Tüm dünyayı etkisi alan koronavirüs salgını, kısmen etkisini yitirse de kalıcı etkileri devam ediyor. Pandemi sonrası en çok psikolojimizin zarar gördüğü ortaya çıktı. Erzurum Şehir Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Tarık Sağlam şizofreni, anksiyete ve obsesif kompulsif bozukluk hastalığında yüzde 20 artış olduğunu açıkladı.
Manolya BULUT-PUSULA
2019 yılından itibaren tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs pandemisi, psikolojik rahatsızlıkların ve var olan hastalıkların şiddetinin artmasına neden oldu. Salgınla beraber toplumda oluşan korku iklimi, kısıtlamalarla birlikte yaşam şeklinin değişimi ve ekonomik sıkıntılar, psikolojik rahatsızlıkları tetikledi.
Bölge illerinden de on binlerce hastaya hizmet veren Erzurum Şehir Hastanesi’nde görevli Psikiyatri Uzmanı Dr. Tarık Sağlam, özellikle bilgi kirliliğinin korku ortamını tetiklediğini söyleyerek, “Pandeminin başında mesela Çin’den görüntüler yayınlanıyordu, yere yığılan insan görüntüleri. Hastalığın normalde olması gerektiğinden çok daha etkili, çok daha zararlı bir hastalık olduğunu, tabiri caizse zombi salgını gibi bir algı oluşunca insanlar çok korktu. Sosyal medyada dönen yanlış bilgiler, görüntüler bunları tetikledi. O kaos ortamında bilgi kirliliği de çok yaşandı. Medya aracılığı ile de sürekli bu duyumlara maruz kalmak insanların belki de gereğinden çok daha fazla kapanmasına, panik yapmasına sebep oldu. Maskeli maskesiz ayrımıyla toplum içinde insanlar arasında fiziksel mesafenin ötesinde bir şey yaşandı, birbirlerine kötü bakar oldular” dedi.
Korku ve panik, semptomların şiddetini arttırdı
Pandemi uygulamalarının strese yol açtığını belirten Dr. Sağlam, korku ve panik halinin hastalığın semptomlarının da gereğinden fazla hissedilmesine neden olduğunu aktararak, “Karantina uygulamaları, sokağa çıkma kısıtlamaları da tabi etkili oldu. Özellikle çalışanların, esnaflık yapan insanların dükkânlarının kapatılması, o dönemde yaşanan maddi sıkıntılar insanları psikolojik olarak menfi manada etkilemiştir. O yüzden çok boyutu olan bir alan. Aşırı derecede yoğun bir korku yaşadığı için hastaneye en başında başvurmayan, psikolojik olarak çok ciddi sıkıntı çekmesine rağmen bulaş kapacağı endişesi ile hastaneye gelmeyen psikiyatrik vakalarımız vardı. Onlar geldiği zaman kapıya asla dokunmaz, uzak mesafede kalır, bir an önce hastaneden çıkmaya çalışır, böyle vakalar hatırlıyorum. Hastalığı geçirdiklerinde de çok daha ağır geçirebiliyorlar. Korku ve panik hali hastalığın semptomlarını çok daha ciddi düzeyde algılamasına sebep olabiliyor” diye konuştu.
Temizlik takıntıları oluştu
Halk arasında takıntı olarak bilinen obsesif kompulsif bozukluk hastalığının arttığını kaydeden Dr. Sağlam, “Stres de birçok hastalığın temelinde tetikleyici faktör olarak var. Özellikle psikiyatrik hastalıklarla obsesif kompulsif bozukluk, anksiyete bozuklukları dediğimiz hastalıklarda artış görüldü. Obsesif kompulsif bozuklukta insanların hijyen takıntıları olabiliyor. Bulaşla ilgili obsesyon dediğimiz zihinsel uğraşları olabiliyor. Bunlar pandemi döneminde hem çevresel uyarılarla hem de kişinin kendi yakınlarının söylemesiyle arttı. Temizlik takıntıları varsa bunun şiddetinin arttığını söyleyebiliriz, hastalık düzeyinde belirtiler olmayan kimselerde mizaç özelliği olarak titiz diyebileceğimiz insanlarda bazen bu bozukluk dediğimiz boyuta vardı. Her insan biraz elini fazla yıkayabilir, kapıyı daha fazla kontrol edebilir ama bu belli bir raddeden sonra bozukluk olarak isimlendirilir. Özellikle bu vakalarda artış oldu” ifadelerini kullandı.
Yüzde 20 arttı
Şizofreni ve psikoz tanıları konan hasta sayısında da artış olduğunu aktaran Dr. Sağlam, “Bizim şizofreni dediğimiz ya da psikoz dediğimiz kişinin gerçeği değerlendirme yetisinin bozulduğu durumlar da arttı. Belirtilerinin şiddet düzeyi yükseldi. Sosyal izolasyondan kaynaklanan tedaviye ulaşma noktasında sıkıntı çektikleri, hastaneye başvurmadıkları için hem tedavilerini bıraktılar hem de zarar görme şüpheleri olan hastalarda da hastalığın şiddetinde bir artış görüldü. Çünkü hastaneye gelmediler, doktor kontrolüne gelmediler. Pandemi döneminde eczaneler raporlarla ilaçları kişilere tedarik etti. O yüzden doktor kontrolü olmadan yaklaşık iki sene kadar hastalar ilaçları kullandıkları için etkin bir ilaç düzenlemesi, tedavi düzenlemesi gerçekleşmedi birçok hastada. Onların hastalıkla ilgili kaygıları, şiddetleri arttı. Psikiyatrik hastalıkların şiddetinde, görülme sıklığında pandemi döneminde artış görüldü. Bu artışı daha çok pandemi döneminin başlangıç döneminde değil daha ziyade bitimine doğru fark etmeye başladık. Halkta rahatlama olduğu zaman başvurular geldiğinde fark edilmeye başlandı. Bunlarla ilgili çalışmaların neticeleri henüz yayımlanmış değil ama gözlemlerime dayanarak bu artışın yüzde 20 dolaylarında olduğunu söyleyebilirim” dedi.
‘Korku insanı öldürür’
Salgının, insanların normal olarak algılamaya başlamasıyla sona ereceğinin altını çizen Dr. Sağlam, şöyle konuştu; “Pandeminin gerçekten bitmesi insanların bunu normal algılamaya başlamasıyla olur. İnsanların artık bunu hayatın bir parçası, grip de olabiliriz kovid de diyerek algılaması ile pandeminin biteceğini düşünüyorum. Ama sürekli bir tetikte olma haliyle temas halindeysek pandemi nasıl bitecek bilmiyorum. Pandeminin başında Alman bir immünolog ‘insanları korku öldürür’ demişti. Bu belki biraz uç bir yorum olabilir ama ben buna kısmen katılıyorum.”
Manolya BULUT-PUSULA
2019 yılından itibaren tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs pandemisi, psikolojik rahatsızlıkların ve var olan hastalıkların şiddetinin artmasına neden oldu. Salgınla beraber toplumda oluşan korku iklimi, kısıtlamalarla birlikte yaşam şeklinin değişimi ve ekonomik sıkıntılar, psikolojik rahatsızlıkları tetikledi.
Bölge illerinden de on binlerce hastaya hizmet veren Erzurum Şehir Hastanesi’nde görevli Psikiyatri Uzmanı Dr. Tarık Sağlam, özellikle bilgi kirliliğinin korku ortamını tetiklediğini söyleyerek, “Pandeminin başında mesela Çin’den görüntüler yayınlanıyordu, yere yığılan insan görüntüleri. Hastalığın normalde olması gerektiğinden çok daha etkili, çok daha zararlı bir hastalık olduğunu, tabiri caizse zombi salgını gibi bir algı oluşunca insanlar çok korktu. Sosyal medyada dönen yanlış bilgiler, görüntüler bunları tetikledi. O kaos ortamında bilgi kirliliği de çok yaşandı. Medya aracılığı ile de sürekli bu duyumlara maruz kalmak insanların belki de gereğinden çok daha fazla kapanmasına, panik yapmasına sebep oldu. Maskeli maskesiz ayrımıyla toplum içinde insanlar arasında fiziksel mesafenin ötesinde bir şey yaşandı, birbirlerine kötü bakar oldular” dedi.
Korku ve panik, semptomların şiddetini arttırdı
Pandemi uygulamalarının strese yol açtığını belirten Dr. Sağlam, korku ve panik halinin hastalığın semptomlarının da gereğinden fazla hissedilmesine neden olduğunu aktararak, “Karantina uygulamaları, sokağa çıkma kısıtlamaları da tabi etkili oldu. Özellikle çalışanların, esnaflık yapan insanların dükkânlarının kapatılması, o dönemde yaşanan maddi sıkıntılar insanları psikolojik olarak menfi manada etkilemiştir. O yüzden çok boyutu olan bir alan. Aşırı derecede yoğun bir korku yaşadığı için hastaneye en başında başvurmayan, psikolojik olarak çok ciddi sıkıntı çekmesine rağmen bulaş kapacağı endişesi ile hastaneye gelmeyen psikiyatrik vakalarımız vardı. Onlar geldiği zaman kapıya asla dokunmaz, uzak mesafede kalır, bir an önce hastaneden çıkmaya çalışır, böyle vakalar hatırlıyorum. Hastalığı geçirdiklerinde de çok daha ağır geçirebiliyorlar. Korku ve panik hali hastalığın semptomlarını çok daha ciddi düzeyde algılamasına sebep olabiliyor” diye konuştu.
Temizlik takıntıları oluştu
Halk arasında takıntı olarak bilinen obsesif kompulsif bozukluk hastalığının arttığını kaydeden Dr. Sağlam, “Stres de birçok hastalığın temelinde tetikleyici faktör olarak var. Özellikle psikiyatrik hastalıklarla obsesif kompulsif bozukluk, anksiyete bozuklukları dediğimiz hastalıklarda artış görüldü. Obsesif kompulsif bozuklukta insanların hijyen takıntıları olabiliyor. Bulaşla ilgili obsesyon dediğimiz zihinsel uğraşları olabiliyor. Bunlar pandemi döneminde hem çevresel uyarılarla hem de kişinin kendi yakınlarının söylemesiyle arttı. Temizlik takıntıları varsa bunun şiddetinin arttığını söyleyebiliriz, hastalık düzeyinde belirtiler olmayan kimselerde mizaç özelliği olarak titiz diyebileceğimiz insanlarda bazen bu bozukluk dediğimiz boyuta vardı. Her insan biraz elini fazla yıkayabilir, kapıyı daha fazla kontrol edebilir ama bu belli bir raddeden sonra bozukluk olarak isimlendirilir. Özellikle bu vakalarda artış oldu” ifadelerini kullandı.
Yüzde 20 arttı
Şizofreni ve psikoz tanıları konan hasta sayısında da artış olduğunu aktaran Dr. Sağlam, “Bizim şizofreni dediğimiz ya da psikoz dediğimiz kişinin gerçeği değerlendirme yetisinin bozulduğu durumlar da arttı. Belirtilerinin şiddet düzeyi yükseldi. Sosyal izolasyondan kaynaklanan tedaviye ulaşma noktasında sıkıntı çektikleri, hastaneye başvurmadıkları için hem tedavilerini bıraktılar hem de zarar görme şüpheleri olan hastalarda da hastalığın şiddetinde bir artış görüldü. Çünkü hastaneye gelmediler, doktor kontrolüne gelmediler. Pandemi döneminde eczaneler raporlarla ilaçları kişilere tedarik etti. O yüzden doktor kontrolü olmadan yaklaşık iki sene kadar hastalar ilaçları kullandıkları için etkin bir ilaç düzenlemesi, tedavi düzenlemesi gerçekleşmedi birçok hastada. Onların hastalıkla ilgili kaygıları, şiddetleri arttı. Psikiyatrik hastalıkların şiddetinde, görülme sıklığında pandemi döneminde artış görüldü. Bu artışı daha çok pandemi döneminin başlangıç döneminde değil daha ziyade bitimine doğru fark etmeye başladık. Halkta rahatlama olduğu zaman başvurular geldiğinde fark edilmeye başlandı. Bunlarla ilgili çalışmaların neticeleri henüz yayımlanmış değil ama gözlemlerime dayanarak bu artışın yüzde 20 dolaylarında olduğunu söyleyebilirim” dedi.
‘Korku insanı öldürür’
Salgının, insanların normal olarak algılamaya başlamasıyla sona ereceğinin altını çizen Dr. Sağlam, şöyle konuştu; “Pandeminin gerçekten bitmesi insanların bunu normal algılamaya başlamasıyla olur. İnsanların artık bunu hayatın bir parçası, grip de olabiliriz kovid de diyerek algılaması ile pandeminin biteceğini düşünüyorum. Ama sürekli bir tetikte olma haliyle temas halindeysek pandemi nasıl bitecek bilmiyorum. Pandeminin başında Alman bir immünolog ‘insanları korku öldürür’ demişti. Bu belki biraz uç bir yorum olabilir ama ben buna kısmen katılıyorum.”