Söğüt ve Domaniç civarında bir devletin temelleri atılırken Osman Bey, 1258 yılında hayata gözlerini açar. Babası Ertuğrul Gazi ve dedesi ise Süleyman Şahtır. Ertuğrul Gazi’nin vefatı üzerine kardeşi Gündüz değil de kendisi 1281 yılından itibaren aşiretin başına geçer ve 1326 yılında ki vefatına kadar yönetimi elinde bulundurur. Osmanlı Beyliği, Oğuzların Bozok Kolu, kayı boyuna mensuptur ve Anadolu Selçuklu Devleti tarafından önce Ankara Karacadağ bölgesine ardından da Söğüt ve Domaniç bölgesine yerleştirilmişlerdir. Osman Bey’in hayatında ki en büyük dönüm noktası Ahi teşkilatı ve teşkilatın önde gelen ismi Şeyh EDEBALİ’dir. Edebali onun hem akıl hocası hem de kayınpederi olacaktır. Osman Bey’in birde yanında Akçakoca, Konur Alp, Samsa Çavuş, Karamürsel, Aykut Alp, Gündüz Alp yiğit silah arkadaşları olunca, zaferden zafere koşmak kaçınılmaz olmuştur. Fahrüddin yani dinin övücüsü unvanına sahip olan Osman Bey’de kılıcıyla bunun hakkını vermiş ve aşiret beyliğe dönüşmüştür. İlk önceleri Anadolu Selçukluları, Çobanoğulları ve Germiyanoğullarına bağlı olarak varlığını devam ettiren Osmanlı Beyliği 1299 yılında bağımsızlığını ilan etmiştir. Bu tarih Halil İnalcık Hoca’ya göre ise 1302 yılıdır.
Anadolu Selçuklu vezirlerinden Ömer Abdülaziz’in kızı Mal Hatun ve Şeyh Edebali’nin kızı Malhun veya Bala Hatun ile evliliklere yapan Osman Bey’in Orhan Bey ve Alaeddin adını verdiği iki kardeş önemli icraatlar imza atmış ve devletin varlığını sürdürmüşlerdir. Osman Bey aynı zamanda Fatma Hatun, Savcı Bey, Melik Bey, Hamit Bey, Pazarlı bey ve Çoban adında çocukları da olmuştur. Orhan Bey daha sonra padişahlık tahtına otururken, Alaeddin ise onun veziri olmuştur. Şeyh Edebali ve ahilerin desteğini her daim yanında hisseden Osman Bey’in ilk sorunu ise amcası Dündar Bey olmuştur. Eski Türk devlet geleneğine göre devlet hanedanın ortak malıdır ve Dündar Bey taht üzerinde hak talep etmektedir. Osman Bey, Dündar Bey ile mücadeleden galip gelmiş ve otoritesini artırmıştır.
Ermeni-Beli Savaşı ve ardından Koyunhisar Savaşı Osman Bey için bir var oluş mücadelesi olmuştur. Özellikle Bizans Tekfurları ile 1302 yılında yapılan Koyunhisar Savaşı, Osmanlıların galibiyeti ile sona ermiş ve Bursa yolu açılmıştır. Osman Bey’in en büyük hayali Bursa şehrini fethetmek ve topraklarına katmaktır. Bursa’yı fethetmek ona değil; vasiyette bulunduğu oğlu Orhan Bey’e nasip olacaktır. 1326 yılında şehir fethedildikten sonra Osman Bey’in kabri bugün ki tophane denen yer getirilmiş ve oraya defnedilmiştir. Aslında temellerin atıldığı ilk günlerden itibaren hedef yani kızıl elma İstanbul’dur. Ona gidecek bütün kale ve şehirler ise engeldir ve birer birer düşmesi gereken hedeflerdir. Bu yüzden de Osmanlı Devletinin ilk yıllarından itibaren başkentler hep değişmiştir. Osman Bey’in fethettiği Karacahisar, Yenişehir, Bilecik gibi şehirler başkentlik yapmış ve daha sonra yeni yerlerin alınmasıyla görev onlara bırakılmıştır.
Osman Bey fetihlerini aşiret kuvvetleriyle yapmış ve daha sonra Orhan Bey zamanında ilk düzenli ordu kurulmuştur. Devletin kuruluşunda hâkim olan düşünce adalet, hoşgörü ve eşitliktir ve bunun ilk işareti de Karacahisar’ın fethinden sonra hemen uygulamaya konulmuştur. Osman Bey, şehrin fethinden hemen sonra Dursun Fakihi kadı tayin etmiştir. Bu dinin övücüsü unvanına sahip olan Osman Bey’in devlet yönetiminde neyin esas alınacağının da ilk işareti olmuştur. Kaldı ki Osmanlı Devletinin asırlardır anılması ve özlemle anılmasının temel sebeplerinden biri adaletli yönetim anlayışıdır. Dil, din, ırk ve cinsiyet ayrımı gözetilmeksizin herkes eşit sayılmış, yaratılan yaradan da ötürü sevilmiştir. Gönül kapısı ise hiç kimseye kapatılmamıştır. Kılıç yapılması gereken fetihler önce gönül eliyle yapılmış ve böylelikle de fethedilen yerlerde kalıcılık uzun yılları almıştır. Dedeleri Osman Bey’den bayrağı alan torunları ise Asya’dan Avrupa’ya, Avrupa’dan Afrika’ya yeni alınan her yere aynı düşünceyle gitmiş ve silinmesi mümkün olmayan izler bırakmıştır. Böyle olmasa idi İstanbul’da Latin külahı görmekten Osmanlı sarığı görmeyi tercih ederim diyenler de çıkmazdı.
Osman Bey, devleti ayakta tutan en önemli şeylerden birinin de ekonomi olduğunu biliyor ve ilk icraatlarından birini de bu alana yönelik başlatıyordu. Kadı atamasının ardından ilk Pazar vergisi denilen BAC vergisi alınmaya başlanmıştır. Böylelikle beylik önemli bir ekonomik kaynağa da sahip olmuştur.
Osman Bey, samimi, dürüst, dinine düşkün, ileri görüşlü, âlim meclislerinde bulunan, âlimleri koruyup ilmi çalışmalara destek veren bir devlet adamıdır. Döneminde Şeyh Muhlis Baba, Şeyh Hasan çelebi, Baba İlyas, Dursun Fakih, Şeyh Edebali ve Hattab Bin Ebi Kasım Karahisari’nin yaşaması Osman Bey açısından önemlidir. Osman Bey, dergâhından ayrılmadığı Şeyh Edebali ilmi ile çağın en önemli âlimidir. Osman Bey’e verdiği nasihat ise bugün halen daha geçerliğini korumaktadır. Bundan dolayıdır ki Osman Bey, alimleri korumuş, gücünü, aklını gerektiği yerlerde kullanmış, öfkesine yenilmemiş, işlerini vaktinde yapmış, atasını saymış ve hep dualarda olabilmek için ömrünü bu millet uğrunda harcamıştır. Osman Bey’im sen Devleti Ali denilen o büyük devletin kurucusu oldun, ardından Orhan, Fatih, Yavuz, Kanuni, Murat gibi yiğitler bıraktın. Onlarda emanete sahip çıktı dini Mübin için mücadele ettiler. Yılmadan, usanmadan, yorulmadan bir kıtadan diğerine at sırtında koştular. Rüyan gerçek oldu ektiğin tohum ağaç olup meyve verdi. Bir dönem dünya Osmanlı barış çağını yaşadı ve halen daha o çağa hasret duruyor ve dünya da dönüyor. Torunların yeni bir devlet kurdu, bağımsızlığı çiğnetmedi, bayrağını indirtmedi, ezanını ise susturtmadı, yine hür ve bağımsız olarak yolumuza devam ediyoruz. Sen rahat uyu
Anadolu Selçuklu vezirlerinden Ömer Abdülaziz’in kızı Mal Hatun ve Şeyh Edebali’nin kızı Malhun veya Bala Hatun ile evliliklere yapan Osman Bey’in Orhan Bey ve Alaeddin adını verdiği iki kardeş önemli icraatlar imza atmış ve devletin varlığını sürdürmüşlerdir. Osman Bey aynı zamanda Fatma Hatun, Savcı Bey, Melik Bey, Hamit Bey, Pazarlı bey ve Çoban adında çocukları da olmuştur. Orhan Bey daha sonra padişahlık tahtına otururken, Alaeddin ise onun veziri olmuştur. Şeyh Edebali ve ahilerin desteğini her daim yanında hisseden Osman Bey’in ilk sorunu ise amcası Dündar Bey olmuştur. Eski Türk devlet geleneğine göre devlet hanedanın ortak malıdır ve Dündar Bey taht üzerinde hak talep etmektedir. Osman Bey, Dündar Bey ile mücadeleden galip gelmiş ve otoritesini artırmıştır.
Ermeni-Beli Savaşı ve ardından Koyunhisar Savaşı Osman Bey için bir var oluş mücadelesi olmuştur. Özellikle Bizans Tekfurları ile 1302 yılında yapılan Koyunhisar Savaşı, Osmanlıların galibiyeti ile sona ermiş ve Bursa yolu açılmıştır. Osman Bey’in en büyük hayali Bursa şehrini fethetmek ve topraklarına katmaktır. Bursa’yı fethetmek ona değil; vasiyette bulunduğu oğlu Orhan Bey’e nasip olacaktır. 1326 yılında şehir fethedildikten sonra Osman Bey’in kabri bugün ki tophane denen yer getirilmiş ve oraya defnedilmiştir. Aslında temellerin atıldığı ilk günlerden itibaren hedef yani kızıl elma İstanbul’dur. Ona gidecek bütün kale ve şehirler ise engeldir ve birer birer düşmesi gereken hedeflerdir. Bu yüzden de Osmanlı Devletinin ilk yıllarından itibaren başkentler hep değişmiştir. Osman Bey’in fethettiği Karacahisar, Yenişehir, Bilecik gibi şehirler başkentlik yapmış ve daha sonra yeni yerlerin alınmasıyla görev onlara bırakılmıştır.
Osman Bey fetihlerini aşiret kuvvetleriyle yapmış ve daha sonra Orhan Bey zamanında ilk düzenli ordu kurulmuştur. Devletin kuruluşunda hâkim olan düşünce adalet, hoşgörü ve eşitliktir ve bunun ilk işareti de Karacahisar’ın fethinden sonra hemen uygulamaya konulmuştur. Osman Bey, şehrin fethinden hemen sonra Dursun Fakihi kadı tayin etmiştir. Bu dinin övücüsü unvanına sahip olan Osman Bey’in devlet yönetiminde neyin esas alınacağının da ilk işareti olmuştur. Kaldı ki Osmanlı Devletinin asırlardır anılması ve özlemle anılmasının temel sebeplerinden biri adaletli yönetim anlayışıdır. Dil, din, ırk ve cinsiyet ayrımı gözetilmeksizin herkes eşit sayılmış, yaratılan yaradan da ötürü sevilmiştir. Gönül kapısı ise hiç kimseye kapatılmamıştır. Kılıç yapılması gereken fetihler önce gönül eliyle yapılmış ve böylelikle de fethedilen yerlerde kalıcılık uzun yılları almıştır. Dedeleri Osman Bey’den bayrağı alan torunları ise Asya’dan Avrupa’ya, Avrupa’dan Afrika’ya yeni alınan her yere aynı düşünceyle gitmiş ve silinmesi mümkün olmayan izler bırakmıştır. Böyle olmasa idi İstanbul’da Latin külahı görmekten Osmanlı sarığı görmeyi tercih ederim diyenler de çıkmazdı.
Osman Bey, devleti ayakta tutan en önemli şeylerden birinin de ekonomi olduğunu biliyor ve ilk icraatlarından birini de bu alana yönelik başlatıyordu. Kadı atamasının ardından ilk Pazar vergisi denilen BAC vergisi alınmaya başlanmıştır. Böylelikle beylik önemli bir ekonomik kaynağa da sahip olmuştur.
Osman Bey, samimi, dürüst, dinine düşkün, ileri görüşlü, âlim meclislerinde bulunan, âlimleri koruyup ilmi çalışmalara destek veren bir devlet adamıdır. Döneminde Şeyh Muhlis Baba, Şeyh Hasan çelebi, Baba İlyas, Dursun Fakih, Şeyh Edebali ve Hattab Bin Ebi Kasım Karahisari’nin yaşaması Osman Bey açısından önemlidir. Osman Bey, dergâhından ayrılmadığı Şeyh Edebali ilmi ile çağın en önemli âlimidir. Osman Bey’e verdiği nasihat ise bugün halen daha geçerliğini korumaktadır. Bundan dolayıdır ki Osman Bey, alimleri korumuş, gücünü, aklını gerektiği yerlerde kullanmış, öfkesine yenilmemiş, işlerini vaktinde yapmış, atasını saymış ve hep dualarda olabilmek için ömrünü bu millet uğrunda harcamıştır. Osman Bey’im sen Devleti Ali denilen o büyük devletin kurucusu oldun, ardından Orhan, Fatih, Yavuz, Kanuni, Murat gibi yiğitler bıraktın. Onlarda emanete sahip çıktı dini Mübin için mücadele ettiler. Yılmadan, usanmadan, yorulmadan bir kıtadan diğerine at sırtında koştular. Rüyan gerçek oldu ektiğin tohum ağaç olup meyve verdi. Bir dönem dünya Osmanlı barış çağını yaşadı ve halen daha o çağa hasret duruyor ve dünya da dönüyor. Torunların yeni bir devlet kurdu, bağımsızlığı çiğnetmedi, bayrağını indirtmedi, ezanını ise susturtmadı, yine hür ve bağımsız olarak yolumuza devam ediyoruz. Sen rahat uyu