![Reklam](https://www.gazetepusula.net/images/reklam/yeni-5.jpg)
Erzurum’un deprem gerçeğini ortaya koyan ve deprem periyoduna göre önümüzdeki 10 yıl içerisinde 6 ve üzeri şiddetinde bir deprem beklendiğini kayda geçen ETÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Dilek Okuyucu, şehirde yapılan çalışmaları paylaştı.
Olası bir deprem durumunda özellikle Erzurum’un büyük arazilerinde tarım ve hayvancılık yapan ova köylerinin büyük yıkım yaşayabileceğine dikkati çeken Dr. Okuyucu, gıda güvenliğinin tehlikeye girebileceğini kaydetti. Kerpiç ve yığma yapıların fazla olduğunu ifade eden Okuyucu, kentsel dönüşümün yanı sıra, kırsalda bir çalışma yapılmadığını ve ivedilikle dönüşümün başlaması gerektiğini ifade etti.
Erzurum’da bulunan tarihi yapıların durumuna da değinen Okuyucu, gerekli çalışmaların yapıldığını ifade etti. Yapı ve malzeme bakımından bilinmeyeni çok olan tarihi cami ve medreselerin geçmişte yaşanan büyük depremleri atlattığını kaydeden Okuyucu, tahribatsız yöntemlerle çalışmalar yürütmek zorunda kaldıklarını söyledi.
Ova köylerine alarm veriyor!
Erzurum’un Ova köylerinin deprem riskini anlatan Dr. Okuyucu, mevcut durum, yaptıkları çalışmalar ve tespitleriyle ilgili şu bilgileri verdi; “İki tane çok önemli fay var. Birisi Kuzey Anadolu, diğeri ise Doğu Anadolu fay hattı. Erzurum, Doğu Anadolu fay hattı ile oldukça yakın. Bingöl zaten komşumuz ve bu iki fayın kesişim noktası. AFAD’ın hazırlamış olduğu IRAP çalışması var. Bu raporda Erzurum’un deprem tehlikesi çalışıldı. Önümüzdeki 10 yıl içerisinde 6 ve üstü büyüklüğünde bir deprem olması ihtimali oldukça yüksek. 6 Şubat depremlerinde bölgede çalışmış birisi olarak olayın ciddiyetinin farkındayız. En büyük tecrübem ve tespitim şudur ki; köylerde yaşayan insanlarımızın depremde zarar görmesi sadece onların bireysel olarak acı yaşaması anlamına gelmiyor. Tarım ve hayvancılıkla bizi besleyen kesim kırsal. Orası sekteye uğradığı zaman çok yakın vadede bunun acılarını yaşarız. Burada özellikle ova köylerine dikkati çekmek istiyorum. Ovada olup, büyük alanlarda tarım yapan yerleşimlerin bulunduğu köyler bizim için hayati önem taşıyor. Bu nedenle Erzurum Ovası önemli ve biz burada bireysel olarak, öğrencilerimle birlikte çalışmalar yaptık. Erzurum merkezden havalimanına giderken güzergah üzerinde bulunan köyler bunlar, tamamı için değil.
Kerpiç yapılar tehlike altında
Bu köyler şehir merkezine çok yakın ama aynı zamanda uzak köyler. Tarım ve hayvancılıkla uğraşarak, çok büyük araziler ekip biçiyorlar. Orada bizi şaşkınlığa uğratan en büyük şey kerpiç yapıların bulunmasıydı. Kerpiç deyince akla ilk Güneydoğu geliyor. Ova köylerinin birçoğunda kerpiç yapı olduğunu hatta yapıların hasar gördükçe kerpiç çamuruyla onardıklarını gördük. Biraz araştırınca bölgede 6 bin yıllık Karaz kültürünün hakim olduğunu gördük. 6 bin yıllık yapı geleneğini insanlar orada hala muhafaza ediyorlar. Olası bir deprem durumunda bu bizim için büyük sıkıntı. Yapının dayanıklılığı yok çünkü.
Gıda güvenliğimiz tehlikeye girer
Erzurum’da yıllardan beri sıklıkla deprem olmuş. Bizi en çok korkutan şey ise iklimin kış olduğu bir döneme depremin denk gelmesi. O yüzden biz bölgede bir envanter çalışması yaptık. Ova köylerindeki yapıların büyük çoğunluğu yığma. Münferit olarak yapılan betonarme az katlı yapılarda var. Belli başlı köylerde kerpiç yapı yoğunluğu var. Bunun dışında da rastgele ölçülerdeki taşlarla, çamur harçla yapılan yığma yapılar var. Yapılan birçoğunun harcı çimento esaslı değil, bağlayıcılığı yok, bildiğiniz çamur. Yapım ve yapı kalitesi maalesef iyi değil. Dolayısıyla Erzurum özelinde bir depremin olması ve bunun kış mevsiminde olması yapıların mevcut durumları ile bizi tedirgin ediyor. Buraların hasar alması gıda güvenliğimizi tehlikeye sokar. Çünkü biz buradan besleniyoruz. Bu çok önemli. Bu alanlar, çok şiddetli depremleri geçelim, orta şiddetli depremlerin bile yıkabileceği, zarar verebileceği durumda. Erzurum şehir merkezinde kentsel dönüşüm noktasında bir reaksiyon almış durumda. Ama köylerle ilgili bir çalışma yok. Köylerde bir dönüşüme gitmek bizim için mecburi. Buranın ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalı. Olası bir depremde mevcudu kaybetmeleri hepimizin çok büyük zarar görmesi demek. Dolayısıyla ova başta olmak üzere köylerin tamamına bakmak lazım. Kentsel dönüşümü yapmak zorundayız, ama kırsalı da asla ihmal etmemeliyiz.”
Çifteler’in minaresi var ama, şerefesi yok
Erzurum’un önemli tarihi ve kültürel yapılarından biri olan Çifte Minareli Medresenin şerefelerinin 1800 yıllarda yaşanan depremlerde yıkıldığını kayda geçen Okuyucu, “Erzurum medeniyetler beşiği. Bugün Tebrizkapı’dan, Havuzbaşına doğru bir yürüyüş yaptığınızda sağ tarafınızda Erzurum kalesi, sol tarafınızda tüm ihtişamıyla Çifte Minareli Medrese sizleri karşılıyor. Tarihi yapıların deprem güvenliğinden ziyade, biz deprem şahitliğine müracaat ediyoruz. Minare denilince akılımıza müezzinin çıkıp ezan okuduğu, ya da birinin çıkıp duyuru yaptığı yer gelir. Çifte Minareli Medresenin iki tane minaresi var. Minare yaptıklarına göre birinin çıkıp duyuru yapması düşünülmüş. Fakat minarelerde şerefe var mı? Yok. Bununla alakalı bir incelememiz olmuştu. Minare var fakat şerefesi yok. Erzurum’a 19 yüzyılın başlarında sıklıkla gezginler gelmiş. Gelen gezginlerin kaleyi arkalarına alarak karşıdan Çifte Minareli Medresenin gravür çizimlerini yaptıklarına dair görseller var. 1840’larda çizilen görsellerde şerefeler var. Ama 60’larda sonda çizilen gravürlerde yok. Çünkü arada depremler var. Dolayasıyla şerefelerin depremlerde yıkıldığı aşikar” ifadelerini kullandı.
Ana gövdeler sağlam ama minareler…
Tarihi dokuya zarar vermeden en tahribatsız şekilde çalışmalar yapıldığını belirten Okuyucu şunları söyledi; “Tarihi yapılardaki hasar, onarım geçmişleri bölgenin yaşadığı depremlerin büyüklüklerini sayısal olarak veriyor. Bu yapılar büyük depremleri atlatmışlar. Mevcut durumlarını inceleyerek raporluyoruz. Gerekli görülmesi halinde iyileştirme, restorasyon, güçlendirme uygulamaları yapılıyor. Erzurum bu anlamda şanssız bir yer değil. Hatta yakın zamanda Fetih Cami’de bizimde içinde bulunduğumuz çalışmalar yapıldı. Yapısal durumu incelenerek her türlü bakım ve onarımı yapılıyor. Her tarihi yapı kendi içinde ayrı bir dünya... Hepsinin sistemi farklı, malzemesi farklı ve bilinmeyeni çok… Dış duvarı, iç duvarı var, 1 metre genişliğinde bir duvar var ama içerisinde ne olduğunu bilmiyoruz. Onu görebilmemiz için açmamız lazım, tarihi yapıya dokunmak istemiyoruz. Bu kez tahribatsız yöntemlerle çalışmalar yürütmek zorunda kalıyoruz. Erzurum’da çok sıkıntılı bir yapımız yok. Fakat minareler daha narin yapılar, betonarme minarelerde dahil olmak üzere depremde yıkılma ihtimalleri çok yüksek. Tüm camilerin minareleri depremde yıkılabilir. Onun dışında ana gövde yapıları çok büyük bir depremde elbette zarar görür, çünkü hepsi yığma yapı. Bu konuda yapılacak çok bir şey olmayabilir ama hepsine tek tek bakılıyor. Şehir için çalışmalarımızı yürütüyoruz ve gerekli kurumlarca da dikkate alınıyor.”
Yıkmak şart değil!
Her binanın yıkılıp yeniden yapılmasının doğru olmadığını belirten Okuyucu, “Her yapının bir kullanım ömrü var. Bugün satın aldığınız yeni yapılmış bir binanın 40-50 yıl sonra yenilenmesi gerekir. Binalarda yoruluyor, yıpranıyor, sürekli yük taşıyor kolonlarımız. 200 öncesi yapılan yapılara özellikle dikkat çekmek istiyorum. Öncelikle yaşları itibari ile bir bakmak lazım. İkincisi 2000 öncesi yapı denetimi uygulamasının zorunlu olmadığı bir dönem. O zamanlarda hazır beton santralleri çok yaygın değildi ve buralardan beton alınması zorunlu değildi. Dolayısıyla bölgesel bakmakta fayda var. Bir mahalle düşünün. Biz bunu önce gidip sokaktan tarama yöntemiyle binaya girmeden veri topluyoruz. Dışardan binaları puanlıyoruz. Katı, bulunduğu arazisi, dış görünüşü tüm bunlara bakarak, her bölgeye bir karne çıkarıyoruz. Biz bunu Yenişehir için yaptık. Bunları kendi içinde çok riskli, az riskli, riskli, riski olmayan olarak sınıflandırıyoruz. Binanın içinde kolonlara, kirişlere bakıyoruz, binadan biyopsi alıyoruz. Bilgisayar ortamında modelleme ve simülasyon yapıyoruz. Bu sayede dönüşümde öncelik verilecek binaları belirliyoruz. Benim görüşüm riskliyse yapacak bir şey yok ama, güçlendirme yapılabilecek binalarımız çok fazla. İlla yıkıp yapmak zorunda değiliz. Güçlendirme maliyeti, yeniden yıkıp yapma maliyetinin yüzde 30’unu geçmiyorsa mutlaka tavsiye ediyorum. Tüm binaları yıkıp yeniden yapacak bir ekonomimiz yok. Erzurum’da yapılan kentsel dönüşümü önemsiyorum. Ama vatandaşın buna kendi konutu özelinde öncülük etmesi gerekiyor. Depremin şakası yok” dedi.
Nesrin DEMİR