Bu yazı, Erzurum Lisesi’nin efsane müdürü merhum Necip Çadırcı’ya bir vefa ve şükran ifadesidir. Elbette onunla birlikte; bugüne dek ve bugün de Lise’mizin ruhuna, karakterine katkı koymuş, Erzurum’la özdeşleşen anıtsal eğitim kurumumuzun tarihinde yer almış bütün yönetici, öğretmen ve çalışanlara ithaf edilmiştir.
Bunu da sadece kendi adıma değil, belki azıcık haddimi aşarak Erzurum Lisesi ailesinin bütün mensupları adına yapıyorum.
***
Bizim disiplinli, katı, her nasılsa olup biten her şeyi bilen, bununla birlikte inanılmaz tahmin becerisiyle ‘henüz oluşmakta olan şeyleri’ bile %100 isabetle kestirebilen, kandırılamaz ve o çok sert dış görünümüne rağmen içinde şefkatli, sıcacık bir yürek taşıyan müdürümüzdü Necip Çadırcı…
Erzurum Lisesi’ni çeyrek yüzyıl boyunca o yönetti.
Mesleki sicili olağanüstü başarılarla doluydu ve okulunun kültürel kimliğini oluşturan muhteşem kadronun hiç kuşkusuz en önemli parçası oydu.
Okullarının karakterini biçimlendirebilmiş efsane okul müdürlerinin hepsi gibi o da gerçek bir ‘orkestra şefiydi’:
Necip Çadırcı (1934-2005)…
***
“1934 yılında Erzurum’ a bağlı Uzundere İlçesi Çamlıyamaç Köyü’nde dünyaya geldi. İlk öğrenimini köyünde tamamladıktan sonra, girdiği parasız yatılı sınavını kazanarak, Erzurum-Ilıca Yavuz Selim İlköğretmen Okulu’nda orta ve lise öğrenimini tamamladı. Bu okuldan 1955’te İlkokul Öğretmeni ünvanıyla mezun oldu.
Öğretmenlikte ilk görevini Ağrı’nın Eleşkirt ilçesi Gazi köyü idi. Aynı yerde ‘Baş Öğretmen’ ünvanı aldı. Daha sonra sırası ile Erzurum merkez Haydar köyü Baş Öğretmeni, doğduğu yer olan Erzurum-Uzundere Çamlıyamaç köyü Baş Öğretmeni ve Erzurum merkez Aliravi İlk Okulu Öğretmenliği görevlerinde bulundu.
Öğretmenlik yaparken, girdiği Eğitim Enstitüsü sınavını kazanarak, Erzurum-Kazım Karabekir Eğitim Enstitüsü Edebiyat bölümüne kayıt yaptırdı; 1965 yılında bu bölümden Türkçe Öğretmeni ünvanıyla mezun oldu. Aynı yıl Erzurum-Pasinler Ortaokulu’na Türkçe Öğretmeni olarak atandı. 1967 Yılında Erzurum Lisesi’ne Türkçe Öğretmeni olarak tayin oldu. 1972 yılına kadar Erzurum Lisesi’nde Türkçe Öğretmeni, Müdür Yardımcısı ve Müdür Başyardımcısı görevlerini yürüttü. 1972-1978 yılları arasında Erzurum Lisesi Müdürlüğü görevini üstlendi. 1978 yılında Erzurum-Anadolu Lisesi ve Erzurum-23 Temmuz Orta Okulu Türkçe Öğretmenliği görevlerinde hizmetine devam etti.
1978 yılında Erzurum Milli Eğitim Müdür yardımcılığı görevine atandı. İki yıl burada görev yaptıktan sonra 1980 yılında tekrar Erzurum Lisesi Türkçe Öğretmenliği ve Okul Müdürlüğü görevine atandı. 1982 yılında ‘Birinci Sınıf Milli Eğitim Bakanlığı Müfettişi’ kararnamesi çıktı; fakat ailevi nedenlerden dolayı bu görevi kabul etmedi.
1984 ve 1985 Eğitim ve Öğretim yılında ‘Yılın Öğretmeni’ seçildi ve dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal tarafından ödüllendirildi. 1955 yılında başladığı meslek hayatını 44 yıl devam ettirdi ve 1999 yılında emekli oldu. Tüm ömrünü eğitim ve öğretime adamış, sayısız insana öğretmenlik yapıp rehber olmuş ve eğitim camiasında müstesna yerini almış olan Necip Çadırcı, 26 Temmuz 2005 günü vefat etti.”
Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın elinden iki yıl üst üste ‘Yılın Öğretmeni’ ödülü aldığında öğrencilerinden biriydim. Hissettiğim gururu anlatamam.
O, geride sadece onurlu bir meslek yaşamını ve kendi kusursuz sicilini bırakmadı. Aynı zamanda tanıdığı bütün öğretmen ve öğrencilerin ruhuna sirayet eden disiplin ve kararlılık fikrini, muazzam bir aidiyet duygusunu bize miras bıraktı.
Erzurum Lisesi’ndeki altı yıl yatılı öğrenciliğim döneminde belleğime kazınan saysız anının tartışmasız baş kahramanıdır Necip Çadırcı.
Ama beni merhum müdürümüzle ilgili en çok etkileyen anım, liseyi hatta üniversiteyi de bitirdikten yıllar sonra Kıbrıs’ta kendileriyle karşılaşmamız olmuştur:
1997-2005 yılları arası sekiz yıl Kıbrıs’ta, Doğu Akdeniz Üniversitesi’nde çalışmıştım. Kıbrıs’ta etrafımdaki herkes Erzurumlu olduğumu iyi bilirdi çünkü ben, şimdiki gibi Kıbrıs’tayken de ülkemden de memleketimden hep övünerek söz ederdim. Öyleyken bir gün -yanlış anımsamıyorsam 2001 yılı ilkbaharıydı- ‘Dadaş hocamız koş, Erzurum’dan bir grup gelmiş, üniversiteyi geziyor’ dediler, ben de koştum. Grubun içinde Necip Çadırcı ve yine Erzurum Lisesi’nden Kimyacımız çok değerli Ziya Yavuz hocam vardı. Ellerini öptüm, kendimi tanıttım. Sonra gözlerimi yaşartan o şey oldu. Necip Bey, ‘Hâlâ yazılar yazıyor musun Savaşkan?’ dedi bana.
25 yılda en az 25 bin öğrencisi olmuştur Necip Çadırcı’nın ama demek ki lisedeyken duvar gazetesine ve okul dergisine yazdıklarımı okumuştu ve onları -hatta onlardan birinin başlığını bile- hatırlıyordu…
İnanılmazdı…
***
Yarın, 26 Temmuz…
Tanıştığı herkesi etkilediği rivayet edilen -ki bu doğruydu-, hatta yönettiği asırlık okul binasındaki taş duvarların bile ruhunu değiştirdiği söylenen o çok değerli müdürümüzün, Necip Çadırcı’nın ölüm yıldönümü yarın.
Kendilerini rahmetle, minnetle, özlemle ve dualarla anıyoruz.
***
Bitirirken…
Merhum müdürümüzün hayat hikâyesiyle ilgili araştırmamda birincil referans olarak Erzurum Vehip Atalay Kitap Sarayı sosyal medya sayfasından yararlandım. Bu vesileyle; bizim gençliğimizde olduğu gibi şimdi de Erzurum için ışık kaynağı olma misyonu üstlenen Kitap Sarayı’na, kurucusuna ve bugün o kültürü yaşatan çocuklarına, haleflerine şükranlarımı sunuyorum.
Şehirler, biraz da böyle köklü müesseseleriyle şehir oluyorlar, değil mi?
Bunu da sadece kendi adıma değil, belki azıcık haddimi aşarak Erzurum Lisesi ailesinin bütün mensupları adına yapıyorum.
***
Bizim disiplinli, katı, her nasılsa olup biten her şeyi bilen, bununla birlikte inanılmaz tahmin becerisiyle ‘henüz oluşmakta olan şeyleri’ bile %100 isabetle kestirebilen, kandırılamaz ve o çok sert dış görünümüne rağmen içinde şefkatli, sıcacık bir yürek taşıyan müdürümüzdü Necip Çadırcı…
Erzurum Lisesi’ni çeyrek yüzyıl boyunca o yönetti.
Mesleki sicili olağanüstü başarılarla doluydu ve okulunun kültürel kimliğini oluşturan muhteşem kadronun hiç kuşkusuz en önemli parçası oydu.
Okullarının karakterini biçimlendirebilmiş efsane okul müdürlerinin hepsi gibi o da gerçek bir ‘orkestra şefiydi’:
Necip Çadırcı (1934-2005)…
***
“1934 yılında Erzurum’ a bağlı Uzundere İlçesi Çamlıyamaç Köyü’nde dünyaya geldi. İlk öğrenimini köyünde tamamladıktan sonra, girdiği parasız yatılı sınavını kazanarak, Erzurum-Ilıca Yavuz Selim İlköğretmen Okulu’nda orta ve lise öğrenimini tamamladı. Bu okuldan 1955’te İlkokul Öğretmeni ünvanıyla mezun oldu.
Öğretmenlikte ilk görevini Ağrı’nın Eleşkirt ilçesi Gazi köyü idi. Aynı yerde ‘Baş Öğretmen’ ünvanı aldı. Daha sonra sırası ile Erzurum merkez Haydar köyü Baş Öğretmeni, doğduğu yer olan Erzurum-Uzundere Çamlıyamaç köyü Baş Öğretmeni ve Erzurum merkez Aliravi İlk Okulu Öğretmenliği görevlerinde bulundu.
Öğretmenlik yaparken, girdiği Eğitim Enstitüsü sınavını kazanarak, Erzurum-Kazım Karabekir Eğitim Enstitüsü Edebiyat bölümüne kayıt yaptırdı; 1965 yılında bu bölümden Türkçe Öğretmeni ünvanıyla mezun oldu. Aynı yıl Erzurum-Pasinler Ortaokulu’na Türkçe Öğretmeni olarak atandı. 1967 Yılında Erzurum Lisesi’ne Türkçe Öğretmeni olarak tayin oldu. 1972 yılına kadar Erzurum Lisesi’nde Türkçe Öğretmeni, Müdür Yardımcısı ve Müdür Başyardımcısı görevlerini yürüttü. 1972-1978 yılları arasında Erzurum Lisesi Müdürlüğü görevini üstlendi. 1978 yılında Erzurum-Anadolu Lisesi ve Erzurum-23 Temmuz Orta Okulu Türkçe Öğretmenliği görevlerinde hizmetine devam etti.
1978 yılında Erzurum Milli Eğitim Müdür yardımcılığı görevine atandı. İki yıl burada görev yaptıktan sonra 1980 yılında tekrar Erzurum Lisesi Türkçe Öğretmenliği ve Okul Müdürlüğü görevine atandı. 1982 yılında ‘Birinci Sınıf Milli Eğitim Bakanlığı Müfettişi’ kararnamesi çıktı; fakat ailevi nedenlerden dolayı bu görevi kabul etmedi.
1984 ve 1985 Eğitim ve Öğretim yılında ‘Yılın Öğretmeni’ seçildi ve dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal tarafından ödüllendirildi. 1955 yılında başladığı meslek hayatını 44 yıl devam ettirdi ve 1999 yılında emekli oldu. Tüm ömrünü eğitim ve öğretime adamış, sayısız insana öğretmenlik yapıp rehber olmuş ve eğitim camiasında müstesna yerini almış olan Necip Çadırcı, 26 Temmuz 2005 günü vefat etti.”
Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın elinden iki yıl üst üste ‘Yılın Öğretmeni’ ödülü aldığında öğrencilerinden biriydim. Hissettiğim gururu anlatamam.
O, geride sadece onurlu bir meslek yaşamını ve kendi kusursuz sicilini bırakmadı. Aynı zamanda tanıdığı bütün öğretmen ve öğrencilerin ruhuna sirayet eden disiplin ve kararlılık fikrini, muazzam bir aidiyet duygusunu bize miras bıraktı.
Erzurum Lisesi’ndeki altı yıl yatılı öğrenciliğim döneminde belleğime kazınan saysız anının tartışmasız baş kahramanıdır Necip Çadırcı.
Ama beni merhum müdürümüzle ilgili en çok etkileyen anım, liseyi hatta üniversiteyi de bitirdikten yıllar sonra Kıbrıs’ta kendileriyle karşılaşmamız olmuştur:
1997-2005 yılları arası sekiz yıl Kıbrıs’ta, Doğu Akdeniz Üniversitesi’nde çalışmıştım. Kıbrıs’ta etrafımdaki herkes Erzurumlu olduğumu iyi bilirdi çünkü ben, şimdiki gibi Kıbrıs’tayken de ülkemden de memleketimden hep övünerek söz ederdim. Öyleyken bir gün -yanlış anımsamıyorsam 2001 yılı ilkbaharıydı- ‘Dadaş hocamız koş, Erzurum’dan bir grup gelmiş, üniversiteyi geziyor’ dediler, ben de koştum. Grubun içinde Necip Çadırcı ve yine Erzurum Lisesi’nden Kimyacımız çok değerli Ziya Yavuz hocam vardı. Ellerini öptüm, kendimi tanıttım. Sonra gözlerimi yaşartan o şey oldu. Necip Bey, ‘Hâlâ yazılar yazıyor musun Savaşkan?’ dedi bana.
25 yılda en az 25 bin öğrencisi olmuştur Necip Çadırcı’nın ama demek ki lisedeyken duvar gazetesine ve okul dergisine yazdıklarımı okumuştu ve onları -hatta onlardan birinin başlığını bile- hatırlıyordu…
İnanılmazdı…
***
Yarın, 26 Temmuz…
Tanıştığı herkesi etkilediği rivayet edilen -ki bu doğruydu-, hatta yönettiği asırlık okul binasındaki taş duvarların bile ruhunu değiştirdiği söylenen o çok değerli müdürümüzün, Necip Çadırcı’nın ölüm yıldönümü yarın.
Kendilerini rahmetle, minnetle, özlemle ve dualarla anıyoruz.
***
Bitirirken…
Merhum müdürümüzün hayat hikâyesiyle ilgili araştırmamda birincil referans olarak Erzurum Vehip Atalay Kitap Sarayı sosyal medya sayfasından yararlandım. Bu vesileyle; bizim gençliğimizde olduğu gibi şimdi de Erzurum için ışık kaynağı olma misyonu üstlenen Kitap Sarayı’na, kurucusuna ve bugün o kültürü yaşatan çocuklarına, haleflerine şükranlarımı sunuyorum.
Şehirler, biraz da böyle köklü müesseseleriyle şehir oluyorlar, değil mi?