Bugünkü medeniyetin temellerini 5 bin yıl geriye götürebiliriz!
“Onunla birlikte zindana iki delikanlı daha girdi. Onlardan biri dedi ki: Ben (rüyada) şarap sıktığımı gördüm. Diğeri de: Ben de başımın üstünde kuşların yemekte olduğu bir ekmek taşıdığımı gördüm. Bunun yorumunu bize haber ver. Çünkü biz seni güzel davrananlardan görüyoruz, dedi.” (Yûsuf 36)
Eski Mısır’da şarap sıkmak: Ayette geçen bu ifadeden kadim Mısır’da şarap üretiminin yapıldığını ve kullanıldığını görebiliyoruz. Malum şarap üzüm veya başka meyve sularının türlü yöntemlerle mayalandırılarak elde edilen alkollü içkilerdir. Bir yerde şarap üretiliyorsa orada başta üzüm olmak üzere çeşitli meyvelerin yetiştirildiği; haliyle şarap üretimi, şarap fıçısı, şarap mahzeni, meyhane, meyhaneci, şarap bardağı, sarhoşluk vb. pek çok kültürel kavramın doğması kaçınılmazdır. Kadim Mısır’ın şarapla hemhal bir toplum olduğu şarap sıkmak ifadesinin zamirinde gizlenmiştir. Putperest kültürlerde tanrılarla şarap arasında bir ilişki kurulmuştur. Mısırlıların şarap tanrısı Osiris’tir. Mısır mitolojisinde güneş tanrısı Ra, şarap ve sarhoşluğu yeryüzüne getirmiştir. Mısırlılar şarabı Osiris’e adarlar ve tüm bayramlarında, öküz başlı tanrıçanın koruyuculuğu altında şarabı başköşeye koyarlar. Üzüm ve şarabın toplumsal yaşamdaki yerini en ayrıntılı biçimde, Mısırlılarda buluyoruz. İÖ 2500’lere uzanan Mastaba duvar yazılarında Mısırlıların üzümü nasıl yetiştirdikleri, ezim evine nasıl taşıdıkları, üzümü sıkma metotları anlatılmıştır. Kaynaklarda Mısır’da milattan yaklaşık yirmi asır önce Tutankamon zamanında şarap fıçılanmasının bilindiği kayıtları vardır. Hatta fıçının üzerinde içindeki şarabın yetiştirildiği bölge, yapım yılı, kimin tarafından yapıldığı, sahibinin kim olduğu, kimin mahzeninde saklandığı, yani şaraba ait bütün bilgiler de yer alırmış, bir bakıma şarap markalanmış. Firavun ve yüksek sınıf, bu etiketlemeyle Mısır’da hangi şarap iyidir, hangisi tercih edilmelidir biliyormuş. Örneğin Nil deltasından gelen şaraplar yeğlenir, Memphis şarapları da sevilirmiş. Mısır’da şarap, firavun ve yüksek sınıfa ait bir içkiyken, halk daha çok bira içermiş. Ayrıca Nil Deltası’ndan kalkan büyük kervanlar ve hızlı gemilerle bütün Akdeniz merkezlerine ilk şarap ticaretini de yine Mısırlılar gerçekleştirmiş.
Eski Mısır’da ekmek kavramı: Ekmek, insanoğlunun belki de ilk ürettiği mamul gıda maddesidir. MÖ. 4000 yıllarında Babillilerin özel fırınlarda ekmek pişirmeyi bildiği iddia edilmektedir. Yine MÖ. 4300 yıllarında değirmencilik ve fırıncılık sanatının icra edildiği, yapılan kazılarla elde edilen bulgulardan anlaşılmıştır. MÖ. 2600 yıllarında ise eski Mısırlılar, buğday unu ve su karışımından elde edilen hamura maya kattıklarında ekmeğin daha yumuşak, daha kabarık olduğunun farkına vardılar. Çeşitli sınıflardan oluşan Mısır halkı ekmeği uzun zamandan beri bilmekteydi. Ancak mayanın bulunmasının ardından beyaz ekmek soyluların ve sarayın simgesi haline geldi. Zenginlerin ve soyluların rağbet ettiği bu mayalı ekmekler o kadar değer kazandı ki, Eski Mısır’da bu ekmekler para yerine bile kullanıldı. Mısır’dan Roma’ya ve ardından Batı Avrupa’ya yayılan mayalı ekmek, son asırlarda hemen bütün dünyada sofralarda yerini aldı. Orta ve diğer Avrupa ülkelerine ekmek daha sonraları güneyden yayılmıştır. Avrupalılar buğdaydan önce çavdar gibi diğer tahıl ürünlerini kullanmışlar, ancak 15. yüzyılda buğdaydan beyaz ekmek yapımına başlamışlardır.
Eski Mısır’da efendiye şarap sunmak: Yûsuf suresinin kırk birinci ayetinde ise şöyle denilmektedir: “Ey zindan arkadaşlarım! (Rüyalarınıza gelince), biriniz (daha önce olduğu gibi) efendisine şarap içirecek; diğeri ise asılacak ve kuşlar onun başından (beynini) yiyecekler. Yorumunu sorduğunuz iş (bu şekilde) kesinleşmiştir.” Ayette geçen ‘efendisine şarap sunacak’ ifadesinden kadim Mısır’ın kentli hayatında saray mensuplarının ve yüksek hayat şartlarına sahip kimselerin evlerinde işçi/köle erkek elaman çalıştırdıklarını anlıyoruz.
Eski Mısır’da asılarak infaz: Aynı ayette yer alan ‘asılacak’ ifadesinden ise, Mısır’da suçlu bulunan kimselerin infazlarının asılmak suretiyle de gerçekleştirildiğini görüyoruz.
Eski Mısır’da ahlaki davranışa kanıt: “Melik: Yusuf’u elde etmek istediğiniz zaman konuştuğunuz konu neydi? dedi. Onlar (kadınlar) şöyle dediler: Hâşâ, Allah için ondan bir kötülük görmedik. Aziz’in karısı da: Şimdi hak (gizli iken) ortaya çıktı. Ben, onun nefsinden murat almak istedim. Muhakkak ki; o sadıklardandır, dedi.” (Yûsuf 51) Bu ayette kadim Mısır’da ahlakî bir yapının varlığını da görmekteyiz. Mısır’ın ünlü ailelerinin kadınları Yûsuf’a duydukları ilgiyi açıklamaktan çekinmemiş ve fakat aralarında bir şeyin geçmediğini söyleyebilmişlerdir.
Eski Mısır’da liyakatin takdiri: “Ve melik şöyle dedi: Onu bana getirin! Onu kendim için seçtim. Onunla konuşunca: Muhakkak ki; sen, bugün bizim yanımızda mevki sahibisin, eminsin (güvenilir kişisin), dedi.” (Yûsuf 54) Bu ayetten eski Mısır’da Firavunların liyakate ve ehliyete değer verdiklerini, yetişmiş insanları istihdam etmekten çekinmediklerini ve bu durumdan Firavun’un diğer yöneticilerinin rahatsızlık duymadıkları sonucunu da çıkarabiliriz.
Eski Mısır’da ölçü-tartı: Yûsuf 58’de “Ve onların zahiri yüklerini hazırlayınca şöyle dedi: Sizin babanızdan olan diğer kardeşinizi bana getirin. Ölçüyü tam ifa ettiğimi görmüyor musunuz? Ben ikram edenlerin en hayırlısıyım.” Eski Mısır’da ölçü ve tartının kullanıldığını anlıyoruz.
Eski Mısır’da para ve sermaye kavramları: “Ve yüklerini (metalarını) açtıkları zaman sermayelerini kendilerine iade edilmiş buldular ve şöyle dediler: Ey babamız! Daha ne isteriz. Bunlar bizim sermayemiz. Bize geri verilmiş ve ailemize (gene) erzak getiririz ve kardeşimizi koruruz. Ve (erzakımızı) bir deve yükü (daha) arttırırız. İşte bu az bir miktardır.” (Yûsuf 65)
Eski Mısır’da surlar ve kapılar: Yûsuf altmış yedinci ayette “Ey oğullarım! Bir tek kapıdan girmeyiniz. Ayrı kapılardan giriniz…” ifadesinden eski Mısır’ın başkentinin etrafında surlar olduğunu ve birçok kapının bulunduğunu;
Eski Mısır’da madeni su kabı: Yûsuf suresinin 70 ayetindeki, “Artık onların yükünü hazırladığı zaman su kabını, kardeşinin yükünün içine koydu…” ifadesinden değerli madenden yapılmış su kabının varlığını öğreniyoruz.
Eski Mısır’da bir yıl kölelik cezası: “Onun cezası, o takdirde yükünde (kayıp eşya) bulunan kişinin kendisidir (kişinin kendisi ceza olarak bir yıl köle olur). Biz, zalimleri işte böyle cezalandırırız, dediler.” (Yûsuf 75) ayetinden Mısır’a yakın bir bölgede yaşayan Hz. Yakub’a bağlı kavmin içinden hırsızlık yapanlara ceza olarak bir yıl kölelik yaptırıldığını da anlıyoruz ki, ilginç bir cezalandırma sistemi kabul edilmelidir.
Eski Mısır’da söz vermek ve söze sadık kalmak: Bu da ahlaki bir davranış olarak medeni bir toplumun varlığını gösterir. Yûsuf suresinin sekseninci ayeti şöyledir: “Artık ondan ümitlerini kestikleri zaman bir kenara çekildiler. Onların en büyüğü gizlice konuşarak şöyle dedi: Babamızın sizden, Allah adına söz aldığını ve daha önce Yusuf’a yaptığınız kusuru bilmiyor musunuz? Babam bana izin verinceye kadar veya Allah benim hakkımda hüküm verinceye kadar, artık buradan asla ayrılmayacağım. Ve o hüküm verenlerin en hayırlısıdır.”
Eski Mısır’da kıyafet/gömlek kavramı: Yûsuf suresinin 93. ayetinde “Bu gömleğimi götürün, sonra da onu babamın yüzüne sürün. Görme hassası (geri) gelir. Ve ailenizin hepsini bana getirin,” izahından ise eski Mısır’da kişinin iç ve dış kıyafetlerinin çeşitlendiği ve geliştiği, ayrıca Yûsuf’un kıyafetinin tedavi amaçlı da kullanılabildiği sonucunu çıkarabiliriz.
Eski Mısır’da taht kavramı: Yûsuf suresi 100. ayetteki “Ve anne babasını tahtın üstüne çıkarttı…” ifadesinden eski Mısır’da yöneticilerin geniş yönetim odaları olduğunu ve bu odalarda kişilerin politik yahut ekonomik durumlarına uygun sergi, masa, sandalye, koltuk gibi değerli eşya olduğu anlaşılmaktadır.
Eski Mısır’da şehirli toplum hayatı: Yûsuf 109’da, “Senden önce, kendilerine vahyettiğimiz şehirler halkının adamlarından başkasını göndermedik…” ifadesinden ise eski Mısır’ın ve ondan önceki kavimlerin şehirli hayatı gerçekleştirdiklerini çıkarmaktayız.
Sonuç: Kuşkusuz Kuran’ın tamamına bakılınca eski kavimlerin medeniyet değerleri konusunda daha çok şey söylenebilecektir. Biz, bu üç yazıda sadece Yûsuf suresinde konu edinilen eski Mısır’daki medeniyet ortamına dikkat çekmek istedik. Görülmektedir ki, bundan beş bin yıl önce de, insanlık, bugün kullanılan pek çok şeyi keşfetmiş ve hayatına katmıştır. Demek ki kültürel miras insanlığın ortak değeridir; bugün dünün bir devamıdır.
“Onunla birlikte zindana iki delikanlı daha girdi. Onlardan biri dedi ki: Ben (rüyada) şarap sıktığımı gördüm. Diğeri de: Ben de başımın üstünde kuşların yemekte olduğu bir ekmek taşıdığımı gördüm. Bunun yorumunu bize haber ver. Çünkü biz seni güzel davrananlardan görüyoruz, dedi.” (Yûsuf 36)
Eski Mısır’da şarap sıkmak: Ayette geçen bu ifadeden kadim Mısır’da şarap üretiminin yapıldığını ve kullanıldığını görebiliyoruz. Malum şarap üzüm veya başka meyve sularının türlü yöntemlerle mayalandırılarak elde edilen alkollü içkilerdir. Bir yerde şarap üretiliyorsa orada başta üzüm olmak üzere çeşitli meyvelerin yetiştirildiği; haliyle şarap üretimi, şarap fıçısı, şarap mahzeni, meyhane, meyhaneci, şarap bardağı, sarhoşluk vb. pek çok kültürel kavramın doğması kaçınılmazdır. Kadim Mısır’ın şarapla hemhal bir toplum olduğu şarap sıkmak ifadesinin zamirinde gizlenmiştir. Putperest kültürlerde tanrılarla şarap arasında bir ilişki kurulmuştur. Mısırlıların şarap tanrısı Osiris’tir. Mısır mitolojisinde güneş tanrısı Ra, şarap ve sarhoşluğu yeryüzüne getirmiştir. Mısırlılar şarabı Osiris’e adarlar ve tüm bayramlarında, öküz başlı tanrıçanın koruyuculuğu altında şarabı başköşeye koyarlar. Üzüm ve şarabın toplumsal yaşamdaki yerini en ayrıntılı biçimde, Mısırlılarda buluyoruz. İÖ 2500’lere uzanan Mastaba duvar yazılarında Mısırlıların üzümü nasıl yetiştirdikleri, ezim evine nasıl taşıdıkları, üzümü sıkma metotları anlatılmıştır. Kaynaklarda Mısır’da milattan yaklaşık yirmi asır önce Tutankamon zamanında şarap fıçılanmasının bilindiği kayıtları vardır. Hatta fıçının üzerinde içindeki şarabın yetiştirildiği bölge, yapım yılı, kimin tarafından yapıldığı, sahibinin kim olduğu, kimin mahzeninde saklandığı, yani şaraba ait bütün bilgiler de yer alırmış, bir bakıma şarap markalanmış. Firavun ve yüksek sınıf, bu etiketlemeyle Mısır’da hangi şarap iyidir, hangisi tercih edilmelidir biliyormuş. Örneğin Nil deltasından gelen şaraplar yeğlenir, Memphis şarapları da sevilirmiş. Mısır’da şarap, firavun ve yüksek sınıfa ait bir içkiyken, halk daha çok bira içermiş. Ayrıca Nil Deltası’ndan kalkan büyük kervanlar ve hızlı gemilerle bütün Akdeniz merkezlerine ilk şarap ticaretini de yine Mısırlılar gerçekleştirmiş.
Eski Mısır’da ekmek kavramı: Ekmek, insanoğlunun belki de ilk ürettiği mamul gıda maddesidir. MÖ. 4000 yıllarında Babillilerin özel fırınlarda ekmek pişirmeyi bildiği iddia edilmektedir. Yine MÖ. 4300 yıllarında değirmencilik ve fırıncılık sanatının icra edildiği, yapılan kazılarla elde edilen bulgulardan anlaşılmıştır. MÖ. 2600 yıllarında ise eski Mısırlılar, buğday unu ve su karışımından elde edilen hamura maya kattıklarında ekmeğin daha yumuşak, daha kabarık olduğunun farkına vardılar. Çeşitli sınıflardan oluşan Mısır halkı ekmeği uzun zamandan beri bilmekteydi. Ancak mayanın bulunmasının ardından beyaz ekmek soyluların ve sarayın simgesi haline geldi. Zenginlerin ve soyluların rağbet ettiği bu mayalı ekmekler o kadar değer kazandı ki, Eski Mısır’da bu ekmekler para yerine bile kullanıldı. Mısır’dan Roma’ya ve ardından Batı Avrupa’ya yayılan mayalı ekmek, son asırlarda hemen bütün dünyada sofralarda yerini aldı. Orta ve diğer Avrupa ülkelerine ekmek daha sonraları güneyden yayılmıştır. Avrupalılar buğdaydan önce çavdar gibi diğer tahıl ürünlerini kullanmışlar, ancak 15. yüzyılda buğdaydan beyaz ekmek yapımına başlamışlardır.
Eski Mısır’da efendiye şarap sunmak: Yûsuf suresinin kırk birinci ayetinde ise şöyle denilmektedir: “Ey zindan arkadaşlarım! (Rüyalarınıza gelince), biriniz (daha önce olduğu gibi) efendisine şarap içirecek; diğeri ise asılacak ve kuşlar onun başından (beynini) yiyecekler. Yorumunu sorduğunuz iş (bu şekilde) kesinleşmiştir.” Ayette geçen ‘efendisine şarap sunacak’ ifadesinden kadim Mısır’ın kentli hayatında saray mensuplarının ve yüksek hayat şartlarına sahip kimselerin evlerinde işçi/köle erkek elaman çalıştırdıklarını anlıyoruz.
Eski Mısır’da asılarak infaz: Aynı ayette yer alan ‘asılacak’ ifadesinden ise, Mısır’da suçlu bulunan kimselerin infazlarının asılmak suretiyle de gerçekleştirildiğini görüyoruz.
Eski Mısır’da ahlaki davranışa kanıt: “Melik: Yusuf’u elde etmek istediğiniz zaman konuştuğunuz konu neydi? dedi. Onlar (kadınlar) şöyle dediler: Hâşâ, Allah için ondan bir kötülük görmedik. Aziz’in karısı da: Şimdi hak (gizli iken) ortaya çıktı. Ben, onun nefsinden murat almak istedim. Muhakkak ki; o sadıklardandır, dedi.” (Yûsuf 51) Bu ayette kadim Mısır’da ahlakî bir yapının varlığını da görmekteyiz. Mısır’ın ünlü ailelerinin kadınları Yûsuf’a duydukları ilgiyi açıklamaktan çekinmemiş ve fakat aralarında bir şeyin geçmediğini söyleyebilmişlerdir.
Eski Mısır’da liyakatin takdiri: “Ve melik şöyle dedi: Onu bana getirin! Onu kendim için seçtim. Onunla konuşunca: Muhakkak ki; sen, bugün bizim yanımızda mevki sahibisin, eminsin (güvenilir kişisin), dedi.” (Yûsuf 54) Bu ayetten eski Mısır’da Firavunların liyakate ve ehliyete değer verdiklerini, yetişmiş insanları istihdam etmekten çekinmediklerini ve bu durumdan Firavun’un diğer yöneticilerinin rahatsızlık duymadıkları sonucunu da çıkarabiliriz.
Eski Mısır’da ölçü-tartı: Yûsuf 58’de “Ve onların zahiri yüklerini hazırlayınca şöyle dedi: Sizin babanızdan olan diğer kardeşinizi bana getirin. Ölçüyü tam ifa ettiğimi görmüyor musunuz? Ben ikram edenlerin en hayırlısıyım.” Eski Mısır’da ölçü ve tartının kullanıldığını anlıyoruz.
Eski Mısır’da para ve sermaye kavramları: “Ve yüklerini (metalarını) açtıkları zaman sermayelerini kendilerine iade edilmiş buldular ve şöyle dediler: Ey babamız! Daha ne isteriz. Bunlar bizim sermayemiz. Bize geri verilmiş ve ailemize (gene) erzak getiririz ve kardeşimizi koruruz. Ve (erzakımızı) bir deve yükü (daha) arttırırız. İşte bu az bir miktardır.” (Yûsuf 65)
Eski Mısır’da surlar ve kapılar: Yûsuf altmış yedinci ayette “Ey oğullarım! Bir tek kapıdan girmeyiniz. Ayrı kapılardan giriniz…” ifadesinden eski Mısır’ın başkentinin etrafında surlar olduğunu ve birçok kapının bulunduğunu;
Eski Mısır’da madeni su kabı: Yûsuf suresinin 70 ayetindeki, “Artık onların yükünü hazırladığı zaman su kabını, kardeşinin yükünün içine koydu…” ifadesinden değerli madenden yapılmış su kabının varlığını öğreniyoruz.
Eski Mısır’da bir yıl kölelik cezası: “Onun cezası, o takdirde yükünde (kayıp eşya) bulunan kişinin kendisidir (kişinin kendisi ceza olarak bir yıl köle olur). Biz, zalimleri işte böyle cezalandırırız, dediler.” (Yûsuf 75) ayetinden Mısır’a yakın bir bölgede yaşayan Hz. Yakub’a bağlı kavmin içinden hırsızlık yapanlara ceza olarak bir yıl kölelik yaptırıldığını da anlıyoruz ki, ilginç bir cezalandırma sistemi kabul edilmelidir.
Eski Mısır’da söz vermek ve söze sadık kalmak: Bu da ahlaki bir davranış olarak medeni bir toplumun varlığını gösterir. Yûsuf suresinin sekseninci ayeti şöyledir: “Artık ondan ümitlerini kestikleri zaman bir kenara çekildiler. Onların en büyüğü gizlice konuşarak şöyle dedi: Babamızın sizden, Allah adına söz aldığını ve daha önce Yusuf’a yaptığınız kusuru bilmiyor musunuz? Babam bana izin verinceye kadar veya Allah benim hakkımda hüküm verinceye kadar, artık buradan asla ayrılmayacağım. Ve o hüküm verenlerin en hayırlısıdır.”
Eski Mısır’da kıyafet/gömlek kavramı: Yûsuf suresinin 93. ayetinde “Bu gömleğimi götürün, sonra da onu babamın yüzüne sürün. Görme hassası (geri) gelir. Ve ailenizin hepsini bana getirin,” izahından ise eski Mısır’da kişinin iç ve dış kıyafetlerinin çeşitlendiği ve geliştiği, ayrıca Yûsuf’un kıyafetinin tedavi amaçlı da kullanılabildiği sonucunu çıkarabiliriz.
Eski Mısır’da taht kavramı: Yûsuf suresi 100. ayetteki “Ve anne babasını tahtın üstüne çıkarttı…” ifadesinden eski Mısır’da yöneticilerin geniş yönetim odaları olduğunu ve bu odalarda kişilerin politik yahut ekonomik durumlarına uygun sergi, masa, sandalye, koltuk gibi değerli eşya olduğu anlaşılmaktadır.
Eski Mısır’da şehirli toplum hayatı: Yûsuf 109’da, “Senden önce, kendilerine vahyettiğimiz şehirler halkının adamlarından başkasını göndermedik…” ifadesinden ise eski Mısır’ın ve ondan önceki kavimlerin şehirli hayatı gerçekleştirdiklerini çıkarmaktayız.
Sonuç: Kuşkusuz Kuran’ın tamamına bakılınca eski kavimlerin medeniyet değerleri konusunda daha çok şey söylenebilecektir. Biz, bu üç yazıda sadece Yûsuf suresinde konu edinilen eski Mısır’daki medeniyet ortamına dikkat çekmek istedik. Görülmektedir ki, bundan beş bin yıl önce de, insanlık, bugün kullanılan pek çok şeyi keşfetmiş ve hayatına katmıştır. Demek ki kültürel miras insanlığın ortak değeridir; bugün dünün bir devamıdır.