Dışarıda lapa lapa kar yağıyordu. Hava soğuktu ve rüzgâr çok sert esiyordu. Camdan dışarıya bakan Nazlı İrem bakkala ekmek almaya giden babasının bir an önce eve dönmesini bekliyordu. Aslı ise uyuyordu. Okul saatine daha vardı ve Nazlı erkenden uyanmıştı. Nazlı, uyanır uyanmaz her zaman ki gibi elini ve yüzünü yıkamıştı. O an babasının da erkenden kalktığını görmüş ve babasına gülen bir yüz ifadesiyle günaydın demişti. İsmet Bey, bakkala ekmek almaya gitmiş, Nazlı’da babasını izlemek için balkona yönelmişti. Anneleri Sevgi Hanım, Nazlı ve babasının seslerini duyunca uyanmış ve kahvaltıyı hazırlamaya mutfağa yönelmişti. Nazlı’yı balkon camında görünce çok şaşırmıştı. Nazlı bu kadar erken uyanmazdı, acaba bir şey mi oldu diye düşünmeye başlamışdı. Usulca kızının yanına gitti ve Nazlı’nın saçlarını okşamaya başladı. Sevgi Hanım: -“Hayırdır kızım, sen bu kadar erken uyanmazdın, bir yerin mi ağrıyor?” Nazlı: -“Hayır, annecim, bir yerim ağrımıyor; ama içim de bir sıkıntı var.”
Nazlı’nın bu hali, Sevgi Hanım’ı tedirgin etmişti, fakat ona bir şeyler söylemedi. Nazlı’nın yanından ayrıldı ve mutfağa gitti. Kahvaltıyı hazırlamaya başladı, çayı koydu, yumurtaları pişmesi için çaydanlığa yerleştirdi. Sevgi Hanım’ın hazırlıkları tamamladığı sırada İsmet Bey’de bakkaldan geri dönmüştü. Sıcak ekmekleri masaya bıraktı ve banyoya gidip ellerini yıkadı. Nazlı, babasının geldiğini görünce mutfağa geldi ve masaya oturdu. Aslı’yı da uyandırdılar ve hep birlikte kahvaltı yapmaya başladılar. Sevgi Hanım sabahları radyoyu açmayı ve kısık sesle müzik dinlemeyi severdi. O gün radyo yine açıktı ve sesin netleşmesi için frekansın ayarlanması gerekiyordu. İsmet Bey radyo frekansı ile uğraşırken o anda 07.00 haberleri veriliyordu.
Spiker haberlere şöyle başlamıştı: “ Çin’in WUHAN eyaletinde ortaya çıkan CORONAVİRÜS etkisini göstermeye devam ediyor. Dünya’nın birçok ülkesini etkisi altına alan virüsten ölenlerin sayısı gün geçtikçe artıyor. Avrupa’da ilk defa Fransa’da ortaya çıkan virüsten en fazla etkilenen ülke ise İtalya olmuştur. Gerekli tedbirler alınmazsa ölüm oranlarının artmasından korkuluyor. Türkiye’de henüz görülmeyen bu virüse karşı Sağlık Bakanlığı her türlü tedbiri almaktadır.” Haberler masada oturan herkesin canını sıkmıştı. Kahvaltıyı zorda olsa yaptılar. Beslenme çantası ve okul malzemeleri de kontrol edildikten sonra hep birlikte evden çıktılar. İsmet Bey, Sevgi Hanım’ı, Aslı Nur’u ve Nazlı’yı da okullarına bıraktıktan sonra kendi okula gitti.
Nazlı ve Aslı’nın okulunda o gün tek konu vardı CORONAVİRÜS. Çoğu kişi virüs hakkında çok fazla bir bilgiye sahip değildir. CORONAVİRÜS, dünyada daha önce yayılan virüs gibi değerlendiriliyordu. Sars, domuz gribi, kuş gribi gibi kısa sürede geçeceğine inanılıyordu. Aslında işin aslı hiçte öyle değildi ve bir zaman sonra herkes bunu anlayacaktı. CORONAVİRÜS tüm insanlığı etkileyecek ve dünya yeni bir evreye girecekti. Nazlı ve Aslı’nın okulunda her şey normal idi. Tedirginlik hali yoktu ve dersler işleniyordu. Ta ki Bölge Eğitim Hastanesine CORONAVİRÜS şüphesiyle bir hastanın geldiği haberi okula ulaşıncaya kadar. Tüm çocuklar paniğe kapılmış, kâğıttan yaptıkları maskelerini yüzlerine takmaya başlamışlardı.
Öğretmenler ve okul idaresi hemen olaya müdahale etmiş ve çocuklarda ki oluşan ilk panik havasını ortadan kaldırmışlardı. Olay yatıştırılmıştı, ama ortadan yanlış giden bir şeyler vardı, kimse de bunun ne olduğunu şu an bilmiyordu. CORONAVİRÜS neydi? Nasıl bulaşıyor? Aşısı var mı? Kimler daha çok bu hastalığa yakalanıyor? Hastalığın tedavisi var mıydı? Bu sorulara ne Nazlı ne de Aslı cevap veremezdi ve tüm dünyanın şaşkınlığı onlarda da vardı. Dersler bittikten sonra babaları onları almaya gelmişti. Birlikte eve döndüler. Yolda Aslı: -“Baba, CORONAVİRÜS, Erzurum’da görülmüş, senin de haberin oldu mu? dedi. İsmet Bey: -“Kızım bu tarz bilgiler yalan olabilir. Resmi kurumlarımızdan açıklama yapılmadığı sürece bu haberlere inanmayalım. Yoksa bu panik havası virüsten daha tehlikeli olur ve insanlarımız bundan daha fazla etkilenir. Siz rahat olun, devletimiz tedbirlerini almıştı. Kısa süre içerisinde bizlere alınan tedbirleri duyururlar. Bizde ona göre hareket ederiz.”
Nazlı’nın bu hali, Sevgi Hanım’ı tedirgin etmişti, fakat ona bir şeyler söylemedi. Nazlı’nın yanından ayrıldı ve mutfağa gitti. Kahvaltıyı hazırlamaya başladı, çayı koydu, yumurtaları pişmesi için çaydanlığa yerleştirdi. Sevgi Hanım’ın hazırlıkları tamamladığı sırada İsmet Bey’de bakkaldan geri dönmüştü. Sıcak ekmekleri masaya bıraktı ve banyoya gidip ellerini yıkadı. Nazlı, babasının geldiğini görünce mutfağa geldi ve masaya oturdu. Aslı’yı da uyandırdılar ve hep birlikte kahvaltı yapmaya başladılar. Sevgi Hanım sabahları radyoyu açmayı ve kısık sesle müzik dinlemeyi severdi. O gün radyo yine açıktı ve sesin netleşmesi için frekansın ayarlanması gerekiyordu. İsmet Bey radyo frekansı ile uğraşırken o anda 07.00 haberleri veriliyordu.
Spiker haberlere şöyle başlamıştı: “ Çin’in WUHAN eyaletinde ortaya çıkan CORONAVİRÜS etkisini göstermeye devam ediyor. Dünya’nın birçok ülkesini etkisi altına alan virüsten ölenlerin sayısı gün geçtikçe artıyor. Avrupa’da ilk defa Fransa’da ortaya çıkan virüsten en fazla etkilenen ülke ise İtalya olmuştur. Gerekli tedbirler alınmazsa ölüm oranlarının artmasından korkuluyor. Türkiye’de henüz görülmeyen bu virüse karşı Sağlık Bakanlığı her türlü tedbiri almaktadır.” Haberler masada oturan herkesin canını sıkmıştı. Kahvaltıyı zorda olsa yaptılar. Beslenme çantası ve okul malzemeleri de kontrol edildikten sonra hep birlikte evden çıktılar. İsmet Bey, Sevgi Hanım’ı, Aslı Nur’u ve Nazlı’yı da okullarına bıraktıktan sonra kendi okula gitti.
Nazlı ve Aslı’nın okulunda o gün tek konu vardı CORONAVİRÜS. Çoğu kişi virüs hakkında çok fazla bir bilgiye sahip değildir. CORONAVİRÜS, dünyada daha önce yayılan virüs gibi değerlendiriliyordu. Sars, domuz gribi, kuş gribi gibi kısa sürede geçeceğine inanılıyordu. Aslında işin aslı hiçte öyle değildi ve bir zaman sonra herkes bunu anlayacaktı. CORONAVİRÜS tüm insanlığı etkileyecek ve dünya yeni bir evreye girecekti. Nazlı ve Aslı’nın okulunda her şey normal idi. Tedirginlik hali yoktu ve dersler işleniyordu. Ta ki Bölge Eğitim Hastanesine CORONAVİRÜS şüphesiyle bir hastanın geldiği haberi okula ulaşıncaya kadar. Tüm çocuklar paniğe kapılmış, kâğıttan yaptıkları maskelerini yüzlerine takmaya başlamışlardı.
Öğretmenler ve okul idaresi hemen olaya müdahale etmiş ve çocuklarda ki oluşan ilk panik havasını ortadan kaldırmışlardı. Olay yatıştırılmıştı, ama ortadan yanlış giden bir şeyler vardı, kimse de bunun ne olduğunu şu an bilmiyordu. CORONAVİRÜS neydi? Nasıl bulaşıyor? Aşısı var mı? Kimler daha çok bu hastalığa yakalanıyor? Hastalığın tedavisi var mıydı? Bu sorulara ne Nazlı ne de Aslı cevap veremezdi ve tüm dünyanın şaşkınlığı onlarda da vardı. Dersler bittikten sonra babaları onları almaya gelmişti. Birlikte eve döndüler. Yolda Aslı: -“Baba, CORONAVİRÜS, Erzurum’da görülmüş, senin de haberin oldu mu? dedi. İsmet Bey: -“Kızım bu tarz bilgiler yalan olabilir. Resmi kurumlarımızdan açıklama yapılmadığı sürece bu haberlere inanmayalım. Yoksa bu panik havası virüsten daha tehlikeli olur ve insanlarımız bundan daha fazla etkilenir. Siz rahat olun, devletimiz tedbirlerini almıştı. Kısa süre içerisinde bizlere alınan tedbirleri duyururlar. Bizde ona göre hareket ederiz.”