“Muhakkak sen de öleceksin, onlar da ölecekler.” (Zümer 30)
“Sonra şüphesiz, siz de kıyamet günü, Rabbinizin huzurunda davalaşacaksınız.”; “Allah’a karşı yalan uyduran, kendisine gelen gerçeği (Kur’an’ı) yalan sayandan daha zalim kimdir? Kâfirlerin yeri cehennemde değil mi?”; “Doğruyu getiren ve onu tasdik edenler var ya, işte kötülükten sakınanlar onlardır.”; “Onlar için Rableri yanında diledikleri her şey vardır. İşte bu, iyilik edenlerin mükâfatıdır.” (Zümer 31, 32, 33, 34)
Bu dünya imtihan yeridir; tartışılan konuların tamamı da imtihan sorulardır. Bu konuların başında inançlar ve ideolojik taraftarlıklar gelir. Kimi insan inancında keskindir, kimi orta yolcudur, kimi zayıftır.
Dünyaya hükmetmeye çalışanlar ise politika gereği mülayim kimseler gözükseler de onlar keskin inançlılardır. Herkesin kendi inanışını, politik görüşünü doğru kabul etmesi barış içinde ve huzurlu bir ortamda yaşamaya yetmiyor. Keskin inançlılar kendi doğrularını bazen zorla, bazen ılımlı gözükerek hedef kitlelere kabul ettirmek isterler. Mesela Batı ülkeleri, demokratik değerlerinin, hukuk sistemlerinin, yaşam biçimlerinin diğer milletlerce de kabul edilmesini arzu ederler. Arzularını kabule yanaşmayan yahut ağırdan alan ülkeleriyse talan ve yalanla ellerinde tutarlar.
Allah’ın son indirdiği din olan İslam dinine karşı Hıristiyan milletler daima düşmanlık edegelmişlerdir. İslam dünyasını hedef alan Haçlı Seferleri bugün de farklı biçimlere bürünmüş olarak sürmektedir.
Hıristiyanlar, Yahudiler, Budistler vb. inanç grupları Müslümanlara düşmandırlar. İsterler ki yeryüzünde tek bir Müslüman kalmasın! İlk başlarda İslam’ın tebliğcisi ve Allah Teâlânın son Peygamberi Hz. Muhammed (sav)’in de bir an önce ölmesini arzu ediyordu Mekkeli putperestler ve civardaki Yahudiler, Hıristiyanlar.
Ele aldığımız ayeti kerimede Rabbimiz bu psikolojiye sahip kimselerin yüzüne “Şüphesiz sen de öleceksin onlar da ölecek!” ayetiyle adeta manevi bir şamar indirmiştir. Müslümanların kötülüğünü isteyenler sanki bu dünyanın sahibi olacaklar, onlar ölmeyecek. Oysa Peygamber de bir beşer, diğer insanlar da birer beşer. Peygamberler hep öldüler haliyle birer beşer olarak insanlar da ölecek. Şu an dünya üzerinde 7-8 milyar insan olduğu söyleniyor. Yüz yıl sonra bu insanların tamamı ölmüş olacak. O halde aslında bugün yaşayanlar yarının ölüleridir; bugünün dirileri de kendilerini şimdiden ölü kabul edebilirler.
Madem gerçek budur o zaman Kuran karşısında muhalefet oluşturmanın kimseye bir yararı yoktur. Hak Din İslam’ı yalanlayan, onu parçalayan, Müslümanlar arasında da tefrikalar üretip Müslümanı Müslümana kırdıranlar, bu dünyada ikna olmak istemeyenler, hep ölecekler ve dünya hayatının hesabını vermek üzere Rabbimizin huzurunda toplanacaklar.
Sonuç: Peygamberimiz Hazreti Muhammed (sav) insanlığa Allah Teâlânın indirdiği hak din İslam’ı tebliğ etmiştir. Din adına başka doğru söz konusu değildir. Gerçek ilahi dinin tek bir kaynağı vardır: Kuran. Hz. Muhammed (sav) bize doğruyu getirmiştir; ilahi gerçeği, Kuran’ı tasdik edenler ise ‘muttaki’ sıfatına sahip kimselerdir. Onlar İlahî huzura ak yüzlü insanlar olarak çıkacaklardır.
“Sonra şüphesiz, siz de kıyamet günü, Rabbinizin huzurunda davalaşacaksınız.”; “Allah’a karşı yalan uyduran, kendisine gelen gerçeği (Kur’an’ı) yalan sayandan daha zalim kimdir? Kâfirlerin yeri cehennemde değil mi?”; “Doğruyu getiren ve onu tasdik edenler var ya, işte kötülükten sakınanlar onlardır.”; “Onlar için Rableri yanında diledikleri her şey vardır. İşte bu, iyilik edenlerin mükâfatıdır.” (Zümer 31, 32, 33, 34)
Bu dünya imtihan yeridir; tartışılan konuların tamamı da imtihan sorulardır. Bu konuların başında inançlar ve ideolojik taraftarlıklar gelir. Kimi insan inancında keskindir, kimi orta yolcudur, kimi zayıftır.
Dünyaya hükmetmeye çalışanlar ise politika gereği mülayim kimseler gözükseler de onlar keskin inançlılardır. Herkesin kendi inanışını, politik görüşünü doğru kabul etmesi barış içinde ve huzurlu bir ortamda yaşamaya yetmiyor. Keskin inançlılar kendi doğrularını bazen zorla, bazen ılımlı gözükerek hedef kitlelere kabul ettirmek isterler. Mesela Batı ülkeleri, demokratik değerlerinin, hukuk sistemlerinin, yaşam biçimlerinin diğer milletlerce de kabul edilmesini arzu ederler. Arzularını kabule yanaşmayan yahut ağırdan alan ülkeleriyse talan ve yalanla ellerinde tutarlar.
Allah’ın son indirdiği din olan İslam dinine karşı Hıristiyan milletler daima düşmanlık edegelmişlerdir. İslam dünyasını hedef alan Haçlı Seferleri bugün de farklı biçimlere bürünmüş olarak sürmektedir.
Hıristiyanlar, Yahudiler, Budistler vb. inanç grupları Müslümanlara düşmandırlar. İsterler ki yeryüzünde tek bir Müslüman kalmasın! İlk başlarda İslam’ın tebliğcisi ve Allah Teâlânın son Peygamberi Hz. Muhammed (sav)’in de bir an önce ölmesini arzu ediyordu Mekkeli putperestler ve civardaki Yahudiler, Hıristiyanlar.
Ele aldığımız ayeti kerimede Rabbimiz bu psikolojiye sahip kimselerin yüzüne “Şüphesiz sen de öleceksin onlar da ölecek!” ayetiyle adeta manevi bir şamar indirmiştir. Müslümanların kötülüğünü isteyenler sanki bu dünyanın sahibi olacaklar, onlar ölmeyecek. Oysa Peygamber de bir beşer, diğer insanlar da birer beşer. Peygamberler hep öldüler haliyle birer beşer olarak insanlar da ölecek. Şu an dünya üzerinde 7-8 milyar insan olduğu söyleniyor. Yüz yıl sonra bu insanların tamamı ölmüş olacak. O halde aslında bugün yaşayanlar yarının ölüleridir; bugünün dirileri de kendilerini şimdiden ölü kabul edebilirler.
Madem gerçek budur o zaman Kuran karşısında muhalefet oluşturmanın kimseye bir yararı yoktur. Hak Din İslam’ı yalanlayan, onu parçalayan, Müslümanlar arasında da tefrikalar üretip Müslümanı Müslümana kırdıranlar, bu dünyada ikna olmak istemeyenler, hep ölecekler ve dünya hayatının hesabını vermek üzere Rabbimizin huzurunda toplanacaklar.
Sonuç: Peygamberimiz Hazreti Muhammed (sav) insanlığa Allah Teâlânın indirdiği hak din İslam’ı tebliğ etmiştir. Din adına başka doğru söz konusu değildir. Gerçek ilahi dinin tek bir kaynağı vardır: Kuran. Hz. Muhammed (sav) bize doğruyu getirmiştir; ilahi gerçeği, Kuran’ı tasdik edenler ise ‘muttaki’ sıfatına sahip kimselerdir. Onlar İlahî huzura ak yüzlü insanlar olarak çıkacaklardır.