‘Johari Penceresi, Joseph Luft ve Harry Ingram tarafından 1955 yılında geliştirilen bir psikolojik çözümleme ve tanılama modelidir. Bu model ya da başka bir deyişle ‘çözümleme aracı’, bireyin kendini başkalarına açmaya, tanıtmaya, anlatmaya ne kadar istekli olduğu ile ilgili ve yine bu model, bireyin kendisi hakkında kendisinin bildikleri ve diğerlerinin bildikleri şeklinde iki boyutun kesişmesinden oluşuyor’ diyor Sosyal Psikolog Duygu Buğa.
?!?
Psikoloji bilimiyle ilgisi olanlar, Buğa’nın ne dediğini anlamıştır. Kafasında soru işaretleri oluşanlar için biraz daha açalım:
Şimdi zihninizde kare biçiminde bir pencere ve bu pencerenin içinde bir dikey bir de yatay çıta canlandırın. Karenin içinde birbirini haç gibi kesen; ama dikey çıtanın 90 derecelik dikliğini bozmadan sağa-sola doğru kaydırılabildiği, yatay olanınsa yere paralelliğini bozmadan aşağı-yukarı hareket ettirilebildiği bir mekanizma düşünün.
Çok değişken, yetenekli bir pencereniz oldu.
İçindeki dörtgenlerin boyutlarının neredeyse sınırsız sayıda değiştirilebileceği ama dış kenarları hiç değişmeyen, yüzölçümü sabit bir geometrik form…
Kafanızda bunu canlandırın.
Büyük karenin sol kenarına ‘Başkalarının o kişi hakkında bildiği ve bilmediği şeyler’, karenin alt kenarına ise ‘Kişinin kendinin (kendi hakkında) bildiği ve bilmediği şeyler’ notunu düşün…
Böylece soldaki 2 ve alttaki 2 bilgi kümelerinin kesiştiği kombinasyonlar doğacaktır; bunu da kafanızda canlandırın.
Olmadı mı?
Eğer benim gibi görsel zekalıysanız ve çerçeveler-çıtalar birbirine girdiyse Google’a ‘Johari Penceresi’ yazıp ekranda beliren görseli inceleyin.
Karşınızdaki pencere, herhangi bir insan hakkında bilinenler ile bilinmeyenleri ayrıştıran; bu yolla bilinen kısmı büyütmeyi amaçlayan son derece kullanışlı bir araç, bilimsel bir enstrüman…
***
İletişim temalı network kütüphanemin esaslı başvuru kaynaklarından biri olan hakanbirol.com’da Johari Penceresi ile ilgili olarak şu not yer alıyor:
‘Johari Penceresi’nde, iki veya daha fazla kişi arasında, bu kişilerin birbirleri hakkındaki bilgileri ön plana çıkmaktadır. Bu bilgiler dört pencere şeklindedir. Her pencerenin bir adı vardır. Açık alan, kör alan, saklı alan ve bilinmeyen alan olan bu pencereleri şöyle açıklayalım:
***
Kişiyi, bireyi psikolojik açıdan çözümlemek ve davranışların kökenine inmek bağlamında Johari Penceresi neredeyse yarım yüzyıldır psikologların, psikiyatristlerin, PDR uzmanlarının başvurduğu bir araç.
eğer bir psikologa ya da okulunuzun PDR uzmanına ‘danışan’ olarak başvurduysanız belki siz farkına varmazsınız ama karşınızdaki uzman, kendisiyle sizin aranıza bu pencereyi oturtur ve sizi boyutları değişen dört kutucuğun ardından seyreder.
Daha net gösteren bir gözlük takmış gibi…
Peki tamamen farklı bir alanda, eğitim sektöründe, kişileri değil de kurumları çözümlemek, özgün kurumsal davranışı anlamak, varsa sorunlu yaklaşım ve uygulamaları tanılamak için Johari Penceresi’ni kullanmak doğru bir yaklaşım olur muydu?
Mesela ‘herhangi bir kurumun kendisi hakkında bilmediği ama duvarların dışındaki insanların veya ilgililerin bildiği bir ayrıntı, bir bilgi’ gerçekten var olabilir mi?
Siz ‘Neden olmasın?’ diyorsanız…
Ben de ‘Bir bildiğiniz vardır elbette’ derim…
Ve bence de bunu denemek, bu hipoteze zaman ayırmak bize bir şey kaybettirmez.
(…)
(Devamı 3 Ekim Salı günü…)
?!?
Psikoloji bilimiyle ilgisi olanlar, Buğa’nın ne dediğini anlamıştır. Kafasında soru işaretleri oluşanlar için biraz daha açalım:
Şimdi zihninizde kare biçiminde bir pencere ve bu pencerenin içinde bir dikey bir de yatay çıta canlandırın. Karenin içinde birbirini haç gibi kesen; ama dikey çıtanın 90 derecelik dikliğini bozmadan sağa-sola doğru kaydırılabildiği, yatay olanınsa yere paralelliğini bozmadan aşağı-yukarı hareket ettirilebildiği bir mekanizma düşünün.
Çok değişken, yetenekli bir pencereniz oldu.
İçindeki dörtgenlerin boyutlarının neredeyse sınırsız sayıda değiştirilebileceği ama dış kenarları hiç değişmeyen, yüzölçümü sabit bir geometrik form…
Kafanızda bunu canlandırın.
Büyük karenin sol kenarına ‘Başkalarının o kişi hakkında bildiği ve bilmediği şeyler’, karenin alt kenarına ise ‘Kişinin kendinin (kendi hakkında) bildiği ve bilmediği şeyler’ notunu düşün…
Böylece soldaki 2 ve alttaki 2 bilgi kümelerinin kesiştiği kombinasyonlar doğacaktır; bunu da kafanızda canlandırın.
Olmadı mı?
Eğer benim gibi görsel zekalıysanız ve çerçeveler-çıtalar birbirine girdiyse Google’a ‘Johari Penceresi’ yazıp ekranda beliren görseli inceleyin.
Karşınızdaki pencere, herhangi bir insan hakkında bilinenler ile bilinmeyenleri ayrıştıran; bu yolla bilinen kısmı büyütmeyi amaçlayan son derece kullanışlı bir araç, bilimsel bir enstrüman…
***
İletişim temalı network kütüphanemin esaslı başvuru kaynaklarından biri olan hakanbirol.com’da Johari Penceresi ile ilgili olarak şu not yer alıyor:
‘Johari Penceresi’nde, iki veya daha fazla kişi arasında, bu kişilerin birbirleri hakkındaki bilgileri ön plana çıkmaktadır. Bu bilgiler dört pencere şeklindedir. Her pencerenin bir adı vardır. Açık alan, kör alan, saklı alan ve bilinmeyen alan olan bu pencereleri şöyle açıklayalım:
- Açık Alan: Kişinin kendi tarafından da başkaları tarafından da bilinen alandır. Bu alanda insanlar umutlarını, beklentilerini ya da korkularını çekinmeden diğer insanlarla paylaşmaktadırlar.
- Kör Alan: Bu alan başkaları tarafından bilinen ancak kişinin bilmediği alanıdır. Başkalarının bir kişi hakkında edindiği izlenimlerle ilgilidir.
- Saklı Alan: Bu alan kişinin bildiği ancak başkalarının bilmediği alandır. Kişi, bilinçli olarak bazı yanlarını gizlemek istemektedir.
- Bilinmeyen Alan: Bu alan ise kişinin de başkalarının da bilmediği, karanlık alandır.’
***
Kişiyi, bireyi psikolojik açıdan çözümlemek ve davranışların kökenine inmek bağlamında Johari Penceresi neredeyse yarım yüzyıldır psikologların, psikiyatristlerin, PDR uzmanlarının başvurduğu bir araç.
eğer bir psikologa ya da okulunuzun PDR uzmanına ‘danışan’ olarak başvurduysanız belki siz farkına varmazsınız ama karşınızdaki uzman, kendisiyle sizin aranıza bu pencereyi oturtur ve sizi boyutları değişen dört kutucuğun ardından seyreder.
Daha net gösteren bir gözlük takmış gibi…
Peki tamamen farklı bir alanda, eğitim sektöründe, kişileri değil de kurumları çözümlemek, özgün kurumsal davranışı anlamak, varsa sorunlu yaklaşım ve uygulamaları tanılamak için Johari Penceresi’ni kullanmak doğru bir yaklaşım olur muydu?
Mesela ‘herhangi bir kurumun kendisi hakkında bilmediği ama duvarların dışındaki insanların veya ilgililerin bildiği bir ayrıntı, bir bilgi’ gerçekten var olabilir mi?
Siz ‘Neden olmasın?’ diyorsanız…
Ben de ‘Bir bildiğiniz vardır elbette’ derim…
Ve bence de bunu denemek, bu hipoteze zaman ayırmak bize bir şey kaybettirmez.
(…)
(Devamı 3 Ekim Salı günü…)