Yıllar önce aldıkları bir kararla şehir değiştiren iki güzel insan ve onların yavruları için aldığımız yazımızı bu hafta sizlerle paylaşmak isterim. Dost bulmak, dost edinmenin zor olduğu böyle bir dönemde böyle dostlara sahip olmak bizler için çok büyük şanstır. Rabbim hayatımızda ve hayatınızda candan sevebilen ve karşılıksız fedakârlık yapan dostların sayısını artırsın. Zira bu tarz dostluklara dünden ziyade bu gün daha çok insanlığın ihtiyacı vardır.
Hayat bu nerede bir lokma ekmek yiyeceksin bilemezsin. Bazen büyüklerimiz gün ola hayrola bazen de gün doğmadan neler doğar derler ya bu sözler hep kulağımıza küpe oldu durdu. Belki yeni bir gün doğarken bizlerde can bilip, canımız bellediğimiz dostlarımızdan, kardeşlerimizden belki de ayrılmayacağımız dair sözler duyar diye bekledik bekledik bekledik durduk. Kim bilir bizim için ne de güzel olurdu. Ya onlar için… Bir sonbahar mevsiminde tanıdık sizi; fakat sanki kendimizi bildik bileli sizle berabermişiz gibiydik. Çocuklarımız sizi bize tanıştırdı ve onlarla beraber bizlerde kardeş olduk, can olduk, candan yanan olduk. Beraber üzüldük, beraber yağan yağmurlarda ıslandık, bazen lapa lapa yağan kar taneleri altında üşüdük, Erzurum'un sıcağında dost sohbetlerinde ferahladık, kırılmadık, kırmadık, gönül kapıları gibi hane kapılarını da birbirimize açtık. Gönül kapıları hesapsız ve kitapsız sadece içten ve samimi olarak açıldı. Sizler bizler için sadece bir arkadaş olmadınız, beraber aynı yolda yürüdüğümüz bir çift yürek oldunuz. Sadece bizim mi? Tabii ki hayır Nazlı ve Aslı'nın da elinden tutan teyzesi ve amcasıydınız ve daha yürekten, içten ve gerçekten. Siz Ufuk ve Berrin Kuşkun çifti hayatımıza girmiş en güzel anılara imza atmış, iki beden tek yürek insanlarsınız. Biliyoruz ve inanıyoruz siz sadece şehir değiştiriyor ve bedenen bizden uzaklaşıyorsunuz; ama her daim bizdesiniz ve öyle de kalacaksınız. Sizleri özleyecek ve eksikliğinizi her daim hissedeceğiz. Bunu biliyor ama hiç ama hiç bu şehirden ayrılacağınızı aklımıza dahi getirmek istemiyoruz. Ağlamayacağız, ağlasak da bunu size göstermeyeyiz neden mi biliyoruz ki dostluğu için, kardeşleri için bizi böyle görürse bizden daha çok ağlayacak bir bacımız birde kardeşimiz var. Berrin bacım, benim ana baba bir, iki bacım vardı 3. sen oldun. Rabbim hayallerin ne ise onu gerçek kılsın; çünkü sen bunlara herkesten daha çok layıksın. Haneniz o mutlu yuva bizleri defalarca ağırladı, tatlı sohbetlerimize mekân oldu, mutluluklarımızı paylaştı, çocuklarımızın neşeli koşuşturmalarına şahit oldu, dostluklarımızı pekiştirdi, nice iftarlarda hararetli konuşmalarımıza, gülüşmelerimize ve takılmalara ev sahipliği yaptı, onda sizler gibi şimdi gurbet elin bir yolcusu oldu. Bizler ekip olarak Ömer’imizi, Duruşu hiçbir zaman unutmayacağız, her daim bizim kardeşimiz, bacımız olarak kalacaksınız, sadece mekânlarımız farklı olacak, yüreklerimiz hep aynı kalacak. Yolunuz açık olsun rabbim atılan bu adımınızı hayırlı kılsın.
Hayat bu nerede bir lokma ekmek yiyeceksin bilemezsin. Bazen büyüklerimiz gün ola hayrola bazen de gün doğmadan neler doğar derler ya bu sözler hep kulağımıza küpe oldu durdu. Belki yeni bir gün doğarken bizlerde can bilip, canımız bellediğimiz dostlarımızdan, kardeşlerimizden belki de ayrılmayacağımız dair sözler duyar diye bekledik bekledik bekledik durduk. Kim bilir bizim için ne de güzel olurdu. Ya onlar için… Bir sonbahar mevsiminde tanıdık sizi; fakat sanki kendimizi bildik bileli sizle berabermişiz gibiydik. Çocuklarımız sizi bize tanıştırdı ve onlarla beraber bizlerde kardeş olduk, can olduk, candan yanan olduk. Beraber üzüldük, beraber yağan yağmurlarda ıslandık, bazen lapa lapa yağan kar taneleri altında üşüdük, Erzurum'un sıcağında dost sohbetlerinde ferahladık, kırılmadık, kırmadık, gönül kapıları gibi hane kapılarını da birbirimize açtık. Gönül kapıları hesapsız ve kitapsız sadece içten ve samimi olarak açıldı. Sizler bizler için sadece bir arkadaş olmadınız, beraber aynı yolda yürüdüğümüz bir çift yürek oldunuz. Sadece bizim mi? Tabii ki hayır Nazlı ve Aslı'nın da elinden tutan teyzesi ve amcasıydınız ve daha yürekten, içten ve gerçekten. Siz Ufuk ve Berrin Kuşkun çifti hayatımıza girmiş en güzel anılara imza atmış, iki beden tek yürek insanlarsınız. Biliyoruz ve inanıyoruz siz sadece şehir değiştiriyor ve bedenen bizden uzaklaşıyorsunuz; ama her daim bizdesiniz ve öyle de kalacaksınız. Sizleri özleyecek ve eksikliğinizi her daim hissedeceğiz. Bunu biliyor ama hiç ama hiç bu şehirden ayrılacağınızı aklımıza dahi getirmek istemiyoruz. Ağlamayacağız, ağlasak da bunu size göstermeyeyiz neden mi biliyoruz ki dostluğu için, kardeşleri için bizi böyle görürse bizden daha çok ağlayacak bir bacımız birde kardeşimiz var. Berrin bacım, benim ana baba bir, iki bacım vardı 3. sen oldun. Rabbim hayallerin ne ise onu gerçek kılsın; çünkü sen bunlara herkesten daha çok layıksın. Haneniz o mutlu yuva bizleri defalarca ağırladı, tatlı sohbetlerimize mekân oldu, mutluluklarımızı paylaştı, çocuklarımızın neşeli koşuşturmalarına şahit oldu, dostluklarımızı pekiştirdi, nice iftarlarda hararetli konuşmalarımıza, gülüşmelerimize ve takılmalara ev sahipliği yaptı, onda sizler gibi şimdi gurbet elin bir yolcusu oldu. Bizler ekip olarak Ömer’imizi, Duruşu hiçbir zaman unutmayacağız, her daim bizim kardeşimiz, bacımız olarak kalacaksınız, sadece mekânlarımız farklı olacak, yüreklerimiz hep aynı kalacak. Yolunuz açık olsun rabbim atılan bu adımınızı hayırlı kılsın.