Geçen hafta Hürriyet Gazetesinde ilginç bir haber vardı. İstanbul Teknik Üniversitesi Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sevinç Asilhan, küresel sıcaklık artışıyla ilgili ürkütücü bazı bilimsel açıklamalarda bulundu.
Artan küresel sıcaklığın, ortaya çıkan ve çıkacak olan, kimi sonuçları hakkında, Asilhan Hoca’nın bazı tespitleri şöyle:
“Atmosferde sıcaklık değerleri her geçen gün artıyor. Son 10 yılda küresel sıcaklık önceki döneme göre 1,2 santigrat derece arttı. Artan sıcaklıklara bağlı ani iklim değişiklikleri meydana geliyor. Dünya artık neredeyse dönülmez bir noktada. Küresel ısınma, mesela, Doğu Karadeniz bölgesinde kuraklık yaşanmasına, ülke genelinde taşkınlar ve kasırgalar meydana gelmesine ve pek çok canlı türünün yok olmasına neden olacak. İstanbul'un ise meteorolojik bütün özellikleri değişecek, yaz aylarında yaşanılmayacak kadar sıcaklık ve şiddetli seller meydana gelecek. Ülkelerin sınırları olabilir. Ancak atmosferdeki bu hareketlilik sınır tanımıyor. Atmosfere herhangi bir etkide bulunduğumuz zaman sadece o bölge etkilenmiyor. Diğer bütün bölgelerde etkileniyor. Atmosferde gerçekleşen sıcaklık değişimi bizim içtiğimiz sudan tutun soluduğumuz havaya kadar etki ediyor. Bu şekilde devam ederse ileride içecek suyumuz bile kalmayacak. Bugünkü şartlarda bile 2, 2 milyar insan kaliteli suya ulaşamıyor. Her gün 6 bin çocuk sağlıklı su olmaması nedeniyle ölüyor. Kısacası yaşam kaynaklarımız azalıyor."
Haberi okurken, aklıma, Türkiye’nin yayla kenti, Türkiye’nin çatısı, değerli şehrim, Erzurum geldi. Atmosferdeki, artan ve şimdilik durdurulamayan sıcaklık, acaba Erzurum’da nasıl hissediliyor, hissedilecek? (Atatürk Üniversitesi ile ETÜ’nün bu konuyu yakından takip edip çeşitli öngörülerde bulunması gerekir.)
Bu sorunun cevabını şiddetli kışlarımızı kaybederek almış bulunuyoruz. Şu bir gerçek: Erzurum’un geleneksel iklimi şimdiden sona erdi! Erzurum’da kış ayları gittikçe daha az çetin geçiyor. Hatta geleneksel olarak, kısa yaz ve uzun kış mevsimli Erzurum iklimi, artık dört mevsimli bir iklim.
Dünya, artan küresel ısınmanın nasıl bir felakete kaynaklık edeceğinin farkında. Birleşmiş Milletlerin ilgili birimleri, küresel toplantılar yaparak, çareler arıyor. Fakat bir çare de bulunamıyor!
Yaklaşan değil, artık yaşanan bir felaket küresel ısınma. Küresel kapitalizmin insanlığa zehirli bir armağanı!
Erzurum’a dönersek; dağları kar almaya devam eden zengin yer altı sularına sahip Erzurum şehri, su varlığı, tarım arazileri ve bereketli dağlarıyla, yaşanabilir kentler arasında yer alacak. Erzurum’un doğasını ve ovalarını korumak için şimdiden planlamalar yapılmalı. Bölgemizde Kars, Ardahan, Bingöl, Muş, Bayburt gibi şehirler de su rezervleri ve tarım potansiyelleri bakımından oldukça zengindir. Yakın bir gelecekte bu şehirlerin cazibe merkezi olacağı görülüyor; ancak su ve toprak zenginlikleri korunursa!
Artan küresel sıcaklığın, ortaya çıkan ve çıkacak olan, kimi sonuçları hakkında, Asilhan Hoca’nın bazı tespitleri şöyle:
“Atmosferde sıcaklık değerleri her geçen gün artıyor. Son 10 yılda küresel sıcaklık önceki döneme göre 1,2 santigrat derece arttı. Artan sıcaklıklara bağlı ani iklim değişiklikleri meydana geliyor. Dünya artık neredeyse dönülmez bir noktada. Küresel ısınma, mesela, Doğu Karadeniz bölgesinde kuraklık yaşanmasına, ülke genelinde taşkınlar ve kasırgalar meydana gelmesine ve pek çok canlı türünün yok olmasına neden olacak. İstanbul'un ise meteorolojik bütün özellikleri değişecek, yaz aylarında yaşanılmayacak kadar sıcaklık ve şiddetli seller meydana gelecek. Ülkelerin sınırları olabilir. Ancak atmosferdeki bu hareketlilik sınır tanımıyor. Atmosfere herhangi bir etkide bulunduğumuz zaman sadece o bölge etkilenmiyor. Diğer bütün bölgelerde etkileniyor. Atmosferde gerçekleşen sıcaklık değişimi bizim içtiğimiz sudan tutun soluduğumuz havaya kadar etki ediyor. Bu şekilde devam ederse ileride içecek suyumuz bile kalmayacak. Bugünkü şartlarda bile 2, 2 milyar insan kaliteli suya ulaşamıyor. Her gün 6 bin çocuk sağlıklı su olmaması nedeniyle ölüyor. Kısacası yaşam kaynaklarımız azalıyor."
Haberi okurken, aklıma, Türkiye’nin yayla kenti, Türkiye’nin çatısı, değerli şehrim, Erzurum geldi. Atmosferdeki, artan ve şimdilik durdurulamayan sıcaklık, acaba Erzurum’da nasıl hissediliyor, hissedilecek? (Atatürk Üniversitesi ile ETÜ’nün bu konuyu yakından takip edip çeşitli öngörülerde bulunması gerekir.)
Bu sorunun cevabını şiddetli kışlarımızı kaybederek almış bulunuyoruz. Şu bir gerçek: Erzurum’un geleneksel iklimi şimdiden sona erdi! Erzurum’da kış ayları gittikçe daha az çetin geçiyor. Hatta geleneksel olarak, kısa yaz ve uzun kış mevsimli Erzurum iklimi, artık dört mevsimli bir iklim.
Dünya, artan küresel ısınmanın nasıl bir felakete kaynaklık edeceğinin farkında. Birleşmiş Milletlerin ilgili birimleri, küresel toplantılar yaparak, çareler arıyor. Fakat bir çare de bulunamıyor!
Yaklaşan değil, artık yaşanan bir felaket küresel ısınma. Küresel kapitalizmin insanlığa zehirli bir armağanı!
Erzurum’a dönersek; dağları kar almaya devam eden zengin yer altı sularına sahip Erzurum şehri, su varlığı, tarım arazileri ve bereketli dağlarıyla, yaşanabilir kentler arasında yer alacak. Erzurum’un doğasını ve ovalarını korumak için şimdiden planlamalar yapılmalı. Bölgemizde Kars, Ardahan, Bingöl, Muş, Bayburt gibi şehirler de su rezervleri ve tarım potansiyelleri bakımından oldukça zengindir. Yakın bir gelecekte bu şehirlerin cazibe merkezi olacağı görülüyor; ancak su ve toprak zenginlikleri korunursa!