“Her şeyin mülkü kendi elinde olan Allah’ın şanı yücedir! Siz de O’na döneceksiniz.” (Yâsîn 83)
Sözlükte mülk; mal, bina, kazanç getiren taşınmazlar, toprak vb. demektir. İnsanın sahip olduğu maddi şeyler onun mülkü sayılır ve insan başkasının rızasını ve iznini almadan mülkünde istediği gibi tasarruf da bulunur.
Şahısların mülkü olduğu gibi, bir bayrak altında toplanmış milletlerin, sınırları belli toprakları, o devletlerin mülkü sayılır. Devletler, ülkelerinde, her türlü tasarrufu serbestçe yapar-eder, çeşitli kamu uygulamalarıyla kudretlerini gösterirler.
Öte yandan Allah Teâlâ için mülk, varlık demektir. Uzay, güneş sistemi, dünya, insan, hayvan, bitki, cin ve melek âlemleri, yaratılmış şeyler, ortaksız, tartışmasız, sadece Allah’a aittir. Mülklerinde O’ndan başka tasarruf eden kimse yoktur. İnsana mülkünde bahşettiği tasarruf ise, gerçekte, imtihan sırrı gereği, bir sahiplilik hissinden ibarettir.
İnsanı yaratan, yaşatan, ona mülkünden nasip eden ve nasibi olan şeyde tasarruf yetkisi tanıyan; sonra da kulunu vefat ettiren Allah Teâlâ, onu tekrar diriltecek ve hayatının hesabını soracaktır; çünkü mülk, Allah’ındır. Kuran’da çok sayıda ayetle bu gerçek vurgulanmıştır:
“De ki: Allah’ım, mülkün sahibi sensin, mülkü dilediğine verirsin, dilediğinden alırsın. Dilediğini yükseltirsin, dilediğini alçaltırsın. Senin elindedir hayır, sensin her şeye gücü yeten.” (Âl-i İmrân 26)
“Allah’ındır göklerin ve yeryüzünün saltanatı ve Allah’ın her şeye gücü yeter.” (Âl-i İmrân 189)
“Göklerin, yerin ve bu ikisi arasındakilerin mülkiyeti Allah’a aittir. O, dilediğini yaratır. Allah her şeye güç yetirendir.” (Mâide 17, 40, 120)
“Yoksa mülkten ve hâkimiyetten onların bir payı mı var? Öyle olsaydı insanlara bir çekirdek kırıntısı olsun, vermezlerdi!” (Nisâ 53)
“Göklerin ve yerin mülkiyeti Allah’ındır. Diriltir ve öldürür. Sizin de Allah’tan başka bir dostunuz ve yardımcınız yoktur.” (Tevbe 116)
Ve Efendimize (sav) verilen talimat:
“De ki: Ey insanlar, şüphe yok ki ben, Allah tarafından sizin hepinize gönderilmiş peygamberim; o, öyle bir Allah’tır ki göklerin ve yeryüzünün saltanat ve tasarrufu onundur. Ondan başka yoktur tapacak, odur dirilten ve öldüren. Artık Allah’a ve Allah’ın sözlerine inanın ve şeriat sahibi Ümmi Peygamberine uyun da doğru yolu bulun.” (A’raf 158)
Sonuç: Rabbimiz Kuran’da pek çok ayette açıklamıştır: Hazreti İsa (as) yahut başka varlıklar Allah’ın mülkünde ortağı, çocuğu, mirasçısı vb. değildir.
“De ki: Hamd, çocuk edinmeyen, mülkte ortağı olmayan ve düşkünlükten dolayı yardımcıya (ihtiyacı) bulunmayan Allah’adır. O’nu tekbir edebildikçe tekbir et.” (İsra 111)
“Göklerin ve yerin mülkü O’nundur; çocuk edinmemiştir. O’na mülkünde ortak yoktur, her şeyi yaratmış, ona bir düzen vermiş, belli bir ölçüyle takdir etmiştir.” (Furkan 2)
Sözlükte mülk; mal, bina, kazanç getiren taşınmazlar, toprak vb. demektir. İnsanın sahip olduğu maddi şeyler onun mülkü sayılır ve insan başkasının rızasını ve iznini almadan mülkünde istediği gibi tasarruf da bulunur.
Şahısların mülkü olduğu gibi, bir bayrak altında toplanmış milletlerin, sınırları belli toprakları, o devletlerin mülkü sayılır. Devletler, ülkelerinde, her türlü tasarrufu serbestçe yapar-eder, çeşitli kamu uygulamalarıyla kudretlerini gösterirler.
Öte yandan Allah Teâlâ için mülk, varlık demektir. Uzay, güneş sistemi, dünya, insan, hayvan, bitki, cin ve melek âlemleri, yaratılmış şeyler, ortaksız, tartışmasız, sadece Allah’a aittir. Mülklerinde O’ndan başka tasarruf eden kimse yoktur. İnsana mülkünde bahşettiği tasarruf ise, gerçekte, imtihan sırrı gereği, bir sahiplilik hissinden ibarettir.
İnsanı yaratan, yaşatan, ona mülkünden nasip eden ve nasibi olan şeyde tasarruf yetkisi tanıyan; sonra da kulunu vefat ettiren Allah Teâlâ, onu tekrar diriltecek ve hayatının hesabını soracaktır; çünkü mülk, Allah’ındır. Kuran’da çok sayıda ayetle bu gerçek vurgulanmıştır:
“De ki: Allah’ım, mülkün sahibi sensin, mülkü dilediğine verirsin, dilediğinden alırsın. Dilediğini yükseltirsin, dilediğini alçaltırsın. Senin elindedir hayır, sensin her şeye gücü yeten.” (Âl-i İmrân 26)
“Allah’ındır göklerin ve yeryüzünün saltanatı ve Allah’ın her şeye gücü yeter.” (Âl-i İmrân 189)
“Göklerin, yerin ve bu ikisi arasındakilerin mülkiyeti Allah’a aittir. O, dilediğini yaratır. Allah her şeye güç yetirendir.” (Mâide 17, 40, 120)
“Yoksa mülkten ve hâkimiyetten onların bir payı mı var? Öyle olsaydı insanlara bir çekirdek kırıntısı olsun, vermezlerdi!” (Nisâ 53)
“Göklerin ve yerin mülkiyeti Allah’ındır. Diriltir ve öldürür. Sizin de Allah’tan başka bir dostunuz ve yardımcınız yoktur.” (Tevbe 116)
Ve Efendimize (sav) verilen talimat:
“De ki: Ey insanlar, şüphe yok ki ben, Allah tarafından sizin hepinize gönderilmiş peygamberim; o, öyle bir Allah’tır ki göklerin ve yeryüzünün saltanat ve tasarrufu onundur. Ondan başka yoktur tapacak, odur dirilten ve öldüren. Artık Allah’a ve Allah’ın sözlerine inanın ve şeriat sahibi Ümmi Peygamberine uyun da doğru yolu bulun.” (A’raf 158)
Sonuç: Rabbimiz Kuran’da pek çok ayette açıklamıştır: Hazreti İsa (as) yahut başka varlıklar Allah’ın mülkünde ortağı, çocuğu, mirasçısı vb. değildir.
“De ki: Hamd, çocuk edinmeyen, mülkte ortağı olmayan ve düşkünlükten dolayı yardımcıya (ihtiyacı) bulunmayan Allah’adır. O’nu tekbir edebildikçe tekbir et.” (İsra 111)
“Göklerin ve yerin mülkü O’nundur; çocuk edinmemiştir. O’na mülkünde ortak yoktur, her şeyi yaratmış, ona bir düzen vermiş, belli bir ölçüyle takdir etmiştir.” (Furkan 2)