Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa kemal Atatürk’ün Milli Mücadeleyi başlatmak ve bölgesel olarak toplanacak Erzurum Kongresi’ne katılmak üzere kente gelişinin yıldönümü törenlerle kutlanacak.
HABER MERKEZİ
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Erzurum’a gelişinin 98. yıldönümü” törenle kutlanacak.
Cumhuriyetimizin Kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün Erzurum’ gelişinin 98. Yıldönümü Kutlama Törenleri, bugün saat 08.00’da başlayıp, aynı gün saat 24.00’da sona erecek.
Erzurum Valiliği programla ilgili detayları açıkladı.
Buna göre, ilk tören sabah saat 09.00’da Aziziye İlçesi’nde yapılacak.
Aziziye İlçesi Şehitlik Parkı’nda çelenkler sunumuyla başlayacak törende saygı duruşunda bulunulacak ve İstiklal Marşı okunacak.
Günün ikinci töreni ise saat 10.00’da Erzurum’da yapılacak. İstanbul kapı önünden başlanarak, Havuzbaşı’na kadar sürecek yürüyüşünün ardından Atatürk Anıtına çelenklerin sunulacak. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı eşliğinde bayrakların gönderlere çekilmesinin ardından Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen günün anlam ve önemi belirten bir konuşma yapacak. Şiirlerin okunacağı tören sonrasında Atatürk Evi’nin gezilecek.
Mustafa Kemal Erzurum’da
Mustafa Kemal Paşa, Millî Mücadele’yi teşkilâtlandırmak üzere 19 Mayıs 1919 tarihinde Samsun’da Anadolu topraklarına ayak basışını takiben, Havza-Amasya-Tokat-Sivas-Erzincan üzerinden 3 Temmuz 1919 günü Erzurum’a geldi. Bu tarihi olayı, Ilıca’da karşılayanlar arasında bulunan Cevat Dursunoğlu’nun el yazısıyla sunuyoruz:
Mustafa Kemal Paşa Erzurum’da
Tarih: 3 Temmuz 1919
Anafartalar Kahramanı Mustafa Kemal Paşa, Üçüncü Ordu Müfettişi olarak Erzuruma geliyor.
Erzurum’un eski ve güzel bir âdeti vardır. Erzurumlular batı semtinden gelen misafirlerini şehrin ilk göründüğü nokta olan Ilıca’dan karşılar, geniş ovanın bu başlangıç noktasından kaleye kadar kendisine yoldaşlık ederler. O gün Mustafa Kemal Paşa’yı küçük bir kafile burada karşıladı.
Mustafa Kemal Paşa ile arkadaşları, ikindi üstü Ilıca’ya varmışlardı. Kaplıcaların önünde düşman baltasından kurtulmuş bir kaç söğüdün gölgesinde misafirlere birer kahve sunuldu. Sekiz on kişilik bu grup kahvelerini içerken günün durumu konuşulmağa başlandı. Bu sırada gözleri Ilıca’nın batısındaki sırtlara ilişti. Sıcak yaz güneşi bu sırtların arkasına doğru çekiliyor ve sırtın üzerini ışıklarıyla süslüyordu. Burada, tam yolun geçtiği yerde bir adam ufka mürtesem düştüğü için çok irileşiyor ve arkasına güneşi aldığı için de koyu ve parıltılı bir cevherden dökülmüş bir heykel gibi görünüyordu.
Heykel, sırtlardan aşağı doğru yürüyor, onu ufkun arkasından çıkan yeni heykeller takip ediyordu. Bu kafilenin ucu sırtların yarı beline yaklaştığı sırada sonu da ufuktan ayrılmış bulunuyordu. Kafilenin önünde yürüyen heykel yavaş yavaş söğütlüğe doğru ilerledi. Bu iri ve dinç bir ihtiyardı. Gür ve ak sakalı göğsünü doldurmuş; Anadolu ovalarının güneşi, dağlarının rüzgarı çehresini tunçlaştırmıştı. Misafirlerin ehemmiyetli kimseler olduğunu anlayan ihtiyarın zeki gözleri parladı. İri ve ak tüylü elini göğsünün üstüne koyarak oturanları selâmladı. Mustafa Kemal Paşa, tâ yanı başına kadar geldiği halde heykelliğinden birşey kaybetmeyen ihtiyarın hatırını soruyordu.
Bu kısa hoşbeşten sonra Paşa:
Ağa böyle nereden geliyorsun? Dedi
İhtiyar:
Paşam, Çukurova’da muhacirdim. Şimdi köyüme dönüyorum, dedi.
Paşa:
Ağa, yoksa oralarda geçinemedin mi? dedi.
Ağa derhal mukabele etti:
Hayır Paşam, Çukurova cennet gibi bir yer. Bir eken yüz biçiyor.
Hamdolsun uşaklar da çalışkandırlar. Geçimimiz padişahta bile yoktu.
Yalnız son günlerde işittim ki, İstanbuldaki “Irzıkırıklar” bizim Erzurumu Ermenilere vereceklermiş. Geldim ki göreyim, kimin malını kime veriyorlar?
Bu sözler [üzerine] bu eski Türk kalesine millet işi için milletle beraber çalışmağa gelen büyük devlet adamı yaşlı gözlerle arkadaşlarına döndü ve “Bu milletle neler yapılmaz!” dedikten sonra ihtiyarla vedalaştı.
Bu ihtiyar Erzurum’un 1319 ve 1322 ihtilâllerine adı karışmış olan Mezararkalı Mevlût Ağa idi.
Yurt ve ülkü hizmetlerine karşılık beklemeyen halk adamlarından biri olan Mevlût Ağa’nın o günlerde Türk milletinin azmini en kesin şekliyle anlatan bu güzel sözlerini ömrüm oldukça unutamayacağım.
Cevat Dursunoğlu
HABER MERKEZİ
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Erzurum’a gelişinin 98. yıldönümü” törenle kutlanacak.
Cumhuriyetimizin Kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün Erzurum’ gelişinin 98. Yıldönümü Kutlama Törenleri, bugün saat 08.00’da başlayıp, aynı gün saat 24.00’da sona erecek.
Erzurum Valiliği programla ilgili detayları açıkladı.
Buna göre, ilk tören sabah saat 09.00’da Aziziye İlçesi’nde yapılacak.
Aziziye İlçesi Şehitlik Parkı’nda çelenkler sunumuyla başlayacak törende saygı duruşunda bulunulacak ve İstiklal Marşı okunacak.
Günün ikinci töreni ise saat 10.00’da Erzurum’da yapılacak. İstanbul kapı önünden başlanarak, Havuzbaşı’na kadar sürecek yürüyüşünün ardından Atatürk Anıtına çelenklerin sunulacak. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı eşliğinde bayrakların gönderlere çekilmesinin ardından Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen günün anlam ve önemi belirten bir konuşma yapacak. Şiirlerin okunacağı tören sonrasında Atatürk Evi’nin gezilecek.
Mustafa Kemal Erzurum’da
Mustafa Kemal Paşa, Millî Mücadele’yi teşkilâtlandırmak üzere 19 Mayıs 1919 tarihinde Samsun’da Anadolu topraklarına ayak basışını takiben, Havza-Amasya-Tokat-Sivas-Erzincan üzerinden 3 Temmuz 1919 günü Erzurum’a geldi. Bu tarihi olayı, Ilıca’da karşılayanlar arasında bulunan Cevat Dursunoğlu’nun el yazısıyla sunuyoruz:
Mustafa Kemal Paşa Erzurum’da
Tarih: 3 Temmuz 1919
Anafartalar Kahramanı Mustafa Kemal Paşa, Üçüncü Ordu Müfettişi olarak Erzuruma geliyor.
Erzurum’un eski ve güzel bir âdeti vardır. Erzurumlular batı semtinden gelen misafirlerini şehrin ilk göründüğü nokta olan Ilıca’dan karşılar, geniş ovanın bu başlangıç noktasından kaleye kadar kendisine yoldaşlık ederler. O gün Mustafa Kemal Paşa’yı küçük bir kafile burada karşıladı.
Mustafa Kemal Paşa ile arkadaşları, ikindi üstü Ilıca’ya varmışlardı. Kaplıcaların önünde düşman baltasından kurtulmuş bir kaç söğüdün gölgesinde misafirlere birer kahve sunuldu. Sekiz on kişilik bu grup kahvelerini içerken günün durumu konuşulmağa başlandı. Bu sırada gözleri Ilıca’nın batısındaki sırtlara ilişti. Sıcak yaz güneşi bu sırtların arkasına doğru çekiliyor ve sırtın üzerini ışıklarıyla süslüyordu. Burada, tam yolun geçtiği yerde bir adam ufka mürtesem düştüğü için çok irileşiyor ve arkasına güneşi aldığı için de koyu ve parıltılı bir cevherden dökülmüş bir heykel gibi görünüyordu.
Heykel, sırtlardan aşağı doğru yürüyor, onu ufkun arkasından çıkan yeni heykeller takip ediyordu. Bu kafilenin ucu sırtların yarı beline yaklaştığı sırada sonu da ufuktan ayrılmış bulunuyordu. Kafilenin önünde yürüyen heykel yavaş yavaş söğütlüğe doğru ilerledi. Bu iri ve dinç bir ihtiyardı. Gür ve ak sakalı göğsünü doldurmuş; Anadolu ovalarının güneşi, dağlarının rüzgarı çehresini tunçlaştırmıştı. Misafirlerin ehemmiyetli kimseler olduğunu anlayan ihtiyarın zeki gözleri parladı. İri ve ak tüylü elini göğsünün üstüne koyarak oturanları selâmladı. Mustafa Kemal Paşa, tâ yanı başına kadar geldiği halde heykelliğinden birşey kaybetmeyen ihtiyarın hatırını soruyordu.
Bu kısa hoşbeşten sonra Paşa:
Ağa böyle nereden geliyorsun? Dedi
İhtiyar:
Paşam, Çukurova’da muhacirdim. Şimdi köyüme dönüyorum, dedi.
Paşa:
Ağa, yoksa oralarda geçinemedin mi? dedi.
Ağa derhal mukabele etti:
Hayır Paşam, Çukurova cennet gibi bir yer. Bir eken yüz biçiyor.
Hamdolsun uşaklar da çalışkandırlar. Geçimimiz padişahta bile yoktu.
Yalnız son günlerde işittim ki, İstanbuldaki “Irzıkırıklar” bizim Erzurumu Ermenilere vereceklermiş. Geldim ki göreyim, kimin malını kime veriyorlar?
Bu sözler [üzerine] bu eski Türk kalesine millet işi için milletle beraber çalışmağa gelen büyük devlet adamı yaşlı gözlerle arkadaşlarına döndü ve “Bu milletle neler yapılmaz!” dedikten sonra ihtiyarla vedalaştı.
Bu ihtiyar Erzurum’un 1319 ve 1322 ihtilâllerine adı karışmış olan Mezararkalı Mevlût Ağa idi.
Yurt ve ülkü hizmetlerine karşılık beklemeyen halk adamlarından biri olan Mevlût Ağa’nın o günlerde Türk milletinin azmini en kesin şekliyle anlatan bu güzel sözlerini ömrüm oldukça unutamayacağım.
Cevat Dursunoğlu