Devletlerin tarihinde ekonomi her zaman önemli bir yer edinmiştir. İnsanoğlunun ilk ortaya çıktığı dönemden günümüze kadar ekonomi toplumları ve devletleri siyasi, kültürel, askeri yönden etkilemiş ve etkilemeye devam etmektedir. İlkçağda Sard’dan başlayıp Ninova’ya kadar ulaşan Kral Yolu, Hazar ülkesinden başlayıp Çin’e kadar ulaşan Kürk Yolu, Hint yarımadasından başlayıp Akdeniz limanlarına ulaşan Baharat Yolu ve Çin’den başlayıp Karadeniz yolunu takip ederek Akdeniz’e oradan da okyanuslara ulaşan İpek Yolu toplumların birbirleri ile olan ticari ilişkilerini artırırken ekonomik rekabetlerinde doğmasına neden olmuştur.Ticaret yolları üzerinde kurulan devletler veya bu yollara sahip olanlar imtiyazlarını kaybetmemek için ittifaklar yapmaktan da geri durmamışlardır.
Tiyanşa’nın garp ve şimal yamaçları ile Aral gölü mıntıkasında yaşayan Türkler için İpek yolu siyasi, ekonomi ve kültürel yönden önemli bir yere sahip olmuş ve ipek yolu hakimiyeti için devamlı Çinliler, Sasaniler ve Ak-Hunlar ile mücadele sürmüştür. Bu mücadeleler tarihi Çin Seddi’nin yapılmasına ve Peiteng Antlaşmasının imzalanmasına da neden olmuştur. Asya Hunları ile başlayan bu mücadele Köktürkler, Uygurlar ve Karahanlılar döneminde de devam etmiştir. Orta Asya da milli adımızla 552 yılında Bumin Kağan tarafından kurulan Kök-Türkler döneminde ise ipek yolu göçebe yaşam süren Türklerin temel geçim kaynaklarından biri olmuştur. Bumin ve İstemi Kağan, ülke sınırlarını doğuda ve batıda genişletmek, Avarlara bağlı ülkeleri ele geçirmek amacıyla birçok sefer yaptılar ve sonunda Kingan dağlarından Demirkapı’ya kadar uzanan bölgeye hâkim oldular. Kök-Türk devletinin kurucusu Bumin kağanın ölümünde sonra kardeşi İstemi kağan Batı bölgesinde 24 sene hüküm sürmüş ve ağabeyinin “töresi” ile buyruğunu yerine getirmiştir. Köktürk Devletinin en parlak döneminin yaşandığı Mukan Kağan döneminde ise İstemi Kağan Altayların batısını ve Isık göl ve Tanrı dağlarına kadar bölgeleri ele geçirmiş ve devrin önemli güçleri olan Bizans ve Sasanilerle ile ilişkilerini genişletmiştir. Köktürklerin Asya topraklarındaki hakim bölgelerde devletin ekonomik geldikleri ve de mali kaynaklarının devamlılığı açısından farklı girişimleri olmuş özellikle İstemi Han’ın diğer komşu ülkelerden Persler ve Avarlara ilave diğer milletlerle dünya tarihinin ilk ticaret antlaşmaları yaptıkları eski Çin tarihlerinde yazılmaktadır. Köktürkler ile Çinliler, Göktürkler ile Bizanslılar arasında uluslar arası düzlemde bir serbest ticaret antlaşması kaleme alınmış ve taraflarca onaylanmıştır.
VI.yüzyılda İpek ticaretinin bir bölümü elinde bulunduran ve Göktürklerin yaptığı ticareti engelleyen Ak-Hunlar, Kuzey Hindistan,Afganistan ve İç Asya’ya kadar yayılan bir coğrafya da devlet kurmuşlardır. Eftalitler olarak ta bilinen Ak-Hunların ipek yolu kervan ticaretini engellemesi karşısında Batı Köktürk İmparatoru İstemi Kağan Ak-Hunlar üzerinde yaptığı ilk baskı tecrübesinden sonra ipek transit ticaretini elinde tutan bu devlete karşı Sasani İmparatorluğunu tabii müttefik olarak görmüş ve Sasani İmparatoru Şehinşah Anuşirvan Adil ile antlaşma yapmıştır. İkili ilişkilerin daha da artması gayesiyle de kızını İran şahına vermiştir. Köktürkler ve Sasaniler tarafından sıkıştırılan Ak-Hunlar kısa sürede yıkılmış ve toprakları, Ceyhun sınır olmak üzere iki müttefik arasında paylaşılmıştır.Ticari kaygılar İran ve Orta Asya coğrafyasında yaşayan iki devleti bir araya getirmiş ve Maveraünnehir, Fergana’nın bir kısmı, Batı Türkistan’ın güneyi, Kaşgar, Hoten, Köktürklere intikal etmiştir. Bu suretle İç Asya kervan yolu üçüncü kez Türklerin eline geçmiş oluyordu. Sasani şahı Anuşirvan, bu bölüşmede, zaferdeki cüzi katkısına nispetle “Arslan payını” almış olmasına rağmen, pek memnun değildi; kervan- yolunun Maveraünnehir güzergahını da ele geçirmek istiyordu.
Anuşirvan bu maksatla, kendi ülkesinden Akdeniz limanlarına ve Bizans’a yapılmakta olan ipek nakliyatını durdurdu. Böylece hem ipek ticaretinin ünlü kervancıları olup son taksimde Gök-Türklere bağlanan Soğd ahalisinin faaliyetini baltalayarak huzursuzluk çıkarmak, hem de Türkleri ipek transit vergisi gibi yüksek bir gelirden mahrum etmek düşüncesini tatbik mevkine koydu. İpek yolu üzerinde ticaret yapan Soğdlular için ticaret en önde gelen mesele olmuş ve mallarını acemler ülkesinde bulunan Medler’e de satmak için Köktürk kağanından istekte bulunmuşlardır. İstemi Kağan Sogdluların bu taleplerini olumlu karşılamış ve Maniakh başkanlığında bir heyeti acem ülkesine göndermiştir. Giden heyetler Acem kralı tarafında soğuk karşılanmış ve elçilerin yanlarında getirdikleri mallar yakılmış, diğer gelişte ise elçilerden bir bölümü zehirlenerek öldürülmüşlerdir. İranlılar ölenlerin Acemistan’ın havasına dayanamadıkları için öldüklerini etrafa yaymışlardı. Sasanilerin ticareti engellemesi ve gönderilen elçileri öldürmesi Kök-Türk fütuhatının Talas-çu sahasından ve Seyhun nehrinin doğusundaki Khoa-lit ülkesi ( Bizans elçisi Zemarkhos’ta Kolkh.Kholiat) üzerinden Aral-hazar kuzeyine doğru ilerlediği tarihlerde gerçekleşmiş ve Göktürklerin, İran ile uzlaşma ümidini sona erdirmiştir.Bunun üzerine İstemi Yabgu, Bizans’a dönmüş, ve İstanbul’a Sogdlu ipek taciri ve diplomat Maniakh başkanlığında bir heyet göndermiştir. Tarihte bu, Orta Asya’dan Doğu Roma’ya giden ilk resmi heyet idi. Doğu ülkelerinden, o vakte kadar bu kubbeli büyük şehre siyasi bir vazife ile kimsenin gelmediği yerden bir barbar elçiliği gelmişti.
Bizans kapılarına gelen şey, Uzak Doğu’da hüküm süren bir fırtınanın dalgalarıydı. Heyetin hangi yoları takip ettiği tam olarak bilemiyoruz. O zaman ki Bizanslılar yalnız şu kadar yazıyorlar ki, bu yolculuk uzun sürmüş ve Kafkasya’ya, oradan da mutat yoldan kolayca Bizans’a varıncaya kadar birçok memleket, dik ve karla örtülü dağlar, düz, ormanlık bölgeler, bataklıklar, nehirler geçilmişti. İpek meselesi Kök-Türkler kadar, Bizans’ı da ilgilendirdiği için, hatta daha önceleri Sasani aracılığından kurtulmak üzere nakliyatının Hint denizi yoluna teksif etmek maksadı ile Güney Arabistan’daki Himyeri devleti ile temaslar aramış olan Bizans’ta İmparator Justinos II, Türk elçilerini ilgi ile karşılamış, İsteminin gönderdiği “İskit’çe” (Türkçe) mektubunu okutmuş ve Maniakh’ın ağzından teşebbüsün ciddiliğini anlamıştı.Orta Asya dan gelen elçilik heyeti Bizanslılar tarafından olumlu karşılanmış ve ittifak antlaşması imzalanmıştır. İki taraf arasında antlaşmayı heyet başkanı ellerini göğe kaldırarak yemin etmek suretiyle mühürlemiştir. Bu ittifak sonucunda, dokuz yıl sürecek olan Bizans-Sasani savaşları başlamış ve bu savaşlar her üç devleti de sarsmıştır. Bizanslılar gelen elçilik heyetini adetlerince sorguya çekmişler ve özellikle Avarlar hakkında geniş bir malumat sahibi olmuşlardır. Orta Asya dan, Avrupa’ya göç eden ve Bizans’ı ilk defa kuşatan Avarlar hakkında söylenilecek her malumat Bizans’ı mutlu edecekti.
İstanbul’a kadar gelen Köktürk elçileri birlikte Bizans bir ittifak antlaşması yapmak üzere, umumi vali Klikyalı Zemarkhos başkanlığında bir heyeti yola çıkardı. ( 569 Ağustos başı) Kara-şar şehri şimalinde, yazlık ordugâhı Ak-dağ civarında, elçiyi kabul eden Türk hükümdarının, görüşme sırasında, gözlerinden yaş akar. Zemarkos sebebini sorunca, o: “Atalarımızdan işittik ki Garp İmparatorluğu’nun (Roma-Bizans) elçileri geldiği zaman, bu bizim için, artık yeryüzünün fetih ve istila edeceğimize delalet eder.” Cevabı ile bu sevinç yaşlarını döktüğünü söyler. Bizans elçisi, gördüğü eşyaların güzelliğinden, Bizans zevkinden hiçbir geri kalamayan bu ihtişamdan söz etmiştir. Köktürk kağanını çadırında misafir edilen Bizans elçisinin tutuğu notlar o dönemde ki İç Asya’nın kudretinin doruğunda bulunan bir boyuna, Köktürklere, daha doğrusu onların batı koluyla ilgili birçok bilgi vermektedir. Bu notlar VI.yüzyıl İç Asya’sını tanıtan ve ciddi ve en değerli kaynaklardan biri olmuştur. Türk elçileri ile birlikte Karadeniz-Kafkaslar-Hazar Denizi-Aral Gölü arasından Talas yolu ile Tanrı Dağlarındaki Ak-dağ (Altın-dağ) da İstemi’nin huzuruna gelen Bizans elçisinin hatıraları Kök-Türk hayatını ve kudretini gözler önüne sermesi bakımından pek kıymetli bir vesikadır.
İstemi, Bizans ile işbirliği yaparak Anuşirvan’ı ipek-yolu’nu açmağa zorlamak gayesini güden siyasetinde başarıya ulaşmış, 571 yılında Sasani-Bizans çatışması başlamıştır. Hakimiyetlerini Harezm üzerinden Kafkasların kuzeyindeki Kuban ırmağına kadar yaymağa çalışan ve ayrı ayrı Türk idarecilerin emrinde olmak üzere ülkeyi 8 bölge halinde ellerinde toplayan Kök-Türkler o sıralarda Azerbaycan’a da girmişlerdi. Fakat batıya bu Türk ilerleyişi durakladı ve Bizans ile esas ortak hareketle ilgili müdahale, ancak Anuşirvan’ın oğlu olup, Kök-Türk prensesinden doğduğu için “Türk-zade” diye anılan Ormuzd IV (579-590)’un son yıllarında yapılabildi. Gecikmenin sebebi, Köktürkleri savaşa iştirak için tazyik eden Bizans’ın gönderdiği elçilerden biri olan Valentinos’u 576’da Aral Gölü havalisindeki Türk bölgesinde karşılayan Türk-Şad’ın sözlerinden anlaşılıyor. Bu Türk prensi Bizans’ı, Kök-Türklerin hasımları olan Avar’ları himaye etmekle ve “kılıçlanarak değil, atların ayakları altında karınca gibi ezilerek öldürülmeyi hak eden” bu kavme barınacak yer vermekle suçluyordu ki, bu doğru idi.Ayrıca Bizans, Azerbaycan üzerinden ilerleyerek ihtimal Güney Kafkasya’daki Sabar Türkleri ile bağlantı kurmak isteyen Kök-Türk kuvvetlerinin hızını kesmek maksadıyla, 576’ya doğru oradaki Sabar Türk kütlesini dağıtmıştı. Bizans’ın bu tutumu Köktürkler ile antlaşma yapsa bile ekonomik ve siyasi kaygılarının olduğunun göstergesidir.
Bizans ile Köktürk Devleti’nin anlaşması üzerine Sasaniler de farklı arayışlara yönelmiştir. Özellikle de Bizans’ın, Sasanilerin dinsel bakımından önemli olan şehri Gence’yi ele geçirmesi ilişkilerin daha da bozulmasına ve Sasanilerin, Avarlarla birlikte hareket ederek İstanbul’un Türkler tarafından kuşatılmasına katılmasına neden olmuştur. Köktürkler ve Bizans tarafından sıkıştırılan Sasaniler zayıflamış ve İslam orduların da İran coğrafyasına gelmesiyle iyice zayıf düşmüştür. İstemi Yabgunun batı siyasetinin etkisi böylelikle aradan elli yıllık bir zaman diliminin geçmesinden sonra görülmüş ve Sasani Devleti Hz.Ömer döneminde Kadisiye ve Nihavent savaşlarının kaybedilmesiyle yıkılmıştır. Böylelikle doğu-batı ticaretinin ellerinde tutmak isteyen Göktürk, Bizans ve Sasani üçlüsünden Sasaniler tarih sahnesinden çekilmiştir. İstemi Kağanın batı siyaseti Sasanilerin yıkılması ve İran coğrafyasına İslam dininin girmesine de neden olmuştur. Böylelikle de Hz. Peygamberin yıllar öncesi, Hendek savaşı öncesi söyledikleri gerçekleşmiştir. İstemi Kağanın ölümünden sonra bu politika devam ettirilememiş ve Göktürkler için esaret dönemi başlamıştır. Böylelikle İpek yolu mücadelesinde bölgede Bizans ve Çinliler kalmıştır.
Devrin şartların göz önünde bulundurulduğunda Orta Asya da hüküm süren bir devletin İstanbul’a elçiler göndermesi Türk devlet adamlarının siyasi ilişkileri kurarken devletin ve milletin menfaatlerini düşündükleri görülür. Bu gün artık ispat edilmiş bir hakikat gibi söylemek mümkündür ki, terakkinin en büyük amili, kavimler arasındaki münasebetlerdir. Muhtelif kavimlerin ileri yahut gerilikleri, ırkı hususiyetlerle, dini itikatlarıyla yahut etraflarında tabiatla değil, tarihlerinin türlü çağlarında muhtelif haklarla olan münasebetlerde tuttukları mevki ile izah olunabilir.
Kaynakça:
Zeki Velidi Toğan, Umumi Türk Tarihine Giriş
Osman Turan, Türk Cihan hakimiyeti Mefkuresi
Bahattin Ögel, Türk Milli Kültürü
Tiyanşa’nın garp ve şimal yamaçları ile Aral gölü mıntıkasında yaşayan Türkler için İpek yolu siyasi, ekonomi ve kültürel yönden önemli bir yere sahip olmuş ve ipek yolu hakimiyeti için devamlı Çinliler, Sasaniler ve Ak-Hunlar ile mücadele sürmüştür. Bu mücadeleler tarihi Çin Seddi’nin yapılmasına ve Peiteng Antlaşmasının imzalanmasına da neden olmuştur. Asya Hunları ile başlayan bu mücadele Köktürkler, Uygurlar ve Karahanlılar döneminde de devam etmiştir. Orta Asya da milli adımızla 552 yılında Bumin Kağan tarafından kurulan Kök-Türkler döneminde ise ipek yolu göçebe yaşam süren Türklerin temel geçim kaynaklarından biri olmuştur. Bumin ve İstemi Kağan, ülke sınırlarını doğuda ve batıda genişletmek, Avarlara bağlı ülkeleri ele geçirmek amacıyla birçok sefer yaptılar ve sonunda Kingan dağlarından Demirkapı’ya kadar uzanan bölgeye hâkim oldular. Kök-Türk devletinin kurucusu Bumin kağanın ölümünde sonra kardeşi İstemi kağan Batı bölgesinde 24 sene hüküm sürmüş ve ağabeyinin “töresi” ile buyruğunu yerine getirmiştir. Köktürk Devletinin en parlak döneminin yaşandığı Mukan Kağan döneminde ise İstemi Kağan Altayların batısını ve Isık göl ve Tanrı dağlarına kadar bölgeleri ele geçirmiş ve devrin önemli güçleri olan Bizans ve Sasanilerle ile ilişkilerini genişletmiştir. Köktürklerin Asya topraklarındaki hakim bölgelerde devletin ekonomik geldikleri ve de mali kaynaklarının devamlılığı açısından farklı girişimleri olmuş özellikle İstemi Han’ın diğer komşu ülkelerden Persler ve Avarlara ilave diğer milletlerle dünya tarihinin ilk ticaret antlaşmaları yaptıkları eski Çin tarihlerinde yazılmaktadır. Köktürkler ile Çinliler, Göktürkler ile Bizanslılar arasında uluslar arası düzlemde bir serbest ticaret antlaşması kaleme alınmış ve taraflarca onaylanmıştır.
VI.yüzyılda İpek ticaretinin bir bölümü elinde bulunduran ve Göktürklerin yaptığı ticareti engelleyen Ak-Hunlar, Kuzey Hindistan,Afganistan ve İç Asya’ya kadar yayılan bir coğrafya da devlet kurmuşlardır. Eftalitler olarak ta bilinen Ak-Hunların ipek yolu kervan ticaretini engellemesi karşısında Batı Köktürk İmparatoru İstemi Kağan Ak-Hunlar üzerinde yaptığı ilk baskı tecrübesinden sonra ipek transit ticaretini elinde tutan bu devlete karşı Sasani İmparatorluğunu tabii müttefik olarak görmüş ve Sasani İmparatoru Şehinşah Anuşirvan Adil ile antlaşma yapmıştır. İkili ilişkilerin daha da artması gayesiyle de kızını İran şahına vermiştir. Köktürkler ve Sasaniler tarafından sıkıştırılan Ak-Hunlar kısa sürede yıkılmış ve toprakları, Ceyhun sınır olmak üzere iki müttefik arasında paylaşılmıştır.Ticari kaygılar İran ve Orta Asya coğrafyasında yaşayan iki devleti bir araya getirmiş ve Maveraünnehir, Fergana’nın bir kısmı, Batı Türkistan’ın güneyi, Kaşgar, Hoten, Köktürklere intikal etmiştir. Bu suretle İç Asya kervan yolu üçüncü kez Türklerin eline geçmiş oluyordu. Sasani şahı Anuşirvan, bu bölüşmede, zaferdeki cüzi katkısına nispetle “Arslan payını” almış olmasına rağmen, pek memnun değildi; kervan- yolunun Maveraünnehir güzergahını da ele geçirmek istiyordu.
Anuşirvan bu maksatla, kendi ülkesinden Akdeniz limanlarına ve Bizans’a yapılmakta olan ipek nakliyatını durdurdu. Böylece hem ipek ticaretinin ünlü kervancıları olup son taksimde Gök-Türklere bağlanan Soğd ahalisinin faaliyetini baltalayarak huzursuzluk çıkarmak, hem de Türkleri ipek transit vergisi gibi yüksek bir gelirden mahrum etmek düşüncesini tatbik mevkine koydu. İpek yolu üzerinde ticaret yapan Soğdlular için ticaret en önde gelen mesele olmuş ve mallarını acemler ülkesinde bulunan Medler’e de satmak için Köktürk kağanından istekte bulunmuşlardır. İstemi Kağan Sogdluların bu taleplerini olumlu karşılamış ve Maniakh başkanlığında bir heyeti acem ülkesine göndermiştir. Giden heyetler Acem kralı tarafında soğuk karşılanmış ve elçilerin yanlarında getirdikleri mallar yakılmış, diğer gelişte ise elçilerden bir bölümü zehirlenerek öldürülmüşlerdir. İranlılar ölenlerin Acemistan’ın havasına dayanamadıkları için öldüklerini etrafa yaymışlardı. Sasanilerin ticareti engellemesi ve gönderilen elçileri öldürmesi Kök-Türk fütuhatının Talas-çu sahasından ve Seyhun nehrinin doğusundaki Khoa-lit ülkesi ( Bizans elçisi Zemarkhos’ta Kolkh.Kholiat) üzerinden Aral-hazar kuzeyine doğru ilerlediği tarihlerde gerçekleşmiş ve Göktürklerin, İran ile uzlaşma ümidini sona erdirmiştir.Bunun üzerine İstemi Yabgu, Bizans’a dönmüş, ve İstanbul’a Sogdlu ipek taciri ve diplomat Maniakh başkanlığında bir heyet göndermiştir. Tarihte bu, Orta Asya’dan Doğu Roma’ya giden ilk resmi heyet idi. Doğu ülkelerinden, o vakte kadar bu kubbeli büyük şehre siyasi bir vazife ile kimsenin gelmediği yerden bir barbar elçiliği gelmişti.
Bizans kapılarına gelen şey, Uzak Doğu’da hüküm süren bir fırtınanın dalgalarıydı. Heyetin hangi yoları takip ettiği tam olarak bilemiyoruz. O zaman ki Bizanslılar yalnız şu kadar yazıyorlar ki, bu yolculuk uzun sürmüş ve Kafkasya’ya, oradan da mutat yoldan kolayca Bizans’a varıncaya kadar birçok memleket, dik ve karla örtülü dağlar, düz, ormanlık bölgeler, bataklıklar, nehirler geçilmişti. İpek meselesi Kök-Türkler kadar, Bizans’ı da ilgilendirdiği için, hatta daha önceleri Sasani aracılığından kurtulmak üzere nakliyatının Hint denizi yoluna teksif etmek maksadı ile Güney Arabistan’daki Himyeri devleti ile temaslar aramış olan Bizans’ta İmparator Justinos II, Türk elçilerini ilgi ile karşılamış, İsteminin gönderdiği “İskit’çe” (Türkçe) mektubunu okutmuş ve Maniakh’ın ağzından teşebbüsün ciddiliğini anlamıştı.Orta Asya dan gelen elçilik heyeti Bizanslılar tarafından olumlu karşılanmış ve ittifak antlaşması imzalanmıştır. İki taraf arasında antlaşmayı heyet başkanı ellerini göğe kaldırarak yemin etmek suretiyle mühürlemiştir. Bu ittifak sonucunda, dokuz yıl sürecek olan Bizans-Sasani savaşları başlamış ve bu savaşlar her üç devleti de sarsmıştır. Bizanslılar gelen elçilik heyetini adetlerince sorguya çekmişler ve özellikle Avarlar hakkında geniş bir malumat sahibi olmuşlardır. Orta Asya dan, Avrupa’ya göç eden ve Bizans’ı ilk defa kuşatan Avarlar hakkında söylenilecek her malumat Bizans’ı mutlu edecekti.
İstanbul’a kadar gelen Köktürk elçileri birlikte Bizans bir ittifak antlaşması yapmak üzere, umumi vali Klikyalı Zemarkhos başkanlığında bir heyeti yola çıkardı. ( 569 Ağustos başı) Kara-şar şehri şimalinde, yazlık ordugâhı Ak-dağ civarında, elçiyi kabul eden Türk hükümdarının, görüşme sırasında, gözlerinden yaş akar. Zemarkos sebebini sorunca, o: “Atalarımızdan işittik ki Garp İmparatorluğu’nun (Roma-Bizans) elçileri geldiği zaman, bu bizim için, artık yeryüzünün fetih ve istila edeceğimize delalet eder.” Cevabı ile bu sevinç yaşlarını döktüğünü söyler. Bizans elçisi, gördüğü eşyaların güzelliğinden, Bizans zevkinden hiçbir geri kalamayan bu ihtişamdan söz etmiştir. Köktürk kağanını çadırında misafir edilen Bizans elçisinin tutuğu notlar o dönemde ki İç Asya’nın kudretinin doruğunda bulunan bir boyuna, Köktürklere, daha doğrusu onların batı koluyla ilgili birçok bilgi vermektedir. Bu notlar VI.yüzyıl İç Asya’sını tanıtan ve ciddi ve en değerli kaynaklardan biri olmuştur. Türk elçileri ile birlikte Karadeniz-Kafkaslar-Hazar Denizi-Aral Gölü arasından Talas yolu ile Tanrı Dağlarındaki Ak-dağ (Altın-dağ) da İstemi’nin huzuruna gelen Bizans elçisinin hatıraları Kök-Türk hayatını ve kudretini gözler önüne sermesi bakımından pek kıymetli bir vesikadır.
İstemi, Bizans ile işbirliği yaparak Anuşirvan’ı ipek-yolu’nu açmağa zorlamak gayesini güden siyasetinde başarıya ulaşmış, 571 yılında Sasani-Bizans çatışması başlamıştır. Hakimiyetlerini Harezm üzerinden Kafkasların kuzeyindeki Kuban ırmağına kadar yaymağa çalışan ve ayrı ayrı Türk idarecilerin emrinde olmak üzere ülkeyi 8 bölge halinde ellerinde toplayan Kök-Türkler o sıralarda Azerbaycan’a da girmişlerdi. Fakat batıya bu Türk ilerleyişi durakladı ve Bizans ile esas ortak hareketle ilgili müdahale, ancak Anuşirvan’ın oğlu olup, Kök-Türk prensesinden doğduğu için “Türk-zade” diye anılan Ormuzd IV (579-590)’un son yıllarında yapılabildi. Gecikmenin sebebi, Köktürkleri savaşa iştirak için tazyik eden Bizans’ın gönderdiği elçilerden biri olan Valentinos’u 576’da Aral Gölü havalisindeki Türk bölgesinde karşılayan Türk-Şad’ın sözlerinden anlaşılıyor. Bu Türk prensi Bizans’ı, Kök-Türklerin hasımları olan Avar’ları himaye etmekle ve “kılıçlanarak değil, atların ayakları altında karınca gibi ezilerek öldürülmeyi hak eden” bu kavme barınacak yer vermekle suçluyordu ki, bu doğru idi.Ayrıca Bizans, Azerbaycan üzerinden ilerleyerek ihtimal Güney Kafkasya’daki Sabar Türkleri ile bağlantı kurmak isteyen Kök-Türk kuvvetlerinin hızını kesmek maksadıyla, 576’ya doğru oradaki Sabar Türk kütlesini dağıtmıştı. Bizans’ın bu tutumu Köktürkler ile antlaşma yapsa bile ekonomik ve siyasi kaygılarının olduğunun göstergesidir.
Bizans ile Köktürk Devleti’nin anlaşması üzerine Sasaniler de farklı arayışlara yönelmiştir. Özellikle de Bizans’ın, Sasanilerin dinsel bakımından önemli olan şehri Gence’yi ele geçirmesi ilişkilerin daha da bozulmasına ve Sasanilerin, Avarlarla birlikte hareket ederek İstanbul’un Türkler tarafından kuşatılmasına katılmasına neden olmuştur. Köktürkler ve Bizans tarafından sıkıştırılan Sasaniler zayıflamış ve İslam orduların da İran coğrafyasına gelmesiyle iyice zayıf düşmüştür. İstemi Yabgunun batı siyasetinin etkisi böylelikle aradan elli yıllık bir zaman diliminin geçmesinden sonra görülmüş ve Sasani Devleti Hz.Ömer döneminde Kadisiye ve Nihavent savaşlarının kaybedilmesiyle yıkılmıştır. Böylelikle doğu-batı ticaretinin ellerinde tutmak isteyen Göktürk, Bizans ve Sasani üçlüsünden Sasaniler tarih sahnesinden çekilmiştir. İstemi Kağanın batı siyaseti Sasanilerin yıkılması ve İran coğrafyasına İslam dininin girmesine de neden olmuştur. Böylelikle de Hz. Peygamberin yıllar öncesi, Hendek savaşı öncesi söyledikleri gerçekleşmiştir. İstemi Kağanın ölümünden sonra bu politika devam ettirilememiş ve Göktürkler için esaret dönemi başlamıştır. Böylelikle İpek yolu mücadelesinde bölgede Bizans ve Çinliler kalmıştır.
Devrin şartların göz önünde bulundurulduğunda Orta Asya da hüküm süren bir devletin İstanbul’a elçiler göndermesi Türk devlet adamlarının siyasi ilişkileri kurarken devletin ve milletin menfaatlerini düşündükleri görülür. Bu gün artık ispat edilmiş bir hakikat gibi söylemek mümkündür ki, terakkinin en büyük amili, kavimler arasındaki münasebetlerdir. Muhtelif kavimlerin ileri yahut gerilikleri, ırkı hususiyetlerle, dini itikatlarıyla yahut etraflarında tabiatla değil, tarihlerinin türlü çağlarında muhtelif haklarla olan münasebetlerde tuttukları mevki ile izah olunabilir.
Kaynakça:
Zeki Velidi Toğan, Umumi Türk Tarihine Giriş
Osman Turan, Türk Cihan hakimiyeti Mefkuresi
Bahattin Ögel, Türk Milli Kültürü