Bu sorunun cevabı belki Adem’den bugüne kadar Hac yapmış hacıların sayısı kadardır. Hac, kendinden Allah’a doğru toplu halde harekettir. Hac, İslam’ın kendisidir. Kelimelerle İslam’dır. Kuran’dır, insanlığa önderlik yapacak bir sancaktır, insana anlatılacak şeylerin hepsi topyekün birden Hac’da vücut bulmuştur.
Hac, bir topluluğun Kemal’e mutlak sonsuzluğa, Allah’a doğru hür ve uğurlu olarak hareketidir.
Hidayet, ahlaki değerler, mektep, ümmet, tarih birliği, beşeri birliktelik, kültürel ortaklık, siyasi ittihat (birlik), sayısal birlik, inançta birlik, yol, hareket, rehberlik, yön, amaç, sorumluluk bilinci, donanım, hazırlık, ideoloji, cihad, takva, fedakarlık, silah, şehadet, aşk ve zafer…
Hac, hem bağışlanış, hem kulluk, hem kurtuluş, hem kendini eğitme, hem de kişinin ümmete inhilalidir. Kendini halka feda etmek ama kendi namına değil, halk adına da değil, Allah (cc.) adına!
İnsanın kendini Allah’a doğru seferini ve âdemoğlunun yaratılışının sembolik bir göstergesidir hac.
Hiç geri adım atmaya hakkın olmadığı sürekli bir hareketin adı.
***
Mekke’ye yaklaşıyorsun, Duyufurrahman dedikleri Allah’ın misafiri makamındasın. İşte harem sınırından girdin. Bu alanda savaş ve tecavüz haramdır. Sessizlik, tefekkür ve aşk…
Lebbeyk diye diye yürü. İşte karşında Kabe... Onu görmeye dayanabilmek ne ağır bir his. Bu ihtişamı görmek ne çetin bir an. Kabe; varlığın, imanın, aşkın kıblesi, beş vakit namazların yönü. Kabirde ona doğru yönelmek...
Doğrusu insanlar için kurulan ilk mabet, Mekke’deki mübarek evdir. (Ali İmran, 96)
Haydi! Huşu ile Hacerül Esvedi selamla ve karış insan girdabına başla tavafa. Kabe, siyah bir taş yapı… Hayır! O bir kara sevda, o tevhidin yer yüzündeki en anlamlı sembolü.
Sen sadece manaya vakıf ol. Gir tefekkür girdabına. Put yontucusu Azem’in evinde yetişen Ulul-azm, Peygamberlerin atası Hz İbrahim’in Kabe’deki putları yıkıp tevhid-i hakim kılışını idrak et. Cariye Hacer’in susuzluktan çatlayan dudaklarındaki tevhidi hatırla. Ve Allah’ın Hacer’i beytinde misafir edişini. Ve tevhidin Kemal’e ermesini gerçekleştiren putları yerle bir eden Muhammed Mustafa (s.a.v)’yı düşün.
***
Tevhidin sırrını çözdün artık istikametin Arafat… İhramını giy Mekke’den çık. Öyle bir nefes al ki, seni yarı yolda bırakmasın. Arafat, müzdelife ve Mina…
Arafat’ta esas vurgu vakfedir. Vakfe, duraklamak demektir. Artık duraktan durağa ilerleyecek olan bir Yolcusun. Gündüz Arafat’ta, gece Müzdelife’de ve bayram Mina’da. Yönü daima Allah’a olan bu yolculuk hiç bitmeyecek. Mutlak sonsuza, mutlak güzele, mutlak ilme, mutlak güce ve mutlak kemale sonsuz bir hareket. Her yerde konuşulan harekettir. İleyh; yani ona doğru dönmektir.
Hz Adem ve Hz Havva’nın birbirlerini tekrar buldukları yer. Dertsizlik bahçesinden dertler dünyasına dönüş ve yeryüzüne indiriliş. Şuurlu, sorumlu ve isyankar bir varlığın hayata başlamasıdır Arafat. Nihayetinde Hac yaratılışın gözler önüne serilmesidir. Cennetteki Adem’in yeryüzündeki insana dönüşmesidir.
Hac’da ilk hareket vakfe iledir. Zilhicce’nin 9. Günü güneşin en tepede olduğu an başlar. Güneş batınca Arafat biter. Güneşin batışıyla Müzdelife’ye hareket başlar, şuur yurdu Müzdelife’ye. Bilginin tekamül serüveninin başlamasıdır. Kavrama gücü artan insanın manevi güçleri ortaya çıkar. İnsan ilahi bir emanet olmanın verdiği bir güçle önce tanımayı sonra şuuru öğrendi. Sonra da aşka yöneldi. Bunun nihayetinde Hz Muhammed (sav) Sidretül Müntehaya miraç etti. Arafat idealler dünyasından maveraya uçmak için bir üstür. Eze eze yolu tesvife etmektir. Seni yavaşlatıp alıkoyan her şeyden kopmandır.
Arafat kumla kaplı bir ova ve ortasında peygamberimizin veda haccında son bildirisini okuduğu ve orayı minber yaptığı cebelürrahme. Milletleri bir araya toplayan ve cem eden bir kutlu mekan. Farklılıklar ne kadar az. Çirkinleşen sahte güzellikler… Bırak! Fıtratının goncası Arafat’ın tertemiz güneşi altında açsın. Aydınlıktan, özgürlükten, topluluktan, güneşten kaçma.
Ey zulmün gölgede yata yata büyüttüğü cennetin uzlete ittiği kişi, kabuğundan çıkar gibi şimdi kendi çadırından çık! Bu derin okyanusta kaybol! Bırak Arafat güneşi seni de yaksın. Bırak bir gün böyle geçsin. Bu insanların yüreğinde parlayan bir nur ol! Arafat’ta mum misali eri! Müzdelife’de silahlan şeytanın belini kır ve Mina’da bayram o bayram olsun.
Hasmın elinde yumuşayıp eriyen bir petek ve düzenbazların parmakları arasında oynayan bir oyuncak olma!..
Burada senden beklenen Vakfe’dir.
Hac, bir topluluğun Kemal’e mutlak sonsuzluğa, Allah’a doğru hür ve uğurlu olarak hareketidir.
Hidayet, ahlaki değerler, mektep, ümmet, tarih birliği, beşeri birliktelik, kültürel ortaklık, siyasi ittihat (birlik), sayısal birlik, inançta birlik, yol, hareket, rehberlik, yön, amaç, sorumluluk bilinci, donanım, hazırlık, ideoloji, cihad, takva, fedakarlık, silah, şehadet, aşk ve zafer…
Hac, hem bağışlanış, hem kulluk, hem kurtuluş, hem kendini eğitme, hem de kişinin ümmete inhilalidir. Kendini halka feda etmek ama kendi namına değil, halk adına da değil, Allah (cc.) adına!
İnsanın kendini Allah’a doğru seferini ve âdemoğlunun yaratılışının sembolik bir göstergesidir hac.
Hiç geri adım atmaya hakkın olmadığı sürekli bir hareketin adı.
***
Mekke’ye yaklaşıyorsun, Duyufurrahman dedikleri Allah’ın misafiri makamındasın. İşte harem sınırından girdin. Bu alanda savaş ve tecavüz haramdır. Sessizlik, tefekkür ve aşk…
Lebbeyk diye diye yürü. İşte karşında Kabe... Onu görmeye dayanabilmek ne ağır bir his. Bu ihtişamı görmek ne çetin bir an. Kabe; varlığın, imanın, aşkın kıblesi, beş vakit namazların yönü. Kabirde ona doğru yönelmek...
Doğrusu insanlar için kurulan ilk mabet, Mekke’deki mübarek evdir. (Ali İmran, 96)
Haydi! Huşu ile Hacerül Esvedi selamla ve karış insan girdabına başla tavafa. Kabe, siyah bir taş yapı… Hayır! O bir kara sevda, o tevhidin yer yüzündeki en anlamlı sembolü.
Sen sadece manaya vakıf ol. Gir tefekkür girdabına. Put yontucusu Azem’in evinde yetişen Ulul-azm, Peygamberlerin atası Hz İbrahim’in Kabe’deki putları yıkıp tevhid-i hakim kılışını idrak et. Cariye Hacer’in susuzluktan çatlayan dudaklarındaki tevhidi hatırla. Ve Allah’ın Hacer’i beytinde misafir edişini. Ve tevhidin Kemal’e ermesini gerçekleştiren putları yerle bir eden Muhammed Mustafa (s.a.v)’yı düşün.
***
Tevhidin sırrını çözdün artık istikametin Arafat… İhramını giy Mekke’den çık. Öyle bir nefes al ki, seni yarı yolda bırakmasın. Arafat, müzdelife ve Mina…
Arafat’ta esas vurgu vakfedir. Vakfe, duraklamak demektir. Artık duraktan durağa ilerleyecek olan bir Yolcusun. Gündüz Arafat’ta, gece Müzdelife’de ve bayram Mina’da. Yönü daima Allah’a olan bu yolculuk hiç bitmeyecek. Mutlak sonsuza, mutlak güzele, mutlak ilme, mutlak güce ve mutlak kemale sonsuz bir hareket. Her yerde konuşulan harekettir. İleyh; yani ona doğru dönmektir.
Hz Adem ve Hz Havva’nın birbirlerini tekrar buldukları yer. Dertsizlik bahçesinden dertler dünyasına dönüş ve yeryüzüne indiriliş. Şuurlu, sorumlu ve isyankar bir varlığın hayata başlamasıdır Arafat. Nihayetinde Hac yaratılışın gözler önüne serilmesidir. Cennetteki Adem’in yeryüzündeki insana dönüşmesidir.
Hac’da ilk hareket vakfe iledir. Zilhicce’nin 9. Günü güneşin en tepede olduğu an başlar. Güneş batınca Arafat biter. Güneşin batışıyla Müzdelife’ye hareket başlar, şuur yurdu Müzdelife’ye. Bilginin tekamül serüveninin başlamasıdır. Kavrama gücü artan insanın manevi güçleri ortaya çıkar. İnsan ilahi bir emanet olmanın verdiği bir güçle önce tanımayı sonra şuuru öğrendi. Sonra da aşka yöneldi. Bunun nihayetinde Hz Muhammed (sav) Sidretül Müntehaya miraç etti. Arafat idealler dünyasından maveraya uçmak için bir üstür. Eze eze yolu tesvife etmektir. Seni yavaşlatıp alıkoyan her şeyden kopmandır.
Arafat kumla kaplı bir ova ve ortasında peygamberimizin veda haccında son bildirisini okuduğu ve orayı minber yaptığı cebelürrahme. Milletleri bir araya toplayan ve cem eden bir kutlu mekan. Farklılıklar ne kadar az. Çirkinleşen sahte güzellikler… Bırak! Fıtratının goncası Arafat’ın tertemiz güneşi altında açsın. Aydınlıktan, özgürlükten, topluluktan, güneşten kaçma.
Ey zulmün gölgede yata yata büyüttüğü cennetin uzlete ittiği kişi, kabuğundan çıkar gibi şimdi kendi çadırından çık! Bu derin okyanusta kaybol! Bırak Arafat güneşi seni de yaksın. Bırak bir gün böyle geçsin. Bu insanların yüreğinde parlayan bir nur ol! Arafat’ta mum misali eri! Müzdelife’de silahlan şeytanın belini kır ve Mina’da bayram o bayram olsun.
Hasmın elinde yumuşayıp eriyen bir petek ve düzenbazların parmakları arasında oynayan bir oyuncak olma!..
Burada senden beklenen Vakfe’dir.