Bir tarafta canı istediğinde başkan değiştiren BB Erzurumspor, diğer tarafta yandım yandım başkan arayan Samsunspor.. Bir tarafta oyuncuları ga diyince para, gu diyince prim dağıtan BB Erzurumspor, diğer tarafta oyuncuları Vali’nin eline bakan, bir başkanları bile olmayan Samsunspor.. Bir tarafta ara transferde takviyeler yapmış ve son maçlarında galip gelmese de rakiplerine korku salan bir BB Erzurumspor, diğer tarafta her maça ‘diken üstünde’ çıkan, dağıldı dağılacak denilen bir Samsunspor..Ve iyi mi, bu iki takımın arasında oynanan maç, ha düştü ha düşecek denilen o Samsunspor’un galibiyeti ile son buldu. Bir diğer adıyla, küçük balık büyük balığı yedi!
**
Büyük bir bölümü seyredeni ‘bay’sa da aslında güzel bir maç oldu. Kırılma anlarının çok olduğu bir maçtı da. Kabul ediyorum, Burhan’ın daha maçın 10.dakikasında direkten dönen o topu gol olsaydı bugün bir başka maçı yazıyor olabilirdim. Ancak, direğe takılan sadece o top olmalıydı, koca Erzurum takımı değil! Maçtan sonra baktım, teknik patron Altıparmak, tek kale oynadıklarını, iyi oynamalarına rağmen galibiyeti kaçıran taraf olduklarını, seyircinin Samsun’u ateşlediğini filan söylüyor. İyi de hocam, futbol sonuç oyunu değil mi? Haticeye değil, neticeye bakmak gerekmez mi? Kabul ediyorum, Nobre’nin ikinci yarıda kale önünde kaçırdığı pozisyon ve Selim’in net pozisyonda iyi bir vuruş sergilememesi, mazeret mi, mazeret! Ve Fakat! Fakatı var işte!
***
Kabul edeceğimiz, insaf edeceğimiz bir şey de var ki Samsun’un da eli armut toplamadı. Özellikle goldeki organizasyonları inanılmaz güzeldi. En az gol kadar o ortanın hazırlanışı derslikti. Bunu yapan da tabiri caizse ‘billokma’ bir çocuk! Henüz yeni profesyonel yapılan Enes, gelen topu gelişine kale önüne göndermek yerine adam eksilterek adamına ‘adam gibi bir orta’ yaptı da Göksu da o güzel golü attı. İşte Erzurumspor’da gördüğüm en büyük eksiklik, bu örnekte olduğu gibi adam eksilten oyuncu sayısının azlığı. Enes onu çok güzel ortaya koydu. Erzurum takımında adam eksilten oyuncu sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. İsim de veriyorum, bir tanesi ve o işin on numara olanı da Erhan Çelenk! Ayrıca organize atak sıkıntısı çeken Erzurum’da oyunu yönlendirecek, ayağa paslarla üçüncü bölgeye rahat gidilmesini sağlayan bir ‘on numara’ eksiğini bu maçta da gözlemledim. Tehlike bölgesine gidiyor Erzurum. Onda bir sorun yok. Gidiyor gitmesine ama ‘paldır küldür’ gidiyor! Zorla değil. Paldır küldür olunca da ‘gel beni güldür’ olmuyor işte!
***
Ve yine dedim, yine diyorum. Erzurum takımına mutlaka bir iki onbirde oynayacak iki oyuncu daha alınmalıydı. Ama oyuncu! Ve dün gördük ki bu maçta da tıpkı diğer maçlarda olduğu gibi oyuna sonradan girenlerin ne oyuna ne de skora bir katkıları yok. Oyuna katkıları olsa dahi skora katkıları olmuyor. Bu arada, oyuncu değişikliklerinde yanlış tercih yapıldığını düşünüyorum. İlk onbirde Abdulkadir’in yerine Gökhan Karadeniz ile başlanmalıydı. Bence her şeye rağmen Gökhan, Abdulkadir’den bir tık daha formda. İkinci yarıda Bekamenga biraz daha oyunda kalmalı, Nobre çok daha sonra oyuna sokulmalıydı diye düşünüyorum. Nobre’yı seviyorum, Erzurum takımına yakışıyor, mav-beyazlı kulüp için büyük bir kazanım. Ama, en son golünü ne zaman attığını hatırlamadığım Nobre’mi, Bekamenga mı diye soracak olursanız babamın oğlu değil, ben Beka derim! Penaltı pozisyonları konusunda Nobre’nin belki ama Burhan’ın ki sanki diye düşünüyorum! Ama nihayetinde hakemin kararı önemli olduğuna göre yapacak bir şey de yok!
***
Samsun maçı da normalde kazanılması gereken bir maçtı ama bu maçın sürecini iyi yönetemedi Erzurum takımı. Çift başlı kartallar bu mağlubiyetle hem ilk 6’dan biraz daha uzaklaştı hem de alttaki rakipleriyle arasındaki puan farkının kapanmasına sebep oldu! Düşün artık, düştü düşecek, dağıldı dağılacak denilen takımla aynı puandasın! Herhalde bugünden itibaren başta hoca olmak üzere tüm futbolcu ve idareciler, haftaya Gaziantep ile oynanacakları için bayram ediyorlardır. Haksız da sayılmazlar. Çantada keklik bir Antep maçı onları bekliyor, tüm yaralarını sarmaya yeter de artar bile. Ama… Bir şey bildiğimden değil, son sıralarda, gelenden gidenden fark yiyorlar diye sakın ola Erzurumlu oyuncular rakip Antep diye hiç rehavete girmesinler. Öğrendim, bu Antep takımı da tıpkı Erzurum takımı gibi hafta sonu ‘onbir kişi’yle sahaya çıkacak! Her iki takım da onbir onbir oynayacak senin anlayacağın. Sen oynanmadan at ata ama gene de dikkat!
--
**
Büyük bir bölümü seyredeni ‘bay’sa da aslında güzel bir maç oldu. Kırılma anlarının çok olduğu bir maçtı da. Kabul ediyorum, Burhan’ın daha maçın 10.dakikasında direkten dönen o topu gol olsaydı bugün bir başka maçı yazıyor olabilirdim. Ancak, direğe takılan sadece o top olmalıydı, koca Erzurum takımı değil! Maçtan sonra baktım, teknik patron Altıparmak, tek kale oynadıklarını, iyi oynamalarına rağmen galibiyeti kaçıran taraf olduklarını, seyircinin Samsun’u ateşlediğini filan söylüyor. İyi de hocam, futbol sonuç oyunu değil mi? Haticeye değil, neticeye bakmak gerekmez mi? Kabul ediyorum, Nobre’nin ikinci yarıda kale önünde kaçırdığı pozisyon ve Selim’in net pozisyonda iyi bir vuruş sergilememesi, mazeret mi, mazeret! Ve Fakat! Fakatı var işte!
***
Kabul edeceğimiz, insaf edeceğimiz bir şey de var ki Samsun’un da eli armut toplamadı. Özellikle goldeki organizasyonları inanılmaz güzeldi. En az gol kadar o ortanın hazırlanışı derslikti. Bunu yapan da tabiri caizse ‘billokma’ bir çocuk! Henüz yeni profesyonel yapılan Enes, gelen topu gelişine kale önüne göndermek yerine adam eksilterek adamına ‘adam gibi bir orta’ yaptı da Göksu da o güzel golü attı. İşte Erzurumspor’da gördüğüm en büyük eksiklik, bu örnekte olduğu gibi adam eksilten oyuncu sayısının azlığı. Enes onu çok güzel ortaya koydu. Erzurum takımında adam eksilten oyuncu sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. İsim de veriyorum, bir tanesi ve o işin on numara olanı da Erhan Çelenk! Ayrıca organize atak sıkıntısı çeken Erzurum’da oyunu yönlendirecek, ayağa paslarla üçüncü bölgeye rahat gidilmesini sağlayan bir ‘on numara’ eksiğini bu maçta da gözlemledim. Tehlike bölgesine gidiyor Erzurum. Onda bir sorun yok. Gidiyor gitmesine ama ‘paldır küldür’ gidiyor! Zorla değil. Paldır küldür olunca da ‘gel beni güldür’ olmuyor işte!
***
Ve yine dedim, yine diyorum. Erzurum takımına mutlaka bir iki onbirde oynayacak iki oyuncu daha alınmalıydı. Ama oyuncu! Ve dün gördük ki bu maçta da tıpkı diğer maçlarda olduğu gibi oyuna sonradan girenlerin ne oyuna ne de skora bir katkıları yok. Oyuna katkıları olsa dahi skora katkıları olmuyor. Bu arada, oyuncu değişikliklerinde yanlış tercih yapıldığını düşünüyorum. İlk onbirde Abdulkadir’in yerine Gökhan Karadeniz ile başlanmalıydı. Bence her şeye rağmen Gökhan, Abdulkadir’den bir tık daha formda. İkinci yarıda Bekamenga biraz daha oyunda kalmalı, Nobre çok daha sonra oyuna sokulmalıydı diye düşünüyorum. Nobre’yı seviyorum, Erzurum takımına yakışıyor, mav-beyazlı kulüp için büyük bir kazanım. Ama, en son golünü ne zaman attığını hatırlamadığım Nobre’mi, Bekamenga mı diye soracak olursanız babamın oğlu değil, ben Beka derim! Penaltı pozisyonları konusunda Nobre’nin belki ama Burhan’ın ki sanki diye düşünüyorum! Ama nihayetinde hakemin kararı önemli olduğuna göre yapacak bir şey de yok!
***
Samsun maçı da normalde kazanılması gereken bir maçtı ama bu maçın sürecini iyi yönetemedi Erzurum takımı. Çift başlı kartallar bu mağlubiyetle hem ilk 6’dan biraz daha uzaklaştı hem de alttaki rakipleriyle arasındaki puan farkının kapanmasına sebep oldu! Düşün artık, düştü düşecek, dağıldı dağılacak denilen takımla aynı puandasın! Herhalde bugünden itibaren başta hoca olmak üzere tüm futbolcu ve idareciler, haftaya Gaziantep ile oynanacakları için bayram ediyorlardır. Haksız da sayılmazlar. Çantada keklik bir Antep maçı onları bekliyor, tüm yaralarını sarmaya yeter de artar bile. Ama… Bir şey bildiğimden değil, son sıralarda, gelenden gidenden fark yiyorlar diye sakın ola Erzurumlu oyuncular rakip Antep diye hiç rehavete girmesinler. Öğrendim, bu Antep takımı da tıpkı Erzurum takımı gibi hafta sonu ‘onbir kişi’yle sahaya çıkacak! Her iki takım da onbir onbir oynayacak senin anlayacağın. Sen oynanmadan at ata ama gene de dikkat!
--