
Benim en küçük kız kardeşim sevgili Yeşil Zeytin, geçen yaz tam da 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı kutladığımız gün paylaşmıştı bu metni. Daha doğrusu ‘mektubu’. Not etmişim bir köşeye. Adı bilinmeyen bir genç tarafından, adı belirtilmeyen bir köşe yazarına gönderilmiş o mektup…
Bugün de bayram; ama bu kez elbette bayramı bambaşka bir hâlet-i ruhiye içerisinde yaşıyoruz.
***
O mektubu anımsıyorum.
Yeşil Zeytin’imin paylaşımının dipnotunda şu beş sözcük vardı:
Hangi genç yazdıysa alnından öpüyorum!
Ben de sevgili kız kardeşimle aynı dipnotu düşüyorum:
Benim kuşağıma bu eleştiriyi hangi genç yaptıysa ve böyle düşünebilen kaç gencimiz varsa onu, onları, hepsini alınlarından öpüyorum.
Övdüğüm ve fikirsel olgunluk bağlamında ‘iyi örnek’ olarak gördüğüm o meçhul genç, bakın mektubunda neler diyor:
“Ben 21 yaşında bir üniversite öğrencisiyim. Yazılarınızı fırsat buldukça okuyorum. Yazılarınızda sık sık “Gençlik nereye gidiyor?” türünden yakınmalarınız oluyor?
Gençlik derken herhâlde lise ve üniversite öğrencileri ile 30’unu bulmamış işsizler yığınını kastediyorsunuz. Bu durumda ben de nereye gittiğini çok merak ettiğiniz o grubun bir üyesiyim…
Madem bu ülkede yaşayan insanları gençler ve yetişkinler olarak ikiye ayırdınız, ben de siz yetişkinlere bazı sorular sormak istiyorum:
Bu soruları çalanlar lise öğrencileri miydi?
Lütfen artık gençliğe laf söylemeyi bırakın da yetişkinlere bakın ve ‘Sizler bu ülkenin geleceğisiniz!’ gibi klişe sloganlardan vazgeçin; çünkü sizler de bu ülkenin bugünüsünüz.
Siz yaşadığınız günü bile kurtaramazken, yarınları kurtarma işini niçin bize ihale ediyorsunuz?
Hiçbir sıkıntı yok!
Asıl sıkıntı, yaptıklarıyla yeni nesle hayatı güzelleştiren hemen her şeyi unutturan ve kötü örnekler sergileyen yetişkinlerde.
Kusura bakmayın!
Evet, ben 21 yaşındayım…
Ama Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaşta değilim; çünkü İstanbul, artık Fatih’in fethettiği İstanbul değil ve onu bu hale gençler getirmedi!..”
***
Bitirirken tekrar teşekkür ediyorum sevgili Yeşil Zeytin’ime.
O; tertemiz, özgür ruhlu, fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür, sorumluluk duygusu yüksek ve alnı öpülesi gençlerimizden biri.
Onunla gurur duyuyorum…
Bir Yeşil Zeytin mi? Ülkesini ve ulusunu seven, yarını iyileştirme umudumuzu canlı tutan tüm gençlerimizle gurur duyuyoruz.
Onların bayramı bu, herkesten önce…
Sonra hepimizin…
Kutlu olsun.
Bugün de bayram; ama bu kez elbette bayramı bambaşka bir hâlet-i ruhiye içerisinde yaşıyoruz.
***
O mektubu anımsıyorum.
Yeşil Zeytin’imin paylaşımının dipnotunda şu beş sözcük vardı:
Hangi genç yazdıysa alnından öpüyorum!
Ben de sevgili kız kardeşimle aynı dipnotu düşüyorum:
Benim kuşağıma bu eleştiriyi hangi genç yaptıysa ve böyle düşünebilen kaç gencimiz varsa onu, onları, hepsini alınlarından öpüyorum.
Övdüğüm ve fikirsel olgunluk bağlamında ‘iyi örnek’ olarak gördüğüm o meçhul genç, bakın mektubunda neler diyor:
“Ben 21 yaşında bir üniversite öğrencisiyim. Yazılarınızı fırsat buldukça okuyorum. Yazılarınızda sık sık “Gençlik nereye gidiyor?” türünden yakınmalarınız oluyor?
Gençlik derken herhâlde lise ve üniversite öğrencileri ile 30’unu bulmamış işsizler yığınını kastediyorsunuz. Bu durumda ben de nereye gittiğini çok merak ettiğiniz o grubun bir üyesiyim…
Madem bu ülkede yaşayan insanları gençler ve yetişkinler olarak ikiye ayırdınız, ben de siz yetişkinlere bazı sorular sormak istiyorum:
- Bir köşe yazarı olarak gençlerin nereye gittiğinden çok, yetişkinlerin nerede durduğuyla ilgilenmeniz gerekmiyor mu? Ülkenin başını belaya sokan olayların başaktörleri genelde gençler mi, yoksa yetişkinler mi?
- Bu ülkede yüz binlerce öğrenci tek bir soru fazla yapabilmek için dirsek çürütürken, birileri sınav sorularını ve sorularla birlikte gençlerin hayallerini çaldı ve geleceğimizi çürüttü.
Bu soruları çalanlar lise öğrencileri miydi?
- 15 Temmuz’u planlayanlar kaçıncı sınıfa gidiyordu?
- Milletin yüzüne baka baka yalan söyleyen bazı siyasetçiler hangi üniversitede okuyor, genç mi onlar?
- Sanatçı kimliğiyle her türlü ahlaksızlığı yapanlar ergen mi?
- Din adamı sıfatıyla ekranlara çıkıp inancıma ve değerlerime küfredenler kaç yaşında?
- Sinemada 7 yaş üstüne uygun olarak işaretlenmiş filmde bel üstüne çıkamayan yapımcılar kaç doğumlu?
Lütfen artık gençliğe laf söylemeyi bırakın da yetişkinlere bakın ve ‘Sizler bu ülkenin geleceğisiniz!’ gibi klişe sloganlardan vazgeçin; çünkü sizler de bu ülkenin bugünüsünüz.
Siz yaşadığınız günü bile kurtaramazken, yarınları kurtarma işini niçin bize ihale ediyorsunuz?
- Kimin elinin kimin cebinde belli olmadığı, çarpık ilişkilerle dolu dizilere reyting rekoru kırdıran sizlersiniz.
- Kan damlayan, şiddet kusan senaryoları siz yazdırıyorsunuz. Evlilik gibi kutsal bir müesseseyi, evlilik programlarında virane bir gecekonduya dönüştüren yine sizsiniz.
- Youtube fenomenlerini seyrediyoruz diye ağlaşıyorsunuz; ama o fenomenlere film çektirip parayı götüren sizlersiniz.
- Siz gece kulüplerinde kavga eden futbolcuları el üstünde tutarken, okul koridorlarında kavga eden öğrencileri disipline göndererek şiddet sorununu çözemezsiniz.
- Yetişkinler para hırsıyla sürekli inşaat yaparak şehri betona boğarken, gençlerden geleceği bir cennet, bir vâha gibi inşa etmelerini bekleyemezsiniz.
- Alttan bir sürü dersiniz var, resmen çuvallamışsınız ama bize üst perdeden ahlak dersi veriyorsunuz! Size bir şey söyleyeyim mi? Yeni nesil pırıl pırıl…
Hiçbir sıkıntı yok!
Asıl sıkıntı, yaptıklarıyla yeni nesle hayatı güzelleştiren hemen her şeyi unutturan ve kötü örnekler sergileyen yetişkinlerde.
- En son ne zaman büyüklerimizin dostça kucaklaştıklarını gördük?
- Ve mesela son iki yılda kökenimizi, ‘uzak geçmişimizi’, efsanelerimizi, Oğuz Kağan’dan Dede Korkut’a tarihsel karakterlerimizi anlatan kaç tane Türk filmi çekildi?
- Kitapçıların çok satan yeni kitaplar rafındaki kitaplardan kaç tanesi gençlere atalarını sevdirmek için yazılmış acaba?
- Hâlâ Kurtuluş Savaşı’nın finali bir zafer mi, değil mi diye tartışanınız var; Cumhuriyet’i kuran Ata’yı sorgulayanınız var hâlâ!.. Vefayı bize nasıl öğreteceksiniz?
- İstiklâl Marşımız okunurken ayağa kalkmayanınız var ey yetişkinler!
- Siz dedelerinizin emanetine sahip çıksaydınız, biz de yarınları emanet olarak kabul ederdik elbette; ama şu durumda sizden emanet alacak ne var ki?
Kusura bakmayın!
- Geçmişin bir bölümünü unutturup bir bölümünü cilaladığınız; gerçeğin bütünsel halinden kopardığınız bir nesle, gelecekten ödev veremezsiniz!
- Bu yüzden üçünüz beşiniz TV stüdyolarında falan bir araya gelince, ‘Yeni nesil şöyle, yeni nesil böyle!’ diye yakınıp durmayı bırakın! Gözümüze hiç güzel görünmüyor o tablolar…
- ‘Senin yaşında Fatih İstanbul’u fethetmişti!’ diyerek demagoji de yapmayın sakın!
Evet, ben 21 yaşındayım…
Ama Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaşta değilim; çünkü İstanbul, artık Fatih’in fethettiği İstanbul değil ve onu bu hale gençler getirmedi!..”
***
Bitirirken tekrar teşekkür ediyorum sevgili Yeşil Zeytin’ime.
O; tertemiz, özgür ruhlu, fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür, sorumluluk duygusu yüksek ve alnı öpülesi gençlerimizden biri.
Onunla gurur duyuyorum…
Bir Yeşil Zeytin mi? Ülkesini ve ulusunu seven, yarını iyileştirme umudumuzu canlı tutan tüm gençlerimizle gurur duyuyoruz.
Onların bayramı bu, herkesten önce…
Sonra hepimizin…
Kutlu olsun.