Erzurum , Palandöken’de somut adımlar atarak Türkiye’nin ve dünyanın tanıdığı Kış Turizm Merkezi haline geldi…
Erzurum, kadim ve derinliği olan şehirdir…
Bu Kadim kentin yıldızını parlatmamız lazımdır…
Şehrinin tarihini yazanlar olimpiyatlardan önce ve olimpiyatlardan sonra diye ikiye ayırarak izah etme ihtiyacı duymalılar…
Bunun için de şehir, birlik beraberlik halinde dayanışmalı, üretmeli ve marka oluşturmalı…
***
Erzurum’un mevcut potansiyeline bakıldığında Marka Kent olmak için her şey mevcut… binlerce yıllık bir geçmişe, tarihi ve kültürel birikime sahip…
Yanı sıra bulunduğu coğrafyanın lideri… Sağlık, Eğitim,Turizm ve spor alanında yaşanan gelişmelerle de yıldızı parlayan kent…
Mevcut potansiyelleri bakımından batıdaki Kış Turizm merkezleri ile mukayese edildiğinde fiziki anlamda onlardan ileride, ekonomik anlamda çok gerilerdeyiz…
Avrupa’da milli geliri 25 bin Avro olan ülkelerde, kış merkezlerinin bulunduğu Alplerin zirve yamaçlarındaki köylerde yaşayanların milli geliri ülke gelirinin en az 3-4 misli fazla…
Erzurum’a baktığımızda durum bir hayli kötü…
Milli gelirden en az pay alan iller arasındayız…
Bu açıdan yerel ürün ve üretimlerimizle marka olma yolunda önemli çaba harcamalıyız…
Bilinmeli ki, ‘marka kentler, ulusların ekonomik ve kültürel güç evleridir…’
***
Burada sorulması gereken soru şu;
Erzurum şehri olarak Marka Kent olmaya ne kadar hazırız…
Mevcut markalarımızı koruyabilip ulusal marka haline getirebildik mi,
Dahası birbirimizi olduğu gibi kabullenip, birlik ruhu içinde dayanışma gösterebiliyor muyuz…
Aslında bu ve benzeri soruları uzatabiliriz…
Geleneksel kültürümüzü, tarihi dokumuzla sentezleyebilir, potansiyellerimizi harekete geçirebilir, var olan markalarımıza sahip çıkabilirsek, en önemlisi kendimizle barışabilirsek başarabiliriz…
ÜRETİM ÜRETİM YİNE ÜRETİM...
Bu anlamda geleneksel kültürümüz içinde en başta Hayvancılığa dayalı et ve süt ürünleri geliyor... Ama gelin görün ki banları marka ürünler haline getirememiş; marketlerin raflarında ön sıralarda bu ürünler teşhir ediliyor.
Hemen belirtelim ben bu ürünlerin teşhirine karşı değilim ama kendi ürünlerimizi daha sıklıkla kullanmalıyız diye düşünmekteyim.
Benzer bir durum da kış sporları için geçerli...
Enver Paşa, İleri Kafkasya Harekatı içinde Sarıkamış Harekatını planladığında bizim ordumuzda kayaklı birliklerimiz açıkça görülüyor.
Sonra günümüzden yaklaşık çeyrek asır önce Atlama Kulelerinin yerinde ‘Tramplen’ yapmışız ama en azından bu alanda başka ülkeler söz sahibi...
Geleneksel yapımızı bir türlü sürdürememişiz.
*
Üretime geri dönersek Büyükşehir Belediyesi üretime destek verme yolunda imkanlarını seferber etmiş durumda.
Bu konuda konuşan Başkan Mehmet Sekmen;
‘Türkiye’de tarıma ve hayvancılığa en büyük desteği veren belediyelerden birisi olduğumuzu ifade etmek istiyorum. Sadece bununla da kalmıyoruz aynı zamanda ziraat aletleri de oluşturarak ekim yapmak isteyen vatandaşlarımıza da 4’te 1 fiyatına hizmet sunuyoruz. Taş toplama, taş kırma, gübreleme, ekme ve biçme gibi alanlarda çiftçilerimize destek sağlıyoruz................ Türkiye’nin ve Avrupa’nın en büyük hayvan pazarını Erzurum’da yaptık. Şuanda da çok modern bir şekilde vatandaşlarımıza hizmet veriyor.....’ söylüyor.
*
Büyükşehir Belediyemiz üstüne düşeni yapıyor.
Biz de geleneksel kültürümüzü geleneksel kültürümüzü, tarihi dokumuzla sentezleyebilir, var olan potansiyellerimizi harekete geçirebiliriz diye düşünmekteyim...
Erzurum, kadim ve derinliği olan şehirdir…
Bu Kadim kentin yıldızını parlatmamız lazımdır…
Şehrinin tarihini yazanlar olimpiyatlardan önce ve olimpiyatlardan sonra diye ikiye ayırarak izah etme ihtiyacı duymalılar…
Bunun için de şehir, birlik beraberlik halinde dayanışmalı, üretmeli ve marka oluşturmalı…
***
Erzurum’un mevcut potansiyeline bakıldığında Marka Kent olmak için her şey mevcut… binlerce yıllık bir geçmişe, tarihi ve kültürel birikime sahip…
Yanı sıra bulunduğu coğrafyanın lideri… Sağlık, Eğitim,Turizm ve spor alanında yaşanan gelişmelerle de yıldızı parlayan kent…
Mevcut potansiyelleri bakımından batıdaki Kış Turizm merkezleri ile mukayese edildiğinde fiziki anlamda onlardan ileride, ekonomik anlamda çok gerilerdeyiz…
Avrupa’da milli geliri 25 bin Avro olan ülkelerde, kış merkezlerinin bulunduğu Alplerin zirve yamaçlarındaki köylerde yaşayanların milli geliri ülke gelirinin en az 3-4 misli fazla…
Erzurum’a baktığımızda durum bir hayli kötü…
Milli gelirden en az pay alan iller arasındayız…
Bu açıdan yerel ürün ve üretimlerimizle marka olma yolunda önemli çaba harcamalıyız…
Bilinmeli ki, ‘marka kentler, ulusların ekonomik ve kültürel güç evleridir…’
***
Burada sorulması gereken soru şu;
Erzurum şehri olarak Marka Kent olmaya ne kadar hazırız…
Mevcut markalarımızı koruyabilip ulusal marka haline getirebildik mi,
Dahası birbirimizi olduğu gibi kabullenip, birlik ruhu içinde dayanışma gösterebiliyor muyuz…
Aslında bu ve benzeri soruları uzatabiliriz…
Geleneksel kültürümüzü, tarihi dokumuzla sentezleyebilir, potansiyellerimizi harekete geçirebilir, var olan markalarımıza sahip çıkabilirsek, en önemlisi kendimizle barışabilirsek başarabiliriz…
ÜRETİM ÜRETİM YİNE ÜRETİM...
Bu anlamda geleneksel kültürümüz içinde en başta Hayvancılığa dayalı et ve süt ürünleri geliyor... Ama gelin görün ki banları marka ürünler haline getirememiş; marketlerin raflarında ön sıralarda bu ürünler teşhir ediliyor.
Hemen belirtelim ben bu ürünlerin teşhirine karşı değilim ama kendi ürünlerimizi daha sıklıkla kullanmalıyız diye düşünmekteyim.
Benzer bir durum da kış sporları için geçerli...
Enver Paşa, İleri Kafkasya Harekatı içinde Sarıkamış Harekatını planladığında bizim ordumuzda kayaklı birliklerimiz açıkça görülüyor.
Sonra günümüzden yaklaşık çeyrek asır önce Atlama Kulelerinin yerinde ‘Tramplen’ yapmışız ama en azından bu alanda başka ülkeler söz sahibi...
Geleneksel yapımızı bir türlü sürdürememişiz.
*
Üretime geri dönersek Büyükşehir Belediyesi üretime destek verme yolunda imkanlarını seferber etmiş durumda.
Bu konuda konuşan Başkan Mehmet Sekmen;
‘Türkiye’de tarıma ve hayvancılığa en büyük desteği veren belediyelerden birisi olduğumuzu ifade etmek istiyorum. Sadece bununla da kalmıyoruz aynı zamanda ziraat aletleri de oluşturarak ekim yapmak isteyen vatandaşlarımıza da 4’te 1 fiyatına hizmet sunuyoruz. Taş toplama, taş kırma, gübreleme, ekme ve biçme gibi alanlarda çiftçilerimize destek sağlıyoruz................ Türkiye’nin ve Avrupa’nın en büyük hayvan pazarını Erzurum’da yaptık. Şuanda da çok modern bir şekilde vatandaşlarımıza hizmet veriyor.....’ söylüyor.
*
Büyükşehir Belediyemiz üstüne düşeni yapıyor.
Biz de geleneksel kültürümüzü geleneksel kültürümüzü, tarihi dokumuzla sentezleyebilir, var olan potansiyellerimizi harekete geçirebiliriz diye düşünmekteyim...