![Reklam](https://www.gazetepusula.net/images/reklam/yeni-5.jpg)
“Derken, şehrin en uzağından bir adam koşarak gelip, ‘Ey kavmim!’ dedi, ‘Elçilere uyun!…” Yasin Suresi /20. Ayet
Şahit misiniz? En karanlık zamanda bile aydınlığın varlığına tanık mısınız? Heybetiyle sizi korkutan kalabalıkların karşısında bir başına dimdik gerçeğin sahibi olmaya hazır mısınız?
Ağzınızdan çıkan sözcükler tükürük gibi karşısına geçeni ıslatmaktan başka işe yaramıyorsa, vay size! Doğruyu ağzınızda çalkalaya çalkalaya yüzüne bakılmaz bir ucubeye çevirmekte mahirseniz, yazık etmişsiniz demektir kendinize!
Herkesin söylediğine boyun eğmekten başka çıkar göremiyorsanız önünüzde, yaşadığınıza dair belirtiler arayıp durmaktan vazgeçin artık.
Gözünüz hep kudretli sandıklarınızdan yana kayıp, onların bellettiği ezbere amel etmeye hazır kıta duruyorsanız, yuh olsun size!
Şimdi cevaplamanız gereken acil bir soru var karşınızda; Siz kendiniz olmaktan ne zaman vazgeçtiniz?
Ne kadar zaman önce insan kalabalığı içerisinde yok oluverdiniz ve neden hâlâ kendinizden ben diye bahsedebiliyorsunuz?
Kaybetmek korkunuz içinizi titretip, ruhunuzdaki beni kalabalıklara karıştırdığından beri, nasıl bir karanlık yolda sürekli yitip gittiğinizin farkına değil misiniz?
Korktuklarının yalancı heybetleri karşısında titrerken, söyleyemediklerinin kötü kokusuyla içinden çürümekte olduğunu anlamamakta ısrarlı mısın?
Neden yürekli olmaktan sindirilmek pahasına vazgeçtiğini düşünmeyi kendine bu kadar uzak tutuyorsun?
Kendini inkâr ederek hayatı sürdürmenin ne denli feci bir hâl olduğunu anla artık!
Anla ki, yalancıların kapısına koşarak dayanabilesin. Anla ki, sonsuz bir hayatı üç günle takas etmekten kurtulabilesin.
Yalancı hayatın debdebesine kanıp, sonsuzca yanmayı tercih etmek senin kararın olmamalı… Sen, sana karar alabilme özgürlüğünü de veren Sahibine ihanet etmek için yaratılmadın.
Bırak artık küçük hesaplarını bir kenara… şimdi onları terk etmezsen, kurtulamadığına bin pişman olacağın hesap gününde, onlarda peşinden ayrılmayacaklar senin… Feci acıtacaklar canını!
Şahit misin?
Herkes sus pus olmuşken ‘doğru söyleyenlere uyun’ diyebilecek kadar diri misin? Sahibinin karşısına geçip, bütün insanlığın huzurunda hesap verebilecek kadar sözüne sadık olanlardan mısın?
Sana yakışan sahtekar ağızların yalanlarını teyit etmek olmamalı… sen, gerçek olanın peşinden gitmek üzere hazır durabilmelisin… ardında kimin olduğunu umursamadan.
Gelip geçici olanın hırsıyla bezenmiş bir hayatı, ateş pahasına satın almanın bedelini Her şeyin Sahibi bildiriyor sana;
“O zamanda onlar sönmüş köz gibi kararıp küle dönerler.”
Tek başınıza da kalsanız gerçeği yalancıların yüzlerine haykırmak üzere şehrin öte yanından koşmanız için vermedi mi o ayakları size sahibiniz?
Siz, size ait olmayan ayaklarınızla yalancıların üzerine doğru hareketlenmeyecekseniz, emanet aldığınız ayaklarınız başka ne zaman işe yarayacaklar ki?
Ve sizde bulunmasında hiçbir dahliniz olmayan aklınız, gerçekleri başkalarına anlatmaya yormayacaksa kendini, varlığının ne faydası olabilir ki?
Rabb’iniz; doğru sözlü olmanız karşılığında size cenneti vaat ediyor… sonsuz bir mutluluğun peşine düşmek uğruna geçici olandan vazgeçmenin ne kadar kârlı bir alışveriş olduğunu anlamıyor olamazsınız.
Hadi artık, en gerektiği zaman hiçbir işinize yaramayacak küçük çıkarlara dönün sırtınızı ve vaadinden asla dönmeyecek olan Efendinizin karşısında mahcup olmayacağınız şekilde davranmayı tercih edin.
Hadi artık apaçık sapıklığa düşmenin zilletini terk edip, kendiniz için sonsuz bir güzellik satın alın.
Şahit olun ve kavminize gerçeklere yüz çevirmemeleri hususunda korkusuzca başkaldırın.
Başkalarının hoşuna gitmese de onurunuzu korumak için gerçeğin peşinden koşun ve ebedi bir mutluluk için vazgeçin gündelik hırslarınızdan!
Kibir verip sonsuz huzur almak ne muazzam alışveriştir.
Artık kararınızı verin ya gerçeğin peşinde erdemli bir tutarlılıkla koşacaksınız ya da yalancı hazların ardında köle olup, kendinizi gözleri yuvalarından fırlatan bir ateşin sonsuzca emrine sunacaksınız.
Karar sizin! Unutmayın siz olmasanız da değişecek bir şey olmayacak…
Yazık olacaksa, sadece size yazık olacak! Sadece size… sakın aklınızdan çıkarmayın!
Şahit misiniz? En karanlık zamanda bile aydınlığın varlığına tanık mısınız? Heybetiyle sizi korkutan kalabalıkların karşısında bir başına dimdik gerçeğin sahibi olmaya hazır mısınız?
Ağzınızdan çıkan sözcükler tükürük gibi karşısına geçeni ıslatmaktan başka işe yaramıyorsa, vay size! Doğruyu ağzınızda çalkalaya çalkalaya yüzüne bakılmaz bir ucubeye çevirmekte mahirseniz, yazık etmişsiniz demektir kendinize!
Herkesin söylediğine boyun eğmekten başka çıkar göremiyorsanız önünüzde, yaşadığınıza dair belirtiler arayıp durmaktan vazgeçin artık.
Gözünüz hep kudretli sandıklarınızdan yana kayıp, onların bellettiği ezbere amel etmeye hazır kıta duruyorsanız, yuh olsun size!
Şimdi cevaplamanız gereken acil bir soru var karşınızda; Siz kendiniz olmaktan ne zaman vazgeçtiniz?
Ne kadar zaman önce insan kalabalığı içerisinde yok oluverdiniz ve neden hâlâ kendinizden ben diye bahsedebiliyorsunuz?
Kaybetmek korkunuz içinizi titretip, ruhunuzdaki beni kalabalıklara karıştırdığından beri, nasıl bir karanlık yolda sürekli yitip gittiğinizin farkına değil misiniz?
Korktuklarının yalancı heybetleri karşısında titrerken, söyleyemediklerinin kötü kokusuyla içinden çürümekte olduğunu anlamamakta ısrarlı mısın?
Neden yürekli olmaktan sindirilmek pahasına vazgeçtiğini düşünmeyi kendine bu kadar uzak tutuyorsun?
Kendini inkâr ederek hayatı sürdürmenin ne denli feci bir hâl olduğunu anla artık!
Anla ki, yalancıların kapısına koşarak dayanabilesin. Anla ki, sonsuz bir hayatı üç günle takas etmekten kurtulabilesin.
Yalancı hayatın debdebesine kanıp, sonsuzca yanmayı tercih etmek senin kararın olmamalı… Sen, sana karar alabilme özgürlüğünü de veren Sahibine ihanet etmek için yaratılmadın.
Bırak artık küçük hesaplarını bir kenara… şimdi onları terk etmezsen, kurtulamadığına bin pişman olacağın hesap gününde, onlarda peşinden ayrılmayacaklar senin… Feci acıtacaklar canını!
Şahit misin?
Herkes sus pus olmuşken ‘doğru söyleyenlere uyun’ diyebilecek kadar diri misin? Sahibinin karşısına geçip, bütün insanlığın huzurunda hesap verebilecek kadar sözüne sadık olanlardan mısın?
Sana yakışan sahtekar ağızların yalanlarını teyit etmek olmamalı… sen, gerçek olanın peşinden gitmek üzere hazır durabilmelisin… ardında kimin olduğunu umursamadan.
Gelip geçici olanın hırsıyla bezenmiş bir hayatı, ateş pahasına satın almanın bedelini Her şeyin Sahibi bildiriyor sana;
“O zamanda onlar sönmüş köz gibi kararıp küle dönerler.”
Tek başınıza da kalsanız gerçeği yalancıların yüzlerine haykırmak üzere şehrin öte yanından koşmanız için vermedi mi o ayakları size sahibiniz?
Siz, size ait olmayan ayaklarınızla yalancıların üzerine doğru hareketlenmeyecekseniz, emanet aldığınız ayaklarınız başka ne zaman işe yarayacaklar ki?
Ve sizde bulunmasında hiçbir dahliniz olmayan aklınız, gerçekleri başkalarına anlatmaya yormayacaksa kendini, varlığının ne faydası olabilir ki?
Rabb’iniz; doğru sözlü olmanız karşılığında size cenneti vaat ediyor… sonsuz bir mutluluğun peşine düşmek uğruna geçici olandan vazgeçmenin ne kadar kârlı bir alışveriş olduğunu anlamıyor olamazsınız.
Hadi artık, en gerektiği zaman hiçbir işinize yaramayacak küçük çıkarlara dönün sırtınızı ve vaadinden asla dönmeyecek olan Efendinizin karşısında mahcup olmayacağınız şekilde davranmayı tercih edin.
Hadi artık apaçık sapıklığa düşmenin zilletini terk edip, kendiniz için sonsuz bir güzellik satın alın.
Şahit olun ve kavminize gerçeklere yüz çevirmemeleri hususunda korkusuzca başkaldırın.
Başkalarının hoşuna gitmese de onurunuzu korumak için gerçeğin peşinden koşun ve ebedi bir mutluluk için vazgeçin gündelik hırslarınızdan!
Kibir verip sonsuz huzur almak ne muazzam alışveriştir.
Artık kararınızı verin ya gerçeğin peşinde erdemli bir tutarlılıkla koşacaksınız ya da yalancı hazların ardında köle olup, kendinizi gözleri yuvalarından fırlatan bir ateşin sonsuzca emrine sunacaksınız.
Karar sizin! Unutmayın siz olmasanız da değişecek bir şey olmayacak…
Yazık olacaksa, sadece size yazık olacak! Sadece size… sakın aklınızdan çıkarmayın!