Kış bitti bitecek…
Bahar demek; eğitimden ulaşıma, turizmden tarıma birçok sektörde yeni sezona yönelik iş başvurularının yoğunlaşması, mülakatların da birbirini izler hale gelmesi demek. Böyle bir mevsim işte…
Ve biz de bu canlanmadan esinlenerek şu ‘mülakat’ dosyasını bir daha açalım:
Daha önce bu konuya değindiğim iki yazımda, iş görüşmelerinde kolay kolay göz ardı edilmeyen, hatta aksine diğer kariyer niteliklerinden daha çok irdelenen, aranan, önemsenen şahsiyet niteliklerinden söz etmiştim: Vefa, kadir kıymet bilirlik, sadakat, titizlik, dakiklik, aile bağları…
Bunların bitirilen okulla, alınan diplomayla-sertifikayla falan doğrudan ilgisi yok. Çoğunlukla aileden ve yakın çevreden gelen şeyler. Bir öğretmen ve yönetici olarak geride bıraktığım 30 yılın bana ‘takım arkadaşı seçimiyle ilgili’ öğrettiği şeylerden söz ediyorum. Kalın kitaplardan, ağır teorilerden değil. Tam bu noktada daha çok bir ‘pratisyen eğitimci’ olarak düşünüyorum…
★★
Şimdi, bir kez daha mülakatlarla araştırılan ‘diploma dışı niteliklere’ bakalım:
Instagram’da, pratik_bilim ve PRATİK BİLGİ sayfalarında rastlamıştım bu değinilere. Sonra aldım, kendi deneyimlerimle sentezledim ve süzdüm. İş görüşmeleri üzerine yapılan araştırmalar bakın hangi gerçekleri ortaya çıkarmış:
Mülakat yapanların neredeyse yarısı (%47), şirketleri hakkında ön araştırma yapmamış adayları doğrudan eliyormuş…
Mülakat yapanların yaklaşık üçte biri (%33) de adayla devam edip etmeyeceklerini ilk 90 saniyenin izlenimleri doğrultusunda belirliyormuş. Bu kısacık sürede sadece selamlaşma, oturma biçimi, ses, genel mimik ve kıyafet gibi ayrıntıların görünür olduğuna dikkat!
Mülakat yapanların %40’ı, adayların hiç gülümsememesini ciddi bir olumsuzluk olarak görüyormuş. Gerginliği kontrol edememek, sempati eksikliği, iletişim kurmakta zorlanmak gibi kaygılarla sanırım…
Ama bu gülme/gülümseme işi, iki ucu keskin bıçak gibi; aşırısı, samimi veya doğal olmayanı, kesinlikle çok itici oluyor.
Elenen adayların yarısı (%50) kıyafetten kaybediyormuş. Abartılı giyim ya da aksine çok özensiz bir giyim… Galiba burda da en iyisi doğallık ama görüşmeyi ciddiye aldığını gösterecek kadar özenli bir kıyafet. Tabii biraz da işe uygunluk düşünülebilir…
Mülakat yapanların söylediğine göre adayların en az %20’si -bu her 5 adaydan biri demek oluyor- koltukta baştan sona kolları bağlı oturdukları için çalışma şansı bulamamışlar, elenmişler. Bu da yine bir gerginlik ve iletişimsizlik göstergesi…
Göz göze gelebilmek ne kadar önemli değil mi? Bakın, iş başvurusu yapıp CV kontrolünü de geçip mülakata çağrılmış adayların %60’ı göz teması kuramadığı için işe alınma şansını yitirmiş. Müthiş bir güvensizlik ifadesi, biriyle göz göze gelememek. Fakat özel sağlıksal durumlardan ötürü, otizm nedeniyle mesela, göz temasının daha farklı değerlendirilebileceği durumlar da oluyordur tabii…
Göz teması gibi ses tonunun da altını da önemle çizmek gerekiyor. Pratik_bilim, her ne kadar adayların %40’ının sesini doğru kullanamadığı için ciddi puan kaybına uğradığını iddia etse de ben burada kast edilenin mikrofonik ses olmadığını düşünüyorum; sonuçta herkes Mazlum Kiper ya da Yıldız Kenter değil. Bence kast edilen ve benim de mülakatlar yapan bir yönetici olarak önemsediğim şey, ‘konuşmanın tutarlılığı’.
Cümleler…
Yoksa hemen hemen her aday, aşırı heyecanın da etkisiyle, illaki detone olur mülakatlarda. Bu çok doğal…
★★
Bütün bunlar, daha önceki iki bölümde anlattığım hikâyeler ve onların öne çıkardığı şahsiyet özellikleri, çok önemli bir gerçeğin altını kalın kalın çiziyor, yetmiyor bir de üstünden fosforlu kalemle geçiyor: Ey profesyoneller, ey iş arayanlar ve özellikle de iş yaşamında ilk adımlarını atan sevgili gençler, ‘Evet, büyük ve köklü kurumlar, size parlak bir gelecek, müreffeh bir yaşam vaad eder; ama hiçbir büyük kurum, ruhu olmayan robotlaşmış mekanik insanlarla çalışmak istemez. Gerçek robotlar işletmenin farklı departmanlarında zaten vardır ve onlar mülakata alınmazlar. O nedenle siz farklılaşın; karakterinizi geliştirin. Hoş, bunlar kurslarda edinilen özellikler değil ama hayattaki her detayı, küçük ve basit yaşamları bile, hak ettiği kadar ciddiye alın; böylelikle eğitiminizin üzerine vefa, kadir kıymet bilirlik, sadakat, nezaket, titizlik, dakiklik gibi çok üstün insani nitelikler ekleyin ve bunları da mutlaka görünür kılın; davranışa dönüştürün!
Yoksa kimse siz alıp üzerinizde arkeolojik kazı yapmakla uğraşmaz’!
Bunları ciddiye alırsanız aslanın midesine inmiş o ekmeği kapmak için daha umutlu olabilirsiniz.
Bahar demek; eğitimden ulaşıma, turizmden tarıma birçok sektörde yeni sezona yönelik iş başvurularının yoğunlaşması, mülakatların da birbirini izler hale gelmesi demek. Böyle bir mevsim işte…
Ve biz de bu canlanmadan esinlenerek şu ‘mülakat’ dosyasını bir daha açalım:
Daha önce bu konuya değindiğim iki yazımda, iş görüşmelerinde kolay kolay göz ardı edilmeyen, hatta aksine diğer kariyer niteliklerinden daha çok irdelenen, aranan, önemsenen şahsiyet niteliklerinden söz etmiştim: Vefa, kadir kıymet bilirlik, sadakat, titizlik, dakiklik, aile bağları…
Bunların bitirilen okulla, alınan diplomayla-sertifikayla falan doğrudan ilgisi yok. Çoğunlukla aileden ve yakın çevreden gelen şeyler. Bir öğretmen ve yönetici olarak geride bıraktığım 30 yılın bana ‘takım arkadaşı seçimiyle ilgili’ öğrettiği şeylerden söz ediyorum. Kalın kitaplardan, ağır teorilerden değil. Tam bu noktada daha çok bir ‘pratisyen eğitimci’ olarak düşünüyorum…
★★
Şimdi, bir kez daha mülakatlarla araştırılan ‘diploma dışı niteliklere’ bakalım:
Instagram’da, pratik_bilim ve PRATİK BİLGİ sayfalarında rastlamıştım bu değinilere. Sonra aldım, kendi deneyimlerimle sentezledim ve süzdüm. İş görüşmeleri üzerine yapılan araştırmalar bakın hangi gerçekleri ortaya çıkarmış:
- Ön araştırma yap!
Mülakat yapanların neredeyse yarısı (%47), şirketleri hakkında ön araştırma yapmamış adayları doğrudan eliyormuş…
- İlk 90 saniyeyi iyi kullan!
Mülakat yapanların yaklaşık üçte biri (%33) de adayla devam edip etmeyeceklerini ilk 90 saniyenin izlenimleri doğrultusunda belirliyormuş. Bu kısacık sürede sadece selamlaşma, oturma biçimi, ses, genel mimik ve kıyafet gibi ayrıntıların görünür olduğuna dikkat!
- Abartmadan gülümse!
Mülakat yapanların %40’ı, adayların hiç gülümsememesini ciddi bir olumsuzluk olarak görüyormuş. Gerginliği kontrol edememek, sempati eksikliği, iletişim kurmakta zorlanmak gibi kaygılarla sanırım…
Ama bu gülme/gülümseme işi, iki ucu keskin bıçak gibi; aşırısı, samimi veya doğal olmayanı, kesinlikle çok itici oluyor.
- Kıyafete dikkat!
Elenen adayların yarısı (%50) kıyafetten kaybediyormuş. Abartılı giyim ya da aksine çok özensiz bir giyim… Galiba burda da en iyisi doğallık ama görüşmeyi ciddiye aldığını gösterecek kadar özenli bir kıyafet. Tabii biraz da işe uygunluk düşünülebilir…
- Kollar, ah o yer bulunamaz kollar…
Mülakat yapanların söylediğine göre adayların en az %20’si -bu her 5 adaydan biri demek oluyor- koltukta baştan sona kolları bağlı oturdukları için çalışma şansı bulamamışlar, elenmişler. Bu da yine bir gerginlik ve iletişimsizlik göstergesi…
- Göz teması çok ama çok önemli!
Göz göze gelebilmek ne kadar önemli değil mi? Bakın, iş başvurusu yapıp CV kontrolünü de geçip mülakata çağrılmış adayların %60’ı göz teması kuramadığı için işe alınma şansını yitirmiş. Müthiş bir güvensizlik ifadesi, biriyle göz göze gelememek. Fakat özel sağlıksal durumlardan ötürü, otizm nedeniyle mesela, göz temasının daha farklı değerlendirilebileceği durumlar da oluyordur tabii…
- Sesim geliyor mu?
Göz teması gibi ses tonunun da altını da önemle çizmek gerekiyor. Pratik_bilim, her ne kadar adayların %40’ının sesini doğru kullanamadığı için ciddi puan kaybına uğradığını iddia etse de ben burada kast edilenin mikrofonik ses olmadığını düşünüyorum; sonuçta herkes Mazlum Kiper ya da Yıldız Kenter değil. Bence kast edilen ve benim de mülakatlar yapan bir yönetici olarak önemsediğim şey, ‘konuşmanın tutarlılığı’.
Cümleler…
Yoksa hemen hemen her aday, aşırı heyecanın da etkisiyle, illaki detone olur mülakatlarda. Bu çok doğal…
★★
Bütün bunlar, daha önceki iki bölümde anlattığım hikâyeler ve onların öne çıkardığı şahsiyet özellikleri, çok önemli bir gerçeğin altını kalın kalın çiziyor, yetmiyor bir de üstünden fosforlu kalemle geçiyor: Ey profesyoneller, ey iş arayanlar ve özellikle de iş yaşamında ilk adımlarını atan sevgili gençler, ‘Evet, büyük ve köklü kurumlar, size parlak bir gelecek, müreffeh bir yaşam vaad eder; ama hiçbir büyük kurum, ruhu olmayan robotlaşmış mekanik insanlarla çalışmak istemez. Gerçek robotlar işletmenin farklı departmanlarında zaten vardır ve onlar mülakata alınmazlar. O nedenle siz farklılaşın; karakterinizi geliştirin. Hoş, bunlar kurslarda edinilen özellikler değil ama hayattaki her detayı, küçük ve basit yaşamları bile, hak ettiği kadar ciddiye alın; böylelikle eğitiminizin üzerine vefa, kadir kıymet bilirlik, sadakat, nezaket, titizlik, dakiklik gibi çok üstün insani nitelikler ekleyin ve bunları da mutlaka görünür kılın; davranışa dönüştürün!
Yoksa kimse siz alıp üzerinizde arkeolojik kazı yapmakla uğraşmaz’!
Bunları ciddiye alırsanız aslanın midesine inmiş o ekmeği kapmak için daha umutlu olabilirsiniz.