Medrese, geleneğini oluşturmuş, sistematiğini kurmuştu. Medreselerde ilk basamaktan son basamağa kadar, hangi dersler hangi metotla ve kimler tarafından okutulacak, biliniyordu. Medreselerin yanına Batı tipi okullar açmaya başladığımız Tanzimat’tan itibaren, eğitim sisteminde karmaşa başladı ve iki başlılık ortaya çıktı. Hele İslamcılık, Osmanlıcılık, Batıcılık ve bu bağlamda İttihatçılık, Cumhuriyetçilik gibi ideolojik iktidar dönemlerinde, eğitimdeki karmaşa iyice arttı.
Cumhuriyet’in kurulmasıyla birlikte medreseler kaldırıldı ve bugünkü okul sistemi medreselerin yerini aldı. Cumhuriyet döneminin eğitime bakışı önceki dönemlerdeki gibi ideolojikti. Bu bakış açısı, CHP’nin, Cumhuriyet’in 25. Yılı için çıkardığı Hizmet Kitapçığının ‘Milli Eğitim İşleri’ başlıklı bölümünde şu ifadelerle izah edildi:
“Cumhuriyet, Türk cemiyetini ondan önce tabi bulunduğu kötü idare tarzından kurtarmak amacı ile ilan edilmişti. Bunu gerçekleştirmenin tek çaresi Cumhuriyetçi vatandaşlar yetiştirmek olduğu için her dereceli okullar vasıtası ile yurttaşları siyasi eğitime tabi tutarak hakiki cumhuriyetçiler yetiştirmek yolu tutulmuş; okulların programlarında, yönetmeliklerinde, ders kitaplarında gereken değişiklikler yapılmıştır.” (s: 44)
Yeni rejimin siyasi prensiplerine uygun bir eğitim kuruldu. Vatandaşlar, okullarda, metinde ifade edildiği gibi, ‘siyasi eğitime’ tabi tutuldu. 1950’den sonra çok partili sisteme geçildi ve eğitimde yenilikler baş gösterdi. Mesela imam hatipler ve ilahiyat fakülteleri yaygınlaştı. Derslerin içeriğinde değişiklikler yapıldı. DP ile başlayan sağ iktidarlar döneminde, vatandaşlar, bu kez okullarda daha farklı bir ‘siyasi eğitime’ tabi tutuldu. Böylece 1923’den 1917’ye kadar, Türk Milli Eğitim sistemi, gerçeklerden kopuk, sürekli değişen bir yol takip etti.
Bugünlerde de imam hatipler çoğaltılıyor; bu da eğitimimizde yeni bir yol ve yöntem denemesi. Ama ihtiyacımız gerçekten bu okullar mı?
Bir zamanlar önemli bir eğitim reformu olarak gösterilen TEOG, Cumhurbaşkanı tarafından kötülendi ve kaldırıldı. Hatta üniversite sınavlarının kaldırılacağı da iddia ediliyor. Kaldırılan sınavların yerini ne alacak, henüz kimse bilmiyor.
Ama görünen o ki, Türk Milli Eğitim sisteminin kaotik yapısı devam edecek. İktidarların, milli eğitim yoluyla vatandaşı ‘siyasi eğitime’ tabi tutma hevesi bitmeden milli eğitim sistemi bir istikrar ve istikamet kazanabilir mi? Sanmıyorum!
Cumhuriyet’in kurulmasıyla birlikte medreseler kaldırıldı ve bugünkü okul sistemi medreselerin yerini aldı. Cumhuriyet döneminin eğitime bakışı önceki dönemlerdeki gibi ideolojikti. Bu bakış açısı, CHP’nin, Cumhuriyet’in 25. Yılı için çıkardığı Hizmet Kitapçığının ‘Milli Eğitim İşleri’ başlıklı bölümünde şu ifadelerle izah edildi:
“Cumhuriyet, Türk cemiyetini ondan önce tabi bulunduğu kötü idare tarzından kurtarmak amacı ile ilan edilmişti. Bunu gerçekleştirmenin tek çaresi Cumhuriyetçi vatandaşlar yetiştirmek olduğu için her dereceli okullar vasıtası ile yurttaşları siyasi eğitime tabi tutarak hakiki cumhuriyetçiler yetiştirmek yolu tutulmuş; okulların programlarında, yönetmeliklerinde, ders kitaplarında gereken değişiklikler yapılmıştır.” (s: 44)
Yeni rejimin siyasi prensiplerine uygun bir eğitim kuruldu. Vatandaşlar, okullarda, metinde ifade edildiği gibi, ‘siyasi eğitime’ tabi tutuldu. 1950’den sonra çok partili sisteme geçildi ve eğitimde yenilikler baş gösterdi. Mesela imam hatipler ve ilahiyat fakülteleri yaygınlaştı. Derslerin içeriğinde değişiklikler yapıldı. DP ile başlayan sağ iktidarlar döneminde, vatandaşlar, bu kez okullarda daha farklı bir ‘siyasi eğitime’ tabi tutuldu. Böylece 1923’den 1917’ye kadar, Türk Milli Eğitim sistemi, gerçeklerden kopuk, sürekli değişen bir yol takip etti.
Bugünlerde de imam hatipler çoğaltılıyor; bu da eğitimimizde yeni bir yol ve yöntem denemesi. Ama ihtiyacımız gerçekten bu okullar mı?
Bir zamanlar önemli bir eğitim reformu olarak gösterilen TEOG, Cumhurbaşkanı tarafından kötülendi ve kaldırıldı. Hatta üniversite sınavlarının kaldırılacağı da iddia ediliyor. Kaldırılan sınavların yerini ne alacak, henüz kimse bilmiyor.
Ama görünen o ki, Türk Milli Eğitim sisteminin kaotik yapısı devam edecek. İktidarların, milli eğitim yoluyla vatandaşı ‘siyasi eğitime’ tabi tutma hevesi bitmeden milli eğitim sistemi bir istikrar ve istikamet kazanabilir mi? Sanmıyorum!