda Mustafa Kutlu’nun editörlüğü döneminde Dergâh’a ve Yedi İklim’e yazma onuruna erişmiş bir şair olarak tarifsiz mesut ve bahtiyardım. Altı üstü bir üniversite öğrencisiydim ama kendimi olduğumdan daha değerli, mühim işler başarmış biri gibi hissediyordum.
Bugün, Dergâh’ın kapanışını düşünürken sanki biraz da o ‘önemlilik duygusuna’ veda ediyor gibiyim.
★★
Bir ben değilim elbette, başkalarının, başka düşünceleri ve paylaşımları da var, bakın:
“Dergâh, Mondros Mütarekesinin yaşandığı yıllarda, o devrin en etkili simalarından şair, yazar ve fikir adamı -daha sonra genç Cumhuriyet’in milletvekili de olacak- Yahya Kemal Beyatlı tarafından edebiyat dergisiydi...
Derginin şair ve yazar kadrosunda Ahmet Hamdi Tanpınar, Nurullah Ataç, Ahmet Kutsi Tecer, Abdülhak Şinasi Hisar, İsmet Özel gibi isimler yer aldı. Derginin yayın politikası başlangıçta Anadolu’da devam eden Milli Mücadele’ye destek vermek ve İstanbul’da Kuvayi Milliye ruhunu canlı tutmak olmuştu.
Milli Mücadelenin zaferle sonuçlanmasının ardından daha geniş bir kültürel mesaja yönelen dergi, bir süre sonra yayım hayatına ara vermiş ve uzun bir aradan sonra, 1990 yılında tekrar kurulmuştu. Bu kez Ezel Erverdi yönetiminde ve Mustafa Kutlu editörlüğünde çıkan dergi 90'lı yıllar boyunca İsmail Kara ve İsmet Özel'in düzyazılarıyla bir edebi çevre haline gelmişti.
Editörlüğünü geçmişten bugüne Yahya Kemal Beyatlı, Nurullah Ataç, Ahmet Kutsi Tecer, Abdulhak Şinasi Hisar ve Mustafa Kutlu’nun yaptığı derginin son editörü Ali Ayçil idi.”
(tr.wikipedia.org)
★★
“(...) 1966’da ‘Hareket’ olarak yola çıkan, 1977’den beri ‘Dergâh’ adıyla yoluna devam eden köklü yayınevi, 1990 Mart ayında Dergâh dergisini yeniden çıkartmaya başladı. Mustafa Kutlu, Ezel Erverdi ve İsmail Kara başta olmak üzere İsmet Özel gibi birçok ismi bir araya getirmiş, ayrıca genç sanatçıların yetişmesi için bir zemin oluşturarak edebiyat dünyasına damgasını vurdu. Derginin genel yayın yönetmenliğini son olarak Ali Ayçil yürütüyordu.
...
Dergâh dergisinin yayınına ara vermesini tarihi bir olay olarak gören Ali Ayçil, ‘Hiç kuşkusuz matbu dergilerin meşakkatli dönemler yaşadığı bir dönemden geçiyoruz. Bu hem kültürel dönüşümün bir parçası olarak düşünülebilir hem matbu dergilerin genel olarak içinde bulunduğu durumun bir işareti olarak değerlendirilebilir’ açıklamasıyla durumu özetledi.
Dergâh dergisinin yayınına ara vermesi ekonomik sebeplerin yanı sıra, Ayçil’in de işaret ettiği gibi kültürel dönüşümün bir parçası olarak ele alınmalıdır. Ekonomik sebepler derginin ara vermesinin yalnızca görünen yüzü. Matbu dergilerin çoğu uzun zamandır dijitalin karşısında savaş veriyor ve belki de bu savaşın sonuna gelindi. Dergâh’ın açıklamasından itibaren sosyal medyadan üzüntülerini paylaşanlar, kim bilir en son ne zaman Dergâh dergisi aldı? En son hangi ilk yazarın yazısı veya ilk şairin şiiri yayınlandı, bilen var mı? Atılan üzüntü tweetleri kadar dergi satılsa, acaba yine bu durumda olur muydu? Kültürel süreklilik önemli, bu kültürel sürekliliği nasıl koruyacağımız ise hepimizin problemi.”
(www.yenisafak.com; Sevda Dursun, 1 Şubat 2022)
İşte tam burada duralım:
Ülkenin en köklü dergilerinden, daha doğrusu sağ cenahtaki ‘en üretken edebiyat ekollerinden’ biri kapanıyor. Kültürel devrim bir yana, bu vedanın aslında en önemli nedeni ‘derginin satmaması’. Yeterince satsa, böyle olmazdı.
Kimler okumak için satın alabilirdi Dergâh’ı peki?
Klasik edebiyat ve kültür meraklılarına ek olarak; edebiyat öğretmenleri, üniversitelerdeki edebiyat öğrencileri, onların hocaları ile TÜİK’e göre bugün sayısı 33.978’i bulan kütüphanelerimiz...
Bunların toplamı da değil, sadece dörtte biri içinde Dergâh’ın da olduğu ülkenin en önemli kültür, sanat, edebiyat dergilerini alıyor olsaydı Dergâh’ın tirajı en az 80 bin olurdu. 1000 ile 1500 arasına hapsolup kalmazdı.
Dergi yaşardı...
Dergâh, Varlık, Adam Sanat, Yedi İklim, Türk Edebiyatı, Türk Dili...
Hangi görüşe mensup olursanız olun; bu dergilerin akımları ve fikirleri tahrik etmek dışında bir çeşit şair ve yazar fabrikası olduklarını da görmezden gelemezsiniz. ‘Kapanırsa kapansın!’ diyemezsiniz. Çünkü bir derginin kapanması, bir bankanın ya da bir AVM’nin kapanmasına benzemez. Bu ülkeyi, bu kültürü seviyorsanız bu farkı sezersiniz, önemsersiniz tabii...
★★
İlelnihaye; Sevda Dursun’un az önce özetlenmiş halini okuduğunuz yorumlu haberine ekleyecek fazla bir şey bulamıyorum. Gönlü kırık eski bir Dergâh şairi ve Ali Ayçil’in mesajına yüzde yüz hak veren bedbaht bir 21’inci yüzyıl tanığı olarak susuyorum...
Ve şu son birkaç çöküş yılını yaşayıp üstüne bir de bu son vedaya tanık olduğum, o muhteşem muhayyelat ve fikriyat trenine bir daha binip binemeyeceğimi bilemediğim için üzgünüm.
Müthiş üzgünüm!
Farkına vardınız mı bunun?
Eski bir haber sayılmaz bu. Kısa süre önce, 2022 yılı şubat ayının başında 32’nci cildin 384’üncü sayısında duyurdu kapanma haberini. Herhalde bizi, okurlarını daha fazla üzmemek için “Son haberimiz maalesef üzücü. Bütün dünyada gözlemlenen kâğıt tedarikinde yaşanan zorluklar ve içinde bulunduğumuz şartlar dolayısıyla Dergâh Dergisi’nin yayınına ara veriyoruz” diyerek duyurdu bu vedayı.
Evet, kendi ifadesiyle ‘ara verdiğini’ söylüyordu...
Ama ne kadar süreceği belirsiz bir mola bu. Tren bir daha kalkacak mı, o esnada biz hâlâ istasyonda -hayatta- olacak mıyız, o harikulade değerli yolculuğumuza bıraktığımız yerden devam edebilecek miyiz, bunlar belli değil...
Ne yazık ki !
★★
Dergâh...
Her defasında birinci sayfasının en üstünde kendisini ‘edebiyat, sanat, kültür dergisi’ olarak takdim ediyordu; halbuki dergiyi takip edenler -son dönemde sayımız herhalde kelaynaklardan fazla değildi- iyi bilir(iz) ki Dergâh, okurlarına edebiyatın, sanatın ve kültürün çok daha derinindeki bazı şeyleri sunuyordu, hissettiriyordu, yaşatıyordu. En eskiden en yeniye uzayan derin bağlarla ilgili duygular, düşünceler, hayaller...
Bütün bir muhayyelat ve fikriyat...
Bunun için ben hem sadık bir okur olarak hem de 90’larda Mustafa Kutlu’nun editörlüğü döneminde Dergâh’a ve Yedi İklim’e yazma onuruna erişmiş bir şair olarak tarifsiz mesut ve bahtiyardım. Altı üstü bir üniversite öğrencisiydim ama kendimi olduğumdan daha değerli, mühim işler başarmış biri gibi hissediyordum.
Bugün, Dergâh’ın kapanışını düşünürken sanki biraz da o ‘önemlilik duygusuna’ veda ediyor gibiyim.
★★
Bir ben değilim elbette, başkalarının, başka düşünceleri ve paylaşımları da var, bakın:
“Dergâh, Mondros Mütarekesinin yaşandığı yıllarda, o devrin en etkili simalarından şair, yazar ve fikir adamı -daha sonra genç Cumhuriyet’in milletvekili de olacak- Yahya Kemal Beyatlı tarafından edebiyat dergisiydi...
Derginin şair ve yazar kadrosunda Ahmet Hamdi Tanpınar, Nurullah Ataç, Ahmet Kutsi Tecer, Abdülhak Şinasi Hisar, İsmet Özel gibi isimler yer aldı. Derginin yayın politikası başlangıçta Anadolu’da devam eden Milli Mücadele’ye destek vermek ve İstanbul’da Kuvayi Milliye ruhunu canlı tutmak olmuştu.
Milli Mücadelenin zaferle sonuçlanmasının ardından daha geniş bir kültürel mesaja yönelen dergi, bir süre sonra yayım hayatına ara vermiş ve uzun bir aradan sonra, 1990 yılında tekrar kurulmuştu. Bu kez Ezel Erverdi yönetiminde ve Mustafa Kutlu editörlüğünde çıkan dergi 90'lı yıllar boyunca İsmail Kara ve İsmet Özel'in düzyazılarıyla bir edebi çevre haline gelmişti.
Editörlüğünü geçmişten bugüne Yahya Kemal Beyatlı, Nurullah Ataç, Ahmet Kutsi Tecer, Abdulhak Şinasi Hisar ve Mustafa Kutlu’nun yaptığı derginin son editörü Ali Ayçil idi.”
(tr.wikipedia.org)
★★
“(...) 1966’da ‘Hareket’ olarak yola çıkan, 1977’den beri ‘Dergâh’ adıyla yoluna devam eden köklü yayınevi, 1990 Mart ayında Dergâh dergisini yeniden çıkartmaya başladı. Mustafa Kutlu, Ezel Erverdi ve İsmail Kara başta olmak üzere İsmet Özel gibi birçok ismi bir araya getirmiş, ayrıca genç sanatçıların yetişmesi için bir zemin oluşturarak edebiyat dünyasına damgasını vurdu. Derginin genel yayın yönetmenliğini son olarak Ali Ayçil yürütüyordu.
...
Dergâh dergisinin yayınına ara vermesini tarihi bir olay olarak gören Ali Ayçil, ‘Hiç kuşkusuz matbu dergilerin meşakkatli dönemler yaşadığı bir dönemden geçiyoruz. Bu hem kültürel dönüşümün bir parçası olarak düşünülebilir hem matbu dergilerin genel olarak içinde bulunduğu durumun bir işareti olarak değerlendirilebilir’ açıklamasıyla durumu özetledi.
Dergâh dergisinin yayınına ara vermesi ekonomik sebeplerin yanı sıra, Ayçil’in de işaret ettiği gibi kültürel dönüşümün bir parçası olarak ele alınmalıdır. Ekonomik sebepler derginin ara vermesinin yalnızca görünen yüzü. Matbu dergilerin çoğu uzun zamandır dijitalin karşısında savaş veriyor ve belki de bu savaşın sonuna gelindi. Dergâh’ın açıklamasından itibaren sosyal medyadan üzüntülerini paylaşanlar, kim bilir en son ne zaman Dergâh dergisi aldı? En son hangi ilk yazarın yazısı veya ilk şairin şiiri yayınlandı, bilen var mı? Atılan üzüntü tweetleri kadar dergi satılsa, acaba yine bu durumda olur muydu? Kültürel süreklilik önemli, bu kültürel sürekliliği nasıl koruyacağımız ise hepimizin problemi.”
(www.yenisafak.com; Sevda Dursun, 1 Şubat 2022)
İşte tam burada duralım:
Ülkenin en köklü dergilerinden, daha doğrusu sağ cenahtaki ‘en üretken edebiyat ekollerinden’ biri kapanıyor. Kültürel devrim bir yana, bu vedanın aslında en önemli nedeni ‘derginin satmaması’. Yeterince satsa, böyle olmazdı.
Kimler okumak için satın alabilirdi Dergâh’ı peki?
Klasik edebiyat ve kültür meraklılarına ek olarak; edebiyat öğretmenleri, üniversitelerdeki edebiyat öğrencileri, onların hocaları ile TÜİK’e göre bugün sayısı 33.978’i bulan kütüphanelerimiz...
Bunların toplamı da değil, sadece dörtte biri içinde Dergâh’ın da olduğu ülkenin en önemli kültür, sanat, edebiyat dergilerini alıyor olsaydı Dergâh’ın tirajı en az 80 bin olurdu. 1000 ile 1500 arasına hapsolup kalmazdı.
Dergi yaşardı...
Dergâh, Varlık, Adam Sanat, Yedi İklim, Türk Edebiyatı, Türk Dili...
Hangi görüşe mensup olursanız olun; bu dergilerin akımları ve fikirleri tahrik etmek dışında bir çeşit şair ve yazar fabrikası olduklarını da görmezden gelemezsiniz. ‘Kapanırsa kapansın!’ diyemezsiniz. Çünkü bir derginin kapanması, bir bankanın ya da bir AVM’nin kapanmasına benzemez. Bu ülkeyi, bu kültürü seviyorsanız bu farkı sezersiniz, önemsersiniz tabii...
★★
İlelnihaye; Sevda Dursun’un az önce özetlenmiş halini okuduğunuz yorumlu haberine ekleyecek fazla bir şey bulamıyorum. Gönlü kırık eski bir Dergâh şairi ve Ali Ayçil’in mesajına yüzde yüz hak veren bedbaht bir 21’inci yüzyıl tanığı olarak susuyorum...
Ve şu son birkaç çöküş yılını yaşayıp üstüne bir de bu son vedaya tanık olduğum, o muhteşem muhayyelat ve fikriyat trenine bir daha binip binemeyeceğimi bilemediğim için üzgünüm.
Müthiş üzgünüm!