Özellikle 10 Kasımlarda Atatürk ile ilgili tartışmalar ciddi boyutlara ulaşmaktadır. İfrat ile tefrit arasında bir tartışma açık çatışmaya dönüşme eğilimi göstermektedir. Milletin çimentosu olarak görülen Mustafa Kemal Atatürk, neden her kesime göre ayrı bir kişi olarak görülmektedir, irdelenmeye değer olduğu kanaatindeyim.
FETÖ’nün Türkiye’de birçok kurumu ele geçirdiği 2004 sonrası eski CIA istasyon şefleri Atatürk’ün öldürülmesi gerektiğini ifade etmekteydiler. Onlara göre Türk milleti artık Atatürk’ün etkisinden sıyrılmalıydı. İklim buna uygun görünüyordu, bu iklimde millici ve Kemalist diye tanımlanacak TSK mensupları üretme delillerle ordudan tasfiye edildiler. Gelin görün ki, bütün tasfiye çabaları tersine döndü ve Mustafa Kemal Atatürk sevgisi kitleler üzerinde dalga dalga yayıldı. Her yıl Anıtkabir ziyaretçi sayısı arttı, hassasiyette yükselme yaşandı.
Bu gelişmeler dar bir kesimde de olsa karşıt cepheler oluşturdu. Bir kesim Atatürk maskesi takarken, karşı mahalle ‘putlaştırma’ iddiasını gündeme taşıdı. Eskiden beri gelen hain bir anlayış ise Kurtuluş Savaşının hiç olmadığını, Atatürk’ün batı eliyle milletin başına getirildiği sapkın fikrini savunmaya başladı. Hatta bazı kesimler, Kurtuluş Savaşını yapan Mustafa Kemal’in öldürüldüğünü, onun yerine kopyasının konulmak suretiyle Batı emellerinin gerçekleştirdiği iddiasını ciddi ciddi sahiplenmiş bulunmaktadırlar.
Gerçek Atatürk hangisi?
Diyanet Ansiklopedisinde Atatürk’ün yalnızca kronolojisi 7 sayfaya yakın bir yekun tutuyor. Yani kısa denilecek ömrü sürekli üretme, çalışmayla geçtiğinin önemli bir göstergesidir bu kronoloji.
Atatürk gerçekte kimdi? Asker, siyasetçi, bilim insanı, devlet başkanı, eğitimci, ekonomist yönleriyle Mustafa Kemal’i tanıyamaz isek gerçek Atatürk’ü tanıma şansımız olmayacaktır. Atatürk’ün kendi kaleminden çıkan “NUTUK” eserine 20 lira vermeyen, yani kendisini kendi kaleminden tanıma zahmetine katlanmayanların 2 bin 500 TL. onun adına yazılmış bir esere para ödemesi gerçeği ortaya koyuyor.
İslam Ansiklopedisi’nin Mustafa Kemal Atatürk maddesi oldukça kapsamlı ve çeşitli konulara ayrılarak uzmanlarca kaleme alınmış. Göz attığımız Atatürk ve Din maddesi Talip Küçükcan tarafından kaleme alınmış. Diyor ki, “Mustafa Kemal’in çocukluk ve gençlik yıllarında dönemin geleneklerine uygun olarak ailede, çevrede ve okulda yeterli dinî eğitim aldığı bilinmektedir. Yetişkinlik devrinde de din konusunda yerli ve yabancı kaynakları incelemeyi sürdürmüş, bu sayede İslâmiyet hakkında geniş bir bilgiye sahip olmuştur. Özellikle Kur’an’ın Türkçe meâli, İslâm tarihi ve uygarlığıyla ilgili çok sayıda kitap okumuştur. Notlar düştüğü ve bazı bölümlerini işaretlediği kitaplar arasında Şehbenderzâde Ahmed Hilmi’nin Târîh-i İslâm, Corcî Zeydân’dan tercüme edilen Medeniyyet-i İslâmiyye Târihi, Leone Caetani’den çevrilen İslâm Târihi, M. Şemsettin Günaltay’ın İslâm Târihi, Ziyâ Paşa’nın Endülüs Târihi ve Stanley Lane-Poole’den tercüme edilen Düvel-i İslâmiyye adlı eserler dikkat çekmektedir. Atatürk ayrıca Dolmabahçe Sarayı’nda ilim adamı ve düşünürlerle sohbet ve toplantılar düzenleyerek içtimaî hayatı ilgilendiren dinî konuları tartışmış, bu toplantılarda İslâmiyet hakkında yazılan kitapların ve Kur’an tercümelerinin değerlendirilmesi yapılmıştır (Borak, s. 69).”
FETÖ’nün Türkiye’de birçok kurumu ele geçirdiği 2004 sonrası eski CIA istasyon şefleri Atatürk’ün öldürülmesi gerektiğini ifade etmekteydiler. Onlara göre Türk milleti artık Atatürk’ün etkisinden sıyrılmalıydı. İklim buna uygun görünüyordu, bu iklimde millici ve Kemalist diye tanımlanacak TSK mensupları üretme delillerle ordudan tasfiye edildiler. Gelin görün ki, bütün tasfiye çabaları tersine döndü ve Mustafa Kemal Atatürk sevgisi kitleler üzerinde dalga dalga yayıldı. Her yıl Anıtkabir ziyaretçi sayısı arttı, hassasiyette yükselme yaşandı.
Bu gelişmeler dar bir kesimde de olsa karşıt cepheler oluşturdu. Bir kesim Atatürk maskesi takarken, karşı mahalle ‘putlaştırma’ iddiasını gündeme taşıdı. Eskiden beri gelen hain bir anlayış ise Kurtuluş Savaşının hiç olmadığını, Atatürk’ün batı eliyle milletin başına getirildiği sapkın fikrini savunmaya başladı. Hatta bazı kesimler, Kurtuluş Savaşını yapan Mustafa Kemal’in öldürüldüğünü, onun yerine kopyasının konulmak suretiyle Batı emellerinin gerçekleştirdiği iddiasını ciddi ciddi sahiplenmiş bulunmaktadırlar.
Gerçek Atatürk hangisi?
Diyanet Ansiklopedisinde Atatürk’ün yalnızca kronolojisi 7 sayfaya yakın bir yekun tutuyor. Yani kısa denilecek ömrü sürekli üretme, çalışmayla geçtiğinin önemli bir göstergesidir bu kronoloji.
Atatürk gerçekte kimdi? Asker, siyasetçi, bilim insanı, devlet başkanı, eğitimci, ekonomist yönleriyle Mustafa Kemal’i tanıyamaz isek gerçek Atatürk’ü tanıma şansımız olmayacaktır. Atatürk’ün kendi kaleminden çıkan “NUTUK” eserine 20 lira vermeyen, yani kendisini kendi kaleminden tanıma zahmetine katlanmayanların 2 bin 500 TL. onun adına yazılmış bir esere para ödemesi gerçeği ortaya koyuyor.
İslam Ansiklopedisi’nin Mustafa Kemal Atatürk maddesi oldukça kapsamlı ve çeşitli konulara ayrılarak uzmanlarca kaleme alınmış. Göz attığımız Atatürk ve Din maddesi Talip Küçükcan tarafından kaleme alınmış. Diyor ki, “Mustafa Kemal’in çocukluk ve gençlik yıllarında dönemin geleneklerine uygun olarak ailede, çevrede ve okulda yeterli dinî eğitim aldığı bilinmektedir. Yetişkinlik devrinde de din konusunda yerli ve yabancı kaynakları incelemeyi sürdürmüş, bu sayede İslâmiyet hakkında geniş bir bilgiye sahip olmuştur. Özellikle Kur’an’ın Türkçe meâli, İslâm tarihi ve uygarlığıyla ilgili çok sayıda kitap okumuştur. Notlar düştüğü ve bazı bölümlerini işaretlediği kitaplar arasında Şehbenderzâde Ahmed Hilmi’nin Târîh-i İslâm, Corcî Zeydân’dan tercüme edilen Medeniyyet-i İslâmiyye Târihi, Leone Caetani’den çevrilen İslâm Târihi, M. Şemsettin Günaltay’ın İslâm Târihi, Ziyâ Paşa’nın Endülüs Târihi ve Stanley Lane-Poole’den tercüme edilen Düvel-i İslâmiyye adlı eserler dikkat çekmektedir. Atatürk ayrıca Dolmabahçe Sarayı’nda ilim adamı ve düşünürlerle sohbet ve toplantılar düzenleyerek içtimaî hayatı ilgilendiren dinî konuları tartışmış, bu toplantılarda İslâmiyet hakkında yazılan kitapların ve Kur’an tercümelerinin değerlendirilmesi yapılmıştır (Borak, s. 69).”