Gecenin yaprakları bir bir dökülüyor.
Sensiz elimde kalan çıplak bir gece…
Soğuk…
Karanlık…
Dayanılmaz bir kış!
Mevsimlerin yarısını bilemeden geçirmişim seninle…
Hep bahar ve biraz da bunaltan yaz!
Şikayet edip durmuşum, küçük meselelerin etrafında dolaşıp durmuşum.
Evin şımarığı ben olmuşum…
Meğer mevsimlerin diğer yarısını kalbinde ısıtan senmişsin!
Hazan, adınla birlikte anılır olmuş…
Kış, kalbine kurulmuş!
Gecenin yaprakları bir bir dökülüyor.
Sensizlik ele veriyor kendini…
Sinsi sensizlik…
Gaddar sensizlik…
Çirkin sensizlik!
Bir elinde hazan diğerinde handiyse kış…
Kalbimin ortasından geçiyor sensizlik!
Ağır adım yürüyüşünden alıyorum acının nasıl bir şey olduğunu…
Nasıl katlanılmaz…
Nasıl kör edici…
Nasıl gelip geçmeyen bir şey olduğunu!
Sen bütün kışları benim yerime yaşarken bir ömür…
Nasıl harap olduğunu yüreğimin sızlayan her yanından anlıyorum.
Artık biliyorum her baharın bir bedeli var…
Kışı var…
Hazanı var!
Bende ne zaman çiçekler açıyor…
Kuşlar ötüyorsa…
Anlıyorum!
O vakit sende sonbaharın sarartan izleri…
Kışın zemherisi var.
Gecenin yaprakları bir bir dökülüyor!
Çıplak kalıyor gece…
Üşütüyor…
Korkutuyor…
Acıtıyor!
Oysa sen geceden ürkerken, titrerken…
Ben dudaklarımı müstehzi tebessümlerle doldururdum.
Soğuktan gayrısının tüyleri diken diken edeceğine ihtimal vermezdim.
Şimdi hayatın baharından hazanı bilmeden kışa düştüm.
Kimsesizliğin kışına…
Sensizliğin ayazına düştüm.
Ve anladım ki, karanlık değil, gece gibi sızan yokluğun üşütüyor…
Bir bir dökerek yapraklarımı!
Sensiz elimde kalan çıplak bir gece…
Soğuk…
Karanlık…
Dayanılmaz bir kış!
Mevsimlerin yarısını bilemeden geçirmişim seninle…
Hep bahar ve biraz da bunaltan yaz!
Şikayet edip durmuşum, küçük meselelerin etrafında dolaşıp durmuşum.
Evin şımarığı ben olmuşum…
Meğer mevsimlerin diğer yarısını kalbinde ısıtan senmişsin!
Hazan, adınla birlikte anılır olmuş…
Kış, kalbine kurulmuş!
Gecenin yaprakları bir bir dökülüyor.
Sensizlik ele veriyor kendini…
Sinsi sensizlik…
Gaddar sensizlik…
Çirkin sensizlik!
Bir elinde hazan diğerinde handiyse kış…
Kalbimin ortasından geçiyor sensizlik!
Ağır adım yürüyüşünden alıyorum acının nasıl bir şey olduğunu…
Nasıl katlanılmaz…
Nasıl kör edici…
Nasıl gelip geçmeyen bir şey olduğunu!
Sen bütün kışları benim yerime yaşarken bir ömür…
Nasıl harap olduğunu yüreğimin sızlayan her yanından anlıyorum.
Artık biliyorum her baharın bir bedeli var…
Kışı var…
Hazanı var!
Bende ne zaman çiçekler açıyor…
Kuşlar ötüyorsa…
Anlıyorum!
O vakit sende sonbaharın sarartan izleri…
Kışın zemherisi var.
Gecenin yaprakları bir bir dökülüyor!
Çıplak kalıyor gece…
Üşütüyor…
Korkutuyor…
Acıtıyor!
Oysa sen geceden ürkerken, titrerken…
Ben dudaklarımı müstehzi tebessümlerle doldururdum.
Soğuktan gayrısının tüyleri diken diken edeceğine ihtimal vermezdim.
Şimdi hayatın baharından hazanı bilmeden kışa düştüm.
Kimsesizliğin kışına…
Sensizliğin ayazına düştüm.
Ve anladım ki, karanlık değil, gece gibi sızan yokluğun üşütüyor…
Bir bir dökerek yapraklarımı!