
Tarih boyunca Türkler, Uygurlara kadar göçebe hayat sürdüler. Göçebe hayat tarzı biz Türklerin ordu ve askeri teşkilatlanma konusunda ileri seviyede olmamızı sağladı. Ordu-millet anlayışına sahip olan Türkler, Orta Asya’da hayatta kalabilmek için savaşmayı da bilmesi gerekliydi ve bunu en iyi onlar biliyordu. Ordunun temeli de süvarilere dayalıydı. Geçmişten günümüze kadar askeri sistemin içerisinde en önemli yapılanma ise onlu askeri sistemdir. Onlu sistemin kurucusu ise Asya Hun Devletinin en parlak dönemini yaşatan Mete Handır. Mete Han aynı zamanda Islık çalan oklar ve atlarını renklere göre savaş içerisinde görevlendirmesiyle farklı bir devlet adamıdır. Mete Han’ın devleti olan Asya Hunlar ise, Bozkırın Süvarileri olarak bilinirdi. Askeri yapının en vazgeçilmez aracı ise atlar olmuştur. Kaşgarlı Mahmut, Divan-ı Lügat-ı Türk eserinde at için Türk’ün kanatlı savaş aleti demiştir. Türkleri askeri teşkilatlanma konusunda orta çağda örnek alan devletlerin başında Moğollar gelmektedir. Moğollar, savaşlarda beyaz ve siyah bayrak kullanmışlardır. Türklerde genel anlamda ücretli askerlik yoktur. Hazarlar bunun istisnasıdır. Peçenekler, Uzlar ve Kumanlar, Bizans’ta ücretli askerlik yapmıştır. Hatta bu üçlü Malazgirt Meydan Muharebesinde taraf değiştirmişlerdir. Bizans ve Abbasiler ordularında ücretli asker bulundurmuştur. ABBASİLER, Türklerin savaşçı özelliklerini kaybetmemeleri için de SAMARRA adlı şehir dahi kurmuşlardır. SAMARRA bir dönem de Abbasi Devletinin başkenti olmuştur. Ortaçağ’da Roma İmparatorluğunda olduğu gibi düzenli ordu kurulamadı ve zorunluk askerlik benimsenmedi. Ortaçağın siyasi teşekkülü olan feodalite ordu köylü ve serflerden oluşmakta idi ve şövalyeler vardı. Krallar ise bir süre sonra senyörlerden para almaya başladılar. Bu paralar ile de asker tutmaya başladılar; fakat bu tarz paralı askerlik tutmadı. Askeri ve ordu sorunu ve buna bağlı ortaya çıkan bu sıkıntılar askeri sözleşmeciler ve komisyonların ortaya çıkmasına neden oldu. Ortaçağda paralı grubun içinde İSVİÇRE Piyadeleri önemlidir. İsviçre piyadeleri kare şeklinde toplanıyorlar ve ellerinde 5.5 m uzunluğunda kargıları olan askerler idiler. Bunlara genel anlamda FALANKS adı verildi. Dönemin sonlarına doğru İngiltere ve Fransa’da zorunluk askerlik geldi.
ORTAÇAĞ DA HUKUK
Ortaçağda Roma’nın On İki Levha Kanunları, Bizans’ın JUSTİNİNİANUS Kanunları ve Cengiz Yasaları önemlidir.
ORTAÇAĞ DA HUKUK
Ortaçağda Roma’nın On İki Levha Kanunları, Bizans’ın JUSTİNİNİANUS Kanunları ve Cengiz Yasaları önemlidir.
- ON İKİ LEVHA KANUNLARI: Roma hukukudur. Krallık döneminde Roma’da PATRİCİLER ve PLEPLER adıyla iki grup vardı. PATRİCİLER, tüm haklara sahiptir. Vergi vermezler ve askerlik yapmazlardı. PLEPLER, vergi veren, askerlik yapan; fakat hakka sahip olmayanlardı. Aristokratik bir hukuk düzeni kurulmuştur. MÖ 451 yılında bir komisyon kuruldu ve bu komisyonlar kanunları levhalara yazdılar. Mafya düzeninin önüne geçildi. Suçların devlet tarafından cezalandırılması ilkesi benimsendi. Suçlarda kasıt ve ihmal ile ilgili düzenleme yapıldı. On iki levha kanunları modern hukukun temelleri atan kanundur.
- JUSTİNİNİANUS KANUNLARI: VI. Yüzyılda Doğu Roma ya da Bizans’ın bir imparatoru idi. Ülkede ki dağınık 3 milyon belgeyi 150 bine indirip yeni bir kanun oluşturdu. Ortaya çıkan bu yeni kanuna YURTTAŞLAR HUKUKU DERLEMESİ adını verdi. Kanunlar ile kölelerin serbest bırakılmasının önünü imparator açtı. Kadınlara kocası olmadan ticaret yapabilme hakkı tanındı. Mal ve mülk edinme hakkı geldi. Boşanan kadına mirasta pay alabilme hakkı tanındı. Putperestlik inancına sahip olanlara ölüm cezası verildi.
- CENGİZ YASALARI: Cengiz Han’ın Moğol devletinin kurucusudur. 1196-1227 yıları arasında devletini kurdu. Cengiz Yasalarını hazırlarken Uygur Türklerinden yararlanmıştır. Cengiz Han bir sözünde şöyle der: “At üstünde devlet yönetmek kolaydır, önemli olan at üstünden indikten sonra yönetmektir.” Buna benzer bir sözü de NİZAMÜLMÜLK ifade etmiştir: “ Kılıçlar memleketleri fetheder, kalemler tanzim eder.” Bu sözlerden elde edeceğimiz genel kanı ise düzen kurulmazsa fetihle elde edilenlerin sürekliliği olmazdı. İşte Cengiz Han’ın kanunlarının da nihai hedefi fetihlerin kalıcılığını sağlamaktı. Bu anlamda Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’un fethinden sonra aldığı kararlar ve yürüttüğü projeler fethin kalıcılığını sağlamıştır. Fatih herkesin din ve inanç konusunda serbest olduğu ilan etmiştir. Bunun üzerine papa işte İstanbul şimdi fethedildi demiştir.