Evlilik, toplumdan topluma, kültürden kültüre farklılık gösteren birtakım merasimlerle gerçekleştirilse de insanların hayatındaki en önemli günlerden ve dönüm noktalarından biridir. Kurulacak aile birliğinin gizlilik içinde değil, açıkça ve meşru biçimde gerçekleştiğini ilan etmek bakımından büyük öneme sahip olan düğün merasimi, tarih boyunca insanlar tarafından önemsenmiş ve en güzel şekilde icra edilmeye çalışılmıştır.
Efendimiz (sav) de evliliklerin bir şenlik havasında, sevinç içinde yapılmasını istemiş, insanların def çalıp şarkı söylemelerine, ziyafet vermelerine, şeker, hurma ve meyve gibi şeylerin damat ve gelinin üzerine serpilmesi şeklindeki eğlence şekillerine müsamaha göstermiştir. Hatta bu konularda ihmalkâr davrananları uyararak düğünün gereğinin yapılmasını teşvik etmiştir. Cahiliye kültüründen kaynaklanan yanlış adetleri kaldırmış, düğünlerde içki içilmesi, eğlencede aşırıya gidilmesi, kadın ve erkeklerin birbirlerine karşı mahremiyet sınırlarını aşan tavır ve davranışlar içinde bulunması Peygamberimiz (sav) tarafından yasaklanmıştır.
İslam öncesi Hicaz kültüründe gelini süsleyerek düğüne hazırlayan ve bu konuda mahir olan hanımlar vardı. Aynı zamanda damat ve gelinin zifaf öncesinde evlilik hayatına dair bilgilendirilmesi için danışmanlık görevi üstlenen kimseler de bulunmaktaydı. Kültürümüzde halen yaşatılan ve hanım için "gelin yengesi", erkek için ise "sağdıç" ismi verilen bu gelenek, evli olan yakınlar tarafından sürdürülmektedir. Bütün bunlar, dinin ve ahlakın öngördüğü bir aile yuvasının kurulması ve bilhassa evlilikle ilgili helal ve haram gibi hususların öğretilmesi konusunda yol gösterici ve öğretici uygulama biçimleri olarak kabul edilebilir. Nitekim Hz. Ali ile evlendiğinde Hz. Fatıma'ya da Esma bnt. Umeys'in yengelik yaptığı düşünülürse, bu uygulamayı sünnetin bir yansıması olarak da görebiliriz.
Dinimiz, hayatın her alanında gereksiz harcamada bulunmayı yasaklamıştır. Yeni kurulacak aile yuvası için yapılan harcamalarda da israftan kaçınılmalıdır. Ülkemizde düğün hazırlıklarında sıkça görülen çeyiz, takı ve ev eşyaları gibi tedarikler için bazen gereğinden fazla yapılan harcamalar, daha başlangıçta mutluluğu zedelemekte, aileyi maddi açıdan sıkıntıya sokmaktadır. Uzunca bir süre düğün borcu ödeyen yeni evliler, birlikteliklerine minnet altında başlamakta ve maddi kaygılar yüzünden aradıkları huzuru yakalayamamaktadırlar. Bu sebeple Sevgili Peygamberimiz (sav) "En bereketli nikâh, külfeti en az olanıdır. "(İbn Hanbel, VI,83) ve "Nikâhın en hayırlısı, en kolay olanıdır. "(Ebu Davut Nikâh,31) buyurmuşlardır. Düğün masraflarında kolaylık göstermek ve şartları zorlamamak, evlenmek isteyen gençlerin önünü açacak ve imkânı kısıtlı olanların evlenmeye yönelik gayretlerini artıracaktır.
Düğün şenliğinin vazgeçilmez bir parçası da velime, yani düğün yemeğidir. Peygamber Efendimiz (sav) evliliklerinde davetlilere yemek ikramında bulunmuştur. (Müslim, Nikâh,34) Ashabına da "ilk gün velime (düğün yemeği) vermek, yerinde ve olması gereken bir iştir. İkinci gün yemek vermek adettendir. Üçüncü gün yemek vermek riya ve gösteriştir."(İbn Mace, Nikâh, 25) buyurarak düğün yemeği verilmesi tavsiye edilmekle birlikte israf ve gösterişten sakındırmıştır. Henüz yeni evlenmiş olan Abdurrrahman b. Avf'a bir koyun keserek de olsa düğün yemeği ver! Buyurarak mütevazı bir daveti ihmal etmemek gerektiğine işaret etmiştir.
Her toplum bu merasimleri kendi geleneksel yapısına uygun bir şekilde yapmaktadır. Ancak evlilik merasimlerinde, dinin uygun görmediği aşırı davranışlardan ve mahremiyet sınırlarının bulunmadığı ölçüsüz eğlencelerden uzak durulması gerektiği gibi bu merasimlerin, düğün havasının olmadığı bir matem törenine dönüşmemesine de dikkat edilmelidir. Unutmamak gerekir ki düğün, evlilik gibi mukaddes bir birlikteliğin ilanıdır ve buna yakışır bir şekilde icra edilmesi gerekir.
Efendimiz (sav) de evliliklerin bir şenlik havasında, sevinç içinde yapılmasını istemiş, insanların def çalıp şarkı söylemelerine, ziyafet vermelerine, şeker, hurma ve meyve gibi şeylerin damat ve gelinin üzerine serpilmesi şeklindeki eğlence şekillerine müsamaha göstermiştir. Hatta bu konularda ihmalkâr davrananları uyararak düğünün gereğinin yapılmasını teşvik etmiştir. Cahiliye kültüründen kaynaklanan yanlış adetleri kaldırmış, düğünlerde içki içilmesi, eğlencede aşırıya gidilmesi, kadın ve erkeklerin birbirlerine karşı mahremiyet sınırlarını aşan tavır ve davranışlar içinde bulunması Peygamberimiz (sav) tarafından yasaklanmıştır.
İslam öncesi Hicaz kültüründe gelini süsleyerek düğüne hazırlayan ve bu konuda mahir olan hanımlar vardı. Aynı zamanda damat ve gelinin zifaf öncesinde evlilik hayatına dair bilgilendirilmesi için danışmanlık görevi üstlenen kimseler de bulunmaktaydı. Kültürümüzde halen yaşatılan ve hanım için "gelin yengesi", erkek için ise "sağdıç" ismi verilen bu gelenek, evli olan yakınlar tarafından sürdürülmektedir. Bütün bunlar, dinin ve ahlakın öngördüğü bir aile yuvasının kurulması ve bilhassa evlilikle ilgili helal ve haram gibi hususların öğretilmesi konusunda yol gösterici ve öğretici uygulama biçimleri olarak kabul edilebilir. Nitekim Hz. Ali ile evlendiğinde Hz. Fatıma'ya da Esma bnt. Umeys'in yengelik yaptığı düşünülürse, bu uygulamayı sünnetin bir yansıması olarak da görebiliriz.
Dinimiz, hayatın her alanında gereksiz harcamada bulunmayı yasaklamıştır. Yeni kurulacak aile yuvası için yapılan harcamalarda da israftan kaçınılmalıdır. Ülkemizde düğün hazırlıklarında sıkça görülen çeyiz, takı ve ev eşyaları gibi tedarikler için bazen gereğinden fazla yapılan harcamalar, daha başlangıçta mutluluğu zedelemekte, aileyi maddi açıdan sıkıntıya sokmaktadır. Uzunca bir süre düğün borcu ödeyen yeni evliler, birlikteliklerine minnet altında başlamakta ve maddi kaygılar yüzünden aradıkları huzuru yakalayamamaktadırlar. Bu sebeple Sevgili Peygamberimiz (sav) "En bereketli nikâh, külfeti en az olanıdır. "(İbn Hanbel, VI,83) ve "Nikâhın en hayırlısı, en kolay olanıdır. "(Ebu Davut Nikâh,31) buyurmuşlardır. Düğün masraflarında kolaylık göstermek ve şartları zorlamamak, evlenmek isteyen gençlerin önünü açacak ve imkânı kısıtlı olanların evlenmeye yönelik gayretlerini artıracaktır.
Düğün şenliğinin vazgeçilmez bir parçası da velime, yani düğün yemeğidir. Peygamber Efendimiz (sav) evliliklerinde davetlilere yemek ikramında bulunmuştur. (Müslim, Nikâh,34) Ashabına da "ilk gün velime (düğün yemeği) vermek, yerinde ve olması gereken bir iştir. İkinci gün yemek vermek adettendir. Üçüncü gün yemek vermek riya ve gösteriştir."(İbn Mace, Nikâh, 25) buyurarak düğün yemeği verilmesi tavsiye edilmekle birlikte israf ve gösterişten sakındırmıştır. Henüz yeni evlenmiş olan Abdurrrahman b. Avf'a bir koyun keserek de olsa düğün yemeği ver! Buyurarak mütevazı bir daveti ihmal etmemek gerektiğine işaret etmiştir.
Her toplum bu merasimleri kendi geleneksel yapısına uygun bir şekilde yapmaktadır. Ancak evlilik merasimlerinde, dinin uygun görmediği aşırı davranışlardan ve mahremiyet sınırlarının bulunmadığı ölçüsüz eğlencelerden uzak durulması gerektiği gibi bu merasimlerin, düğün havasının olmadığı bir matem törenine dönüşmemesine de dikkat edilmelidir. Unutmamak gerekir ki düğün, evlilik gibi mukaddes bir birlikteliğin ilanıdır ve buna yakışır bir şekilde icra edilmesi gerekir.