DERE MAHALLESİ
Günümüzden altmış yıl öncesine kadar şehir merkezinden, suların şırıl şırıl aktığı iki dere vardı. Çaykara ve Taşmağazalar dereleri diye adlandırabileceğimiz bu iki akarsu yatağında, birçok köprü ve değirmen bulunurdu. Bahar olupta sular çoğalmaya başlayınca bu derelerde çok sayıda hayvan ve insan telef olurdu. Palandöken dağlarının doğu taraflarından gelen sular, çeşmesi civarında birleştikten sonra büyük bir akarsu görünümünde, Taşmağazaları geçip yoluna devam ederdi. Kayak tesislerinin doğusunda bulunan derelerden gelen sular da, Yenişehir girişinde birleşerek, yine büyük bir akarsu görünümünde Dere mahallesi ve bugünkü Çaykara caddesinden ovaya inerdi. Sadece Çaykara deresi boyunca 40 tane değirmen ve çok sayıda köprü varmış. Karasu Nehri ve bahsettiğimiz derelerin suları Erzurum ovasında bataklık ve sazlık alanlar oluşturmuştur. Adeta bir göl görünümünde olan bu alanlarda su samuru yetiştirilip derilerinden kürk yapılırdı. Sadece su samurundan değil daha birçok hayvandan yapılan kürkler, bütün Osmanlı ülkesinde meşhurdu. Padişahların giydiği kürkleri Erzurum’dan gönderilirdi. Derelerin, çeşmelerin çokluğu yabancıların da gözlerinden kaçmamış her gelen yabancı kalemi eline alıp bu güzellikleri ya anlatmış ya da resmetmiştir. 1869’da şehre gelen ThespyleDoyrelle Erzurum’da yükseklerden birçok derelerin indiğini, her birinin şehrin bir semtinden geçtiğini söyler. “Üzerlerinde birçok küçük köprüler vardı. Binaalaneyh Erzurum’un birçok sokaklarına pek hususi manzara verir.” diye söz eder. Dere Mahallesinde sağlı sollu binalar hızla yükselmektedir. Tek katlı toprak damlar ise çok az kaldı. Onlarda bu gün mahallenin görünümünü virane halleriyle bozmaktadır. Dere Mahallesinde üstü açık olan dere zamanla diğer mekanlar gibi çevreyi rahatsız ettiği için kapatılmış, dere sadece isim olarak kalmıştır. Mahalle, dere yatağının kenarına tek katlı düz toprak damlar yapılarak oluşmaya başlamıştır. Son yıllarda alternatif yolların yapımı ve köprülerin açılmasıyla mahallenin önemi artmış, mahalle eski dokusunu kaybetmiştir. Saray Bosna caddesi ve modern binalar, mahalleyi hızla değiştirmiş, eskiye ait bir çok değeri de alıp götürmüştür. Erzurum’un en eski sabunhane ve sabuncuların mekanıydı bir zamanlar Dere mahallesi.
HABİP EFENDİ MAHALLESİ
Erzurum’un en eski yerleşim yerlerinden birisi olan mahalle TebrizkapıdaTaşmescit Mahallesinin altında yer alır. Mahalleye ismini veren kişi kaynaklardan elde ettiğimiz bilgilere göre Habib Efendi olup, hakkında teferruatlı bilgiler kaynaklarda yer almaktadır. Habip Efendi, anayurt KarabağdanErzurum’a hicret eden Seyit Mehmet Efendi’nin oğludur. Mehmet Habib Efendi ve ailesi, taallukatı ile kalenin dışında kendilerine verilen yerlere yerleşmiş ve yerleştikleri bölgeyi mamur etmişlerdir. Şiiliğin yayılması sonucu Karabağdan X. hicret yılında göç etmişlerdir. Babası müftü olan Habib Efendi’nin oturduğu mahalleye müftü mahallesi adı da verilirdi. Habib Efendi Mahallesi, 23 Temmuz İlköğretimokulu, Mahmut Paşa Türbesi, Türbe yolu, Kars kapısıyla Dere Caddesini de içine alarak çok geniş bir alanı kapsamaktadadır. Mahalle yukarı ve aşağı olmak üzere ikiye ayrılmış olup, aşağı kısmı Narmanlı Mahallesine katılmıştır. Gınalı kızları ve altın takan kadınlarını kaybetmiş olan mahalle eski dere yatağı üzerine kurulmuştu. Yıllar öncesinin hatıralarıyla avunan, derenin son zamanlarında oluşan pis kokusundan şikayet edenler, dere başında çamaşır yıkamayı özleyen kadınlarıyla başka bir dünyaya götürür Habib Efendi sizi. Ya tarihe şahitlik eden taş yapıları. Betonun hakim olmadığı dönemlerinin ürünü olan binalara sıklıkla rastlarsınız Habip Efendi Mahallesinde. Ahmet Hamdi Tanpınar, Erzurum ziyareti sırasında taşın yerine betonun kullanılmasını hayretle karşılar. Türkiye’nin en güzel taşına sahip olmamıza rağmen bunu yeterince kullanmamaktayız. Betonun getirdiği bir yığın kolaylıklar meydanda. Fakat bu kolaylıklar bezende mimarının aleyhinde oluyor, hele mahalli rengi bozuyor. Erzurum taşı Ankara taşı gibi, çok kullanışlı, her girdiği yere abide asilliği veren bir mimari malzemedir. Bu taş işlemeciliğinin örneğidir Habip Efendi mahallesinde ki Abdülhamit Bey’in haremlik ve selamlığı. XIX.yy. yapıları olarak karşımıza çıkan bu yapı, bugün halen daha ayakta kalan nadir eserlerden biridir. Anlatılanlara göre burada İsmet İnönü ve Necmettin Erbakan misafir edilmiştir. Mahalle dere yatağı üzerine kurulduğu için birçok köprüde yapılmıştır mekana. Köprülerden biriside Tebrizkapı da Şaphane yakınında Karabağdan gelen Şemsemdin Efendinin kızı Şerife Hatunun tamir ettirdiği köprüdür.
Günümüzden altmış yıl öncesine kadar şehir merkezinden, suların şırıl şırıl aktığı iki dere vardı. Çaykara ve Taşmağazalar dereleri diye adlandırabileceğimiz bu iki akarsu yatağında, birçok köprü ve değirmen bulunurdu. Bahar olupta sular çoğalmaya başlayınca bu derelerde çok sayıda hayvan ve insan telef olurdu. Palandöken dağlarının doğu taraflarından gelen sular, çeşmesi civarında birleştikten sonra büyük bir akarsu görünümünde, Taşmağazaları geçip yoluna devam ederdi. Kayak tesislerinin doğusunda bulunan derelerden gelen sular da, Yenişehir girişinde birleşerek, yine büyük bir akarsu görünümünde Dere mahallesi ve bugünkü Çaykara caddesinden ovaya inerdi. Sadece Çaykara deresi boyunca 40 tane değirmen ve çok sayıda köprü varmış. Karasu Nehri ve bahsettiğimiz derelerin suları Erzurum ovasında bataklık ve sazlık alanlar oluşturmuştur. Adeta bir göl görünümünde olan bu alanlarda su samuru yetiştirilip derilerinden kürk yapılırdı. Sadece su samurundan değil daha birçok hayvandan yapılan kürkler, bütün Osmanlı ülkesinde meşhurdu. Padişahların giydiği kürkleri Erzurum’dan gönderilirdi. Derelerin, çeşmelerin çokluğu yabancıların da gözlerinden kaçmamış her gelen yabancı kalemi eline alıp bu güzellikleri ya anlatmış ya da resmetmiştir. 1869’da şehre gelen ThespyleDoyrelle Erzurum’da yükseklerden birçok derelerin indiğini, her birinin şehrin bir semtinden geçtiğini söyler. “Üzerlerinde birçok küçük köprüler vardı. Binaalaneyh Erzurum’un birçok sokaklarına pek hususi manzara verir.” diye söz eder. Dere Mahallesinde sağlı sollu binalar hızla yükselmektedir. Tek katlı toprak damlar ise çok az kaldı. Onlarda bu gün mahallenin görünümünü virane halleriyle bozmaktadır. Dere Mahallesinde üstü açık olan dere zamanla diğer mekanlar gibi çevreyi rahatsız ettiği için kapatılmış, dere sadece isim olarak kalmıştır. Mahalle, dere yatağının kenarına tek katlı düz toprak damlar yapılarak oluşmaya başlamıştır. Son yıllarda alternatif yolların yapımı ve köprülerin açılmasıyla mahallenin önemi artmış, mahalle eski dokusunu kaybetmiştir. Saray Bosna caddesi ve modern binalar, mahalleyi hızla değiştirmiş, eskiye ait bir çok değeri de alıp götürmüştür. Erzurum’un en eski sabunhane ve sabuncuların mekanıydı bir zamanlar Dere mahallesi.
HABİP EFENDİ MAHALLESİ
Erzurum’un en eski yerleşim yerlerinden birisi olan mahalle TebrizkapıdaTaşmescit Mahallesinin altında yer alır. Mahalleye ismini veren kişi kaynaklardan elde ettiğimiz bilgilere göre Habib Efendi olup, hakkında teferruatlı bilgiler kaynaklarda yer almaktadır. Habip Efendi, anayurt KarabağdanErzurum’a hicret eden Seyit Mehmet Efendi’nin oğludur. Mehmet Habib Efendi ve ailesi, taallukatı ile kalenin dışında kendilerine verilen yerlere yerleşmiş ve yerleştikleri bölgeyi mamur etmişlerdir. Şiiliğin yayılması sonucu Karabağdan X. hicret yılında göç etmişlerdir. Babası müftü olan Habib Efendi’nin oturduğu mahalleye müftü mahallesi adı da verilirdi. Habib Efendi Mahallesi, 23 Temmuz İlköğretimokulu, Mahmut Paşa Türbesi, Türbe yolu, Kars kapısıyla Dere Caddesini de içine alarak çok geniş bir alanı kapsamaktadadır. Mahalle yukarı ve aşağı olmak üzere ikiye ayrılmış olup, aşağı kısmı Narmanlı Mahallesine katılmıştır. Gınalı kızları ve altın takan kadınlarını kaybetmiş olan mahalle eski dere yatağı üzerine kurulmuştu. Yıllar öncesinin hatıralarıyla avunan, derenin son zamanlarında oluşan pis kokusundan şikayet edenler, dere başında çamaşır yıkamayı özleyen kadınlarıyla başka bir dünyaya götürür Habib Efendi sizi. Ya tarihe şahitlik eden taş yapıları. Betonun hakim olmadığı dönemlerinin ürünü olan binalara sıklıkla rastlarsınız Habip Efendi Mahallesinde. Ahmet Hamdi Tanpınar, Erzurum ziyareti sırasında taşın yerine betonun kullanılmasını hayretle karşılar. Türkiye’nin en güzel taşına sahip olmamıza rağmen bunu yeterince kullanmamaktayız. Betonun getirdiği bir yığın kolaylıklar meydanda. Fakat bu kolaylıklar bezende mimarının aleyhinde oluyor, hele mahalli rengi bozuyor. Erzurum taşı Ankara taşı gibi, çok kullanışlı, her girdiği yere abide asilliği veren bir mimari malzemedir. Bu taş işlemeciliğinin örneğidir Habip Efendi mahallesinde ki Abdülhamit Bey’in haremlik ve selamlığı. XIX.yy. yapıları olarak karşımıza çıkan bu yapı, bugün halen daha ayakta kalan nadir eserlerden biridir. Anlatılanlara göre burada İsmet İnönü ve Necmettin Erbakan misafir edilmiştir. Mahalle dere yatağı üzerine kurulduğu için birçok köprüde yapılmıştır mekana. Köprülerden biriside Tebrizkapı da Şaphane yakınında Karabağdan gelen Şemsemdin Efendinin kızı Şerife Hatunun tamir ettirdiği köprüdür.