Türk milletinin tarihi, kültürel, yeraltı ve yer üstü kıymetli eserlerini 19. Yy. itibariyle çalmaya başladılar. Bazen cehalet ile çoğu zamanda beş on kuruşa yabancı ülkenin açgözlü hırsızlarına yardım edenlerimiz eksik olmadı. Almanlar, Fransızlar, İngilizler, Ruslar vatanın göze gelen her şeyini çaldılar. Erzurum’un kayıp onlarca tarihi eserleri şimdi Moskova müzesinde sergileniyor. Ulu Camii, Yakutiye Medresesi gibi tarihi eserlerin kapıları gibi.
Türkiye’den çalınanlar dünyanın dört bir yanında büyük müzelerde sergileniyor. Cumhuriyet döneminde de çalınan eserlerin sayısı hiçte az değil. Süreç içerisinde uluslararası mahkemeler aracılığıyla bir kısmı geri alınsa da büyük çoğunluğu hala gurbet ellerde.
Bir atasözü vardır bilirsiniz, “hırsız içeriden olunca öküz bacadan çıkar” ya da “hırsız içeriden olunca kapı kilit tutmaz” diye. Çalınan her şeyin içeriden birçok yardımcısı, elvereni olmuştur. Kimi cahillikten, çalınanın kendisinin ve milletine ait olduğunun farkında olmadan birkaç kuruşluk para için, ya da bu değerlerin farkına varamadığı için menfaati uğruna yabancılara gitmesine ortak olmuştur.
Koruma altına alınan Erzurum’un ters lale soğanlarının Hollandalılar, Sivas balıklı göldeki balıkların Japonlar tarafından çalındığını biliyor muydunuz!?
Hollandalının Tekman ve Karayazı’ya gidip kendi başlarına hırsızlık yapabileceklerini düşünebilir miyiz?
Yada Japonların Sivas’ta balıklı gölden balık yürütebileceklerini?!
Türk Arı Gen Projesi’nin başına gelenlerde bunlardan farklı değil!
Dolayısıyla bu konularda alınması gereken tedbirlerin yanı sıra, benzer hırsızlıkların faillerine ağır cezaların getirilmesi, milletin bilinçlendirilmesi gerekmektedir.
Çalınan proje çerçevesinde belirtelim, çok farklı bölgelerden getirilen en üstün ırk arılar sayesinde bal ürünlerinin kalitesini arttıracak, daha dirençli arı nesli kurulmasını sağlayacak Türkiye'nin bal üretiminde Çin'i yakalamasının önünü açacak milli ülküler için gerekli projeydi.
Prof. Dr. Mustafa Necati Muz beyefendinin öncülüğünde 6 yıldır yürütülen üstün ırk arı üretme projesi meyvelerini vermeye başlamıştı ve 4 milyon arı elde edilmişti. Arılar hastalıklara karşı daha dirençli, verimi yüksek ve ürün kaliteliydi.
Projeyi stratejik yapan daha önemli unsur ise yurt dışından gelen ilaca muadil yerli organik bir ürünümüz olacaktı. Bal üretiminin sağlıklı arı türleriyle artırılması, bal ihracı açısından da önemli olduğunu belirtmek gerekiyor.
Ne yazık ki vatanın en ücra köşelerine dahi ulaşabilen vatan hainleri her proje gibi bu projeye de saldırdı. 4 milyon arıyı katletti, kovanları dağıttı, ilerleme süreci yüzde 80 oranlarına ulaşan proje bilgilerini ve ana arıları çaldı.
Bu mesele ülkemizde sabotaj eylemleri düzenleyen Türk düşmanlarının 5. kol faaliyetlerine sadece bir örnek. Türkiye'de yuvalanmış iş birlikçi hainler ellerine geçen her fırsatta işlerini yapıyorlar. Türk milletinin bilinçlenmesi, neye salip olduğunun ve neyi kaybettiğinin farkında olması gerekiyor.
Siyasi kavgalara boğulmadan, tek değeri milli çıkarlar olan anlayışla donanması gerekmez mi? Siyasi görüş, dünya görüşü denilen farklılıklar bizi ülke ve milletimize ihanete taşıyan kızgınlıklara itmemelidir!
Türkiye’den çalınanlar dünyanın dört bir yanında büyük müzelerde sergileniyor. Cumhuriyet döneminde de çalınan eserlerin sayısı hiçte az değil. Süreç içerisinde uluslararası mahkemeler aracılığıyla bir kısmı geri alınsa da büyük çoğunluğu hala gurbet ellerde.
Bir atasözü vardır bilirsiniz, “hırsız içeriden olunca öküz bacadan çıkar” ya da “hırsız içeriden olunca kapı kilit tutmaz” diye. Çalınan her şeyin içeriden birçok yardımcısı, elvereni olmuştur. Kimi cahillikten, çalınanın kendisinin ve milletine ait olduğunun farkında olmadan birkaç kuruşluk para için, ya da bu değerlerin farkına varamadığı için menfaati uğruna yabancılara gitmesine ortak olmuştur.
Koruma altına alınan Erzurum’un ters lale soğanlarının Hollandalılar, Sivas balıklı göldeki balıkların Japonlar tarafından çalındığını biliyor muydunuz!?
Hollandalının Tekman ve Karayazı’ya gidip kendi başlarına hırsızlık yapabileceklerini düşünebilir miyiz?
Yada Japonların Sivas’ta balıklı gölden balık yürütebileceklerini?!
Türk Arı Gen Projesi’nin başına gelenlerde bunlardan farklı değil!
Dolayısıyla bu konularda alınması gereken tedbirlerin yanı sıra, benzer hırsızlıkların faillerine ağır cezaların getirilmesi, milletin bilinçlendirilmesi gerekmektedir.
Çalınan proje çerçevesinde belirtelim, çok farklı bölgelerden getirilen en üstün ırk arılar sayesinde bal ürünlerinin kalitesini arttıracak, daha dirençli arı nesli kurulmasını sağlayacak Türkiye'nin bal üretiminde Çin'i yakalamasının önünü açacak milli ülküler için gerekli projeydi.
Prof. Dr. Mustafa Necati Muz beyefendinin öncülüğünde 6 yıldır yürütülen üstün ırk arı üretme projesi meyvelerini vermeye başlamıştı ve 4 milyon arı elde edilmişti. Arılar hastalıklara karşı daha dirençli, verimi yüksek ve ürün kaliteliydi.
Projeyi stratejik yapan daha önemli unsur ise yurt dışından gelen ilaca muadil yerli organik bir ürünümüz olacaktı. Bal üretiminin sağlıklı arı türleriyle artırılması, bal ihracı açısından da önemli olduğunu belirtmek gerekiyor.
Ne yazık ki vatanın en ücra köşelerine dahi ulaşabilen vatan hainleri her proje gibi bu projeye de saldırdı. 4 milyon arıyı katletti, kovanları dağıttı, ilerleme süreci yüzde 80 oranlarına ulaşan proje bilgilerini ve ana arıları çaldı.
Bu mesele ülkemizde sabotaj eylemleri düzenleyen Türk düşmanlarının 5. kol faaliyetlerine sadece bir örnek. Türkiye'de yuvalanmış iş birlikçi hainler ellerine geçen her fırsatta işlerini yapıyorlar. Türk milletinin bilinçlenmesi, neye salip olduğunun ve neyi kaybettiğinin farkında olması gerekiyor.
Siyasi kavgalara boğulmadan, tek değeri milli çıkarlar olan anlayışla donanması gerekmez mi? Siyasi görüş, dünya görüşü denilen farklılıklar bizi ülke ve milletimize ihanete taşıyan kızgınlıklara itmemelidir!