Taze Mühendis, Instagram’da paylaşımlarını merakla takip ettiğim bilgi kaynaklarımdan biri. Hem de en iyilerinden biri… Geçtiğimiz haftalarda paylaştığı ‘Kurtuluş Savaşının ekonomiden hiç anlamayan Maliye Bakanı: Hasan Fehmi Ataç’ başlıklı post ile takipçilerini hem ulusal tarihimizin en büyük ekonomik krizlerinden birine hem de o krizden çıkışı planlayan kahramanın gerçek hayatına götürüyor.
★★
“Millî Mücadelenin ilk yıllarında Maliye Vekili (Bakanı), Trabzon mebusu Hasan Bey’dir (1886-1960). Hasan Bey, 1934’te Soyadı Kanunu’nun kabulünden sonra Saka soyadını alacaktır. İşte o Hasan Saka’nın Maliye Bakanı olduğu dönemde ekonomi o kadar derin bir krizdedir ki tarifi zor. Savaş, yokluk, kıtlık ve ertelenemez devasa ihtiyaçlar…
Ancak TBMM’deki muhalefet, gerçeklerin bilinmesine rağmen baskısını artırır, Mustafa Kemal ve arkadaşları istemese de Trabzon’un bu gözüpek evladını bakanlık görevinden alırlar. Sonra Mustafa Kemal, etrafındakilere döner ve ‘Bana maliyeden hiç anlamayan birini bulun!’ der. Mebuslar şaşkındır. Anlayamazlar. Halbuki mali tablonun içinden çıkılamaz olduğunu gören Reisicumhur, olaya tamamen yeni bir paradigma ile yaklaşacak birini aramaktadır.
Bunun üzerine Mustafa Kemal’e Hasan Fehmi Bey (1979-1961) önerilir. Hasan Fehmi Bey de Soyadı Kanunu’nun kabulünden sonra Ataç soyadını alacaktır…
Hasan Fehmi Bey, 24 Nisan 1922’de Maliye Bakanı olarak seçilir. Kendileri 2 Ocak 1924’e dek 20 ay gibi bir süreyle de bu görevi sürdürür. Bu 20 ay, Kurtuluş Savaşının getirdiği ağır mali yükten dolayı belki de bir milletin paraya en fazla ihtiyaç duyduğu zaman dilimi olarak tarihe geçecektir.
Bununla birlikte Hasan Fehmi Bey, harikulade bir teşkilatçı ve hesap verme sorumluluğu taşıyan yüksek şahsiyetli biridir. Böyleyken de savaşan iki ordu için, Birinci Ordu ve İkinci Ordu için ayrı ayrı defterdarlıklar kurar. Masrafları kuruşu kuruşuna belgelendirir ve neredeyse bütün kaynakları kurtuluş için savaşanlara yönlendirir. O dönemde kendisinden para, kaynak, bütçe talep eden bakanlara ve bürokratlara ‘Para ancak yağlı kurşun ile keskin süngüye!’ der, onları geri çevirir. Grup komutanlarına tahsis edilmek üzere bir otomobil alınmasını isteyen Savunma Müsteşarı Selahaddin Adil Paşa’ya ise ‘İzmir’de, düşman elinde istediğinizden çok daha fazla otomobil var. Bir yere götüremeyecekler. Gidin alın, hepsi sizin olsun!’ der. Böyleyken de adı cimriye çıkar.
Ve fakat bu cimri adam, aylarca ödenmemiş memur maaşlarının ödenmesini de sağlar…
Hasan Fehmi Bey’in en ciddi sınavı ise Büyük Taarruz’un hemen öncesidir:
O günün hesaplarına göre taarruz için iki orduya 1 buçuk milyar lira gibi muazzam bir para lazımdır. Maliye Bakanı, Mustafa Kemal’e gider, ‘Paşam nereden bulacağız?’ der. Bakanı, klasik maliye paradigmasını bilmediği ve yeni yollar keşfedebileceği için atayan Cumhurreis, ‘Siz bu göreve en zor gün için seçildiniz. Bunu siz bileceksiniz!’ diye yanıtlar Hasan Fehmi Bey’in sorusunu.
Bunun üzerine Bakan o gece hiç uyumaz. Ordu, kendisinin beceriksizliği yüzünden taarruz edemeyecekmiş hissine kapılır, kahrolur.
Fakat uykusuz geçen gecenin şafağında çareyi bulur. Osmanlı Bankası’nın Ankara Şube Müdürü Mösyö Bojeti’yi makamına çağırtır. Onunla konuşurken kaskatı bir yüz ifadesi takınır:
‘Mösyö, ordularımızın 1 buçuk milyar liraya ihtiyacı var. Bu parayı bana siz bulacaksınız ve en kısa sürede bulacaksınız!’ Bojeti’nin suratı aslınca aynı katılıkla devam eder: ‘Şayet bulamazsanız Milli Hükumetin sınırları içinde kalan 16 şubenizdeki tüm parayı makbuz karşılığında alırım!’
Şube Müdürüne cevap için 1 saat mühlet verir.
Mösyö Bojeti, Bakanın kararlılığını görünce ‘Efendim mühlete lüzum yok’ der ve parayı getireceği sözünü verir. Cimriliğiyle ünlü Bakan da bu yanıt karşısında cömertliğini sergiler: ‘O zaman Mösyö, bir bardak demli çayı hak ettin…’
★★
Hasan Fehmi Bey, büyük zaferin kazanılmasından sonra kırmızı-yeşil şeritli İstiklal Madalyası ile ödüllendirildi…”
Peki o günün 1 buçuk milyarı ve yani Büyük Taarruz’un ekonomik bedeli, bugünün kaç lirasına tekabül eder?
Taze Mühendis’in bir posta sığdırdığı bu muhteşem anlatıya o ayrıntıyı da ben eklemiş olayım: T.C. Maliye Bakanlığı verilerine göre 1922 yılında 1 lira, yaklaşık 1 dolar ediyordu. Yani Hasan Fehmi Bey, Büyük Taarruz için Osmanlı Bankası’nın kasasından makbuz karşılığı (geri ödenmek üzere) tam 1 buçuk milyar dolar borç aldı. O da 2021’in parasıyla (Dolar kuru 8,76 TL iken) yaklaşık 13,14 milyar (eski ifadeyle 13, 14 trilyon) Türk lirası ediyor!
Muazzam bir savaş bütçesi değil mi?
Ama muazzam olan sadece bu savaş bütçesinin büyüklüğü değil. Galiba asıl muazzam olan o parayı, birinin o günün koşullarında klasik tedarik paradigmasının dışına çıkarak bulabilmiş olması…
Hasan Fehmi Ataç, nur içinde uyusun, mekânı cennet olsun.
★★
“Millî Mücadelenin ilk yıllarında Maliye Vekili (Bakanı), Trabzon mebusu Hasan Bey’dir (1886-1960). Hasan Bey, 1934’te Soyadı Kanunu’nun kabulünden sonra Saka soyadını alacaktır. İşte o Hasan Saka’nın Maliye Bakanı olduğu dönemde ekonomi o kadar derin bir krizdedir ki tarifi zor. Savaş, yokluk, kıtlık ve ertelenemez devasa ihtiyaçlar…
Ancak TBMM’deki muhalefet, gerçeklerin bilinmesine rağmen baskısını artırır, Mustafa Kemal ve arkadaşları istemese de Trabzon’un bu gözüpek evladını bakanlık görevinden alırlar. Sonra Mustafa Kemal, etrafındakilere döner ve ‘Bana maliyeden hiç anlamayan birini bulun!’ der. Mebuslar şaşkındır. Anlayamazlar. Halbuki mali tablonun içinden çıkılamaz olduğunu gören Reisicumhur, olaya tamamen yeni bir paradigma ile yaklaşacak birini aramaktadır.
Bunun üzerine Mustafa Kemal’e Hasan Fehmi Bey (1979-1961) önerilir. Hasan Fehmi Bey de Soyadı Kanunu’nun kabulünden sonra Ataç soyadını alacaktır…
Hasan Fehmi Bey, 24 Nisan 1922’de Maliye Bakanı olarak seçilir. Kendileri 2 Ocak 1924’e dek 20 ay gibi bir süreyle de bu görevi sürdürür. Bu 20 ay, Kurtuluş Savaşının getirdiği ağır mali yükten dolayı belki de bir milletin paraya en fazla ihtiyaç duyduğu zaman dilimi olarak tarihe geçecektir.
Bununla birlikte Hasan Fehmi Bey, harikulade bir teşkilatçı ve hesap verme sorumluluğu taşıyan yüksek şahsiyetli biridir. Böyleyken de savaşan iki ordu için, Birinci Ordu ve İkinci Ordu için ayrı ayrı defterdarlıklar kurar. Masrafları kuruşu kuruşuna belgelendirir ve neredeyse bütün kaynakları kurtuluş için savaşanlara yönlendirir. O dönemde kendisinden para, kaynak, bütçe talep eden bakanlara ve bürokratlara ‘Para ancak yağlı kurşun ile keskin süngüye!’ der, onları geri çevirir. Grup komutanlarına tahsis edilmek üzere bir otomobil alınmasını isteyen Savunma Müsteşarı Selahaddin Adil Paşa’ya ise ‘İzmir’de, düşman elinde istediğinizden çok daha fazla otomobil var. Bir yere götüremeyecekler. Gidin alın, hepsi sizin olsun!’ der. Böyleyken de adı cimriye çıkar.
Ve fakat bu cimri adam, aylarca ödenmemiş memur maaşlarının ödenmesini de sağlar…
Hasan Fehmi Bey’in en ciddi sınavı ise Büyük Taarruz’un hemen öncesidir:
O günün hesaplarına göre taarruz için iki orduya 1 buçuk milyar lira gibi muazzam bir para lazımdır. Maliye Bakanı, Mustafa Kemal’e gider, ‘Paşam nereden bulacağız?’ der. Bakanı, klasik maliye paradigmasını bilmediği ve yeni yollar keşfedebileceği için atayan Cumhurreis, ‘Siz bu göreve en zor gün için seçildiniz. Bunu siz bileceksiniz!’ diye yanıtlar Hasan Fehmi Bey’in sorusunu.
Bunun üzerine Bakan o gece hiç uyumaz. Ordu, kendisinin beceriksizliği yüzünden taarruz edemeyecekmiş hissine kapılır, kahrolur.
Fakat uykusuz geçen gecenin şafağında çareyi bulur. Osmanlı Bankası’nın Ankara Şube Müdürü Mösyö Bojeti’yi makamına çağırtır. Onunla konuşurken kaskatı bir yüz ifadesi takınır:
‘Mösyö, ordularımızın 1 buçuk milyar liraya ihtiyacı var. Bu parayı bana siz bulacaksınız ve en kısa sürede bulacaksınız!’ Bojeti’nin suratı aslınca aynı katılıkla devam eder: ‘Şayet bulamazsanız Milli Hükumetin sınırları içinde kalan 16 şubenizdeki tüm parayı makbuz karşılığında alırım!’
Şube Müdürüne cevap için 1 saat mühlet verir.
Mösyö Bojeti, Bakanın kararlılığını görünce ‘Efendim mühlete lüzum yok’ der ve parayı getireceği sözünü verir. Cimriliğiyle ünlü Bakan da bu yanıt karşısında cömertliğini sergiler: ‘O zaman Mösyö, bir bardak demli çayı hak ettin…’
★★
Hasan Fehmi Bey, büyük zaferin kazanılmasından sonra kırmızı-yeşil şeritli İstiklal Madalyası ile ödüllendirildi…”
Peki o günün 1 buçuk milyarı ve yani Büyük Taarruz’un ekonomik bedeli, bugünün kaç lirasına tekabül eder?
Taze Mühendis’in bir posta sığdırdığı bu muhteşem anlatıya o ayrıntıyı da ben eklemiş olayım: T.C. Maliye Bakanlığı verilerine göre 1922 yılında 1 lira, yaklaşık 1 dolar ediyordu. Yani Hasan Fehmi Bey, Büyük Taarruz için Osmanlı Bankası’nın kasasından makbuz karşılığı (geri ödenmek üzere) tam 1 buçuk milyar dolar borç aldı. O da 2021’in parasıyla (Dolar kuru 8,76 TL iken) yaklaşık 13,14 milyar (eski ifadeyle 13, 14 trilyon) Türk lirası ediyor!
Muazzam bir savaş bütçesi değil mi?
Ama muazzam olan sadece bu savaş bütçesinin büyüklüğü değil. Galiba asıl muazzam olan o parayı, birinin o günün koşullarında klasik tedarik paradigmasının dışına çıkarak bulabilmiş olması…
Hasan Fehmi Ataç, nur içinde uyusun, mekânı cennet olsun.