ANADOLU SELÇUKLULARINDAN CUMHURİYETE ERZURUM
Haçlı Seferlerinin etkisiyle yıpranan Anadolu Selçukluları 1243 yılındaki Kösedağ Savaşıyla İlhanlılara yenilince Erzurum Moğol idaresi altına girmiştir. Devrin tarihçileri Moğolların Erzurum’u yağmalamasına yer ayırmışlar ve acılı satırlar ile olayı ebedileştirmişlerdir. Bunlardan Bar Hebreaus olayı şöyle anlatır: “Bunlar bir kaç gün içinde bu müstahkem mevkii zaptederek erkek, kadın bütün âhaliyi kılıçtan geçirdiler ve yalnız köleliğe elverişli olan genç erkekler ve kızları korudular. Tatarlar, Sinan ve genç oğlunu da öldürerek, burasını (Erzurum) harabe halinde bırakıp gittiler.” Ebûlfarec İbnü’l İbrî de ise “Erzenu’r-Rum’u kuşatıp zorla burayı elde etti. Ve ahâliden birçok kimseleri kılıçtan geçirdi. Çocukları tutsak aldı ve şehrin her tarafını yağma etti ve sübaşısı Sinan’ı dahi öldürdü.” demektedir.
Konya Selçuklu Hükümdarları İran Moğolları diye de anılan İlhanlılarla bir antlaşma yaparak Selçuklu Devleti’ni İlhanlı himayesine sokmuşlardı. İşte bundan sonra Erzurum şehri yeniden iskân edilmiş ve Anadolu Selçuklu Sultanlığı’nın inkırazına (1308) kadar, bu saltanatın bir vilâyeti olarak kalmış ise de, Moğolların devamlı uğrağı olduğu için, her zaman zarar görmüştür. Selçuklu hânedânının saltanattan düşmesinden sonra, Erzurum İlhanlı vâlileri tarafından idâre edilen Rum ülkesine bağlı vilâyetlerden birinin merkezi olarak kalmıştır. İlhanlıların 1335 yılında yıkılmasıyla da şehir Çobanoğullarının eline geçmiştir. 1340’dan 1358 senesine kadar Çobanlıların elinde kalan Erzurum, bu sene içinde Celâyirlilerdan Sultan Üveys’in, Tebriz’i işgalini müteakip onların elinden çıkmıştır. 1360 yılından itibaren Eretna Devleti’nin idaresine geçmiş olduğu bildiğimiz Erzurum Kalesi’nde ve şehirde eserlerinin bulunduğu hakkında şimdiye kadar elimize, bizi aydınlatacak bir vesika geçmemiştir. Erzurum’un kısa fasılalar hariç uzunca bir müddet Eretna Devleti’nin hâkimiyetinde kaldığı tahakkuk ediyor. Eretna valisi 1385 yıllarına kadar Erzurum’a hâkim olmuş, ondan sonra şehir Karakoyunlular’ın koruyucusu Kara Mehmet’in eline ve hâkimiyetine geçmiştir. İşte bu sırada Timur, 1389’da Erzurum’a yürümüş ve Karakoyunlu Türkmenleri perişan ettikten sonra,“Avnik Kalesi’nden geçerek Erzurum’u” bir gün içinde gelip zapt ve yağma etmiştir. 1394 yılında Anadolu’ya tekrar girip, bu arada Avnik Kalesi’ni alan Timur’u, 1402 yılında tekrar Erzurum’da görüyoruz. 1402’de gelişinde Tortum Kalesi’ni alarak Erzurum’daki işlerini yoluna koyduktan sonra, buradan ayrılan Timur, Ankara Savaşı akabinde tekrar Erzurum’a uğradı. Bu zamanlarda Erzurum’un nüfusu çok azdı. Timur’un Erzurum’dan ayrılmasından biraz sonra 21 Mayıs 1404 de buraya uğrayan, İspanyol Kralı Don Henri’nin elçilik heyeti içindeki Klaviyo (Clavyo), Erzurum’un Yusuf Ali isimli Türkmen valisinden bahsettiği gibi, şehrin kuleli sûrlar ile çevrildiğini ve bir iç kalesi bulunduğunu yazmaktadır. XIV. Yüzyılda siyasî varlık olarak ortaya çıkan ve 1380-1468 yılları arasında hüküm süren Karakoyunlular ile Timur’un oğlu Şah Ruh (1404-1447) 1421 yılında savaşmış; ve Karakoyunlu İskender’i (1420-1438) Eleşgirt’de yenerek Horasan’a dönmüştü. Fakat Şah Ruh’un gidişinden sonra geri gelen İskender Bey, Erzurum’u zaptederek, Duharlu Türkmen boyunun reisi olan Pir Ahmed Bey’i, buraya vâli tayin eylemişti. 1434 de Şah Ruh, Karakoyunlulara karşı üçüncü kez yaptığı Azerbaycan Seferi’nde, Akkoyunlu ulusu reisi Kara Yülük Osman Bey’i yardıma çağırmış, o da derhal bulunduğu Diyarbakır’dan, kalabalık bir ordu ile hareketle Erzurum önüne gelerek şehri kuşatmıştı. Erzurum’u İskender adına idare eden Duharlu Pir Ahmed, şiddetli bir müdafaa gösterdi ise de; Akkoyunlular kullandıkları mancınıklar ile sur ve burçları döğmeğe ve akabinde de bir gedik açmağa muvaffak olmuşlardı. Mancınıklar, sûrların burçlarından birini de yıktığından, Akkoyunlular şehri almağa muvaffak oldular. Akkoyunlu Beği Kara Yülük Osman, Erzurum’u oğullarından Şeyh Hasan’a verdi ve bu başarısını Şah-Ruh’a bildirdi. İskender ise Tebriz’e çekilmişti. Böylece büyük bir emir olan Kara Yülük Osman Bey; Erzurum, Bayburt, İspir, Tercan’a da hâkim olmuştu. Bu hadiseden biraz sonra, Karakoyunlu İskender Bey, Azerbaycan’a giren Şah Ruh’a karşı koyamayarak geri çekilip, Osmanlı diyârına gitmek üzere Erzurum’a doğru kaçtı. Şah Ruh, İskender’in Erzurum’a doğru kaçacağını tahmin ettiğinden, bu civarda bulunan Akkoyunlu Kara Yülük Osman’a onun yolunu kesmesini bildirdi. O da Erzurum’u tahkim etti. Yanında az bir kuvvetle, Erzurum‘a doğru gelen İskender ile Kara Yülük kuvvetleri arasında Karaz’da çıkan çetin savaşta (1435) başından ağır yaralanan Kara Yülük, muharebe meydanından getirildiği Erzurum’da vefat etti. Aynî gibi Memlük müverrihlerinin anlattıklarına göre: Kara Yülük bozguna uğradıktan sonra, Erzurum’a girmek isterken surların kenarlarındaki hendeğe düşerek ve boynu kırılarak ölmüştür.
Bu savaştan sonra, ağır kayıplar veren Akkoyunlar, beğleri Kara Yülük’ün ölümü üzerine Erzurum’dan kaçarak, gittiler. Timurlu şehzadesi Muhammed Cuki, bu sırada Akkoyunlular’a yardım için hareketle ancak Pasin’de Aras kenarına kadar gelmişti. Çoban Köprüsü’nü geçen Timurlu askerleri, Karakoyunlular‘ın daha fazla zarar ziyan vermesini engellemek için Erzurum’a yürüdüler. Karakoyunlular ise, kalenin savunmasız bırakıldığını görünce, geçici olarak Erzurum’u ele geçirdiler. Yani, İskender Erzurum şehrini kalesiyle beraber aldı. Bu arada Kara Yülük Osman’ın kabrini de tahrip ettirdi. Timurlu kuvveti az sonra Erzurum önlerine gelmeğe başlarken, İskender de batıya doğru çekiliş emrini vererek, Osmanlı sınırlarına sığındı. Tokat’a kadar giderek kışlayan İskender, Timurlu tehlikesinin azaldığını görerek, sığındığı Osmanlı ülkesinden geri dönerek, Erzurum’a uğradı. Oradan da Avnik-Kağızman yolu ile Sürmeli- Çukuru’na gelerek 1437 kışını orada geçirdi. 1473 yılında Akkoyunlu ve Osmanlı arasında yapılan Otlukbeli savaşıyla Akkoyunlu Devleti yıkılınca Erzurum, bölgeye egemen olmak isteyen Safevilerin ilgi odağı olmuştur. Osmanlı Devletinin kazandığı 1514 Çaldıran Savaşında Şii akidesinin savunucusu olan Safeviler yıkılınca Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesi de Osmanlıların hâkimiyetini kabul etmiştir. Böylelikle Erzurum da 1518’de Osmanlı topraklarına katılan önemli şehirlerden biri olmuştur. Özellikle Erzurum, Osmanlılar döneminde Kafkasya’dan doğuya, İran ve Azerbaycan’a yapılan seferler için ana üs olmuştur. 1518 yılından 1922 yılına kadar Osmanlı sınırları içerisinde serhat şehirlerimizden biri olan Erzurum, milli mücadele döneminde ki öncü rolüyle de tarihteki yerini almıştır. Cumhuriyetin ilk temellerinin atıldığı Erzurum Kongresi ve sonrasındaki gelişmeler şehrin değerini ortaya koymaktadır. Erzurum, cumhuriyet’in ilk yıllarında siyasi olarak önemli değişimlere sahne olsa da şehirleşme, büyüme, nüfus ve ekonomi alanlarında durağan bir dönem de yaşamıştır.
KAYNAKÇA
Ebû’l Farac (Bar Herbreaus), Ebû’l Farac Tarihi , c.II, Ebü’l Farac İbnü’l İbrî, Tarih-i Muhtasaru’d-Düvel, (Çvr:Şerafettin Yaltkaya), İstanbul 1941,, M.H.Yinanç, “Erzurum”, İA, c.IV, Enver Konukçu, Selçuklulardan Cumhuriyete Erzurum, Nizamüddin Şami; Zafername, (Trc:Necati Lügal), Ankara 1987, Osman Turan, İstanbul Fethinden Önce Yazılmış Tarihi Takvimler, Ankara 1984, İbn Batuta, Seyahatnâme, c.I, İbrahim Hakkı Konyalı, Abideleri ve Kitâbeleri ile Erzurum, Claviyo, “Timur Devrinde Semerkand’a Seyahat”, (Çvr. Ö.Rıza Doğrul), İstanbul 1975, Toma Metsopski; “Timurlenk ve Onun Haleflerinin Tarihi” Azerbaycan Türkçesinden aktaran Gürsoy Solmaz, Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, Ebû Bekr Tihrani, Kitab-ı Diyarbakriyya, c. I, John E. Woods, Akkoyunlular, (Çev: Sibel Özbudun), İstanbul, Faruk Sümer, Karakoyunlular, Ankara 1984, Dündar Aydın, Erzurum Beylerbeyliği ve Teşkilatı, Ankara 1999, Murat Küçükuğurlu, Erzurum Belediyesi Tarihi I, Dergah Yay., Erzurum 2008,
Haçlı Seferlerinin etkisiyle yıpranan Anadolu Selçukluları 1243 yılındaki Kösedağ Savaşıyla İlhanlılara yenilince Erzurum Moğol idaresi altına girmiştir. Devrin tarihçileri Moğolların Erzurum’u yağmalamasına yer ayırmışlar ve acılı satırlar ile olayı ebedileştirmişlerdir. Bunlardan Bar Hebreaus olayı şöyle anlatır: “Bunlar bir kaç gün içinde bu müstahkem mevkii zaptederek erkek, kadın bütün âhaliyi kılıçtan geçirdiler ve yalnız köleliğe elverişli olan genç erkekler ve kızları korudular. Tatarlar, Sinan ve genç oğlunu da öldürerek, burasını (Erzurum) harabe halinde bırakıp gittiler.” Ebûlfarec İbnü’l İbrî de ise “Erzenu’r-Rum’u kuşatıp zorla burayı elde etti. Ve ahâliden birçok kimseleri kılıçtan geçirdi. Çocukları tutsak aldı ve şehrin her tarafını yağma etti ve sübaşısı Sinan’ı dahi öldürdü.” demektedir.
Konya Selçuklu Hükümdarları İran Moğolları diye de anılan İlhanlılarla bir antlaşma yaparak Selçuklu Devleti’ni İlhanlı himayesine sokmuşlardı. İşte bundan sonra Erzurum şehri yeniden iskân edilmiş ve Anadolu Selçuklu Sultanlığı’nın inkırazına (1308) kadar, bu saltanatın bir vilâyeti olarak kalmış ise de, Moğolların devamlı uğrağı olduğu için, her zaman zarar görmüştür. Selçuklu hânedânının saltanattan düşmesinden sonra, Erzurum İlhanlı vâlileri tarafından idâre edilen Rum ülkesine bağlı vilâyetlerden birinin merkezi olarak kalmıştır. İlhanlıların 1335 yılında yıkılmasıyla da şehir Çobanoğullarının eline geçmiştir. 1340’dan 1358 senesine kadar Çobanlıların elinde kalan Erzurum, bu sene içinde Celâyirlilerdan Sultan Üveys’in, Tebriz’i işgalini müteakip onların elinden çıkmıştır. 1360 yılından itibaren Eretna Devleti’nin idaresine geçmiş olduğu bildiğimiz Erzurum Kalesi’nde ve şehirde eserlerinin bulunduğu hakkında şimdiye kadar elimize, bizi aydınlatacak bir vesika geçmemiştir. Erzurum’un kısa fasılalar hariç uzunca bir müddet Eretna Devleti’nin hâkimiyetinde kaldığı tahakkuk ediyor. Eretna valisi 1385 yıllarına kadar Erzurum’a hâkim olmuş, ondan sonra şehir Karakoyunlular’ın koruyucusu Kara Mehmet’in eline ve hâkimiyetine geçmiştir. İşte bu sırada Timur, 1389’da Erzurum’a yürümüş ve Karakoyunlu Türkmenleri perişan ettikten sonra,“Avnik Kalesi’nden geçerek Erzurum’u” bir gün içinde gelip zapt ve yağma etmiştir. 1394 yılında Anadolu’ya tekrar girip, bu arada Avnik Kalesi’ni alan Timur’u, 1402 yılında tekrar Erzurum’da görüyoruz. 1402’de gelişinde Tortum Kalesi’ni alarak Erzurum’daki işlerini yoluna koyduktan sonra, buradan ayrılan Timur, Ankara Savaşı akabinde tekrar Erzurum’a uğradı. Bu zamanlarda Erzurum’un nüfusu çok azdı. Timur’un Erzurum’dan ayrılmasından biraz sonra 21 Mayıs 1404 de buraya uğrayan, İspanyol Kralı Don Henri’nin elçilik heyeti içindeki Klaviyo (Clavyo), Erzurum’un Yusuf Ali isimli Türkmen valisinden bahsettiği gibi, şehrin kuleli sûrlar ile çevrildiğini ve bir iç kalesi bulunduğunu yazmaktadır. XIV. Yüzyılda siyasî varlık olarak ortaya çıkan ve 1380-1468 yılları arasında hüküm süren Karakoyunlular ile Timur’un oğlu Şah Ruh (1404-1447) 1421 yılında savaşmış; ve Karakoyunlu İskender’i (1420-1438) Eleşgirt’de yenerek Horasan’a dönmüştü. Fakat Şah Ruh’un gidişinden sonra geri gelen İskender Bey, Erzurum’u zaptederek, Duharlu Türkmen boyunun reisi olan Pir Ahmed Bey’i, buraya vâli tayin eylemişti. 1434 de Şah Ruh, Karakoyunlulara karşı üçüncü kez yaptığı Azerbaycan Seferi’nde, Akkoyunlu ulusu reisi Kara Yülük Osman Bey’i yardıma çağırmış, o da derhal bulunduğu Diyarbakır’dan, kalabalık bir ordu ile hareketle Erzurum önüne gelerek şehri kuşatmıştı. Erzurum’u İskender adına idare eden Duharlu Pir Ahmed, şiddetli bir müdafaa gösterdi ise de; Akkoyunlular kullandıkları mancınıklar ile sur ve burçları döğmeğe ve akabinde de bir gedik açmağa muvaffak olmuşlardı. Mancınıklar, sûrların burçlarından birini de yıktığından, Akkoyunlular şehri almağa muvaffak oldular. Akkoyunlu Beği Kara Yülük Osman, Erzurum’u oğullarından Şeyh Hasan’a verdi ve bu başarısını Şah-Ruh’a bildirdi. İskender ise Tebriz’e çekilmişti. Böylece büyük bir emir olan Kara Yülük Osman Bey; Erzurum, Bayburt, İspir, Tercan’a da hâkim olmuştu. Bu hadiseden biraz sonra, Karakoyunlu İskender Bey, Azerbaycan’a giren Şah Ruh’a karşı koyamayarak geri çekilip, Osmanlı diyârına gitmek üzere Erzurum’a doğru kaçtı. Şah Ruh, İskender’in Erzurum’a doğru kaçacağını tahmin ettiğinden, bu civarda bulunan Akkoyunlu Kara Yülük Osman’a onun yolunu kesmesini bildirdi. O da Erzurum’u tahkim etti. Yanında az bir kuvvetle, Erzurum‘a doğru gelen İskender ile Kara Yülük kuvvetleri arasında Karaz’da çıkan çetin savaşta (1435) başından ağır yaralanan Kara Yülük, muharebe meydanından getirildiği Erzurum’da vefat etti. Aynî gibi Memlük müverrihlerinin anlattıklarına göre: Kara Yülük bozguna uğradıktan sonra, Erzurum’a girmek isterken surların kenarlarındaki hendeğe düşerek ve boynu kırılarak ölmüştür.
Bu savaştan sonra, ağır kayıplar veren Akkoyunlar, beğleri Kara Yülük’ün ölümü üzerine Erzurum’dan kaçarak, gittiler. Timurlu şehzadesi Muhammed Cuki, bu sırada Akkoyunlular’a yardım için hareketle ancak Pasin’de Aras kenarına kadar gelmişti. Çoban Köprüsü’nü geçen Timurlu askerleri, Karakoyunlular‘ın daha fazla zarar ziyan vermesini engellemek için Erzurum’a yürüdüler. Karakoyunlular ise, kalenin savunmasız bırakıldığını görünce, geçici olarak Erzurum’u ele geçirdiler. Yani, İskender Erzurum şehrini kalesiyle beraber aldı. Bu arada Kara Yülük Osman’ın kabrini de tahrip ettirdi. Timurlu kuvveti az sonra Erzurum önlerine gelmeğe başlarken, İskender de batıya doğru çekiliş emrini vererek, Osmanlı sınırlarına sığındı. Tokat’a kadar giderek kışlayan İskender, Timurlu tehlikesinin azaldığını görerek, sığındığı Osmanlı ülkesinden geri dönerek, Erzurum’a uğradı. Oradan da Avnik-Kağızman yolu ile Sürmeli- Çukuru’na gelerek 1437 kışını orada geçirdi. 1473 yılında Akkoyunlu ve Osmanlı arasında yapılan Otlukbeli savaşıyla Akkoyunlu Devleti yıkılınca Erzurum, bölgeye egemen olmak isteyen Safevilerin ilgi odağı olmuştur. Osmanlı Devletinin kazandığı 1514 Çaldıran Savaşında Şii akidesinin savunucusu olan Safeviler yıkılınca Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesi de Osmanlıların hâkimiyetini kabul etmiştir. Böylelikle Erzurum da 1518’de Osmanlı topraklarına katılan önemli şehirlerden biri olmuştur. Özellikle Erzurum, Osmanlılar döneminde Kafkasya’dan doğuya, İran ve Azerbaycan’a yapılan seferler için ana üs olmuştur. 1518 yılından 1922 yılına kadar Osmanlı sınırları içerisinde serhat şehirlerimizden biri olan Erzurum, milli mücadele döneminde ki öncü rolüyle de tarihteki yerini almıştır. Cumhuriyetin ilk temellerinin atıldığı Erzurum Kongresi ve sonrasındaki gelişmeler şehrin değerini ortaya koymaktadır. Erzurum, cumhuriyet’in ilk yıllarında siyasi olarak önemli değişimlere sahne olsa da şehirleşme, büyüme, nüfus ve ekonomi alanlarında durağan bir dönem de yaşamıştır.
KAYNAKÇA
Ebû’l Farac (Bar Herbreaus), Ebû’l Farac Tarihi , c.II, Ebü’l Farac İbnü’l İbrî, Tarih-i Muhtasaru’d-Düvel, (Çvr:Şerafettin Yaltkaya), İstanbul 1941,, M.H.Yinanç, “Erzurum”, İA, c.IV, Enver Konukçu, Selçuklulardan Cumhuriyete Erzurum, Nizamüddin Şami; Zafername, (Trc:Necati Lügal), Ankara 1987, Osman Turan, İstanbul Fethinden Önce Yazılmış Tarihi Takvimler, Ankara 1984, İbn Batuta, Seyahatnâme, c.I, İbrahim Hakkı Konyalı, Abideleri ve Kitâbeleri ile Erzurum, Claviyo, “Timur Devrinde Semerkand’a Seyahat”, (Çvr. Ö.Rıza Doğrul), İstanbul 1975, Toma Metsopski; “Timurlenk ve Onun Haleflerinin Tarihi” Azerbaycan Türkçesinden aktaran Gürsoy Solmaz, Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, Ebû Bekr Tihrani, Kitab-ı Diyarbakriyya, c. I, John E. Woods, Akkoyunlular, (Çev: Sibel Özbudun), İstanbul, Faruk Sümer, Karakoyunlular, Ankara 1984, Dündar Aydın, Erzurum Beylerbeyliği ve Teşkilatı, Ankara 1999, Murat Küçükuğurlu, Erzurum Belediyesi Tarihi I, Dergah Yay., Erzurum 2008,