Her kentin, bölgenin bir kimliği vardır. O bölgeyi tanımlarken bu kimlik ön plana çıkar.
Mesela Karadeniz Bölgesi, aşırı milliyetçiliği ile bilinir.
Karadeniz lobisi hemen her sektörde hissedilir.
Ülkede siyaset, spor, ekonomi hep Karadeniz lobisinin yönlendirmesi ile şekil alıyor fikri hâkimdir…
Bu fikrin gerçekliği zaman zaman kendini net bir biçimde ortaya koyar.
***
Erzurum için ise Milliyetçi muhafazakâr kimliği geçerlidir.
Şehir kendi derdinden başka her şeyde birleşir.
Bir yerde zulüm var ise ilk ses bu kentten çıkar.
Eğer toplu bir ses çıkacaksa ilk meydana Dadaşlar koşar.
Filistin, Bosna, Karabağ gündemde ne var ise ilk masaya yumruğunu vuran kentlerin başında gelir, Erzurum.
***
Bu şehrin bir muhafazakar yanı vardır kabul ederim ama milliyetçi kimliğimizi hala anlayabilmiş değilim.
Ülkenin kilit noktalarında görev alan onlarca bilim adamı, üst düzey bürokrat, iş insanı ve siyasetçiye sahip olmasına rağmen bir türlü birlik olamamış bir kenttir Erzurum.
Hadi lobiciliği beceremiyoruz; bari bu önemli görevlerde bulunanları onore ederek kentte kanalize ettirebilsek, oda yok...
Ne verdiğimiz oyun hesabını yapabiliyoruz ne de elimizdeki kaynakları doğru kullanıyoruz.
***
Durup dururken bu satırları şimdi neden mi yazıyorum?
Erzurum Ticaret Borsası öncülüğünde birkaç STK, yerel markaların desteklenmesi için kampanya başlattı.
Bu kampanya elbette perakende satışlar için de geçerli ama asıl hedef kamu kurumlarının ulusal marka sevdasının önüne geçmek.
Gazeteciliğe başladığım yıllardan beri bu sorun çözülemedi. Demek ki onlarca yıldır bir arpa boyu yol alamamışız.
Bu kentin verdiği vergilerle ayakta duran kamu, yerel marka değil hala başka illerin ürünlerini tercih ediyorsa bizim şu milliyetçi yapımızı biraz gözden geçirmemiz gerekir.
Eğer gerçekten milliyetçi olsaydık, hayvancılığın başkentinde Afyon ve Kayseri bu şehirde sucuk falan satamazdı.
Eğer gerçekten milliyetçi olsaydık, bu şehirde ulusal markalar bize tereyağı yerine krema yediremezdi.
Eğer biz milliyetçi olsaydık, milyonlarca liralık ihalelere imza atıp aynı üründen bu kentte üretilmesine rağmen ulusal markaya kapılarını açan kamu yöneticileri bu kadar bonkör olmazdı.
***
Hala STK’lar yerel markaları kulanın, kullandırın diye kampanyalar yapıp, bu kent böyle giderse batar diye bas bas bağırıyorsa…
Milliyetçiliğimiz de muhafazakârlığımız da söylemden ibarettir.
Mesela Karadeniz Bölgesi, aşırı milliyetçiliği ile bilinir.
Karadeniz lobisi hemen her sektörde hissedilir.
Ülkede siyaset, spor, ekonomi hep Karadeniz lobisinin yönlendirmesi ile şekil alıyor fikri hâkimdir…
Bu fikrin gerçekliği zaman zaman kendini net bir biçimde ortaya koyar.
***
Erzurum için ise Milliyetçi muhafazakâr kimliği geçerlidir.
Şehir kendi derdinden başka her şeyde birleşir.
Bir yerde zulüm var ise ilk ses bu kentten çıkar.
Eğer toplu bir ses çıkacaksa ilk meydana Dadaşlar koşar.
Filistin, Bosna, Karabağ gündemde ne var ise ilk masaya yumruğunu vuran kentlerin başında gelir, Erzurum.
***
Bu şehrin bir muhafazakar yanı vardır kabul ederim ama milliyetçi kimliğimizi hala anlayabilmiş değilim.
Ülkenin kilit noktalarında görev alan onlarca bilim adamı, üst düzey bürokrat, iş insanı ve siyasetçiye sahip olmasına rağmen bir türlü birlik olamamış bir kenttir Erzurum.
Hadi lobiciliği beceremiyoruz; bari bu önemli görevlerde bulunanları onore ederek kentte kanalize ettirebilsek, oda yok...
Ne verdiğimiz oyun hesabını yapabiliyoruz ne de elimizdeki kaynakları doğru kullanıyoruz.
***
Durup dururken bu satırları şimdi neden mi yazıyorum?
Erzurum Ticaret Borsası öncülüğünde birkaç STK, yerel markaların desteklenmesi için kampanya başlattı.
Bu kampanya elbette perakende satışlar için de geçerli ama asıl hedef kamu kurumlarının ulusal marka sevdasının önüne geçmek.
Gazeteciliğe başladığım yıllardan beri bu sorun çözülemedi. Demek ki onlarca yıldır bir arpa boyu yol alamamışız.
Bu kentin verdiği vergilerle ayakta duran kamu, yerel marka değil hala başka illerin ürünlerini tercih ediyorsa bizim şu milliyetçi yapımızı biraz gözden geçirmemiz gerekir.
Eğer gerçekten milliyetçi olsaydık, hayvancılığın başkentinde Afyon ve Kayseri bu şehirde sucuk falan satamazdı.
Eğer gerçekten milliyetçi olsaydık, bu şehirde ulusal markalar bize tereyağı yerine krema yediremezdi.
Eğer biz milliyetçi olsaydık, milyonlarca liralık ihalelere imza atıp aynı üründen bu kentte üretilmesine rağmen ulusal markaya kapılarını açan kamu yöneticileri bu kadar bonkör olmazdı.
***
Hala STK’lar yerel markaları kulanın, kullandırın diye kampanyalar yapıp, bu kent böyle giderse batar diye bas bas bağırıyorsa…
Milliyetçiliğimiz de muhafazakârlığımız da söylemden ibarettir.