
Osmanlı Devletini kurtarmaya yönelik ortaya atılan ilk düşünce akımı Osmanlıcılıktır. Osmanlıcılık dil, din, ırk, cinsiyet ayrımı gözetilmeksizin herkesin Osmanlı sayıldığı fikir akımıdır. Osmanlıcılık düşüncesinin temellerinin atıldığı dönem ise II. Mahmut dönemidir. Bu düşüncenin ortaya atılmasına neden olan ise milliyetçilik akımıdır. Osmanlıcılık akımı Abdülaziz döneminde daha düzenli bir şekilde uygulanmaya ve çok uluslu yapı korunmaya çalışılmıştır. II. Mahmut bir sözünde: “Ben tebaamdan Müslümanları cami’de, Hıristiyanları kilisede, Yahudileri de havrada görürsem mutlu olurum.” diyerek Osmanlıcılık akımı doğrultusunda önemli bir adımda atmıştı. Peki, Osmanlıcılık düşüncesi doğrultusunda neler yapılmıştır hangi önlemler alınmıştır? 1839 yılında Tanzimat fermanı, 1856 yılında Islahat Fermanı yayınlanmış, 1876 ve 1908 tarihlerinde meşrutiyetler ilan edilmiş, kanuni esasi kabul edilmiştir. Bütün bu tedbirlere rağmen devletten ayrılmalar bitmemiş imparatorluk dağılmıştır. Osmanlıcılık akımına ilk darbe ise 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşında gelmiş ve Berlin Antlaşmasıyla birden fazla ulus bağımsızlığını kazanarak Osmanlıdan ayrılmıştır. Osmanlıcılık akımının sona ermesine neden olay ise I. Balkan savaşında Arnavutluk’un bağımsızlığını kazanması olmuştur. Osmanlıcılık akımının savunucuları ise Mithat Paşa, Ali Suavi, Namık Kemal, Hüseyin Avni Paşa ve Ziya Paşa’dır. Devletin kurtarılması için ortaya atılan bir diğer önemli akım ise İslamcılıktır.
II. Abdülhamit dönemiyle birlikte ortaya atılan düşünce akımıdır. Temelinde dünya üzerindeki Müslümanları bir çatı altında toplamak vardır. Ümmetçilikte birlikteliğin savunulmasında temel alınan unsur din birliğidir. Ümmetçilik düşüncesini devlet politikası olarak uygulayan devlet adamı II. Abdülhamit’tir. Padişah sözde kalmamış, icraatlarıyla akımı güçlendirmeye çalışmıştır. Bu düşüncenin hayata geçirilebilmesi için neler yapılmıştır? Uzakdoğu’ya elçilik heyetleri gönderilmiş, oradan da elçilik heyetleri Osmanlı topraklarına gelmiştir. Hatta Japonya’ya giden Ertuğrul Firkateyni okyanus sularında dönüşte kimine göre batmış kimine göre ise batırılmıştır. Hicaz-Bağdat ve Berlin-Bağdat demir yolları yapılmış, Almanya’dan teknik ve askeri yardımlar alınmış, kutsal cihat çağrısı yapılmıştır. Bütün bu atılan adımlara karşı bölgedeki İngiliz ajanları, milliyetçilik tohumu ve İngiliz altınları İslam birliğinin başarıya ulaşmasını engellemiştir. Ümmetçilik düşüncesinin sona ermesine neden olan gelişme I. Dünya Savaşında Arapların, Türkleri iki ateş arasında bırakmasıdır. Ümmetçiliği savunanlar arasında II. Abdülhamit, Ahmet Hamdi Akseki, Said Halim Paşa ve Mehmet Akif Ersoy olmuştur. Ümmetçilik akımının yayın organları ise Sıratü’l Müstakim ve Sebilür-Reşat dergileridir. Osmanlı Devletini kurtarmaya yönelik akımlardan biride saray halkından olan ve eğitim almak için Avrupa’ya giden Prens Sabahattin’in ortaya attığı merkezin yükünü hafifletip yerel yönetimlere ağırlık vermeyi düşünen Âdem-i merkeziyetçiliktir. Dönemin hassasiyeti ve çok uluslu yapı bu akımın başarılı olmasını engellemiştir. Prens Sabahattin ekonomik görüş olarak liberalizmi savunmuştur.
Osmanlı Devleti uzun yıllar batının gerisinde kaldığını kabul etmemiştir. Batılı ülkelerin yaşadığı Rönesans ve akabinde sanayi devrimi, Osmanlıyı olumsuz etkileyen dış gelişmeler olmuştur. Lale devriyle birlikte batılılaşma hareketleri başlamıştır. Yani XVIII. yüzyıla kadar batılılaşmadan söz etmemiz mümkün değildir. Batı tarzı yeniliklerin sadece askeri alanla sınırlı kalması ise açıklanması zor konudur. Devlet geri kalışın temel sebebini savaşlarda alınan yenilgilere bağlamış ve önce askeri alanı Batılılaştırmaya çalışmıştır. Tanzimat dönemiyle birlikte batılılaşma her alana yayılmış ve günümüze kadar gelmiştir. Batıcılığı Abdullah Cevdet, Celal Nuri ve Tevfik Fikret gibi aydınlar savunmuştur. Batıcılığı savunanlar aynı zamanda İçtihat adı verilen dergiyi de çıkarmışlardır.
Osmanlı Devleti içerisinde Türkçülük hareketi önceleri kültür alanında ortaya çıkmıştır. Dilde, kültür ve sanatta dayanışmayı ve birleşmeyi hedef alan bu düşünce II. Meşrutiyet dönemiyle birlikte siyasi bir kimliğe bürünerek Turancılık adını almıştır. Ziya Gökalp kültür alanında Turancılığın en önemli savunucularından biridir. Türkçülüğün savunucuları ise İsmail Gaspıralı, Ömer Seyfettin, Mehmet Emin Resulzade, Yusuf Akçora ve Mehmet Emin Yurdakul’dur. Siyasi alanda ise Turancılığın en büyük savunuculuğunu Enver Paşa yapmıştır. Turancılık idealini gerçekleştirme düşüncesi Kafkas Cephesinin de açılmasına neden olmuş alınan yenilgi ile Turancılık fikri sona ermiştir. Türkçülük daha sonra Türkiye Cumhuriyetin kurulmasında en önemli fikir akımı olmuş ve Türk devletinin sınırları Misak-ı Milli olarak çizilmiştir. Türkçülüğün yayılması için Türk Yurdu adlı dergi çıkarılmış ve Türk ocakları kurulmuştur. Ziya Gökalp: “Vatan ne Türkiye’dir ne Türkistan. Vatan büyük ve müebbet ülke Turan.” sözünü söyleyerek Turancılığı özetlemiştir.
II. Abdülhamit dönemiyle birlikte ortaya atılan düşünce akımıdır. Temelinde dünya üzerindeki Müslümanları bir çatı altında toplamak vardır. Ümmetçilikte birlikteliğin savunulmasında temel alınan unsur din birliğidir. Ümmetçilik düşüncesini devlet politikası olarak uygulayan devlet adamı II. Abdülhamit’tir. Padişah sözde kalmamış, icraatlarıyla akımı güçlendirmeye çalışmıştır. Bu düşüncenin hayata geçirilebilmesi için neler yapılmıştır? Uzakdoğu’ya elçilik heyetleri gönderilmiş, oradan da elçilik heyetleri Osmanlı topraklarına gelmiştir. Hatta Japonya’ya giden Ertuğrul Firkateyni okyanus sularında dönüşte kimine göre batmış kimine göre ise batırılmıştır. Hicaz-Bağdat ve Berlin-Bağdat demir yolları yapılmış, Almanya’dan teknik ve askeri yardımlar alınmış, kutsal cihat çağrısı yapılmıştır. Bütün bu atılan adımlara karşı bölgedeki İngiliz ajanları, milliyetçilik tohumu ve İngiliz altınları İslam birliğinin başarıya ulaşmasını engellemiştir. Ümmetçilik düşüncesinin sona ermesine neden olan gelişme I. Dünya Savaşında Arapların, Türkleri iki ateş arasında bırakmasıdır. Ümmetçiliği savunanlar arasında II. Abdülhamit, Ahmet Hamdi Akseki, Said Halim Paşa ve Mehmet Akif Ersoy olmuştur. Ümmetçilik akımının yayın organları ise Sıratü’l Müstakim ve Sebilür-Reşat dergileridir. Osmanlı Devletini kurtarmaya yönelik akımlardan biride saray halkından olan ve eğitim almak için Avrupa’ya giden Prens Sabahattin’in ortaya attığı merkezin yükünü hafifletip yerel yönetimlere ağırlık vermeyi düşünen Âdem-i merkeziyetçiliktir. Dönemin hassasiyeti ve çok uluslu yapı bu akımın başarılı olmasını engellemiştir. Prens Sabahattin ekonomik görüş olarak liberalizmi savunmuştur.
Osmanlı Devleti uzun yıllar batının gerisinde kaldığını kabul etmemiştir. Batılı ülkelerin yaşadığı Rönesans ve akabinde sanayi devrimi, Osmanlıyı olumsuz etkileyen dış gelişmeler olmuştur. Lale devriyle birlikte batılılaşma hareketleri başlamıştır. Yani XVIII. yüzyıla kadar batılılaşmadan söz etmemiz mümkün değildir. Batı tarzı yeniliklerin sadece askeri alanla sınırlı kalması ise açıklanması zor konudur. Devlet geri kalışın temel sebebini savaşlarda alınan yenilgilere bağlamış ve önce askeri alanı Batılılaştırmaya çalışmıştır. Tanzimat dönemiyle birlikte batılılaşma her alana yayılmış ve günümüze kadar gelmiştir. Batıcılığı Abdullah Cevdet, Celal Nuri ve Tevfik Fikret gibi aydınlar savunmuştur. Batıcılığı savunanlar aynı zamanda İçtihat adı verilen dergiyi de çıkarmışlardır.
Osmanlı Devleti içerisinde Türkçülük hareketi önceleri kültür alanında ortaya çıkmıştır. Dilde, kültür ve sanatta dayanışmayı ve birleşmeyi hedef alan bu düşünce II. Meşrutiyet dönemiyle birlikte siyasi bir kimliğe bürünerek Turancılık adını almıştır. Ziya Gökalp kültür alanında Turancılığın en önemli savunucularından biridir. Türkçülüğün savunucuları ise İsmail Gaspıralı, Ömer Seyfettin, Mehmet Emin Resulzade, Yusuf Akçora ve Mehmet Emin Yurdakul’dur. Siyasi alanda ise Turancılığın en büyük savunuculuğunu Enver Paşa yapmıştır. Turancılık idealini gerçekleştirme düşüncesi Kafkas Cephesinin de açılmasına neden olmuş alınan yenilgi ile Turancılık fikri sona ermiştir. Türkçülük daha sonra Türkiye Cumhuriyetin kurulmasında en önemli fikir akımı olmuş ve Türk devletinin sınırları Misak-ı Milli olarak çizilmiştir. Türkçülüğün yayılması için Türk Yurdu adlı dergi çıkarılmış ve Türk ocakları kurulmuştur. Ziya Gökalp: “Vatan ne Türkiye’dir ne Türkistan. Vatan büyük ve müebbet ülke Turan.” sözünü söyleyerek Turancılığı özetlemiştir.