İnsan türünün tabiata hükmetmeye başladığı günden beri anne kacağı mevkiindeki fiziki çevreye verdiği zararın haddi hesabı yoktur denilebilir. Rahmanın bereket sofrası olarak, bizi beslemek üzere yaratılmış yeryüzü, topağıyla, suyuyla en çok kirlettiğimiz varlıktır. Her ülkenin sahip olduğu su ve toprak rezervi belli ölçülerde artık kirlidir. Orijini tertemiz olan suları, toprakları bu hale bizim tamahımız, hırsımız, bencilliğimiz, akılsızlığımız getirdi.
Rabbimizin bize vatan kıldığı Erzurum’un her yanı bol sularla doludur. Ne var ki artık ne köy derelerimiz temizdir ne şehir sularımız temiz. Kullandığımız içme suyu arıtılarak ancak içilebilir niteliği kazanabilmektedir. Suların kirlenmesinde akarsu yataklarına, barajlara akıtılan atık suların etkisi büyük. Tarım arazilerinde kullanılan kimyasal gübreler de yeraltı sularını kirletiyor. Haliyle yerin üstünde altında ne kadar su rezervimiz ve toprağımız varsa ellerimizle kirletmiş durumdayız.
Toprağı, dolayısıyla suları, kirletmeye son zamanlarda kaldırımları, kaldırım taşlarını her yıl tonlarca kimyasal boyala boyayarak yeni bir katkı sunuyoruz! Ki, ibretlik bir aymazlıktır! Kaldırımlara neden tonlarca boya sürülüyor? Daha güzel bir görüntü sağlamak için! Toprağı, suyu korumak ve insan sağlığına önem vermek mi önemli, güzel görüntü vermek mi?
‘Kaldırım boyama çalışmalarında karayolları standartlarına uygun kalite ve renkte boya kullanıyoruz!’ diye savunma yapılabilir. Birincisi bunun böyle olup olmadığını da bilmiyoruz, ikinci olarak karayolları belli bir miktar boyama işini bir zorunluluk olarak yapmaktadır. Fakat belediyeler, estetik kaygılarla hareket ederek, tonlarca boyayı kaldırımlara sürüyor. Bu boyaların ömrü bir yıldır. Yani her yıl tekrar eden bir uygulama. Bir de durup durup kış önü bu boyamanın yapılması zararı katmerleştirmek demek değil mi?
Karın altından, tabiri caizse, sağ çıkamayan ve yağmur sularıyla da tamamen sökülüp atılan kaldırım boyaları nereye gitmekte ve hangi sonuçları doğurmaktadır? Bu kadar boya herhalde buharlaşıp yok olmuyor! Belediye yetkilileri değil, ilgili bilim adamları, ‘bunda bir şey yok, kaldırım boyamaya devam!’ desin, biz de rahat bir nefes alalım, ortada bir cinayet falan yok diyelim!
Toprağa ve suya karışan boya vb. kimyasal maddelerin ekolojik dengeyi bozduğu, insana, toprağa, bitkilere, mikroorganizmalara zarar verdiği bilimsel yayınlarda yer alıyor. Bilemiyorum; yapılan işin zararı bu maddeye giriyor mu girmiyor mu, her yıl kaldırımlara sürülen tonlarca boya ile Erzurum’un toprağı, suyu, havası daha fazla kirleniyor mu, kirlenmiyor mu? Bu bir suç mu, değil mi? TCK’nın 182. Maddesi, “Çevrenin taksirle (eksik yapma, kusurda bulunma, tedbirsizlik) kirletilmesini” ele almaktadır ve madde şu şekildedir:
(1) Çevreye zarar verecek şekilde, atık veya artıkların toprağa, suya veya havaya verilmesine taksirle neden olan kişi, adlî para cezası ile cezalandırılır. Bu atık veya artıkların, toprakta, suda veya havada kalıcı etki bırakması halinde, iki aydan bir yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(2) İnsan veya hayvanlar açısından tedavisi zor hastalıkların ortaya çıkmasına, üreme yeteneğinin körelmesine, hayvanların veya bitkilerin doğal özelliklerini değiştirmeye neden olabilecek niteliklere sahip olan atık veya artıkların toprağa, suya veya havaya taksirle verilmesine neden olan kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Rabbimizin bize vatan kıldığı Erzurum’un her yanı bol sularla doludur. Ne var ki artık ne köy derelerimiz temizdir ne şehir sularımız temiz. Kullandığımız içme suyu arıtılarak ancak içilebilir niteliği kazanabilmektedir. Suların kirlenmesinde akarsu yataklarına, barajlara akıtılan atık suların etkisi büyük. Tarım arazilerinde kullanılan kimyasal gübreler de yeraltı sularını kirletiyor. Haliyle yerin üstünde altında ne kadar su rezervimiz ve toprağımız varsa ellerimizle kirletmiş durumdayız.
Toprağı, dolayısıyla suları, kirletmeye son zamanlarda kaldırımları, kaldırım taşlarını her yıl tonlarca kimyasal boyala boyayarak yeni bir katkı sunuyoruz! Ki, ibretlik bir aymazlıktır! Kaldırımlara neden tonlarca boya sürülüyor? Daha güzel bir görüntü sağlamak için! Toprağı, suyu korumak ve insan sağlığına önem vermek mi önemli, güzel görüntü vermek mi?
‘Kaldırım boyama çalışmalarında karayolları standartlarına uygun kalite ve renkte boya kullanıyoruz!’ diye savunma yapılabilir. Birincisi bunun böyle olup olmadığını da bilmiyoruz, ikinci olarak karayolları belli bir miktar boyama işini bir zorunluluk olarak yapmaktadır. Fakat belediyeler, estetik kaygılarla hareket ederek, tonlarca boyayı kaldırımlara sürüyor. Bu boyaların ömrü bir yıldır. Yani her yıl tekrar eden bir uygulama. Bir de durup durup kış önü bu boyamanın yapılması zararı katmerleştirmek demek değil mi?
Karın altından, tabiri caizse, sağ çıkamayan ve yağmur sularıyla da tamamen sökülüp atılan kaldırım boyaları nereye gitmekte ve hangi sonuçları doğurmaktadır? Bu kadar boya herhalde buharlaşıp yok olmuyor! Belediye yetkilileri değil, ilgili bilim adamları, ‘bunda bir şey yok, kaldırım boyamaya devam!’ desin, biz de rahat bir nefes alalım, ortada bir cinayet falan yok diyelim!
Toprağa ve suya karışan boya vb. kimyasal maddelerin ekolojik dengeyi bozduğu, insana, toprağa, bitkilere, mikroorganizmalara zarar verdiği bilimsel yayınlarda yer alıyor. Bilemiyorum; yapılan işin zararı bu maddeye giriyor mu girmiyor mu, her yıl kaldırımlara sürülen tonlarca boya ile Erzurum’un toprağı, suyu, havası daha fazla kirleniyor mu, kirlenmiyor mu? Bu bir suç mu, değil mi? TCK’nın 182. Maddesi, “Çevrenin taksirle (eksik yapma, kusurda bulunma, tedbirsizlik) kirletilmesini” ele almaktadır ve madde şu şekildedir:
(1) Çevreye zarar verecek şekilde, atık veya artıkların toprağa, suya veya havaya verilmesine taksirle neden olan kişi, adlî para cezası ile cezalandırılır. Bu atık veya artıkların, toprakta, suda veya havada kalıcı etki bırakması halinde, iki aydan bir yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(2) İnsan veya hayvanlar açısından tedavisi zor hastalıkların ortaya çıkmasına, üreme yeteneğinin körelmesine, hayvanların veya bitkilerin doğal özelliklerini değiştirmeye neden olabilecek niteliklere sahip olan atık veya artıkların toprağa, suya veya havaya taksirle verilmesine neden olan kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.