Uzun uzun konuştuk!
Birbirimize uzun uzun anlattık!
Kahvede, evde, işyerinde, sokak aralarında, cadde başlarında bir numaralı konumuz siyaset ve yaklaşan seçimler oldu.
Elbette siyaset tek başına aday ve partilerin konuşulduğu bir alan değil.
Çok heyecanlı ve dal budak salmasıyla şöhretli bir mesele…
Adayları konuşurken; ülkeyi, ekonomiyi, beka meselesini de hararetli hararetli tartıştık.
Günler ilerledikçe durdurulamaz ve sürekli ivmesi yükselen heyecanlarla seslerimiz yükseldi.
Birbirimizi kırdığımız, sesimizin tonundan dolayı yüzümüzün kızardığı oldu.
Bu seçim de bu hafta sonu nihayete erecek ve günlük işlerimize olması gereken kadar zaman ayırmaya yeniden başlayacağız.
Evet bu seçim başka partileri tutan tanıdıklar, dostlar, arkadaşlar, akrabalar için ölüm kalım meselesi değil.
Ne kadar sıkı partili de olsanız, sözleriniz ne kadar çatallı da olsa küskünlükler biter, söylenenler unutulur.
Ancak bu seçimin sonuçlarının ülkemize yapacağı etki ,bizim kişisel hayatımızda olduğu kadar kolay çözülebilecek, etkisi unutulup gidecek gibi bir mesele değil.
Beka meselesi başlığı altında konuşulan her şeyi bir daha düşünmenizi tavsiye ederim.
Beka sözünün arkasında duranları, bu konuyu dillendirenleri sevmemeniz vatanı sevmemek anlamına gelecek sonuçlar doğurmamalı hayatınızda.
Çünkü sevmedikleriniz gider, sevdikleriniz de gider yerine yenileri gelir.
Ancak vatan giderse mesele öyle kolayından hallolmaz.
Acı büyük olur!
Bedelini evlatlarınız, doğmamış torunlarınız öder!
Aslında bu birkaç gün içerisinde bir kere daha gördük ki, ekonomi de beka meselesi kapsamında yer alıyor ülkemizde.
Doların ve euronun tekrar yükseltilmeye çalışmasından anlıyoruz ki, mesele sadece piyasalar meselesi değil.
Bankaların ve dış kaynaklı merkezlerin manipüle ederek insanları dövize yöneltmesi asla ekonominin doğal seyriyle alakalı bir duruma işaret etmiyor.
Bizim ekonomimiz üzerinde dünyadan birileri istedikleri zaman oynayabiliyorsa, ekonomi de beka şemsiyesi altına girer.
Üstelik dünyada Amerika’nın garip başkanının akılalmaz kararlarına Türkiye’den başka etkili sesler çıkmıyorsa İslam dünyasında, mesellenin sadece bizi ilgilendiren bir beka meselesi olmadığı da iyice anlaşılabilir.
Biz Anadolunun kapılarını açmak içinMalazgirt’te, Fetih için İstanbul’da, vatanı kurtarmak için Kurtuluş Savaşı’nda, Çanakkale’de canını bu millet için şerefle veren şehitlerin torunlarıyız, sorumluluğumuz kendi sınırlarımızla sınırlı olamaz.
Dünyadaki mazlumlar, yetimler, kadınlar, yaşlılar gözlerini bizim merhametli kalplerimize dikmiş durumdalar.
Günlük siyasetin ve anlık piyasaların etkisiyle geleceğimizi ve bizden umanların umutlarını hiçe saymaya hakkımız olamaz.
31 Mart seçimlerinin milletimize hayır getirmesi temennisiyle.
Birbirimize uzun uzun anlattık!
Kahvede, evde, işyerinde, sokak aralarında, cadde başlarında bir numaralı konumuz siyaset ve yaklaşan seçimler oldu.
Elbette siyaset tek başına aday ve partilerin konuşulduğu bir alan değil.
Çok heyecanlı ve dal budak salmasıyla şöhretli bir mesele…
Adayları konuşurken; ülkeyi, ekonomiyi, beka meselesini de hararetli hararetli tartıştık.
Günler ilerledikçe durdurulamaz ve sürekli ivmesi yükselen heyecanlarla seslerimiz yükseldi.
Birbirimizi kırdığımız, sesimizin tonundan dolayı yüzümüzün kızardığı oldu.
Bu seçim de bu hafta sonu nihayete erecek ve günlük işlerimize olması gereken kadar zaman ayırmaya yeniden başlayacağız.
Evet bu seçim başka partileri tutan tanıdıklar, dostlar, arkadaşlar, akrabalar için ölüm kalım meselesi değil.
Ne kadar sıkı partili de olsanız, sözleriniz ne kadar çatallı da olsa küskünlükler biter, söylenenler unutulur.
Ancak bu seçimin sonuçlarının ülkemize yapacağı etki ,bizim kişisel hayatımızda olduğu kadar kolay çözülebilecek, etkisi unutulup gidecek gibi bir mesele değil.
Beka meselesi başlığı altında konuşulan her şeyi bir daha düşünmenizi tavsiye ederim.
Beka sözünün arkasında duranları, bu konuyu dillendirenleri sevmemeniz vatanı sevmemek anlamına gelecek sonuçlar doğurmamalı hayatınızda.
Çünkü sevmedikleriniz gider, sevdikleriniz de gider yerine yenileri gelir.
Ancak vatan giderse mesele öyle kolayından hallolmaz.
Acı büyük olur!
Bedelini evlatlarınız, doğmamış torunlarınız öder!
Aslında bu birkaç gün içerisinde bir kere daha gördük ki, ekonomi de beka meselesi kapsamında yer alıyor ülkemizde.
Doların ve euronun tekrar yükseltilmeye çalışmasından anlıyoruz ki, mesele sadece piyasalar meselesi değil.
Bankaların ve dış kaynaklı merkezlerin manipüle ederek insanları dövize yöneltmesi asla ekonominin doğal seyriyle alakalı bir duruma işaret etmiyor.
Bizim ekonomimiz üzerinde dünyadan birileri istedikleri zaman oynayabiliyorsa, ekonomi de beka şemsiyesi altına girer.
Üstelik dünyada Amerika’nın garip başkanının akılalmaz kararlarına Türkiye’den başka etkili sesler çıkmıyorsa İslam dünyasında, mesellenin sadece bizi ilgilendiren bir beka meselesi olmadığı da iyice anlaşılabilir.
Biz Anadolunun kapılarını açmak içinMalazgirt’te, Fetih için İstanbul’da, vatanı kurtarmak için Kurtuluş Savaşı’nda, Çanakkale’de canını bu millet için şerefle veren şehitlerin torunlarıyız, sorumluluğumuz kendi sınırlarımızla sınırlı olamaz.
Dünyadaki mazlumlar, yetimler, kadınlar, yaşlılar gözlerini bizim merhametli kalplerimize dikmiş durumdalar.
Günlük siyasetin ve anlık piyasaların etkisiyle geleceğimizi ve bizden umanların umutlarını hiçe saymaya hakkımız olamaz.
31 Mart seçimlerinin milletimize hayır getirmesi temennisiyle.