Remzi Saka Bilim ve Sanat Merkezi öğrencilerinin kaleme aldığı hikayelerimize kaldığımız yerden devam ediyoruz.
KARDEŞLİK
Şencıvıltı yuvasını yeni bir yavru heyecanı sarmıştı. Anne Pamuk ve baba Bıcırık kafasını yumurtasından çıkarmış etrafını şaşkınlıkla izleyen minik kuşa hayran hayran bakıyorlardı. Minik yavruyu izleyen sadece anne ve babaları değildi. Ablası ve abisi de izliyordu. Ama onların izlemesi biraz kıskançlık doluydu. Annesi ve babası minik yavruyu besledikçe Miniş ile Bulut “Niye onu besliyorlar bizi beslemiyorlar? O kendi yem yiyemiyor mu?” diyorlardı. Bir gün minik yavrunun anne ve babası yem bulmaya çıkmışlardı. Uzun bir süre geçtikten sonra da geri gelmemişlerdi. Minik yavru çok acıkmıştı. Acı bir şekilde ötüyordu. Önünde yem kırıntıları vardı ama gözleri henüz açılmadığı için yem kırıntılarını göremiyordu. Miniş ile Bulut yavrunun ciklemelerini duyuyorlar ama ”Kendi yem yiyemiyor mu?” diyorlardı. Yavru cikledikçe gözleri açılmadığı için yem yiyemediğini fark ettiler. Sonra yem kırıntılarını ezip minik yavruya yedirirken anladılar ki aslında kendileri de küçükken anne ve babası aynen böyle yediriyordu. Bundan sonra anne ve babaları yuvada yokken minik yavrunun bakımı abla ve abisine aitti. Artık kardeşlerini sevmeleri gerektiğini biliyorlardı. Kaleme alan HİLAL AZRA ALANKA
AÇGÖZLÜ ASLANIN HAZİN SONU
Bir aslan varmış ormanda. Açgözlüymüş pek fazla. İki öğün yetecekse ona altı öğün yermiş mutlaka. Aslanın karnı acıkıvermiş bir gün. Bir tavşancık geçmiş önünden. Bununla niye yetineyim ki? Eminim bu tavşan yuvasına gidiyordur. Yuvasında daha çok tavşan vardır. Muhteşem ziyafet için takip etmeliyim hemen şimdi diye geçirmiş içinden. Başlamış minik tavşanı takip etmeye. Kaplan ise tavşan yuvasının önünde avını beklemekteymiş sabır ile. Tavşan her şeyden habersiz girecekmiş yuvasına. Tavşan girmek üzereyken yuvasına, atılmış aslan üzerine. Habersiz kaplan, altta zannetmiş tavşanı. Kaplan üzerine atlayınca yaralanı vermiş aslan. Kaplanla tavşan kaçmış. Aslan kalmış yarası ile. O yara ile açgözlülüğü nedeniyle sona ermiş hayatı, heybetli aslanın.
ARAMIZDAKİ VEFA BAĞI
İki köpek arkadaş varmış. Bu köpeklerden bir tanesi ne bulsa diğer köpekle paylaşırmış. Bir gün bu köpeğe bir güvercin sormuş: -Sana bile yetmeyen yemekleri, tek başına bile sığamadığın yerleri niye diğer köpekle paylaşırsın? Cevap vermiş bizim köpek: -Ben bir keresinde çok kötü hastalanmıştım. Çok fenalaşmıştım. O da yiyecek yemek arıyordu. Beni gördüğünde hemen barınaklı bir yere götürdü. Yanıma nasıl başardıysa bir veteriner getirdi. Sayesinde iyileştim. Hayatımı ona borçluyum. Bu iyiliği unutamazdım. Elimden geldiğince iyiliğine karşılık vermeye çalışıyorum. Güvercin bunu bilmiyordu. Çok şaşırmıştı ama köpeğin bu iyiliğe karşılık vermeye çalışması onu çok duygulandırmıştı. Her iyiliğin bir gün karşılık bulacağını artık biliyordu.
PİKNİK PLANI
Ormandaki sincap ile kaplumbağa sözleşmiş çarşambaya. Piknik yapacaklarmış doyasıya. Sincap fındık peşinde koşmaktan unutmuş sözleşilen günü. Salı zannetmiş o günü. Gitmiş anlaştıkları ağacın altına. Beklemiş saatlerce kaplumbağayı. Gelmeyince kaplumbağa, öfke basmış sincaba. Gitmiş kaplumbağanın evine. Ormandan hayvanlar da varmış orada. Öfkeyle bağırmaya başlamış sincap kaplumbağaya. Sincap söyleyeceklerini bitirdikten sonra sıra gelmiş kaplumbağaya. Kaplumbağa demiş ki: -Bağırıp çağırmak kolay, işin aslını unutunca. Sincap şaşırıp: -O ne demek! Hem suçlusun hem güçlü. Hem söz verip gelmiyorsun, hem de konuşuyorsun demiş. Kaplumbağa: -Olsaydı eğer bugün buluşma, gelmeseydim de ayrıca haklı olacaktın tam o sıra. Buluşma bugün değil, yarındı aslında demiş. Sincap tam o an hatırlamış buluşma gününün Çarşamba olduğunu. Biraz utanmış çünkü diğer hayvanlara rezil olmuş. Sincap boşu boşuna öfkelenmiş. Kaplumbağadan özür dilemiş ve ertesi gün birlikte pikniğe gitmişler. Kaleme alan ESMA MARAL
ÜZGÜN TOSTOS’TAN MUTLU TOSTOS’A
Sırtındaki evinden şikâyet eden kaplumbağa Tostos: -Bu kadar ağır bir evi sırtımda taşımasaydım ben de diğer arkadaşlarım gibi hızlıca koşup, rahatça oyun oynayabilirdim. Hem oyunlarda geri kalıyorum hem de çok çirkin görünüyorum, diyerek annesiyle üzüntüsünü paylaşmış. O gün yaptıkları bir orman yarışında en sonda kalan Tostos, annesine üzülerek olanları anlatmış. Annesi de her zamanki gibi onu teselli etmiş. Tostos’un arkadaşları bir gün yine bir orman yarışı düzenlemişler. Bu yarışa Tostos’u da katmışlar. Yarışma “EN GÜZEL KİM?” yarışmasıymış. Herkes hazırlanıp süslenmek için kuaföre gitmiş. Tostos’u da annesi süslemiş. Onu rengârenk boyayıp süsler takmış. Ama bizim Tostos hala üzgünmüş. İçindeki mutsuzluk hissini bir türlü atamıyormuş. Annesi ne kadar özenle hazırlamış oysa ki yavrusunu. Nihayet yarışma başlamış. Jüriler oylarını zebra Zebu’ya vermişler. Tostos yine üzülmüş fakat arkadaşını tebrik etmeyi de unutmamış. Ertesi gün ormanda yağmur yağıyormuş. Bütün hayvanlar yuva aramış. Bizim Tostos ise hemen evine girmiş. 19 Sonra annesi Tostos’a anlatmış; “ Tostos’um senin de güzel yönlerin var. Mesela evini sırtında taşıyorsun. Yaşın da kabuğunda… Demek ki Allah her canlıya güzel özellikler vermiş. Yeter ki görmesini bil.” Kaleme alan MELİKE KARAKOÇ
KARDEŞLİK
Şencıvıltı yuvasını yeni bir yavru heyecanı sarmıştı. Anne Pamuk ve baba Bıcırık kafasını yumurtasından çıkarmış etrafını şaşkınlıkla izleyen minik kuşa hayran hayran bakıyorlardı. Minik yavruyu izleyen sadece anne ve babaları değildi. Ablası ve abisi de izliyordu. Ama onların izlemesi biraz kıskançlık doluydu. Annesi ve babası minik yavruyu besledikçe Miniş ile Bulut “Niye onu besliyorlar bizi beslemiyorlar? O kendi yem yiyemiyor mu?” diyorlardı. Bir gün minik yavrunun anne ve babası yem bulmaya çıkmışlardı. Uzun bir süre geçtikten sonra da geri gelmemişlerdi. Minik yavru çok acıkmıştı. Acı bir şekilde ötüyordu. Önünde yem kırıntıları vardı ama gözleri henüz açılmadığı için yem kırıntılarını göremiyordu. Miniş ile Bulut yavrunun ciklemelerini duyuyorlar ama ”Kendi yem yiyemiyor mu?” diyorlardı. Yavru cikledikçe gözleri açılmadığı için yem yiyemediğini fark ettiler. Sonra yem kırıntılarını ezip minik yavruya yedirirken anladılar ki aslında kendileri de küçükken anne ve babası aynen böyle yediriyordu. Bundan sonra anne ve babaları yuvada yokken minik yavrunun bakımı abla ve abisine aitti. Artık kardeşlerini sevmeleri gerektiğini biliyorlardı. Kaleme alan HİLAL AZRA ALANKA
AÇGÖZLÜ ASLANIN HAZİN SONU
Bir aslan varmış ormanda. Açgözlüymüş pek fazla. İki öğün yetecekse ona altı öğün yermiş mutlaka. Aslanın karnı acıkıvermiş bir gün. Bir tavşancık geçmiş önünden. Bununla niye yetineyim ki? Eminim bu tavşan yuvasına gidiyordur. Yuvasında daha çok tavşan vardır. Muhteşem ziyafet için takip etmeliyim hemen şimdi diye geçirmiş içinden. Başlamış minik tavşanı takip etmeye. Kaplan ise tavşan yuvasının önünde avını beklemekteymiş sabır ile. Tavşan her şeyden habersiz girecekmiş yuvasına. Tavşan girmek üzereyken yuvasına, atılmış aslan üzerine. Habersiz kaplan, altta zannetmiş tavşanı. Kaplan üzerine atlayınca yaralanı vermiş aslan. Kaplanla tavşan kaçmış. Aslan kalmış yarası ile. O yara ile açgözlülüğü nedeniyle sona ermiş hayatı, heybetli aslanın.
ARAMIZDAKİ VEFA BAĞI
İki köpek arkadaş varmış. Bu köpeklerden bir tanesi ne bulsa diğer köpekle paylaşırmış. Bir gün bu köpeğe bir güvercin sormuş: -Sana bile yetmeyen yemekleri, tek başına bile sığamadığın yerleri niye diğer köpekle paylaşırsın? Cevap vermiş bizim köpek: -Ben bir keresinde çok kötü hastalanmıştım. Çok fenalaşmıştım. O da yiyecek yemek arıyordu. Beni gördüğünde hemen barınaklı bir yere götürdü. Yanıma nasıl başardıysa bir veteriner getirdi. Sayesinde iyileştim. Hayatımı ona borçluyum. Bu iyiliği unutamazdım. Elimden geldiğince iyiliğine karşılık vermeye çalışıyorum. Güvercin bunu bilmiyordu. Çok şaşırmıştı ama köpeğin bu iyiliğe karşılık vermeye çalışması onu çok duygulandırmıştı. Her iyiliğin bir gün karşılık bulacağını artık biliyordu.
PİKNİK PLANI
Ormandaki sincap ile kaplumbağa sözleşmiş çarşambaya. Piknik yapacaklarmış doyasıya. Sincap fındık peşinde koşmaktan unutmuş sözleşilen günü. Salı zannetmiş o günü. Gitmiş anlaştıkları ağacın altına. Beklemiş saatlerce kaplumbağayı. Gelmeyince kaplumbağa, öfke basmış sincaba. Gitmiş kaplumbağanın evine. Ormandan hayvanlar da varmış orada. Öfkeyle bağırmaya başlamış sincap kaplumbağaya. Sincap söyleyeceklerini bitirdikten sonra sıra gelmiş kaplumbağaya. Kaplumbağa demiş ki: -Bağırıp çağırmak kolay, işin aslını unutunca. Sincap şaşırıp: -O ne demek! Hem suçlusun hem güçlü. Hem söz verip gelmiyorsun, hem de konuşuyorsun demiş. Kaplumbağa: -Olsaydı eğer bugün buluşma, gelmeseydim de ayrıca haklı olacaktın tam o sıra. Buluşma bugün değil, yarındı aslında demiş. Sincap tam o an hatırlamış buluşma gününün Çarşamba olduğunu. Biraz utanmış çünkü diğer hayvanlara rezil olmuş. Sincap boşu boşuna öfkelenmiş. Kaplumbağadan özür dilemiş ve ertesi gün birlikte pikniğe gitmişler. Kaleme alan ESMA MARAL
ÜZGÜN TOSTOS’TAN MUTLU TOSTOS’A
Sırtındaki evinden şikâyet eden kaplumbağa Tostos: -Bu kadar ağır bir evi sırtımda taşımasaydım ben de diğer arkadaşlarım gibi hızlıca koşup, rahatça oyun oynayabilirdim. Hem oyunlarda geri kalıyorum hem de çok çirkin görünüyorum, diyerek annesiyle üzüntüsünü paylaşmış. O gün yaptıkları bir orman yarışında en sonda kalan Tostos, annesine üzülerek olanları anlatmış. Annesi de her zamanki gibi onu teselli etmiş. Tostos’un arkadaşları bir gün yine bir orman yarışı düzenlemişler. Bu yarışa Tostos’u da katmışlar. Yarışma “EN GÜZEL KİM?” yarışmasıymış. Herkes hazırlanıp süslenmek için kuaföre gitmiş. Tostos’u da annesi süslemiş. Onu rengârenk boyayıp süsler takmış. Ama bizim Tostos hala üzgünmüş. İçindeki mutsuzluk hissini bir türlü atamıyormuş. Annesi ne kadar özenle hazırlamış oysa ki yavrusunu. Nihayet yarışma başlamış. Jüriler oylarını zebra Zebu’ya vermişler. Tostos yine üzülmüş fakat arkadaşını tebrik etmeyi de unutmamış. Ertesi gün ormanda yağmur yağıyormuş. Bütün hayvanlar yuva aramış. Bizim Tostos ise hemen evine girmiş. 19 Sonra annesi Tostos’a anlatmış; “ Tostos’um senin de güzel yönlerin var. Mesela evini sırtında taşıyorsun. Yaşın da kabuğunda… Demek ki Allah her canlıya güzel özellikler vermiş. Yeter ki görmesini bil.” Kaleme alan MELİKE KARAKOÇ