Gariplikler öylesine çok ki bu ülkede, "Zulüm 1453'te başladı" diyebilecek evlatlar yetiştirdik. Fatih Sultan Mehmet'in ilk havan topunu bulan kişi olduğunu bilen bir elin parmaklarını geçer miydi bu ülkede? Aybüke hanım bunları aktarırken kızgınlığını veya kırgınlığını da gizleyemiyor.
Devam edelim; “Hele ki Mimar Sinanımız.. Sayfalar dolusu yazarak bitmeyecek dehası ve eserleri Yüzlerce, binlerce bilginimizin eserlerini kütüphanelerin raflarında çürüttük.
Tercüme edip, okutmadık, anlatmadık çocuklarımıza, anlamadılar bizlere... Ve karaladık, karalattık geçmişimizi. Bir karış toprak vermeyenleri, "Kan ve can veririz ama asla toprak satın alamazsınız" diyenleri "Hain" ve "Kızıl Sultan" olarak soktuk kitaplarımıza.”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, sanıyorum bu eksikliği, acıyı en çok hissedenlerin başında geliyor. Diyor ki; “Hiç kimsenin bu arayıştan rahatsız olmaması gerekir. Bu arayışın sona ermesi bir ülkenin veya toplumun felaketi demektir. Bize lazım olan ilhamını gelenekten alan yenilikçiliktir. Günlük hayatımızda otomobili bırakıp atı ulaşım vasıtası olarak görme gibi şey tabi ki yok. Bizim derdimiz ve arayışımız başka.
Dünyadaki hakim fikri anlayışın ve fiili düzenin sadece ardından giderek kendimize çok daha iyi bir medeniyet inşa edemeyeceğimize inanıyorum. Tek vazgeçilmezimiz inancımızın naslarıdır. Onun dışındaki her şeyi yeniden yorumlamak, üretmek mümkündür. Ne insanlığın milletimizin ve inancımızın binlerce yıllık birikimine sırtımızı döneceğiz, ne de modern dünya imkanlarını reddedeceğiz. Esasen insanoğlu kimi zaman iyi yönde, kimi zaman kötü yönde kendisini yenileyen bir varlıktır.
Biz her alanda olduğu gibi fikri alanda da üretici olma peşindeyiz, Türkiye kuru kuruya batıcılık saplantısı yanında, pek çok sapkın ideoloji ve akımın zehrine de maruz kalmış bir ülkedir. Fikri iktidarımızı kökü ve ruhu itibariyle bize ait olmayan bir medeniyete kaptırmamızın nedeni, bu sapkın akımların önlerinin bilinçli şekilde açılmasıdır. Amorf bir nesil yetiştirme gayreti ülkemize oldukça pahalıya mal olmuştur. Yapmamız gereken kendi medeniyet birimimize uygun nesiller yetiştirmektir”.
Bu acıyı, eksikliği her bir ferdin özellikle eğitim camiasının hissetmesi, duyması gerekir. Erdoğan’ın gölgesine sığınarak cahil düşüncelerini bulunduğu mektepte, ilçe sınırlarındaki okullarda etkin kılma derdine düşenleri elbette kast etmiyorum.
Bunlardan ziyadesiyle fazlasını görüp duyuyoruz. Dün; eğitime FETÖ zehri akıtıldı, ardından sendika etkisi başladı. Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, bütün bu zehri temizlemekle meşgul ancak ne kadar başarılı olacağını bilemiyoruz.
Çünkü aşağıdan, Milli Eğitim camiasına kümelenmiş bir yığın kirli zihnin çabaları hiç bitmiyor. Sendika dediysek eksik söylemişiz, birde Cihannüma etkisi var, Bakan Selçuk’a rağmen alttan alta iş çevirmeye devam ediyor!
Devam edelim; “Hele ki Mimar Sinanımız.. Sayfalar dolusu yazarak bitmeyecek dehası ve eserleri Yüzlerce, binlerce bilginimizin eserlerini kütüphanelerin raflarında çürüttük.
Tercüme edip, okutmadık, anlatmadık çocuklarımıza, anlamadılar bizlere... Ve karaladık, karalattık geçmişimizi. Bir karış toprak vermeyenleri, "Kan ve can veririz ama asla toprak satın alamazsınız" diyenleri "Hain" ve "Kızıl Sultan" olarak soktuk kitaplarımıza.”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, sanıyorum bu eksikliği, acıyı en çok hissedenlerin başında geliyor. Diyor ki; “Hiç kimsenin bu arayıştan rahatsız olmaması gerekir. Bu arayışın sona ermesi bir ülkenin veya toplumun felaketi demektir. Bize lazım olan ilhamını gelenekten alan yenilikçiliktir. Günlük hayatımızda otomobili bırakıp atı ulaşım vasıtası olarak görme gibi şey tabi ki yok. Bizim derdimiz ve arayışımız başka.
Dünyadaki hakim fikri anlayışın ve fiili düzenin sadece ardından giderek kendimize çok daha iyi bir medeniyet inşa edemeyeceğimize inanıyorum. Tek vazgeçilmezimiz inancımızın naslarıdır. Onun dışındaki her şeyi yeniden yorumlamak, üretmek mümkündür. Ne insanlığın milletimizin ve inancımızın binlerce yıllık birikimine sırtımızı döneceğiz, ne de modern dünya imkanlarını reddedeceğiz. Esasen insanoğlu kimi zaman iyi yönde, kimi zaman kötü yönde kendisini yenileyen bir varlıktır.
Biz her alanda olduğu gibi fikri alanda da üretici olma peşindeyiz, Türkiye kuru kuruya batıcılık saplantısı yanında, pek çok sapkın ideoloji ve akımın zehrine de maruz kalmış bir ülkedir. Fikri iktidarımızı kökü ve ruhu itibariyle bize ait olmayan bir medeniyete kaptırmamızın nedeni, bu sapkın akımların önlerinin bilinçli şekilde açılmasıdır. Amorf bir nesil yetiştirme gayreti ülkemize oldukça pahalıya mal olmuştur. Yapmamız gereken kendi medeniyet birimimize uygun nesiller yetiştirmektir”.
Bu acıyı, eksikliği her bir ferdin özellikle eğitim camiasının hissetmesi, duyması gerekir. Erdoğan’ın gölgesine sığınarak cahil düşüncelerini bulunduğu mektepte, ilçe sınırlarındaki okullarda etkin kılma derdine düşenleri elbette kast etmiyorum.
Bunlardan ziyadesiyle fazlasını görüp duyuyoruz. Dün; eğitime FETÖ zehri akıtıldı, ardından sendika etkisi başladı. Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, bütün bu zehri temizlemekle meşgul ancak ne kadar başarılı olacağını bilemiyoruz.
Çünkü aşağıdan, Milli Eğitim camiasına kümelenmiş bir yığın kirli zihnin çabaları hiç bitmiyor. Sendika dediysek eksik söylemişiz, birde Cihannüma etkisi var, Bakan Selçuk’a rağmen alttan alta iş çevirmeye devam ediyor!