Bu hafta Erzurum’un çocuk yazarlarında Bedirhan Güler ve Elif Karagöl yazarlarımızla devam ediyoruz.
SATRANÇ TURNUVASI-BEDİRHAN GÜLER
Merhaba ben Murat. Hafta sonları arkadaşım Yağız’a çalıştığı büfede yardım ediyorum. Neden mi? Çünkü Yağız’ın babası uzun süredir işsiz olduğu için, Yağız okul ihtiyaçlarını kendisi bir büfede çalışarak karşılıyor. Ben de ona elimden geldiği kadarıyla yardım ediyorum. Yağız satranca meraklı ve çalışkan bir çocuktur. Öğretmenimiz bunu bildiği için Yağız’ı ödüllü bir satranç turnuvasına kaydetti. Yağız, öğretmenimiz onu turnuvaya yazdığı için çok mutlu olmuştu. Oradan kazanacağı para ödülüyle ailesine destek olabilecekti. Turnuva için çok çalışıyor, ben de ona bildiğim hamleleri öğreterek destek oluyordum. Turnuva günü sonunda gelmişti. Ben de arkadaşıma destek olmak için onunla turnuva yerine gittim. Öğretmenimiz de orada bizi bekliyordu. Yağız heyecandan tir tir titriyor, ne yapacağını bilmiyordu. Ben ise onu sakinleştirmek için çabalıyor, satrançta ne kadar iyi bir oyuncu olduğunu hatırlatarak ona moral veriyordum. Hakemin işareti ile turnuva başlamıştı. Yağız ilk etapta galip gelerek bir üst tura çıkmıştı. Sonra ikinci müsabaka ve Yağız yine galip. Tüm rakiplerini teker teker yeniyordu ve beklenen an gelmişti. Yağız final turuna çıkmıştı. Oyunda rakibinin de en az onun 6 kadar iyi olduğunun farkındaydı. Bütün dikkatini oyuna vermişti. Tam finale yakışır kıyasıya bir karşılaşma oluyor, rakibi Yağız’ı baya zorluyordu. En sonda benim ona öğrettiğim çatal hamlesini yaparak, rakibini köşeye sıkıştırdı ve şah-mat dedi. Kurtulacak bir hamlesi olmadığını anlayan rakibi: -Seni tebrik ediyorum, Yağız. Gerçekten zorlu bir rakipmişsin. Galibiyeti sonuna kadar hak ettin, dedi. Hakem önce satranç tahtasına, sonra oyunculara baktı ve konuşmaya başladı: -Satranç turnuvamızın kazananı, Yağız YILMAZ! Hepimiz mutluluktan havalara uçmuştuk. Yağız hemen yanıma koştu ve bana sarılıp teşekkür etti: -İyi ki varsın, canım arkadaşım. Senin bana öğrettiğin hamle sayesinde birinci oldum. Bunu duyan öğretmenimiz beni sınıfın yardımsever öğrencisi seçti. Hem ben hem de Yağız çok mutlu olduk. Elbirliğiyle kazandığımız zaferin, haklı gururunu yaşıyorduk.
GÜVEN-ELİF KARAGÖL
Dostlar mahallesi Huzur sokakta Hasan adında bir çocuk yaşarmış. Hasan sevimli ama çok yalan söyleyen birisiymiş. Bir gün ödev yapmadığı için, öğretmenine kardeşinin tedavisi olmayan bir hastalığa yakalandığını ve bugün onun yanında olması gerektiğini söylemiş. Öğretmeni geçmiş olsun deyip, Hasan’ın eve gitmesine izin vermiş. Hasan eve geldiğinde, annesi neden eve geldiğini sormuş. Hasan dersin boş olduğunu bu yüzden de öğretmenin herkesin eve gidebileceğini söylediğini belirtip odasına gitmiş. O sırada öğretmeni geçmiş olsun demek için annesini aramış. Annesi kardeşinin gayet iyi olduğunu ve basketbol kursuna gittiğini söylemiş. O anda ikisi de Hasan’ın yalan söylediğini anlamış. Öğretmeni Pazartesi günü, annesi de akşam yemeğinde Hasan ile konuşacaklarını söyleyerek telefonu kapatmışlar. Hasan’ın annesi ve öğretmeni telefonu kapattıktan bir buçuk saat sonra, Hasanların evinde akşam yemeği saati gelmiş. İlk olarak annesi söze başlamış. Hasan’a dönerek; “bana söylemek istediğin bir şey var mı?” diye sormuş. Hasan biraz kızararak “aslında bugün ders boş değildi ama ben sana yalan söyledim” demiş. Annesi Hasan’a “bu yapmış olduğun davranış çok yanlış ve bu yalanı söyleyerek benim sana olan güvenimi sarsmış oldun” demiş. Hasan annesinin güvenini sarstığı için çok üzülmüş, özür dilemiş ve bir daha böyle bir şey yapmayacağına dair söz vermiş. 8 Hatasını anlayıp özür dilediği için annesi “bu sefer seni affediyorum fakat bir daha yaparsan affetmeyeceğim” demiş. Ertesi gün öğretmeni Hasan’ı çağırarak neden böyle bir şey yaptığını sormuş. Yalan söylemenin kendisini ve başkasını zor durumda bırakacağını, aile içerisinde mutsuzluğa neden olacağını, insanların güvenini kaybedeceği için kimsenin onunla arkadaş olmak istemeyeceğini belirterek, bunun kötü bir davranış olduğunu anlatmış. Hasan cevap verememiş, çok üzülmüş ve özür dilemiş. Bir daha böyle bir şey yapmayacağına dair söz vermiş. O günden sonra Hasan, bir daha yalan söylemeyerek herkesin güvenini kazanmış ve mahallede huzurlu bir yaşam sürerek herkesle dost olmuş.
SATRANÇ TURNUVASI-BEDİRHAN GÜLER
Merhaba ben Murat. Hafta sonları arkadaşım Yağız’a çalıştığı büfede yardım ediyorum. Neden mi? Çünkü Yağız’ın babası uzun süredir işsiz olduğu için, Yağız okul ihtiyaçlarını kendisi bir büfede çalışarak karşılıyor. Ben de ona elimden geldiği kadarıyla yardım ediyorum. Yağız satranca meraklı ve çalışkan bir çocuktur. Öğretmenimiz bunu bildiği için Yağız’ı ödüllü bir satranç turnuvasına kaydetti. Yağız, öğretmenimiz onu turnuvaya yazdığı için çok mutlu olmuştu. Oradan kazanacağı para ödülüyle ailesine destek olabilecekti. Turnuva için çok çalışıyor, ben de ona bildiğim hamleleri öğreterek destek oluyordum. Turnuva günü sonunda gelmişti. Ben de arkadaşıma destek olmak için onunla turnuva yerine gittim. Öğretmenimiz de orada bizi bekliyordu. Yağız heyecandan tir tir titriyor, ne yapacağını bilmiyordu. Ben ise onu sakinleştirmek için çabalıyor, satrançta ne kadar iyi bir oyuncu olduğunu hatırlatarak ona moral veriyordum. Hakemin işareti ile turnuva başlamıştı. Yağız ilk etapta galip gelerek bir üst tura çıkmıştı. Sonra ikinci müsabaka ve Yağız yine galip. Tüm rakiplerini teker teker yeniyordu ve beklenen an gelmişti. Yağız final turuna çıkmıştı. Oyunda rakibinin de en az onun 6 kadar iyi olduğunun farkındaydı. Bütün dikkatini oyuna vermişti. Tam finale yakışır kıyasıya bir karşılaşma oluyor, rakibi Yağız’ı baya zorluyordu. En sonda benim ona öğrettiğim çatal hamlesini yaparak, rakibini köşeye sıkıştırdı ve şah-mat dedi. Kurtulacak bir hamlesi olmadığını anlayan rakibi: -Seni tebrik ediyorum, Yağız. Gerçekten zorlu bir rakipmişsin. Galibiyeti sonuna kadar hak ettin, dedi. Hakem önce satranç tahtasına, sonra oyunculara baktı ve konuşmaya başladı: -Satranç turnuvamızın kazananı, Yağız YILMAZ! Hepimiz mutluluktan havalara uçmuştuk. Yağız hemen yanıma koştu ve bana sarılıp teşekkür etti: -İyi ki varsın, canım arkadaşım. Senin bana öğrettiğin hamle sayesinde birinci oldum. Bunu duyan öğretmenimiz beni sınıfın yardımsever öğrencisi seçti. Hem ben hem de Yağız çok mutlu olduk. Elbirliğiyle kazandığımız zaferin, haklı gururunu yaşıyorduk.
GÜVEN-ELİF KARAGÖL
Dostlar mahallesi Huzur sokakta Hasan adında bir çocuk yaşarmış. Hasan sevimli ama çok yalan söyleyen birisiymiş. Bir gün ödev yapmadığı için, öğretmenine kardeşinin tedavisi olmayan bir hastalığa yakalandığını ve bugün onun yanında olması gerektiğini söylemiş. Öğretmeni geçmiş olsun deyip, Hasan’ın eve gitmesine izin vermiş. Hasan eve geldiğinde, annesi neden eve geldiğini sormuş. Hasan dersin boş olduğunu bu yüzden de öğretmenin herkesin eve gidebileceğini söylediğini belirtip odasına gitmiş. O sırada öğretmeni geçmiş olsun demek için annesini aramış. Annesi kardeşinin gayet iyi olduğunu ve basketbol kursuna gittiğini söylemiş. O anda ikisi de Hasan’ın yalan söylediğini anlamış. Öğretmeni Pazartesi günü, annesi de akşam yemeğinde Hasan ile konuşacaklarını söyleyerek telefonu kapatmışlar. Hasan’ın annesi ve öğretmeni telefonu kapattıktan bir buçuk saat sonra, Hasanların evinde akşam yemeği saati gelmiş. İlk olarak annesi söze başlamış. Hasan’a dönerek; “bana söylemek istediğin bir şey var mı?” diye sormuş. Hasan biraz kızararak “aslında bugün ders boş değildi ama ben sana yalan söyledim” demiş. Annesi Hasan’a “bu yapmış olduğun davranış çok yanlış ve bu yalanı söyleyerek benim sana olan güvenimi sarsmış oldun” demiş. Hasan annesinin güvenini sarstığı için çok üzülmüş, özür dilemiş ve bir daha böyle bir şey yapmayacağına dair söz vermiş. 8 Hatasını anlayıp özür dilediği için annesi “bu sefer seni affediyorum fakat bir daha yaparsan affetmeyeceğim” demiş. Ertesi gün öğretmeni Hasan’ı çağırarak neden böyle bir şey yaptığını sormuş. Yalan söylemenin kendisini ve başkasını zor durumda bırakacağını, aile içerisinde mutsuzluğa neden olacağını, insanların güvenini kaybedeceği için kimsenin onunla arkadaş olmak istemeyeceğini belirterek, bunun kötü bir davranış olduğunu anlatmış. Hasan cevap verememiş, çok üzülmüş ve özür dilemiş. Bir daha böyle bir şey yapmayacağına dair söz vermiş. O günden sonra Hasan, bir daha yalan söylemeyerek herkesin güvenini kazanmış ve mahallede huzurlu bir yaşam sürerek herkesle dost olmuş.