Şu hayatta acaba kaçımız aldığımız nefese, gördüğümüz göze, sağlıklı dünyaya gelen evladımıza şükür ediyoruz.
Varsa yoksa şikâyet. Şimdi sizleri iki evladını otizmin pençesinden almak için yıllardır varını yoğunu ortaya koyan, Nesrin ve Ünal Bingül ile tanıştırmak istiyorum.
13 Sene evvel ikiz çocuk sahibi olan bu çift, büyük sevinç yaşadı. Birine Zeynep diğerine Murat adını verdiler. Zaman ilerledikçe çocuklarındaki tepki azlığını fark eden Bingül çifti, yapılan tıbbı tetkiklerin ardından iki evladının da otizmin pençesinde olduğunu fark ettiler. İki yıl boyunca ikizler ne yürüdü nede konuşabildi.
Onlar için artık hayat hiç de kolay değildi. Anne ve baba otizm hakkında bilgi edindikçe bir yaşam boyu çocuklarının iyileşmeyeceğini anladılar. Ama hiç yılmadılar, Murat ve Zeynep’i sosyalleştirip engelleri aşmaları için ellerinden geleni yaptılar.
Ellerinde avuçlarında ne varsa bu çocukların var olması için harcadılar. Kendilerine acıyarak bakan gözlere hiç aldırış etmediler. Günlerce, aylarca hiç uyumadılar. Çocuklar kendine zarar vermesin diye evlerini adeta onların yaşayacağı alan haline getirdiler.
Jimnastik, kayak aklınıza gelen ne kadar spor dalı varsa denediler. Adeta başlarında nöbet tuttular.
Kimi zaman ciddi haksızlıklara uğradılar. Hor görüldüler ama onlar bu yoldan geri dönmediler. Çocuklarını öylesine bağırlarına bastılar ki bırakın Erzurum’u Türkiye’ye örnek oldular. Bu özel çocuklar hastalığın acımasız yüzü ile mücadele ederken diğer yandan anne ve babasının desteği ile başarıdan başarıya koştular.
Annesine sorsan babası çile çekti babasına sorsan anneleri... Asla bu durumdan dolayı ne hasta çocuklarını bıraktılar nede birbirlerini.
Bugün Türkiye ve dünyada çocukları engelli ve otizmli doğduğu için eşlerini terk eden, çocuklarını toplumun önüne çıkarmamak için bir odaya hapseden onlarca insan gösterebilirim. Oysa Nesrin ve Ünal Bingül çifti bırakın çocuklarına yan gözle bakmayı onlara ayak, göz, beyin, kalp, dil oldular.
Peki, bu çocuklar ne yaptı derseniz söyleyelim;
Dünya’da tek otizmli milli kayakçılar olarak isimlerini spor tarihine kazıdılar. Kayak ve jimnastik de onlarca madalya kazandılar. Sayısız Türkiye birinciliğini elde ettiler.
Birçok müsabakada hakları yenmesine rağmen onlar anne ve babasından aldığı destekle her zorluğun üstesinden geldiler. En son geçen hafta Fransa’da yapılan INAS Dünya Kayak Şampiyonası’nda kendilerinden yaşça büyük onlarca sporcuyu geride bırakıp Zeynep, Dünya 5’si ve Avrupa 4’sü olarak yarışı tamamlarken Murat ise neredeyse babası ile aynı yaşta ki rakipleri ile kıran kırana mücadele etti ve slalom da 12. olmayı başardı.
Yanlarında ise yıkılmaz dağları babaları Ünal Bingül vardı. Annesi ise Türkiye’de duadaydı ve telefonun ucunda onları hiç yalnız bırakmadı.
Böylesi bir olayı sadece filmlerde olur sanırdık. Bir anne ve babanın çocukları için verdiği bu mücadeleyi anlatmaya benim kelime dağarcığım yetmedi. Bize böylesine bir vefayı, Allahın verdiğine şükür edip o çocukları bir Türkiye’ye örnek yaptıkları için bu eli öpülesi insanlara her birimizin teşekkür etmesi lazım.
Saçma sapan senaryo ile insanların beynini yıkayan senaristlere de buradan bir çağrım olacak. Gelin bu insanların bunu nasıl başardığını bir film haline getirin. Otizmin dünyanın sonu olmadığını, engelli olarak dünyaya gelen çocukların en büyük engelinin durumu kabullenmeyen aileler olduğunu anlatın. Bingül ailesinin bu mücadelesi milyonlara örnek olacak, bu durumdaki ailelere umut olacaktır.
Varsa yoksa şikâyet. Şimdi sizleri iki evladını otizmin pençesinden almak için yıllardır varını yoğunu ortaya koyan, Nesrin ve Ünal Bingül ile tanıştırmak istiyorum.
13 Sene evvel ikiz çocuk sahibi olan bu çift, büyük sevinç yaşadı. Birine Zeynep diğerine Murat adını verdiler. Zaman ilerledikçe çocuklarındaki tepki azlığını fark eden Bingül çifti, yapılan tıbbı tetkiklerin ardından iki evladının da otizmin pençesinde olduğunu fark ettiler. İki yıl boyunca ikizler ne yürüdü nede konuşabildi.
Onlar için artık hayat hiç de kolay değildi. Anne ve baba otizm hakkında bilgi edindikçe bir yaşam boyu çocuklarının iyileşmeyeceğini anladılar. Ama hiç yılmadılar, Murat ve Zeynep’i sosyalleştirip engelleri aşmaları için ellerinden geleni yaptılar.
Ellerinde avuçlarında ne varsa bu çocukların var olması için harcadılar. Kendilerine acıyarak bakan gözlere hiç aldırış etmediler. Günlerce, aylarca hiç uyumadılar. Çocuklar kendine zarar vermesin diye evlerini adeta onların yaşayacağı alan haline getirdiler.
Jimnastik, kayak aklınıza gelen ne kadar spor dalı varsa denediler. Adeta başlarında nöbet tuttular.
Kimi zaman ciddi haksızlıklara uğradılar. Hor görüldüler ama onlar bu yoldan geri dönmediler. Çocuklarını öylesine bağırlarına bastılar ki bırakın Erzurum’u Türkiye’ye örnek oldular. Bu özel çocuklar hastalığın acımasız yüzü ile mücadele ederken diğer yandan anne ve babasının desteği ile başarıdan başarıya koştular.
Annesine sorsan babası çile çekti babasına sorsan anneleri... Asla bu durumdan dolayı ne hasta çocuklarını bıraktılar nede birbirlerini.
Bugün Türkiye ve dünyada çocukları engelli ve otizmli doğduğu için eşlerini terk eden, çocuklarını toplumun önüne çıkarmamak için bir odaya hapseden onlarca insan gösterebilirim. Oysa Nesrin ve Ünal Bingül çifti bırakın çocuklarına yan gözle bakmayı onlara ayak, göz, beyin, kalp, dil oldular.
Peki, bu çocuklar ne yaptı derseniz söyleyelim;
Dünya’da tek otizmli milli kayakçılar olarak isimlerini spor tarihine kazıdılar. Kayak ve jimnastik de onlarca madalya kazandılar. Sayısız Türkiye birinciliğini elde ettiler.
Birçok müsabakada hakları yenmesine rağmen onlar anne ve babasından aldığı destekle her zorluğun üstesinden geldiler. En son geçen hafta Fransa’da yapılan INAS Dünya Kayak Şampiyonası’nda kendilerinden yaşça büyük onlarca sporcuyu geride bırakıp Zeynep, Dünya 5’si ve Avrupa 4’sü olarak yarışı tamamlarken Murat ise neredeyse babası ile aynı yaşta ki rakipleri ile kıran kırana mücadele etti ve slalom da 12. olmayı başardı.
Yanlarında ise yıkılmaz dağları babaları Ünal Bingül vardı. Annesi ise Türkiye’de duadaydı ve telefonun ucunda onları hiç yalnız bırakmadı.
Böylesi bir olayı sadece filmlerde olur sanırdık. Bir anne ve babanın çocukları için verdiği bu mücadeleyi anlatmaya benim kelime dağarcığım yetmedi. Bize böylesine bir vefayı, Allahın verdiğine şükür edip o çocukları bir Türkiye’ye örnek yaptıkları için bu eli öpülesi insanlara her birimizin teşekkür etmesi lazım.
Saçma sapan senaryo ile insanların beynini yıkayan senaristlere de buradan bir çağrım olacak. Gelin bu insanların bunu nasıl başardığını bir film haline getirin. Otizmin dünyanın sonu olmadığını, engelli olarak dünyaya gelen çocukların en büyük engelinin durumu kabullenmeyen aileler olduğunu anlatın. Bingül ailesinin bu mücadelesi milyonlara örnek olacak, bu durumdaki ailelere umut olacaktır.