Asıl adı Muhammed Bin Tahran bin Uzlug olan büyük İslam düşünürü. Farab kentinde doğduğundan Farabi olarak anılmaktadır. 870 ve 950 yılları arasında yaşamını sürdüren İslam Filozofu, medrese öğrenimi görmüş ve ardından Harran’a geçerek burada felsefe üzerine araştırmalar yürütmüştür. Akılcı metafizik temelinde düşünce yapısına sahiptir ve Aristoteles ile benzerlik gösterir. Aristo’dan sonra kendisine “ikinci öğretmen” denir. Ölümü Şam’da 950 senesinde vuku bulmuştur. Türk eğitim tarihinde ilk kez doğrudan eğitim bilimine ilişkin görüşler ileri süren düşünür Farabi’dir. Ona göre eğitimin amacı, mutluluğu bulmak ve bireyi topluma faydalı hale getirmektir. Üçtür eğitimci vardır: Aile reisi, aile fertlerinin; öğretmen, çocuk ve gençlerin; devlet başkanı, milletin eğitimcisidir. Farabi “Mutluluğu Kazanma” adlı kitabında eğitim ve öğretim arasında ayrım yapar. “Öğretim: Milletler ve şehirlerde kurumsal erdemleri var etme demektir. Eğitim ise milletlerde ahlaki erdemleri ve iş sanatlarını var etme yöntemidir. Öğretim konuşmakla başlar. Farabi öğretim yönteminde kolaydan zora gidilmesini istemiş, böylece çok değerli bir ilkeyi ortaya koymuştur. Bir şey öğretilmeden ötekine geçilmemeli, sorunlar tek tek incelenmelidir. Öğretmen öğrencilerle “Sokrat” gibi tartışmayı bilmelidir. Çocuklar karar verme yeteneği güçlü ve sorumluluk sahibi olarak yetiştirilmelidir. Disiplin ne sert ne yumuşak olmalı bu noktada ılımlı bir yol izlenmeli, öğrencinin öğrenme isteğinin sürdürülmesine çalışılmalıdır. Ayrıca öğretimde mantık ve felsefeye yer verilmelidir.
Farabi bilimsel meseleleri araştırmanın çeşitli yöntemleri olduğunu, bu konunun başlı başına bir bilim alanı sayılması gerektiğini söylemekle bilimsel yöntem alanında değerli bir görüş ortaya koyar. Es-siyaset’ül Medeniyye adlı eserinde insanın eğitilebileceğini savunur. Ona göre yaratılış yönünden eksik olanlar bir işte eğitildikleri zaman, üstün yaradılışlı olup da o konuda eğitilmeyenlerden daha üstün olurlar. Farabi'ye göre “önce doğruyu bilmek gerekir, doğru bilinirse yanlış da bilinir. Ama önce yanlış bilinirse doğruya ulaşılamaz.”
İBN-İ SİNA VE EĞİTİM
Batı da “Avicenna" diye tanınan ünlü Türk İslam filozofu ve hekimi İbn-i Sina 980 yılında Buhara' nın Afşana kasabasında doğdu. Matematik, hukuk, mantık, felsefe ve tıbbı çok küçük yaşta öğrendi. 10 yaşında Kur-an' ı Kerim'i ezberledi.16 yaşında ünlü bir hekim oldu. Yaklaşık 276 kitabı vardır. Bunlardan “Tıp Kanunu” 600 yıl Doğu ve Batı'da ders kitabı olarak okutulmuştur. İbn-i Sina, 1037 yılında İran'da vefat etmiştir. Aristo ve Farabi'den sonra kendisine üçüncü öğretmen adı verilmiştir. Ona göre doğan çocuğa babası iyi bir isim koymalı çocuk kötü huylar edinmeden eğitimine başlanmalıdır. Çocuğun ilk eğitimi ahlak eğitimidir. Çocuk 6 yaşına gelir gelmez okula gönderilmeli 14 yaşına kadar okutulmalıdır. Çocuğa fazla baskı yapılmamalı, hataları uygun bir biçimde düzeltilmeli, okul döneminde iyi arkadaşlarla tanıştırılmalıdır. Öğretmen dindar, dürüst, bilgili olmalı ve çocukların yeteneklerini tanımalı, onlarla ilgilenmelidir. Öğretmen çocuğa karşı ne çocuğun saygısızlık yapabileceği kadar yumuşak ne de soru soramayacağı kadar sert davranmalıdır. Çocuk kendisine verilen eğitim ve öğretimin farkında olmalıdır. İbni Sina eğitimin ve öğretmenliğin bir uzmanlık alanı olduğu ve herkesin eğitimci olamayacağı görüşündedir. Bir eğitimci önce kendisini tanımalı, kendisini eğitmelidir zira o, davranışları ile örnek olacaktır. İbni Sina'nın eğitimle ilgili görüşlerinin bazıları şunlardır: Hangi sınıf ve statü olursa olsun her çocuk eğitilmelidir. Çocuklar okullarda akran ve arkadaşları ile birlikte eğitilmelidir. Öğretmen çocuğun yeteneklerini bilmeli ve ona göre davranmalıdır. Çocuğun üzerinde baskılar olursa olumsuzluklara yol açacaktır. Çocuklara meslek eğitimi verilmelidir. Çocuğun zevk ve ilgileri mesleki eğitimde göz önünde tutulmalıdır. Eğitim ve öğretimde deneye, gözleme ve araştırmaya önem verilmelidir. Oyun, çocuğun normal bir faaliyetidir.
2019’da hazırlanan ve büyük beğeni alan Türk Eğitim Tarihi il panelinde sunumun hazırlanmasında ve sunumunda rol alan bugünün hukukçusu Burcu Duymaz öğrencimize teşekkür eder, başarılar dilerim.
Farabi bilimsel meseleleri araştırmanın çeşitli yöntemleri olduğunu, bu konunun başlı başına bir bilim alanı sayılması gerektiğini söylemekle bilimsel yöntem alanında değerli bir görüş ortaya koyar. Es-siyaset’ül Medeniyye adlı eserinde insanın eğitilebileceğini savunur. Ona göre yaratılış yönünden eksik olanlar bir işte eğitildikleri zaman, üstün yaradılışlı olup da o konuda eğitilmeyenlerden daha üstün olurlar. Farabi'ye göre “önce doğruyu bilmek gerekir, doğru bilinirse yanlış da bilinir. Ama önce yanlış bilinirse doğruya ulaşılamaz.”
İBN-İ SİNA VE EĞİTİM
Batı da “Avicenna" diye tanınan ünlü Türk İslam filozofu ve hekimi İbn-i Sina 980 yılında Buhara' nın Afşana kasabasında doğdu. Matematik, hukuk, mantık, felsefe ve tıbbı çok küçük yaşta öğrendi. 10 yaşında Kur-an' ı Kerim'i ezberledi.16 yaşında ünlü bir hekim oldu. Yaklaşık 276 kitabı vardır. Bunlardan “Tıp Kanunu” 600 yıl Doğu ve Batı'da ders kitabı olarak okutulmuştur. İbn-i Sina, 1037 yılında İran'da vefat etmiştir. Aristo ve Farabi'den sonra kendisine üçüncü öğretmen adı verilmiştir. Ona göre doğan çocuğa babası iyi bir isim koymalı çocuk kötü huylar edinmeden eğitimine başlanmalıdır. Çocuğun ilk eğitimi ahlak eğitimidir. Çocuk 6 yaşına gelir gelmez okula gönderilmeli 14 yaşına kadar okutulmalıdır. Çocuğa fazla baskı yapılmamalı, hataları uygun bir biçimde düzeltilmeli, okul döneminde iyi arkadaşlarla tanıştırılmalıdır. Öğretmen dindar, dürüst, bilgili olmalı ve çocukların yeteneklerini tanımalı, onlarla ilgilenmelidir. Öğretmen çocuğa karşı ne çocuğun saygısızlık yapabileceği kadar yumuşak ne de soru soramayacağı kadar sert davranmalıdır. Çocuk kendisine verilen eğitim ve öğretimin farkında olmalıdır. İbni Sina eğitimin ve öğretmenliğin bir uzmanlık alanı olduğu ve herkesin eğitimci olamayacağı görüşündedir. Bir eğitimci önce kendisini tanımalı, kendisini eğitmelidir zira o, davranışları ile örnek olacaktır. İbni Sina'nın eğitimle ilgili görüşlerinin bazıları şunlardır: Hangi sınıf ve statü olursa olsun her çocuk eğitilmelidir. Çocuklar okullarda akran ve arkadaşları ile birlikte eğitilmelidir. Öğretmen çocuğun yeteneklerini bilmeli ve ona göre davranmalıdır. Çocuğun üzerinde baskılar olursa olumsuzluklara yol açacaktır. Çocuklara meslek eğitimi verilmelidir. Çocuğun zevk ve ilgileri mesleki eğitimde göz önünde tutulmalıdır. Eğitim ve öğretimde deneye, gözleme ve araştırmaya önem verilmelidir. Oyun, çocuğun normal bir faaliyetidir.
2019’da hazırlanan ve büyük beğeni alan Türk Eğitim Tarihi il panelinde sunumun hazırlanmasında ve sunumunda rol alan bugünün hukukçusu Burcu Duymaz öğrencimize teşekkür eder, başarılar dilerim.