1946 yılında açık oy gizli tasnif esasına dayalı yapılan seçimler Türk tarihine şaibeli seçimle olarak geçmiş ve demokrasi büyük bir darbe almıştır. Dönemin muhalefet partisi olan Celal Bayar ve Adnan Menderes’in öncülüğünde kurulmuş olan Demokrat Parti, halkın desteğini de arkasına alarak 1950 seçimlerine damgasını vurmuştur. 27 yıllık bir dönem seçimle ve demokratik yöntemlerle sona erdiğinde dolayı bu döneme tarihçiler BEYAZ DEVRİM adını vermiştir. 1950 yılında Adnan Menderes ve ekibiyle başlayan dönem 1960 askeri darbesine kadar devam etmiştir. Ekonomi, tarım, sanayi, hayvancılık alanında ki kalkınma eğitim alanında kendini göstermiş ve ülkenin dört bir yanında eğitim seferberliği başlatılmıştır. Menderes dönemi eğitim programlarında milli ve manevi değerlere bağlılığı olmayan bir cemiyetin kötü akıbete sürükleneceği ifade edilmiş ve böyle bir ülkenin de ilmen ilerlemeyeceği de vurgulanmıştır. Demokrat Parti döneminde eğitim sisteminde öğretimin birliği ilkesi benimsenmiştir. İlköğretimin milli eğitimim temeli olarak kabul edilmekte, öğretmenlerin ise aynı ruha ve bilgiye sahip olmaları esası dikkate alınarak farklı grupların oluşmasına izin verilmeyeceği belirtilmiştir. Dönemin en önemli eğitim adımı ise Doğu Anadolu Bölgesi ve Karadeniz Bölgesine yönelik olarak atılan üniversite kurulması adımı olmuştur. Mustafa Kemal döneminde de düşünülen; fakat gerçekleşmeyen Doğu Anadolu’da bir üniversitenin açılması Ali Adnan Menderes döneminde hayat bulmuş ve Atatürk Üniversitesi 1957 yılında kurulmuştur. Atatürk Üniversitesi, şehrin ve bölgenin ışığı olmuş, eğitim alanında bir üs haline gelmiştir. Bugün binlerce öğrencisi ve akademisyeni ile üniversite dünya çapında önemli başarılara imza atan eğitim yuvası haline gelmiştir. Üniversitenin yetiştirmiş olduğu eğitmenler daha sonra çevre il ve ülke çapında ki açılan yeni eğitim kurumların da kurucuları olmuştur. Menderes döneminde Atatürk Üniversitesinin yanı sıra Ankara’da Orta Doğu Teknik üniversitesi, Trabzon ve çevresinde Karadeniz Teknik Üniversitesi ve batı da ise Ege Üniversitesi açılmıştır.
Dönemin en önemli ve günümüz de uygulanan liselerin 4 yıl olmasıyla ilgili atılan adımı olmuştur. 1952-1953 yılında liseler 4 yıla çıkarılmış; fakat ardından 1956 yılında alınan kararla tekrar 3 yıla düşürülmüştür. Mesleki ve teknik öğretim alanında ise, tarımda makineleşmenin ortaya çıkardığı teknik eleman ihtiyacını karşılamak ve yurt dışından ithal edilen makinelerin bakım ve onarımını sağlamak amacıyla sanat enstitülerinin içinde motor bölümlerinin temellerini atmak olmuştur. 1950-1960 arasında eğitim sorunlarının yeniden masaya yatırıldığı en önemli adım ise 5. Milli Eğitim Şûra’sının toplanmasıdır. 1953 yılında Tevfik ileri, 1957 yılında ise Ahmet Özel başkanlığında olmak üzere toplanan şuralar eğitime verilen önemi göstermesi bakımından önem arz etmiştir. Eğitimin her alanına neşter vuran başvekil Menderes, eğitimini aksatan, şartları dolayısıyla okulunu bitiremeyenler için de 1959-1960 eğitim-öğretim yılında itibaren ise akşam liselerinin açılmasına ön ayak olmuştur. Adnan Menderes hükümetlerinin eğitime ayırdığı pay ise devletin genel bütçesi 1 milyar 487 milyon iken, eğitime ayrılan pay ise 176 milyon ile % 11,86 orana sahiptir. Bütçe de eğitime ayrılan pay, diğer alanlara ayrılan paydan oran açısından hayli yüksektir. 27 Mayıs 1960 darbesinin yapıldığı dönem de ise bütçe 7 milyar 281 milyon iken, eğitime ayrılan pay ise 981 milyon lira ile % 13 civarındadır. Bu oranlara bakıldığında aslında başka söze hacet kalmıyor. Eğitim de başlatılan ilerici hamle, maalesef 27 Mayıs 1960 ihtilalı ile kesintiye uğratılmış ve bu ülkenin evlatlarının aydınlatılmasına izin verilmemiştir.
1960 darbesinden sonra toplumun yaşadığı sancılar, kültürel tabakada kültürel; devlet bütçesinde ise iktisadi yetersizlik olduğundan tam manasıyla daha önce atılan adımlar gerçekleştirilemedi. Durum böyle olunca toplumun sancıları çeşitli ağırlıklar ve aralıklarla artarak yer yer patlak verdi. Gençlerde ekonomik ve manevi bakımından oluşan boşluklar, siyasetle iç içe geçince ortaya çok daha farklı manzaralar çıktı. Holdinglerin kurulup artmaya başlamasıyla da zengin-fakir ayrımında ki çizgiler, sosyal ve kültürel bakımından daha da belirginleşti ve yeni bir kitle doğdu. Bu kitlenin adı arabesk gençlik idi. Maalesef ki bu değişim, genç beyinleri uyuşturarak demode etmeye başladı. 1960’lı yıllarda özlem duyulan bilinçli ve üretken gençlik maddi ve teknik üretime haiz olarak yeterli derece de fiiliyata geçirilemedi. 27 Mayıs 1960 darbesi özgürlükleri alırken, aynı zamanda gençlerin de hayalleri ve gelecekleri de almıştır.
1960-1980 arası eğitim alanında atılan adımlarda biri ilk Öğretmen okulları bünyesinde 19774-1975 yıllarında iki yıllık eğitim enstitülerinin açılması olmuştur. İki yıllık eğitim enstitülerine daha çok üniversite sınavlarından başarılı olamayan öğrencilerin gitmesi okulun kalite sorunu ortaya çıkarmış ve süreç içerisinde bu okullara 80 bin öğrenci alınmıştır. Sayının fazla olması hızlandırılmış eğitim dönemlerini beraberinde getirmiş ve 20 Temmuz 1982 yılında iki yıllık eğitim enstitüleri kapatılmıştır. Adnan Menderes döneminde açılmasına başlanılan Yüksek Öğretmen okullarına 1964 yılında İzmir Yüksek Öğretmen Okulu da eklenmiştir. Okullarda mesleki eğitimin verilmediği ve daha çok bu okulların yurtlara döndüğü gerekçesiyle bu eğitim adımında da geri dönülmüş ve yüksek öğretmen okulları da kapatılmıştır.
1973 yılında 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu ile Türk Milli eğitimin genel amaçları belirlenmiş ve Türk Milli Eğitiminin temel ilkeleri açıklanmıştır. Bu temel ilkeler ise genellik ve eşitlik, ferdin ve toplumun ihtiyaçları, yöneltme, eğitim hakkı, fırsat ve imkân eşitliği, süreklilik, demokrasi eğitimi, laiklik, bilimsellik, planlılık, karma eğitim, Atatürk İnkılâp ve ilkeleri ve Atatürk Milliyetçiliği, her yerde eğitim, okul ve ailenin işbirliği ve karma eğitimdir.
Darbeden sonra ülke yönetimine şekil vermeye çalışanlar, eğitim de istenilen adımları atamamış, eğitim de yazboz dönemi yaşanmıştır. 12 Mart 1971 muhtırası ve ardından yaşanılan süreçler eğitimden daha çok siyasetin konuşulmasına neden olmuştur. Maraş olayları, Taksim hadisesi, sağ ve sol ayrımı gençlerin enerjilerini almış, beyinleri farklı düşünceler meşgul etmiştir. Ülkenin kaynakları, ülkenin evlatlarına değil, farklı alanlara harcanmıştır.
Sözlerime Mustafa Kemal ATATÜRK’ÜN bir sözü ile son vermek istiyorum: “ Öğretmenler! Ordularımızın kazandığı zafer sizin ordularınızın zaferi için sadece temel hazırladı. Gerçek zaferi siz kazanacaksınız. Ben ve bütün arkadaşlarım, sarsılmaz bir imanla sizi takip edeceğiz. Sizin karşılaşacağınız her engeli kıracağız.”
Dönemin en önemli ve günümüz de uygulanan liselerin 4 yıl olmasıyla ilgili atılan adımı olmuştur. 1952-1953 yılında liseler 4 yıla çıkarılmış; fakat ardından 1956 yılında alınan kararla tekrar 3 yıla düşürülmüştür. Mesleki ve teknik öğretim alanında ise, tarımda makineleşmenin ortaya çıkardığı teknik eleman ihtiyacını karşılamak ve yurt dışından ithal edilen makinelerin bakım ve onarımını sağlamak amacıyla sanat enstitülerinin içinde motor bölümlerinin temellerini atmak olmuştur. 1950-1960 arasında eğitim sorunlarının yeniden masaya yatırıldığı en önemli adım ise 5. Milli Eğitim Şûra’sının toplanmasıdır. 1953 yılında Tevfik ileri, 1957 yılında ise Ahmet Özel başkanlığında olmak üzere toplanan şuralar eğitime verilen önemi göstermesi bakımından önem arz etmiştir. Eğitimin her alanına neşter vuran başvekil Menderes, eğitimini aksatan, şartları dolayısıyla okulunu bitiremeyenler için de 1959-1960 eğitim-öğretim yılında itibaren ise akşam liselerinin açılmasına ön ayak olmuştur. Adnan Menderes hükümetlerinin eğitime ayırdığı pay ise devletin genel bütçesi 1 milyar 487 milyon iken, eğitime ayrılan pay ise 176 milyon ile % 11,86 orana sahiptir. Bütçe de eğitime ayrılan pay, diğer alanlara ayrılan paydan oran açısından hayli yüksektir. 27 Mayıs 1960 darbesinin yapıldığı dönem de ise bütçe 7 milyar 281 milyon iken, eğitime ayrılan pay ise 981 milyon lira ile % 13 civarındadır. Bu oranlara bakıldığında aslında başka söze hacet kalmıyor. Eğitim de başlatılan ilerici hamle, maalesef 27 Mayıs 1960 ihtilalı ile kesintiye uğratılmış ve bu ülkenin evlatlarının aydınlatılmasına izin verilmemiştir.
1960 darbesinden sonra toplumun yaşadığı sancılar, kültürel tabakada kültürel; devlet bütçesinde ise iktisadi yetersizlik olduğundan tam manasıyla daha önce atılan adımlar gerçekleştirilemedi. Durum böyle olunca toplumun sancıları çeşitli ağırlıklar ve aralıklarla artarak yer yer patlak verdi. Gençlerde ekonomik ve manevi bakımından oluşan boşluklar, siyasetle iç içe geçince ortaya çok daha farklı manzaralar çıktı. Holdinglerin kurulup artmaya başlamasıyla da zengin-fakir ayrımında ki çizgiler, sosyal ve kültürel bakımından daha da belirginleşti ve yeni bir kitle doğdu. Bu kitlenin adı arabesk gençlik idi. Maalesef ki bu değişim, genç beyinleri uyuşturarak demode etmeye başladı. 1960’lı yıllarda özlem duyulan bilinçli ve üretken gençlik maddi ve teknik üretime haiz olarak yeterli derece de fiiliyata geçirilemedi. 27 Mayıs 1960 darbesi özgürlükleri alırken, aynı zamanda gençlerin de hayalleri ve gelecekleri de almıştır.
1960-1980 arası eğitim alanında atılan adımlarda biri ilk Öğretmen okulları bünyesinde 19774-1975 yıllarında iki yıllık eğitim enstitülerinin açılması olmuştur. İki yıllık eğitim enstitülerine daha çok üniversite sınavlarından başarılı olamayan öğrencilerin gitmesi okulun kalite sorunu ortaya çıkarmış ve süreç içerisinde bu okullara 80 bin öğrenci alınmıştır. Sayının fazla olması hızlandırılmış eğitim dönemlerini beraberinde getirmiş ve 20 Temmuz 1982 yılında iki yıllık eğitim enstitüleri kapatılmıştır. Adnan Menderes döneminde açılmasına başlanılan Yüksek Öğretmen okullarına 1964 yılında İzmir Yüksek Öğretmen Okulu da eklenmiştir. Okullarda mesleki eğitimin verilmediği ve daha çok bu okulların yurtlara döndüğü gerekçesiyle bu eğitim adımında da geri dönülmüş ve yüksek öğretmen okulları da kapatılmıştır.
1973 yılında 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu ile Türk Milli eğitimin genel amaçları belirlenmiş ve Türk Milli Eğitiminin temel ilkeleri açıklanmıştır. Bu temel ilkeler ise genellik ve eşitlik, ferdin ve toplumun ihtiyaçları, yöneltme, eğitim hakkı, fırsat ve imkân eşitliği, süreklilik, demokrasi eğitimi, laiklik, bilimsellik, planlılık, karma eğitim, Atatürk İnkılâp ve ilkeleri ve Atatürk Milliyetçiliği, her yerde eğitim, okul ve ailenin işbirliği ve karma eğitimdir.
Darbeden sonra ülke yönetimine şekil vermeye çalışanlar, eğitim de istenilen adımları atamamış, eğitim de yazboz dönemi yaşanmıştır. 12 Mart 1971 muhtırası ve ardından yaşanılan süreçler eğitimden daha çok siyasetin konuşulmasına neden olmuştur. Maraş olayları, Taksim hadisesi, sağ ve sol ayrımı gençlerin enerjilerini almış, beyinleri farklı düşünceler meşgul etmiştir. Ülkenin kaynakları, ülkenin evlatlarına değil, farklı alanlara harcanmıştır.
Sözlerime Mustafa Kemal ATATÜRK’ÜN bir sözü ile son vermek istiyorum: “ Öğretmenler! Ordularımızın kazandığı zafer sizin ordularınızın zaferi için sadece temel hazırladı. Gerçek zaferi siz kazanacaksınız. Ben ve bütün arkadaşlarım, sarsılmaz bir imanla sizi takip edeceğiz. Sizin karşılaşacağınız her engeli kıracağız.”