“Hac için Mekke’deydim ve paramı kaybetmiştim…
Memleketi arayıp para istemiştim; ama henüz gelmemişti…
Mâlum, Haccın bir rüknü olarak belli bir vakitte saçını sakalını kısaltman icap eder. Bir berbere girdim, müşterisini tıraş ediyordu. Utana-sıkıla ‘Afedersiniz; param yok, Allah rızası için saçımı-sakalımı düzeltebilir misin?’ diye sordum.
Berber beni süzdü, sonra tıraş ettiği adamın yanındaki boş koltuğu gösterip ‘Buyurun, oraya oturun’ dedi…
Tıraş ettiği adama ‘Müsaadenizle sizi bekleteceğim biraz; sizi ücreti mukabilinde tıraş ediyorum, lâkin bu adamcağız Allah rızası için istedi; onu bekletemem’ dedi ve benim de müşterinin de itiraz etmesine fırsat bırakmadan beni tıraş etmeye başladı…
Tıraştan sonra üstümü fırçalarken cebime de biraz para sokuşturdu. Ben ‘Ama!.." diye itiraz ederken tebessümle ‘Bununla acil ihtiyaçlarını karşılarsın, bu kadar var kusuruma bakma’ diye fısıldadı.
Aradan birkaç gün geçti, beklediğim para geldi. Doğruca o berbere gidip içine düştüğüm durumun aslını anlattım ve bin bir teşekkürle yüklü miktarda para uzattım. Gülümseyerek elimi tuttu, kibarca itti. ‘Alamam’ dedi ve ekledi ‘Allah için olan işin bedelini kullar ödeyemez, var git sen de başkalarına Allah için iyilik yap’.
Helalleşip herhangi bir ödeme yapamadan oradan ayrıldım. Aradan kırk yıla yakın zaman geçti ve kırk yıla yakındır hep o berbere dua ediyorum.
Onun için dua etmeye doyamıyorum.
Geceleri uyandığımda bile onun için dua ediyorum…”
(Olayın kahramanı da anlatıcısı da meçhul…)
★★
Hemşehrim, meslektaşım, Oltulu çok değerli ağabeyim Osman Albayrak’ın aktardığı bu hikâye üniversitede, sevgili hocam Ahmet Hilmi İmamoğlu’nun bir derste esas konuya ara verip ‘İyilik nedir ve iyi kimdir?’ soruları üzerine sağcı-solcu, ülkücü-devrimci, muhafazakâr-modernist, farklı zihniyetlerden bir amfi dolusu genci ustaca tartıştırmasını anımsattı bana.
Nur içinde yatsın sevgili hocam.
Sınıftaki öğretmen adaylarının anlattıkları iyilik ve iyi insan örneklerini sabırla dinledikten sonra hiç unutamadığım o iyilik ve iyi insan tanımını yapmıştı: ‘İyi insan, alacaklısı kendisini görüp mahcup olmasın diye evine başka yoldan giden insandır. Buna karşılık bir başka iyi insan da iyilikleri istismar etmemeye hayatını adayan insandır’…
★★
Mekke’deki bir berberi Trabzon’daki bir üniversite hocasıyla ‘iyilik kubbesi’ altında buluşturan doğaçlama bir yazı oldu bu.
Nereden nereye?
Planlayıp yazsam böyle olmazdı…
Memleketi arayıp para istemiştim; ama henüz gelmemişti…
Mâlum, Haccın bir rüknü olarak belli bir vakitte saçını sakalını kısaltman icap eder. Bir berbere girdim, müşterisini tıraş ediyordu. Utana-sıkıla ‘Afedersiniz; param yok, Allah rızası için saçımı-sakalımı düzeltebilir misin?’ diye sordum.
Berber beni süzdü, sonra tıraş ettiği adamın yanındaki boş koltuğu gösterip ‘Buyurun, oraya oturun’ dedi…
Tıraş ettiği adama ‘Müsaadenizle sizi bekleteceğim biraz; sizi ücreti mukabilinde tıraş ediyorum, lâkin bu adamcağız Allah rızası için istedi; onu bekletemem’ dedi ve benim de müşterinin de itiraz etmesine fırsat bırakmadan beni tıraş etmeye başladı…
Tıraştan sonra üstümü fırçalarken cebime de biraz para sokuşturdu. Ben ‘Ama!.." diye itiraz ederken tebessümle ‘Bununla acil ihtiyaçlarını karşılarsın, bu kadar var kusuruma bakma’ diye fısıldadı.
Aradan birkaç gün geçti, beklediğim para geldi. Doğruca o berbere gidip içine düştüğüm durumun aslını anlattım ve bin bir teşekkürle yüklü miktarda para uzattım. Gülümseyerek elimi tuttu, kibarca itti. ‘Alamam’ dedi ve ekledi ‘Allah için olan işin bedelini kullar ödeyemez, var git sen de başkalarına Allah için iyilik yap’.
Helalleşip herhangi bir ödeme yapamadan oradan ayrıldım. Aradan kırk yıla yakın zaman geçti ve kırk yıla yakındır hep o berbere dua ediyorum.
Onun için dua etmeye doyamıyorum.
Geceleri uyandığımda bile onun için dua ediyorum…”
(Olayın kahramanı da anlatıcısı da meçhul…)
★★
Hemşehrim, meslektaşım, Oltulu çok değerli ağabeyim Osman Albayrak’ın aktardığı bu hikâye üniversitede, sevgili hocam Ahmet Hilmi İmamoğlu’nun bir derste esas konuya ara verip ‘İyilik nedir ve iyi kimdir?’ soruları üzerine sağcı-solcu, ülkücü-devrimci, muhafazakâr-modernist, farklı zihniyetlerden bir amfi dolusu genci ustaca tartıştırmasını anımsattı bana.
Nur içinde yatsın sevgili hocam.
Sınıftaki öğretmen adaylarının anlattıkları iyilik ve iyi insan örneklerini sabırla dinledikten sonra hiç unutamadığım o iyilik ve iyi insan tanımını yapmıştı: ‘İyi insan, alacaklısı kendisini görüp mahcup olmasın diye evine başka yoldan giden insandır. Buna karşılık bir başka iyi insan da iyilikleri istismar etmemeye hayatını adayan insandır’…
★★
Mekke’deki bir berberi Trabzon’daki bir üniversite hocasıyla ‘iyilik kubbesi’ altında buluşturan doğaçlama bir yazı oldu bu.
Nereden nereye?
Planlayıp yazsam böyle olmazdı…