Erzurum temel kuruluş prensipleri açısından diğer Osmanlı şehirleriyle paralellik göstermektedir. Osmanlı şehir geleneğinde gördüğümüz mahalle sistemi Erzurum’da da aynen uygulanmıştır. Şehir, merkezinde bir cami, medrese, mektep veya külliye bulunan mahallelerden meydana gelmiştir. (Turgut Cansever, İslam’da Şehir ve Mimari, İstanbul 1997, s.126.) Genel çerçevede Osmanlı şehir karakterini yansıtan Erzurum, tabii şartların gereklerini de karşılayacak tarzda inşa edilmiştir. Ana yapı malzemesi taş seçilmiş, evler çoğunlukla bitişik nizamda, sokaklar insan ölçeğinde dar tutulmuştur. Sokakların kuruluşunda, hakim rüzgar yönünün de dikkate alındığı bilinmektedir. (İshak Umut Kukaracı, Günümüzde Erzurum Evinde Geleneksel Unsurların Kullanımına Yönelik Bir Sentez Çalışması, Erzurum 2001, (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), s.18.
Devletin minyatür tipi sayılan mahalleler Erzurum’da kültürel değerlerin yaşandığı ve saklandığı mahaller olmuştur. Erzurum da araştırmamıza konu olan mahallelerin oluşmasında, Büyük Selçukluların Karaz’ı ele geçirmesinin etkisi olduğu muhakkaktır. Karaz kaybedilince yöre halkı Theodosipolis’e göç etmişlerdir. Buraya iltica eden ahali yeniden burada iskân edilerek memleketi tevsi’ etmişlerdir. Memleketin şarkındaki “Hatun çeşmesi, Tamgacılar, İğneciler” namıyla maruf olan arazi-i mazru’a halinde bulunan yerlerde yeni mahallatlar oluşmuştur. Şehrin, Osmanlı devleti egemenliğe altına girdikten sonraki ilk tahrirde yani 1520 yılında tespit edilen mahalle sayısı 12’dir. (“ Bab-ı Tebriz, Bab-ı Erzincan, Bab-ı Gürcü, Zaviye-i Melik Saltuk, Zaviye-i Ahi Pir Mahmut, Zaviye-i Sadri Han, Zaviye-i Edhem Şeyh, Zaviye-i Hasan-i Basri, Dabanoğlu, Babakulu ve Kılıçoğlu”, (Tarih Yolunda Erzurum, S.5–6, Erzurum 1960, s.10.)
1540 yılında 27 mahalle, 1591 yılında ise toplam 20 mahalle tespit edilmiştir. Şehrin gelişmesine paralel olarak mahalle sayısı da değişiklik göstermiştir. Bu konu da en çarpıcı sayı Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesinde verdiği sayıdır. Çelebi, XVII. yüzyıl da şehir de 70 Müslüman, 7 tane de Ermeni olmak üzere toplam 77 mahalle olduğunu ve mahallerde Yahudilerin olmadığını söyler. (“Günümüz Türkçesiyle Evliya Çelebi Seyahatnamesi: Bursa-Bolu-Trabzon-Erzurum-Azerbaycan-Kafkasya-Kırım-Girit, (Haz:Yücel Dağlı-Seyit Ali Kahraman), Yapı Kredi Yay., İstanbul 2008, C:2, s.239-240)
1642–1643 arasında tespit edilen mahalle sayısı ise sadece 20’dir.( XVII. yüzyılda varoşlarda yer alan mahaller ise Ali Paşa, Cedir, Darağacı, Dönükler, El-Hac İlyas, Gez, Gürcü kapı, Hasan-ı Basri, Mehdi Baba, Murat Paşa, Mumcu ve Sultan Melik Mahalleridir”, (Bigehan Pamuk, XVII. Yüzyılda Bir Serhad Şehri Erzurum, s.106.) Bu mahallelerin 8 tanesi iç kale, diğerleri ise kalenin varoşlarında yer almıştır. (“XVII. yüzyılda kale içi mahalleri şunlardır: Ayas Paşa, İskender Paşa, Çukur, Cami-I Kebir, Kara Kenise, Kul oğlu, Mirza Mehmet Mahalleleridir”, Bilgehan Pamuk, XVII. Yüzyılda Bir Serhad Şehri Erzurum, s.106.)
XVIII.yüzyıla ait Hacı Ali Ağa Medresesi Vakfiyesinde vakfın mallarının sınırları çizilirken “şehir suru içi”, “şehir suru dışı”, tanımlamasının yapılması yerleşimin sur dışına da taştığını göstermesi bakımından önemlidir. (Hüseyin Yurttaş, Erzurum Hacı Ali Ağa Medresesi Vakfiyesi, Atatürk Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi Yay., Erzurum 1999, s.6)
Bu gün şehirde ki mahallerin çoğu Osmanlı devleti döneminden kalma mahallelerdir. Osmanlı Devleti, Erzurum’u ele geçirmeden önce şehirde ortaçağdan beri takip edilen tarzı inşa el’an berdevam (sürmektedir). (Mehmet Nusret Som, Tarihçe-i Erzurum, Dergah Yay., (Haz: Ahmet Fidan), İstanbul 2005. s.55.)
Sokaklar dar ve dolambaçlıdır. Bir iki, caddeden gayrı mahallerin mimarisi birbirine benzemekte ve halk alışkanlıkların haricinde önerileri de kabul etmemekteydi. Zamanla içerisinde mimari anlayış değişmemiş olsa da yeni mahaller kurulmuş ve şehir tamamen surların dışına çıkmıştır. Şehir merkezinde 1880’lerin sonu 1890 yılların başında ise tespit edilen mahalle sayısı 50 olup şehir 10 km2’lik alana yayılmıştır. Bu dönem de varoşlarda yer alan mahalle ise sadece 4’tür. Müslümanlar iç kale içerisinde yer alırken, Hıristiyanlar ise şehrin kuzeyinde yer almıştır. XX. Yüzyılın başında ise şehir de tespit edilen mahalle sayısı 51 olarak belediye kayıtlarına yazılmıştır. 1935 yılında 51, 1961 yılında 50, (İhsan Ünüvar, Erzurum Vilayeti, Duygu Matbaası, İstanbul 1954, s.64.) 1950 ve 1973 yıllarında ise tespit edilen mahalle sayısı 40’tır. ( Murat Küçükuğurlu, Erzurum Belediyesi Tarihi-I, Dergah Yayınları, sayfa 313) Şehir de cumhuriyet döneminde mahalle sayının artmasın da özellikle 1931 yılında yapılan yeni hükümet konağının etkisi büyüktür. Şehrin oldukça batısında inşa edilen vali konağı için tespit edilen yer oldukça önemlidir. Aslında bu konak, 1930’lar boyunca eski şehrin batısında kurulacak olan yeni mahallenin devlet mahallesinin uç noktasını teşkil etti. Belirtilen tarihlerde Cumhuriyet caddesi’nin batı ucuyla vali konağı arasındaki bölgede birçok resmi daire inşa edildi. Bu resmi daireler arasında genel müfettişlik, kolordu, halkevi, tekel, kız muallim mektebi, erkek lisesi, doğumevi binaları bulunmaktaydı. Böylelikle cumhuriyet idaresi, eski “Osmanlı Erzurum”un batısında “Cumhuriyet Erzurum”unu kurmuş oldu.
Mahalle sayısı gibi şehrin nüfus’u da yıllara göre değişmektedir. Erzurum’un nüfusunda devamlı bir değişikliğin olması şehrin askeri ve ticari öneme sahip olmasından kaynaklanmaktadır. Erzurum’a gelen seyyahların verdikleri nüfusla ilgili bilgiler ve resmi kayıtlar da yer alan sayısal veriler yüzyıldan yüzyıla, yıldan yıla değişmektedir. 1540-1555 arasında şehrin nüfusu 2000-3000, 1642 yılında 7500-12000, XVIII. yüzyılın başlarında 24000, 1829 yılında 100000, savaştan sonra ise 1835’te 15000’e kadar düşmüştür. ( Murat Küçükuğurlu, age, s.4) 93 Harbinde şehirde bulunan Charles S.Ryan ve ondan sonra şehre gelen Lynch’in verdikleri rakam ise 40000’dır. 93 harbinden sonra ise ilin nüfusu 20000’e kadar düşmüştür. 1880 ile 1890 yılları arasında ise toplam nüfus 39000’dır. 1913 yılında 60000, 1927 yılında ilk sayımda köylerle beraber 270000, 1935’te 326000, 1940 yılında ise 371000, 1945 yılında 396000, 1955 yılında 520000 ve 1960 yılında 569000, 1970 yılında ise 685000 olmuştur. (Ahmet Necdet Sözer, “Erzurum Coğrafyası: Tabii ve Beşeri Özellikler”, 50.Yıl Armağanı, Erzurum ve Çevresi I, Atatürk Üniversitesi Yay., Erzurum 1973, s.32.)
1985 yılında nüfusu ise 856 000’dir. (Osman Yalçın, Erzurum ve Doğu Anadolu, İstanbul 1987, s.14) 1990 yılında yapılan sayım da, nüfusunun 848 bin 200, 2000 yılında yapılan genel nüfus sayımı sonuçlarına göre, merkez nüfusu 561000 olan Erzurum’un, toplamda 937000, 2008 yılında ise 775000’ye gerilemiştir. Böylelikle Erzurum cumhuriyet Türkiye’sinin yaptığı ilk nüfus sayımında 14.sıradayken zamanla 63.sıraya kadar gerilemiştir. Bu sayılar gösteriyor ki Erzurum, yıllar boyunca savaşlar, istilalar, doğal afetler ve göçler yüzünden hiç rahat yüzü görmemiş, sürekli olarak akınlara uğramış, yakılmış ve yıkılmıştır. Şehirde nüfusun sürekli olarak değişmesi şehrin yerlileri ve sonradan şehre gelenlerin mahallerinin de belirlenmesinde rol oynayacaktır. Özellikle de köyden kente göç edenler ve farklı coğrafyalardan gelenler iskân edilmeyen yerleri tercih etmişlerdir. Halkta böylelikle yeni yerleşim yerleri ifade etmek için buralara isimler vermiştir. Mahallere isimler verilirken de bazen şehirde hizmetleri olan ve görev yapan devlet ve idare adamlarının isimleri, devrin bilginleri ve şeyhlerine ait isimler, halk inanışından kaynaklanarak evliya, baba, şeyh ya da derviş isimleri; herhangi bir zanaat kolundan kaynaklanan isimler; mahallenin arazi durumu ya da doğal özelliklerinden verilen isimler; eskiden beri Gayr-i Müslim halkın ikamet ettiği yerlerin isimleri; ayrıca muhtelif yerlerden gelerek yerleşenlerin geldikleri yerlerdeki isimler genelde, mahallere isim verilmesinde etkili olmuştur. Şehirde XVI. yüzyılda mahalle isimleri genelde cami, mescit ve zaviyeler isimlerinden oluşurken, XVII. yüzyılda ise mahalle isimleri şahıs ve yer isimlerinden oluşmuştur. Ali Paşa, Mirza Mehmet, Murat Paşa Mahalleri buna örnektir. (Bilgehan Pamuk, XVII. Yüzyılda Bir Serhad Şehri Erzurum, s.107) Özellikle yer isimleri bir memleketin, milletin tarihine ışık tutan kesin delilleri teşkil ederler. Bu suretle vatanın milli bir coğrafyaya sahip olması mümkün olur. Tarihimizde öyle isimler vardır ki, onların telaffuzu bile bir anda insanın gözleri önüne yüzyıllar boyu süre gelen kahramanlıkları, savaşları, acıları, şahlanışları getirir. (Selçuk Günay,“İsmide Kendisi Gibi Büyük”, Tarih Yolunda Erzurum, S.19,Erzurum 1989, s.42.)
Şehirlerinde tıpkı insanlar gibi iyi ve kötü günleri ve netice de bir ömürleri vardır. Şehirlerin de iktisadi, siyasi, sosyal ve kültürel hayatları vardır. Tarihi geçmişleri, şan ve şeref dolu günleri vardır. Dostları ve düşmanları vardır. Şehirlerde bağırlarında barındırdıkları insanlardan sevgi, şefkat ve ilgi beklerler. Horlanmak, aşağılanmak ve itilip kalkınmak istemezler. Bunlar şehirlerin kimlikleridir. Bir şehrin markasının güçlü bir marka olabilmesi için öncelikle o şehre marka olmayı destekleyecek değerlerin ve niteliklerin bulunması gerekir. Şehir markası, şehrin görünüşü, insanların deneyimi, inançları ve davranışlarını da kapsamaktadır. ( Gökalp Selçuk, Erkan Sağlık, Nil Saraçoğlu, Çağla Uslu,Şehir İmajı, Erzurum Ölçeğinde Bir Uygulama, Turizm ve Otelcilik Meslek Yüksekokulu Yay., Erzurum 2010, s.6.)
İşte Erzurum’un marka bir şehir olmasındaki değerler mahalleler arasındaki tarihte saklıdır. Üç Kümbetler, Kale, Ulu Camii, Kurşunlu Medresesi, Tırhıçlı kapıları, mezarları, hanları ve hamamları ve nice sayılamayacak eserleriyle marka bir şehirdir Erzurum. Mahalleler arasında kalan ve yenileşme adına tüketilen bu marka değerlere sahip çıkılmalı ki Anadolu’nun bir Türk yurdu olduğu belgelenebilsin.
Devletin minyatür tipi sayılan mahalleler Erzurum’da kültürel değerlerin yaşandığı ve saklandığı mahaller olmuştur. Erzurum da araştırmamıza konu olan mahallelerin oluşmasında, Büyük Selçukluların Karaz’ı ele geçirmesinin etkisi olduğu muhakkaktır. Karaz kaybedilince yöre halkı Theodosipolis’e göç etmişlerdir. Buraya iltica eden ahali yeniden burada iskân edilerek memleketi tevsi’ etmişlerdir. Memleketin şarkındaki “Hatun çeşmesi, Tamgacılar, İğneciler” namıyla maruf olan arazi-i mazru’a halinde bulunan yerlerde yeni mahallatlar oluşmuştur. Şehrin, Osmanlı devleti egemenliğe altına girdikten sonraki ilk tahrirde yani 1520 yılında tespit edilen mahalle sayısı 12’dir. (“ Bab-ı Tebriz, Bab-ı Erzincan, Bab-ı Gürcü, Zaviye-i Melik Saltuk, Zaviye-i Ahi Pir Mahmut, Zaviye-i Sadri Han, Zaviye-i Edhem Şeyh, Zaviye-i Hasan-i Basri, Dabanoğlu, Babakulu ve Kılıçoğlu”, (Tarih Yolunda Erzurum, S.5–6, Erzurum 1960, s.10.)
1540 yılında 27 mahalle, 1591 yılında ise toplam 20 mahalle tespit edilmiştir. Şehrin gelişmesine paralel olarak mahalle sayısı da değişiklik göstermiştir. Bu konu da en çarpıcı sayı Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesinde verdiği sayıdır. Çelebi, XVII. yüzyıl da şehir de 70 Müslüman, 7 tane de Ermeni olmak üzere toplam 77 mahalle olduğunu ve mahallerde Yahudilerin olmadığını söyler. (“Günümüz Türkçesiyle Evliya Çelebi Seyahatnamesi: Bursa-Bolu-Trabzon-Erzurum-Azerbaycan-Kafkasya-Kırım-Girit, (Haz:Yücel Dağlı-Seyit Ali Kahraman), Yapı Kredi Yay., İstanbul 2008, C:2, s.239-240)
1642–1643 arasında tespit edilen mahalle sayısı ise sadece 20’dir.( XVII. yüzyılda varoşlarda yer alan mahaller ise Ali Paşa, Cedir, Darağacı, Dönükler, El-Hac İlyas, Gez, Gürcü kapı, Hasan-ı Basri, Mehdi Baba, Murat Paşa, Mumcu ve Sultan Melik Mahalleridir”, (Bigehan Pamuk, XVII. Yüzyılda Bir Serhad Şehri Erzurum, s.106.) Bu mahallelerin 8 tanesi iç kale, diğerleri ise kalenin varoşlarında yer almıştır. (“XVII. yüzyılda kale içi mahalleri şunlardır: Ayas Paşa, İskender Paşa, Çukur, Cami-I Kebir, Kara Kenise, Kul oğlu, Mirza Mehmet Mahalleleridir”, Bilgehan Pamuk, XVII. Yüzyılda Bir Serhad Şehri Erzurum, s.106.)
XVIII.yüzyıla ait Hacı Ali Ağa Medresesi Vakfiyesinde vakfın mallarının sınırları çizilirken “şehir suru içi”, “şehir suru dışı”, tanımlamasının yapılması yerleşimin sur dışına da taştığını göstermesi bakımından önemlidir. (Hüseyin Yurttaş, Erzurum Hacı Ali Ağa Medresesi Vakfiyesi, Atatürk Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi Yay., Erzurum 1999, s.6)
Bu gün şehirde ki mahallerin çoğu Osmanlı devleti döneminden kalma mahallelerdir. Osmanlı Devleti, Erzurum’u ele geçirmeden önce şehirde ortaçağdan beri takip edilen tarzı inşa el’an berdevam (sürmektedir). (Mehmet Nusret Som, Tarihçe-i Erzurum, Dergah Yay., (Haz: Ahmet Fidan), İstanbul 2005. s.55.)
Sokaklar dar ve dolambaçlıdır. Bir iki, caddeden gayrı mahallerin mimarisi birbirine benzemekte ve halk alışkanlıkların haricinde önerileri de kabul etmemekteydi. Zamanla içerisinde mimari anlayış değişmemiş olsa da yeni mahaller kurulmuş ve şehir tamamen surların dışına çıkmıştır. Şehir merkezinde 1880’lerin sonu 1890 yılların başında ise tespit edilen mahalle sayısı 50 olup şehir 10 km2’lik alana yayılmıştır. Bu dönem de varoşlarda yer alan mahalle ise sadece 4’tür. Müslümanlar iç kale içerisinde yer alırken, Hıristiyanlar ise şehrin kuzeyinde yer almıştır. XX. Yüzyılın başında ise şehir de tespit edilen mahalle sayısı 51 olarak belediye kayıtlarına yazılmıştır. 1935 yılında 51, 1961 yılında 50, (İhsan Ünüvar, Erzurum Vilayeti, Duygu Matbaası, İstanbul 1954, s.64.) 1950 ve 1973 yıllarında ise tespit edilen mahalle sayısı 40’tır. ( Murat Küçükuğurlu, Erzurum Belediyesi Tarihi-I, Dergah Yayınları, sayfa 313) Şehir de cumhuriyet döneminde mahalle sayının artmasın da özellikle 1931 yılında yapılan yeni hükümet konağının etkisi büyüktür. Şehrin oldukça batısında inşa edilen vali konağı için tespit edilen yer oldukça önemlidir. Aslında bu konak, 1930’lar boyunca eski şehrin batısında kurulacak olan yeni mahallenin devlet mahallesinin uç noktasını teşkil etti. Belirtilen tarihlerde Cumhuriyet caddesi’nin batı ucuyla vali konağı arasındaki bölgede birçok resmi daire inşa edildi. Bu resmi daireler arasında genel müfettişlik, kolordu, halkevi, tekel, kız muallim mektebi, erkek lisesi, doğumevi binaları bulunmaktaydı. Böylelikle cumhuriyet idaresi, eski “Osmanlı Erzurum”un batısında “Cumhuriyet Erzurum”unu kurmuş oldu.
Mahalle sayısı gibi şehrin nüfus’u da yıllara göre değişmektedir. Erzurum’un nüfusunda devamlı bir değişikliğin olması şehrin askeri ve ticari öneme sahip olmasından kaynaklanmaktadır. Erzurum’a gelen seyyahların verdikleri nüfusla ilgili bilgiler ve resmi kayıtlar da yer alan sayısal veriler yüzyıldan yüzyıla, yıldan yıla değişmektedir. 1540-1555 arasında şehrin nüfusu 2000-3000, 1642 yılında 7500-12000, XVIII. yüzyılın başlarında 24000, 1829 yılında 100000, savaştan sonra ise 1835’te 15000’e kadar düşmüştür. ( Murat Küçükuğurlu, age, s.4) 93 Harbinde şehirde bulunan Charles S.Ryan ve ondan sonra şehre gelen Lynch’in verdikleri rakam ise 40000’dır. 93 harbinden sonra ise ilin nüfusu 20000’e kadar düşmüştür. 1880 ile 1890 yılları arasında ise toplam nüfus 39000’dır. 1913 yılında 60000, 1927 yılında ilk sayımda köylerle beraber 270000, 1935’te 326000, 1940 yılında ise 371000, 1945 yılında 396000, 1955 yılında 520000 ve 1960 yılında 569000, 1970 yılında ise 685000 olmuştur. (Ahmet Necdet Sözer, “Erzurum Coğrafyası: Tabii ve Beşeri Özellikler”, 50.Yıl Armağanı, Erzurum ve Çevresi I, Atatürk Üniversitesi Yay., Erzurum 1973, s.32.)
1985 yılında nüfusu ise 856 000’dir. (Osman Yalçın, Erzurum ve Doğu Anadolu, İstanbul 1987, s.14) 1990 yılında yapılan sayım da, nüfusunun 848 bin 200, 2000 yılında yapılan genel nüfus sayımı sonuçlarına göre, merkez nüfusu 561000 olan Erzurum’un, toplamda 937000, 2008 yılında ise 775000’ye gerilemiştir. Böylelikle Erzurum cumhuriyet Türkiye’sinin yaptığı ilk nüfus sayımında 14.sıradayken zamanla 63.sıraya kadar gerilemiştir. Bu sayılar gösteriyor ki Erzurum, yıllar boyunca savaşlar, istilalar, doğal afetler ve göçler yüzünden hiç rahat yüzü görmemiş, sürekli olarak akınlara uğramış, yakılmış ve yıkılmıştır. Şehirde nüfusun sürekli olarak değişmesi şehrin yerlileri ve sonradan şehre gelenlerin mahallerinin de belirlenmesinde rol oynayacaktır. Özellikle de köyden kente göç edenler ve farklı coğrafyalardan gelenler iskân edilmeyen yerleri tercih etmişlerdir. Halkta böylelikle yeni yerleşim yerleri ifade etmek için buralara isimler vermiştir. Mahallere isimler verilirken de bazen şehirde hizmetleri olan ve görev yapan devlet ve idare adamlarının isimleri, devrin bilginleri ve şeyhlerine ait isimler, halk inanışından kaynaklanarak evliya, baba, şeyh ya da derviş isimleri; herhangi bir zanaat kolundan kaynaklanan isimler; mahallenin arazi durumu ya da doğal özelliklerinden verilen isimler; eskiden beri Gayr-i Müslim halkın ikamet ettiği yerlerin isimleri; ayrıca muhtelif yerlerden gelerek yerleşenlerin geldikleri yerlerdeki isimler genelde, mahallere isim verilmesinde etkili olmuştur. Şehirde XVI. yüzyılda mahalle isimleri genelde cami, mescit ve zaviyeler isimlerinden oluşurken, XVII. yüzyılda ise mahalle isimleri şahıs ve yer isimlerinden oluşmuştur. Ali Paşa, Mirza Mehmet, Murat Paşa Mahalleri buna örnektir. (Bilgehan Pamuk, XVII. Yüzyılda Bir Serhad Şehri Erzurum, s.107) Özellikle yer isimleri bir memleketin, milletin tarihine ışık tutan kesin delilleri teşkil ederler. Bu suretle vatanın milli bir coğrafyaya sahip olması mümkün olur. Tarihimizde öyle isimler vardır ki, onların telaffuzu bile bir anda insanın gözleri önüne yüzyıllar boyu süre gelen kahramanlıkları, savaşları, acıları, şahlanışları getirir. (Selçuk Günay,“İsmide Kendisi Gibi Büyük”, Tarih Yolunda Erzurum, S.19,Erzurum 1989, s.42.)
Şehirlerinde tıpkı insanlar gibi iyi ve kötü günleri ve netice de bir ömürleri vardır. Şehirlerin de iktisadi, siyasi, sosyal ve kültürel hayatları vardır. Tarihi geçmişleri, şan ve şeref dolu günleri vardır. Dostları ve düşmanları vardır. Şehirlerde bağırlarında barındırdıkları insanlardan sevgi, şefkat ve ilgi beklerler. Horlanmak, aşağılanmak ve itilip kalkınmak istemezler. Bunlar şehirlerin kimlikleridir. Bir şehrin markasının güçlü bir marka olabilmesi için öncelikle o şehre marka olmayı destekleyecek değerlerin ve niteliklerin bulunması gerekir. Şehir markası, şehrin görünüşü, insanların deneyimi, inançları ve davranışlarını da kapsamaktadır. ( Gökalp Selçuk, Erkan Sağlık, Nil Saraçoğlu, Çağla Uslu,Şehir İmajı, Erzurum Ölçeğinde Bir Uygulama, Turizm ve Otelcilik Meslek Yüksekokulu Yay., Erzurum 2010, s.6.)
İşte Erzurum’un marka bir şehir olmasındaki değerler mahalleler arasındaki tarihte saklıdır. Üç Kümbetler, Kale, Ulu Camii, Kurşunlu Medresesi, Tırhıçlı kapıları, mezarları, hanları ve hamamları ve nice sayılamayacak eserleriyle marka bir şehirdir Erzurum. Mahalleler arasında kalan ve yenileşme adına tüketilen bu marka değerlere sahip çıkılmalı ki Anadolu’nun bir Türk yurdu olduğu belgelenebilsin.