
İçimizdeki İrlandalılar'ın anlamı tehlikeyi dışarıdan beklerken içerideki dost bildiklerimizin sırtımızdan vurmasıdır. Bir tarafta yurtdışı kamuoyuna operasyonun gerekliliğini anlatmak için canını dişine takan yetkililer, diğer yanda ülkemiz kamuoyunda oluşan birliği dağıtmak için çomak sokanları gördükçe inanın içim sızlıyor. Bizler "kahraman askerimizin yanında yer alalım" dedikçe, birileri hala Suriye'de ne işimiz var," diyor. Zor süreçte "kenetlenelim", dedikçe, "savaşa hayır" deniliyor. "Milli güvenliğimiz Suriye'den geçiyor" dedikçe 5,5 milyondan fazla kişiyi öldüren "Esad'la görüşün" deniyor. Allah aşkına ABD ve Avrupa ülkeleri de dışarıya asker gönderiyor. Hangi ülkenin muhalefet partisinin mensupları, "bugün Suriye’ye savaş açsak banko Esad’ı tutarım"? diyor.
Geçen hafta yazımda belirttiğim gibi Suriye'de keyfi değil mecburi olmamız gerekiyor. Ve orada bulunduğumuz sürece şehit olacaktır. Acımız tabi ki çok büyük. Ancak binlerce Rejim askerini öldür, tankını, tüfeğini, uçağını, teçhizatını imha et. "Bizden bir şey gitmesin", de. Aslında bazılarının derdi şehit değil. "Şehit haberi gelsin de hükümeti buradan vuralım", beklentisi içinde olanlar var. Doların yükseldiği ve ekonominin kötü gittiği günlerde de aynı kişiler ellerini ovuşturuyordu. "Bizim Suriye'de ne işimiz var", diye sorgulayanlar ABD'nin dünyanın bir ucundan burnumuzun dibine niye geldiğini sormazlar. Rusya'nın, İran'ın o topraklarda neden bulunduğunu sorgulamazlar.
En içler acısı da Selçuk Bayraktar gibi savunma sanayide çığır açmış birini bile hazmedemeyenler var. SİHA'lar sayesinde büyük kayıplar veren Suriye Rejim askerleri İdlib'de, Hama'da, Serakib'de kendilerini gizlemek için lastik yakamaya başlamalarını, ülkemizin hava savunmasına nasıl katkı sağladığını, Rusya’nın gururla bahsettiği ‘S’lerin nasıl pasivize edilidiğini görmemezlikten gelenler var.
Tekrar söylüyorum millî güvenliğimizi, hakkımızı, hukukumuzu, çocuklarımızın geleceğini ve masum insanların can güvenliğini korumak için Suriye'de olmamız gerekiyor. Daha düne kadar "Suriyelilerin bu ülkede ne işi var" deyip Ensar muhacir söylemleriyle dalga geçenler, bugün kapıların açılmasıyla ajitasyon yapmaya başladılar. Aylan bebek, kadın, çocuk, masumiyet akıllarına yeni geliyor. Bakın muhalefet tabi ki olacak ve yapılacaktır. Ancak milli meselelerde hükümeti yıpratmak amacıyla ülkenin zarar görmesini göze almak ne muhalefettir, ne de vatanseverliktir.
Geçen hafta yazımda belirttiğim gibi Suriye'de keyfi değil mecburi olmamız gerekiyor. Ve orada bulunduğumuz sürece şehit olacaktır. Acımız tabi ki çok büyük. Ancak binlerce Rejim askerini öldür, tankını, tüfeğini, uçağını, teçhizatını imha et. "Bizden bir şey gitmesin", de. Aslında bazılarının derdi şehit değil. "Şehit haberi gelsin de hükümeti buradan vuralım", beklentisi içinde olanlar var. Doların yükseldiği ve ekonominin kötü gittiği günlerde de aynı kişiler ellerini ovuşturuyordu. "Bizim Suriye'de ne işimiz var", diye sorgulayanlar ABD'nin dünyanın bir ucundan burnumuzun dibine niye geldiğini sormazlar. Rusya'nın, İran'ın o topraklarda neden bulunduğunu sorgulamazlar.
En içler acısı da Selçuk Bayraktar gibi savunma sanayide çığır açmış birini bile hazmedemeyenler var. SİHA'lar sayesinde büyük kayıplar veren Suriye Rejim askerleri İdlib'de, Hama'da, Serakib'de kendilerini gizlemek için lastik yakamaya başlamalarını, ülkemizin hava savunmasına nasıl katkı sağladığını, Rusya’nın gururla bahsettiği ‘S’lerin nasıl pasivize edilidiğini görmemezlikten gelenler var.
Tekrar söylüyorum millî güvenliğimizi, hakkımızı, hukukumuzu, çocuklarımızın geleceğini ve masum insanların can güvenliğini korumak için Suriye'de olmamız gerekiyor. Daha düne kadar "Suriyelilerin bu ülkede ne işi var" deyip Ensar muhacir söylemleriyle dalga geçenler, bugün kapıların açılmasıyla ajitasyon yapmaya başladılar. Aylan bebek, kadın, çocuk, masumiyet akıllarına yeni geliyor. Bakın muhalefet tabi ki olacak ve yapılacaktır. Ancak milli meselelerde hükümeti yıpratmak amacıyla ülkenin zarar görmesini göze almak ne muhalefettir, ne de vatanseverliktir.