“…De ki: ‘Görenle görmeyen bir midir?
Düşünmüyor musunuz?’” Enam-50
Görmüyorlar, bakıyorlar ve görmüyorlar Rabbim. Güneş kamaştırmış gözlerini. Kendilerini güneşe denk tutanların.
Bilmiyorlar, anlatıldıkça bilmedikleri çoğalıyor. Cehaletin gölgesinde her şeyi bildiklerini sanıyorlar. Şüphenin kanatlarına tutunanlar.
Düşünmüyorlar, düşünce adamı sıfatıyla anıldıkça körleşiyor beyinleri. Bilginin sığlığından enginler çıkaracaklarını sanıyorlar. Kendi yazmadıklarını belgeden saymayanlar.
Zaten sen anlamalarına izin vermedikçe anlamayacaklar. En özlü sözleri söylediklerini zannedenler.
Açıklayamadıklarını hayatın doğasına yüklüyorlar. Bilmediklerini açık etmekten utanan zavallılar.
Ol deyince olur her şey diyenlere, türlü fizik kurallarından bahsediyorlar. İzafiyetin dayanılmaz mecburiyetinin kaynağına müdrik olamayanlar.
İki denizin bir noktada birleşip, birbirine karışmamasına kalmasına hayranlık duyuyorlar. Olanı oldurandan bihaber kalmaktan kendilerini kurtaramayanlar.
Kendilerine hak ettiklerinden fazla değer veriyorlar. Bir tutam balçıktan yaratıldıklarını kabul edemeyenler.
Yağmurdan bereket umuyorlar. Bulutları gönderenden hiç bahis açmayanlar.
Aya ayak bastıklarıyla övünüyorlar. Oradan taş ve topraktan başka bir şey getiremeyenler.
Bilmek istedikleri kadar biliyorlar Rabbim. Her şeyi bilemeyeceklerini bilmeyenler.
Ne kadar iyi duyduklarını anlatıp duruyorlar. Kendi söylediklerinden başkasını dinlemeyenler.
Annelerini, babalarını şüphesiz tanıyorlar. Atalarını da var eden üzerine kafa yormayı düşünmeyenler.
Keşke bir taş olsaydım diyecekler, lakin taş olmak için bile yetmeyecek erdemleri.
Modern çağın cüceleri, kendilerini çok büyük görüyorlar Rabbim. Üzerinde isimleri yazılı olmayan her şeyi toptan reddediyorlar.
Yaşamak için çarenin kendilerinde olduğundan bahsediyorlar. Adaleti
Yerle bir etmek uğruna kendi doğrularını dayatanlar.
Oysa bilseler senin sıkıntı verdiklerini başkasının gideremeyeceğini, başlarını öne eğerler mi bilmiyorum.
Ancak bildiğim; bu çare bulucuların tümünün, kendi sıkıntıları karşısında mutlaka çaresiz kaldıkları.
Herkesi kendileri sevindirir sanıyorlar. Göz ardı ediyorlar, senin vermek istediğin iyiliği kimsenin engelleyemeyeceğini.
Gördüklerinde bulunduğun ihsanları, içlerinden taşan kıskançlıkla küçümsemeye çalışıyorlar.
Oysa sen, sana isyan edenlere de, ömürleri bitinceye kadar iyi günler gösterensin.
Gönül hissetmeyince göz görmez olur. Affet.
Akıl ruhtan beslenmeyince, düşünceler ham olur. Affet.
Kişi kendini bilmeyince, okuması güç olur. Affet.
Göz seyrana çıkmayınca, güzellikler zayolur. Affet.
Sen nasip etmeyince, ne yapılsa boş olur. Affet.
O görmeyince, gündüz geceye dönmeyi bilmez mi?
O bakmayınca, Güneş yerini aya terk etmez mi?
O bilmeyince, balık deryalar içinde yüzgeç vurmaz mı?
O anlamayınca, gül goncası kocaya durmaz mı?
O fark etmeyince, her doğan, günü gelip ölmez mi?
Biz görmesek ne eksilir âlemden.
Bilmeyelim, lakin çamurdan karılmış özümüz.
Anlamayalım, günü geldiğinde toprak olur canımız.
Bakmayalım, Gökte bulut, yerde çiçek biter sorusuz.
Görmeyelim, ırmak akar, deniz dolar şüphesiz.
Biz olmasak ne değişir düzenden.
Görenle görmeyen bir değil Rabbim.
Sen göster ki, görebilelim.
Düşünmek için akıl yetmez, idrakte lazım.
Sen bildir ki, biz de bilelim.