Gladyo’yu tasvir etmek gerekirse; Türkiye’nin her alanda bağımsızlık yürüyüşünün tökezlemesidir. Türkiye’nin Ankara’dan değil, Washington’dan yönetilmesidir ‘gladyo’. Bugün ABD ile aramızdaki sorunların temelinde aslında bu gerçek yatmaktadır. ABD, adeta emir buyurarak yönetmeye alıştığı Türkiye’nin baş eğmez tutumunu bir türlü anlayamamakta, içine sindirememektedir.
ABD’nin Türkiye ile ilişkisinin edilgenlikten çıkmasını kavraması, anlaması aslında iki ülke açısından önem arz etmektedir. ABD, Türkiye’nin “eski Türkiye” olmadığını kavradığı andan itibaren çıkar ilişkisiyle daha iyiye gideceğini görmek gerekiyor.
Geçmişte yoldan çıkan Türkiye ‘gladyo’ marifetiyle yeniden yola sokulmuştur. Yöneten ve yönetilen ilişkisi sürdükçe ülkede huzur devam edegelmiştir. Ancak Türkiye’yi yöneten unsurlar milletin içerisinden çıkanlar olduğu dönemlerde sorunlar yaşanmıştır. Bu sorunlar geçmişte ‘terör’, ‘ekonomik sorunlar’, ‘margarin’ veya ‘gaz’ kuyruklarıyla sunulmuş, iktidarlar düşürülmüştür.
Buna en net örnek Süleyman Demirel’in iktidar dönemine denk gelir. 1965-69 yılları Türkiye için düşük enflasyon ve yüzde 6’ları yakalayan büyümeyi yakalamıştır. Türkiye, bugünün ifadesiyle ekonomide uçmaktadır. Ancak ABD ile ciddi sorunlar vardır. Bunların sembolik olanı ise “Haşhaş” meselesidir. Demirel, “Bizim Afyon isimli şehrimiz var” ifadesine rağmen ABD’nin durmaya niyeti yoktu. ABD’li yetkililer haşhaş ekimi başta olmak üzere ekonomiden savunmaya bir dizi sorun çıkarıyordu. Buna birde AP içerisinde Demirel’e ciddi muhalefet çıkarılıyor, hükümet krizleri yaşanıyordu.
İşte GLADYO ne diye soracak olanlara net bir cevap olarak, 1965-70 arasında düşük faiz ve yüksek büyüme hızına rağmen memlekette özellikle yasadışı sol hareketler hızlanmaktadır. Huzursuzluk artar, ABD’nin baskıları yükselir ve 12 Mart muhtırası gelir. Süleyman Demirel, muhtıraya karşı direnmek ister ancak Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay, bunu engeller.
Silahlı sol hareketler, devrimci yapılanmalar, sendikal hareketler ve ‘haşhaş’ memleketi sallamaktadır. Bugünlerde ‘Muhtıra’ gelir. Süleyman Demirel iktidardan uzaklaştırılır.
12 Mart Muhtırası, 12 Mart 1971 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç, Kara Kuvvetleri Komutanı Faruk Gürler, Deniz Kuvvetleri Komutanı Celal Eyiceoğlu ve Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur'un imzasıyla Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'a bir mektupla verilir.
Yine bu dönemin önemli olayları arasında İsrail Başkonsolosunun kaçırılması hadisesi, artan grevler vardır. Türkiye, 12 Mart muhtırasının ardından bir türlü huzura kavuşamamıştır. Demirel hükümetinin düşürülmesinin ardından CHP milletvekili Nihat Erim, partisinden istifa ederek tarafsız Başbakan sıfatıyla hükümeti kurar. Erim iktidarının en büyük icraatı ‘haşhaş’ ekimini yasaklamaktır. Böylece mesele büyük oranda çözülür.
1973’te yapılan serbest seçimlerde CHP 185 vekille iktidar olur. CHP 24 Ocak 1974 tarihinde Erbakan’ın MSP ile koalisyon hükümetini kurar. Sorunlar yine çoktur. En büyük sorun ise Kıbrıs’ta katliam ve soykırıma uğratılmak istenen Türklerdir. ENOSİS’i Türkiye’nin çıkarması önleyecektir. Bugünkü bağımsız Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, bu çıkarmanın hediyesi olmuştur. Ancak ABD amborgosuyla başlayan süreç iktidarın düşürülmesiyle sonuçlanır. Kıbrıs çıkarması nedeniyle Türkiye affedilmeyen ülkedir!
ABD’nin Türkiye ile ilişkisinin edilgenlikten çıkmasını kavraması, anlaması aslında iki ülke açısından önem arz etmektedir. ABD, Türkiye’nin “eski Türkiye” olmadığını kavradığı andan itibaren çıkar ilişkisiyle daha iyiye gideceğini görmek gerekiyor.
Geçmişte yoldan çıkan Türkiye ‘gladyo’ marifetiyle yeniden yola sokulmuştur. Yöneten ve yönetilen ilişkisi sürdükçe ülkede huzur devam edegelmiştir. Ancak Türkiye’yi yöneten unsurlar milletin içerisinden çıkanlar olduğu dönemlerde sorunlar yaşanmıştır. Bu sorunlar geçmişte ‘terör’, ‘ekonomik sorunlar’, ‘margarin’ veya ‘gaz’ kuyruklarıyla sunulmuş, iktidarlar düşürülmüştür.
Buna en net örnek Süleyman Demirel’in iktidar dönemine denk gelir. 1965-69 yılları Türkiye için düşük enflasyon ve yüzde 6’ları yakalayan büyümeyi yakalamıştır. Türkiye, bugünün ifadesiyle ekonomide uçmaktadır. Ancak ABD ile ciddi sorunlar vardır. Bunların sembolik olanı ise “Haşhaş” meselesidir. Demirel, “Bizim Afyon isimli şehrimiz var” ifadesine rağmen ABD’nin durmaya niyeti yoktu. ABD’li yetkililer haşhaş ekimi başta olmak üzere ekonomiden savunmaya bir dizi sorun çıkarıyordu. Buna birde AP içerisinde Demirel’e ciddi muhalefet çıkarılıyor, hükümet krizleri yaşanıyordu.
İşte GLADYO ne diye soracak olanlara net bir cevap olarak, 1965-70 arasında düşük faiz ve yüksek büyüme hızına rağmen memlekette özellikle yasadışı sol hareketler hızlanmaktadır. Huzursuzluk artar, ABD’nin baskıları yükselir ve 12 Mart muhtırası gelir. Süleyman Demirel, muhtıraya karşı direnmek ister ancak Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay, bunu engeller.
Silahlı sol hareketler, devrimci yapılanmalar, sendikal hareketler ve ‘haşhaş’ memleketi sallamaktadır. Bugünlerde ‘Muhtıra’ gelir. Süleyman Demirel iktidardan uzaklaştırılır.
12 Mart Muhtırası, 12 Mart 1971 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç, Kara Kuvvetleri Komutanı Faruk Gürler, Deniz Kuvvetleri Komutanı Celal Eyiceoğlu ve Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur'un imzasıyla Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'a bir mektupla verilir.
Yine bu dönemin önemli olayları arasında İsrail Başkonsolosunun kaçırılması hadisesi, artan grevler vardır. Türkiye, 12 Mart muhtırasının ardından bir türlü huzura kavuşamamıştır. Demirel hükümetinin düşürülmesinin ardından CHP milletvekili Nihat Erim, partisinden istifa ederek tarafsız Başbakan sıfatıyla hükümeti kurar. Erim iktidarının en büyük icraatı ‘haşhaş’ ekimini yasaklamaktır. Böylece mesele büyük oranda çözülür.
1973’te yapılan serbest seçimlerde CHP 185 vekille iktidar olur. CHP 24 Ocak 1974 tarihinde Erbakan’ın MSP ile koalisyon hükümetini kurar. Sorunlar yine çoktur. En büyük sorun ise Kıbrıs’ta katliam ve soykırıma uğratılmak istenen Türklerdir. ENOSİS’i Türkiye’nin çıkarması önleyecektir. Bugünkü bağımsız Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, bu çıkarmanın hediyesi olmuştur. Ancak ABD amborgosuyla başlayan süreç iktidarın düşürülmesiyle sonuçlanır. Kıbrıs çıkarması nedeniyle Türkiye affedilmeyen ülkedir!