Gergin bir ülkenin vatandaşlarıyız!
Enflasyon geriyor…
Terör geriyor…
Belediyeler geriyor…
Dünyanın bize karşı tavrı geriyor…
İşsizlik geriyor…
Yoksulluk geriyor…
Sigara yasağının genişlemesi geriyor…
Tatil bütçeleri geriyor…
Okul masrafları geriyor…
Vergi oranları geriyor…
Siftahsız dükkan kapatmak geriyor…
Bankadaki paraya verilen faizin azlığı geriyor…
Alınan kredi faizlerinin fazlalığı geriyor…
Bazımızı muhalefet geriyor…
Bazımızı iktidar gerim gerim geriyor…
Gerilmekten davula döndük vesselam.
Daha çok fazla gerildiğimiz şey var ya, onları sizin hafızanızda insicama sokmanız mümkün düşüncesiyle bu yükten bu kısa yazıyı azade ediyoruz.
Evet sayılan ya da sayılamayan gerilme mevzularımızın tümünde az ya da çok haklılık payı var.
Bunca olaya karşı kaygısız, kasavetsiz tebessüm parlayan çehrelerle birbirimize bakmamız mümkün değil.
Ancak bu kadar çok gerilme konusunu da hayatımızın içerisine sığdırarak yaşamamız imkansız gibi.
Demek ki, dünyanın kısa bir rahatsızlık alemi olduğunu kabul ederek kendimize dertlenecek ana gerilme maddeleri belirleyip diğerlerini gözardı etmeliyiz.
Edemezsek hem gerginliklerimizi çözecek bir güce sahip olmadığımız hakikatiyle yüzleşip gerginlik yüzdemizi iki, beş hatta yüz katına çıkararak anlamsız bir yükün altına girmiş oluruz hem de bu çabamızdan kendimize zarar dışında bir netice alamayız.
O zaman da halk arasında çok söylenen bir sözün canlı numunesi haline geliriz…
“Milletin derdi seni mi gerdi!”
Evet bu millet bizim insanlarımızdan oluştuğuna göre bu sorunun cevabı evet olmalıdır.
Ancak bir hududu, bir sınırı, kaldırılabilecek ya da değecek bir oranı da olmalıdır.
Gelip geçici ya da başka sebepler dolayısıyla olduğundan çok abarttığımız meseleler için gerektiğinden daha fazla gerilmek pek makul bir sonuç olmasa gerek.
Örnek mi, verelim…
Sizin siyasi partinin çıkarına diye bir meseleyi kırk mesele gibi gösterme çabası hem sizin güvenilirliğinize hem de kalbinize iyi gelmez.
Kriz geçirirsiniz. Ülkenin geçirdiği krize ilaveten sizin şahsen kriz geçirmeniz işleri olduğundan da daha içinden çıkılmaz hale sokar.
Bu kadar lakırdıyı şunun için söyledim…
Gerilecek meselelerle gerilmeye lüzum olmayan konuları ayıramayan, çığlık çığlığa bağırarak konuşan, tahammülsüz, sinirli insanlar haline geldik.
İyi giden şeyleri bile daha çabuk iyi gitmiyor diye gerilme kategorisinden çıkaramıyoruz.
Ve bu şartlar üzerimize üzerimize geldikçe de bütün değerlerimiz, önceliklerimiz elimizden çıkıyor, başkalarının verdiği kararların kuklaları gibi davranan kişilik zafiyetleriyle dolu insanlar haline geliyoruz.
Elbette kaygısız, vurdumduymaz insanlar olmayı önermiyorum ama meselelerin de bir önem sırası olduğunu unutmamak gerekir.
Vatana kasdeden hainlerle soğan fiyatlarındaki artışı aynı ağırlıkta gerilecek konular olarak görmek sağlıklı bir durum olmasa gerek.
Sonra unutmayın ki, insan olan ölüyor.
Ömür kaç yaşında biterse bitsin kısa…
Hazırlanmamız gereken çok uzun menziller var ve biz bütün bunları unutturmalarına müsade eden bir gerginlik balonunun içerisinde debelenip duruyoruz.
Patates fiyatlarından daha önce endişe duymamız gereken konular hayatımızda görünmez olduysa ya da biz onları hiç dert edecek gibi durmuyorsak asıl gerginliğin çıkacağı gün çok büyük bir pişmanlık içinde olacağımızı hatırlamalıyız.
Her şeyin karara bağlandığı o büyük duruşma gününde gerginliklerimiz işe yaramaz gündelik meseleler ise pişmanlığımız sonsuz olacak.
Enflasyon geriyor…
Terör geriyor…
Belediyeler geriyor…
Dünyanın bize karşı tavrı geriyor…
İşsizlik geriyor…
Yoksulluk geriyor…
Sigara yasağının genişlemesi geriyor…
Tatil bütçeleri geriyor…
Okul masrafları geriyor…
Vergi oranları geriyor…
Siftahsız dükkan kapatmak geriyor…
Bankadaki paraya verilen faizin azlığı geriyor…
Alınan kredi faizlerinin fazlalığı geriyor…
Bazımızı muhalefet geriyor…
Bazımızı iktidar gerim gerim geriyor…
Gerilmekten davula döndük vesselam.
Daha çok fazla gerildiğimiz şey var ya, onları sizin hafızanızda insicama sokmanız mümkün düşüncesiyle bu yükten bu kısa yazıyı azade ediyoruz.
Evet sayılan ya da sayılamayan gerilme mevzularımızın tümünde az ya da çok haklılık payı var.
Bunca olaya karşı kaygısız, kasavetsiz tebessüm parlayan çehrelerle birbirimize bakmamız mümkün değil.
Ancak bu kadar çok gerilme konusunu da hayatımızın içerisine sığdırarak yaşamamız imkansız gibi.
Demek ki, dünyanın kısa bir rahatsızlık alemi olduğunu kabul ederek kendimize dertlenecek ana gerilme maddeleri belirleyip diğerlerini gözardı etmeliyiz.
Edemezsek hem gerginliklerimizi çözecek bir güce sahip olmadığımız hakikatiyle yüzleşip gerginlik yüzdemizi iki, beş hatta yüz katına çıkararak anlamsız bir yükün altına girmiş oluruz hem de bu çabamızdan kendimize zarar dışında bir netice alamayız.
O zaman da halk arasında çok söylenen bir sözün canlı numunesi haline geliriz…
“Milletin derdi seni mi gerdi!”
Evet bu millet bizim insanlarımızdan oluştuğuna göre bu sorunun cevabı evet olmalıdır.
Ancak bir hududu, bir sınırı, kaldırılabilecek ya da değecek bir oranı da olmalıdır.
Gelip geçici ya da başka sebepler dolayısıyla olduğundan çok abarttığımız meseleler için gerektiğinden daha fazla gerilmek pek makul bir sonuç olmasa gerek.
Örnek mi, verelim…
Sizin siyasi partinin çıkarına diye bir meseleyi kırk mesele gibi gösterme çabası hem sizin güvenilirliğinize hem de kalbinize iyi gelmez.
Kriz geçirirsiniz. Ülkenin geçirdiği krize ilaveten sizin şahsen kriz geçirmeniz işleri olduğundan da daha içinden çıkılmaz hale sokar.
Bu kadar lakırdıyı şunun için söyledim…
Gerilecek meselelerle gerilmeye lüzum olmayan konuları ayıramayan, çığlık çığlığa bağırarak konuşan, tahammülsüz, sinirli insanlar haline geldik.
İyi giden şeyleri bile daha çabuk iyi gitmiyor diye gerilme kategorisinden çıkaramıyoruz.
Ve bu şartlar üzerimize üzerimize geldikçe de bütün değerlerimiz, önceliklerimiz elimizden çıkıyor, başkalarının verdiği kararların kuklaları gibi davranan kişilik zafiyetleriyle dolu insanlar haline geliyoruz.
Elbette kaygısız, vurdumduymaz insanlar olmayı önermiyorum ama meselelerin de bir önem sırası olduğunu unutmamak gerekir.
Vatana kasdeden hainlerle soğan fiyatlarındaki artışı aynı ağırlıkta gerilecek konular olarak görmek sağlıklı bir durum olmasa gerek.
Sonra unutmayın ki, insan olan ölüyor.
Ömür kaç yaşında biterse bitsin kısa…
Hazırlanmamız gereken çok uzun menziller var ve biz bütün bunları unutturmalarına müsade eden bir gerginlik balonunun içerisinde debelenip duruyoruz.
Patates fiyatlarından daha önce endişe duymamız gereken konular hayatımızda görünmez olduysa ya da biz onları hiç dert edecek gibi durmuyorsak asıl gerginliğin çıkacağı gün çok büyük bir pişmanlık içinde olacağımızı hatırlamalıyız.
Her şeyin karara bağlandığı o büyük duruşma gününde gerginliklerimiz işe yaramaz gündelik meseleler ise pişmanlığımız sonsuz olacak.