“Yeryüzü, Rabbinin nûru ile aydınlanır, kitap konulur, peygamberler ve şahitler getirilir ve aralarında hakkaniyetle hüküm verilir. Onlara asla zulmedilmez.” (Zümer 69)
Nur ifadesi Kuran’da 43 ayette, İslam, Kur’an, İman, Peygamber, adalet, hak, günün aydınlığı, ay ışığı, ifade ve izah vb. anlamlarda geçmiştir.
Allah Teâlâ’nın sıfatı olarak nur varlığı nurlandırıcı, aydınlık ve ışıklı kılıcı demektir.
Ele aldığımız ayetteki, “Yer Rabbinin nuru ile parladı…” (Zümer 69) ifadesi, atomik yapılardan cisimlere kadar, her varlığın varlık sahnesinde gözükmesinin bu ilahi nur sayesinde olduğunu gösterir.
Bakara 17-20’nci ayetlerde ‘nur’ ifadesi aydınlık, aydınlığın kaynağı ateş olarak açıklanmıştır: “Onların misali, bir ateş yakan insan gibidir. Ateş tam etrafını aydınlattığında Allah ışıklarını yok eder de onları karanlık içinde, hiçbir şeyi görmez bir halde bırakır. Artık onlar sağırlardır, dilsizlerdir ve kördür; bu yüzden geri dönemezler. Yahut onlar, karanlıklar içinde gökten boşanan gök gürültülü, şimşekli bir yağmura tutulmuş kimseler gibidir. Yıldırımlar yüzünden ölümden korkarak parmaklarıyla kulaklarını tıkarlar. Hâlbuki Allah inkârcıları çepeçevre kuşatmıştır. Şimşek gözlerini kör edercesine çakar, onlara ışık verdikçe yürürler, ışığı karartınca da kalakalırlar. Allah dileseydi onların işitme ve görmelerini büsbütün giderirdi. Şüphesiz Allah her şeye kadirdir.”
Bu ayetler gösteriyor ki, nur her varlıkta tezahür etmektedir. Her varlığın bizzat fiziki varlığı ve fiilleri, ilahi nur (ilim, kudret) ile aydınlanmaktadır. Yoksa tüm varlık karanlıkta (yoklukta) kalakalırdı. İlahi ışığın kelam sıfatı bakımından en büyük kaynağı ise diğer ilahi kitapları da içine alan Kuran’dır. İslam’ın nuru Kuran’ın nuru demektir.
Kuransız insanlar ve medeniyetler karanlıkta kalmış sayılırlar.
Bilimler Rabbimizin sıfatıdır; fakat Rabbimizden bağımsız ele alınan ilimler, insanın karanlığını çoğaltmaktan başka bir işe yaramamaktadır. Modern toplum, içkiyle, kumarla, uyuşturucuyla, fuhuşla, şiddet içiren spor dallarıyla, eğlenceyle, futbolla, TV programlarıyla, akıllı telefonlarla, internetle, AVM’lerle, gezilerle, her çeşit tüketimle, adeta bir çocuk gibi, beşikten çıkıp mezara girene kadar, oyalanıp nur-i ilahi olan Kuran’la teması engellenmektedir.
Oysa ilahi nur olan Kuran’dan başka insanlığı irşat edecek, onun varoluşunu anlamlandıracak, başka bir bilgi kaynağı bulunmamaktadır. Felsefeler, ideolojiler, bilimsel bilgiler, ifade ettiğimiz üzere, Kuran’a bağlanmazsa, insanın ve tabiatın aleyhinde ağır sonuçlar doğurmaya, insanın karanlığını (narını) koyulaştırmaya hizmete devam edecektir.
İman nurdur, içinde yanmaya başladığı kalbi aydınlatır; inkâr ise kalbi karanlıkta bırakıp nar/zulmet/karanlık merkezi kılar, ne güneş ne elektrik ampulü insanın kalbinin ve düşüncesinin aydınlanmasına yetmez.
İnsan, ilahi bir projedir; yaratılış amacına uygun yaşadığı takdirde, nur (Kuran) ona rehberlik edecek, böylece kişi gerçek bir aydınlanma içinde yaşayıp kendini ve içinde bulunduğu evreni tanıyacak, Allah’ın rızasını gözeterek dünyadan ayırılacaktır.
Sonuç: Nar da nur kökünden gelmektedir; kişi Kuran’ın açtığı yoldan yürüdüğünde nurdadır; nefsinin yolunda yürüdüğünde ise nardadır. Rabbim herkese hidayet (nur) nasip etsin; din dışı (laik-seküler karanlık) bir toplum olan modern toplum, dinin aydınlığından uzak tutulmakta, nar aydınlığı, nur sanılmaktadır. Bu hâl, narı nur sanmak, bu çağın insanın en büyük trajedisidir… Va esefa!..
Nur ifadesi Kuran’da 43 ayette, İslam, Kur’an, İman, Peygamber, adalet, hak, günün aydınlığı, ay ışığı, ifade ve izah vb. anlamlarda geçmiştir.
Allah Teâlâ’nın sıfatı olarak nur varlığı nurlandırıcı, aydınlık ve ışıklı kılıcı demektir.
Ele aldığımız ayetteki, “Yer Rabbinin nuru ile parladı…” (Zümer 69) ifadesi, atomik yapılardan cisimlere kadar, her varlığın varlık sahnesinde gözükmesinin bu ilahi nur sayesinde olduğunu gösterir.
Bakara 17-20’nci ayetlerde ‘nur’ ifadesi aydınlık, aydınlığın kaynağı ateş olarak açıklanmıştır: “Onların misali, bir ateş yakan insan gibidir. Ateş tam etrafını aydınlattığında Allah ışıklarını yok eder de onları karanlık içinde, hiçbir şeyi görmez bir halde bırakır. Artık onlar sağırlardır, dilsizlerdir ve kördür; bu yüzden geri dönemezler. Yahut onlar, karanlıklar içinde gökten boşanan gök gürültülü, şimşekli bir yağmura tutulmuş kimseler gibidir. Yıldırımlar yüzünden ölümden korkarak parmaklarıyla kulaklarını tıkarlar. Hâlbuki Allah inkârcıları çepeçevre kuşatmıştır. Şimşek gözlerini kör edercesine çakar, onlara ışık verdikçe yürürler, ışığı karartınca da kalakalırlar. Allah dileseydi onların işitme ve görmelerini büsbütün giderirdi. Şüphesiz Allah her şeye kadirdir.”
Bu ayetler gösteriyor ki, nur her varlıkta tezahür etmektedir. Her varlığın bizzat fiziki varlığı ve fiilleri, ilahi nur (ilim, kudret) ile aydınlanmaktadır. Yoksa tüm varlık karanlıkta (yoklukta) kalakalırdı. İlahi ışığın kelam sıfatı bakımından en büyük kaynağı ise diğer ilahi kitapları da içine alan Kuran’dır. İslam’ın nuru Kuran’ın nuru demektir.
Kuransız insanlar ve medeniyetler karanlıkta kalmış sayılırlar.
Bilimler Rabbimizin sıfatıdır; fakat Rabbimizden bağımsız ele alınan ilimler, insanın karanlığını çoğaltmaktan başka bir işe yaramamaktadır. Modern toplum, içkiyle, kumarla, uyuşturucuyla, fuhuşla, şiddet içiren spor dallarıyla, eğlenceyle, futbolla, TV programlarıyla, akıllı telefonlarla, internetle, AVM’lerle, gezilerle, her çeşit tüketimle, adeta bir çocuk gibi, beşikten çıkıp mezara girene kadar, oyalanıp nur-i ilahi olan Kuran’la teması engellenmektedir.
Oysa ilahi nur olan Kuran’dan başka insanlığı irşat edecek, onun varoluşunu anlamlandıracak, başka bir bilgi kaynağı bulunmamaktadır. Felsefeler, ideolojiler, bilimsel bilgiler, ifade ettiğimiz üzere, Kuran’a bağlanmazsa, insanın ve tabiatın aleyhinde ağır sonuçlar doğurmaya, insanın karanlığını (narını) koyulaştırmaya hizmete devam edecektir.
İman nurdur, içinde yanmaya başladığı kalbi aydınlatır; inkâr ise kalbi karanlıkta bırakıp nar/zulmet/karanlık merkezi kılar, ne güneş ne elektrik ampulü insanın kalbinin ve düşüncesinin aydınlanmasına yetmez.
İnsan, ilahi bir projedir; yaratılış amacına uygun yaşadığı takdirde, nur (Kuran) ona rehberlik edecek, böylece kişi gerçek bir aydınlanma içinde yaşayıp kendini ve içinde bulunduğu evreni tanıyacak, Allah’ın rızasını gözeterek dünyadan ayırılacaktır.
Sonuç: Nar da nur kökünden gelmektedir; kişi Kuran’ın açtığı yoldan yürüdüğünde nurdadır; nefsinin yolunda yürüdüğünde ise nardadır. Rabbim herkese hidayet (nur) nasip etsin; din dışı (laik-seküler karanlık) bir toplum olan modern toplum, dinin aydınlığından uzak tutulmakta, nar aydınlığı, nur sanılmaktadır. Bu hâl, narı nur sanmak, bu çağın insanın en büyük trajedisidir… Va esefa!..