Taraf Gazetesi, 1 milyon tirajı(!) yakalayan Zaman Gazetesi’nin yapamadığını yapıyordu. Gerçekten de o gün hiç kimse soru sorma ihtiyacı hissetmiyordu. Hatta Taraf’ın solcu olduğunu söyleyen çok insan, ‘gerçeğe sırtımızı mı dönelim’ edebiyatı yapıyordu.
Böylesine bir akıl, güç karşımızdaydı ve gerçeği göremiyorduk. Hani deyim yerindeyse ayan beyan karşımızdaki gerçeğin farkında değildik. Rahmetli Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu, suikasta uğramadan önce “FETÖ” yapılanması üzerinde ciddi bir çalışma yapıyordu. Rahmetli ile aynı dergide yazılar yazıyorduk. “Köstebek” isimli bir çalışması olduğunu ve şok etkisi yaratacağını söylemişti. Kitap yayınlanmadan önce adeta mesaj veren biçimde gözünden vurularak katledildi.
O gün Necip Hablemitoğlu’nu kimse ciddiye almıyordu. FETÖ sessiz sedasız gri propaganda yürütüyordu. Gri propagandaya göre Hablemitoğlu, MİT’in başına getirilecekti. 28 Şubat zulmü etkinleştirilecekti böylece.
Lafı uzatmayalım!
Şehit Eren’e rahmet olsun. Biride çıkıp demiyor ki, ‘yahu bu adam karda yürüdü de hiç mi iz bırakmadı?’
Bırakmamış!
Geldiğimiz nokta onu gösteriyor!
Hatta FETÖ, geldiğimiz noktada Türkiye içerisinde ciddi bir üstünlük yakalamış görünüyor.
28 Şubat ile Necmettin Erbakan’ı başbakanlıktan düşüren sözde Kemalist, Atatürkçü, NATO’cu yakaları yıldızlarla dolu generaller icraatlarıyla FETÖ’ye alan açtılar. Ülkeyi her anlamda manipüle ettiler. Sermayeyi güya “Cemaatçi-Şeriatçi” sermaye ve “Laik-Atatürkçü” sermaye olarak ikiye ayırdılar.
Bıraktıkları miras, FETÖ’nün yolunu fazlasıyla açtı.
FETÖ için Ak Partiyi suçlayan kolaycı eleştirilere bakalım?
FETÖ’yü Ak Parti veya Erdoğan büyütüp besledi!
Ak Parti 14 Ağustos 2001 tarihinde kuruldu. Kasım 2002’de iktidara geldi. Başlangıçta iktidar içerisinde önemli isimlerinin olmadığını söylemek doğru değil ama darbeyi yapan generaller 10 yılda TSK’ya sızmamıştı!
Günümüzde kriptoların yaydığı iddialar FETÖ ve Ak Parti’nin birlikte başladığı, ama sonradan aralarının bozulduğu biçiminde. Bu iddia gerçeği tam yansıtmasa da halk nezdinde ciddi karşılık bulduğunu söylemek gerekiyor.
Yanlış olan şey ise Erdoğan’ın her milli projenin arkasında durduğu, milli politikaları canhıraş savunduğu gerçeği ile iddiaların uyuşmamasıdır.
Şayet bu iddia doğru olsaydı ASELSAN mühendisleri suikast ile ortadan kaldırılmaz, büyük bilimsel çalışmaları yürüten, toryum çalışmalarına imza atan bilim insanları garip uçak kazasıyla yok edilmezlerdi.
Böylesine bir akıl, güç karşımızdaydı ve gerçeği göremiyorduk. Hani deyim yerindeyse ayan beyan karşımızdaki gerçeğin farkında değildik. Rahmetli Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu, suikasta uğramadan önce “FETÖ” yapılanması üzerinde ciddi bir çalışma yapıyordu. Rahmetli ile aynı dergide yazılar yazıyorduk. “Köstebek” isimli bir çalışması olduğunu ve şok etkisi yaratacağını söylemişti. Kitap yayınlanmadan önce adeta mesaj veren biçimde gözünden vurularak katledildi.
O gün Necip Hablemitoğlu’nu kimse ciddiye almıyordu. FETÖ sessiz sedasız gri propaganda yürütüyordu. Gri propagandaya göre Hablemitoğlu, MİT’in başına getirilecekti. 28 Şubat zulmü etkinleştirilecekti böylece.
Lafı uzatmayalım!
Şehit Eren’e rahmet olsun. Biride çıkıp demiyor ki, ‘yahu bu adam karda yürüdü de hiç mi iz bırakmadı?’
Bırakmamış!
Geldiğimiz nokta onu gösteriyor!
Hatta FETÖ, geldiğimiz noktada Türkiye içerisinde ciddi bir üstünlük yakalamış görünüyor.
28 Şubat ile Necmettin Erbakan’ı başbakanlıktan düşüren sözde Kemalist, Atatürkçü, NATO’cu yakaları yıldızlarla dolu generaller icraatlarıyla FETÖ’ye alan açtılar. Ülkeyi her anlamda manipüle ettiler. Sermayeyi güya “Cemaatçi-Şeriatçi” sermaye ve “Laik-Atatürkçü” sermaye olarak ikiye ayırdılar.
Bıraktıkları miras, FETÖ’nün yolunu fazlasıyla açtı.
FETÖ için Ak Partiyi suçlayan kolaycı eleştirilere bakalım?
FETÖ’yü Ak Parti veya Erdoğan büyütüp besledi!
Ak Parti 14 Ağustos 2001 tarihinde kuruldu. Kasım 2002’de iktidara geldi. Başlangıçta iktidar içerisinde önemli isimlerinin olmadığını söylemek doğru değil ama darbeyi yapan generaller 10 yılda TSK’ya sızmamıştı!
Günümüzde kriptoların yaydığı iddialar FETÖ ve Ak Parti’nin birlikte başladığı, ama sonradan aralarının bozulduğu biçiminde. Bu iddia gerçeği tam yansıtmasa da halk nezdinde ciddi karşılık bulduğunu söylemek gerekiyor.
Yanlış olan şey ise Erdoğan’ın her milli projenin arkasında durduğu, milli politikaları canhıraş savunduğu gerçeği ile iddiaların uyuşmamasıdır.
Şayet bu iddia doğru olsaydı ASELSAN mühendisleri suikast ile ortadan kaldırılmaz, büyük bilimsel çalışmaları yürüten, toryum çalışmalarına imza atan bilim insanları garip uçak kazasıyla yok edilmezlerdi.